8.9 C
Almanya
Perşembe, Mart 28, 2024

Pazartesi Yazıları: Kaynana – Kenan Çığır

Yüzündeki endişeyi ve kalpten gelip gözlerine oturan o hüznü görmemek mümkün değildi.

“Alper, teyzem çok hasta!” diye mırıldandı.

Annemiz biz çok küçükken sonsuzluğa gitmişti ve ablamızdan başka birinci derece akrabamız yoktu. Şaşırmıştım.

“Bizim teyzemiz mi var Menekşe? Ne diyorsun Tanrı aşkına!”

“Ahmet’in annesinden bahsediyorum!”

Eniştemin annesini en son kardeşimin düğününde görmüştüm. Menekşe’nin, kocasının annesine ‘teyze’ dediğine de ilk defa şahit oluyordum.

“Sen o kadına teyze mi diyorsun?”

“Ne diyecektim?”

Susup, devam etmesini bekledim.

“Ahmet’le evlenmeden önce konuşmuştum. Ben annemi göremedim. Sevdiğim bir insana can verse de üçüncü bir şahsa anne demek çok zor geliyordu. Demedim, diyemedim. Onlar da zamanla kabullendiler.”

“Genelde tam tersi olur, ‘Annemi tanımadım şu kadına dört elle sarılayım!’ diye düşünürdü çoğu insan, biliyorsun değil mi?” Ama benim kardeşim kendine münhasırdır.”

“O kadar kolay mı Alper? Bana, yapmacık hatta sahte bir ilişki gibi geliyor. O kelimeyi hiç söyleyemedim, başkasına niye söyleyeyim triplerinde değilim. Annem erkenden gitmese de bir başkasına ‘anne’ demezdim herhalde.”

“Haklısın galiba. Hiç tanımadığın bir insanı bir kaç kez görüp, sonra da ‘anne… anne… anne!’ diye kollarına atılmak saçma geliyor.”

“Hatır için… sırf sevgilimin ya da eşimin gönlü kırılmasın diye, niçin onun annesi annem, babası da babam oluyor?”

“Mr. and Mrs. Smith dersin olur biter!”

“Dalga geçme… Çoğu insan, ona ‘anne’ diyen kadını kızı gibi mi görüyor? Böyle bir şey mümkün mü? Önce ‘kızım’ der… sonra her söylediği olsun ister. Çatışma ve çekişme başladığında da ‘gelin hanım’ olur çıkarsın. Sırf oğluyla birlikte diye, bir kadını bağrına basan kaç tane anne gördün?”

“Senin kaynananla sorunun mu var?”

“Yoo. Gayet de iyi anlaşıyoruz. Herkes kendi sınırlarını biliyor; zorlama tiyatral jestler, abartılı ve coşkulu tavır ya da mimikler, birbirimizi pohpohlayacak söylemlerde bulunmuyoruz.”

“Yine de hastalığı ile dertleniyorsun.”

“O bir kadın, o bir insan… Tabi ki hastalığına üzüleceğim. ‘Anne’ demiyorum diye, onu bir yabancı gibi gördüğümü mü sanıyorsun?”

“Haberlerdeki kadınların durumlarına bile gözleri dolan bir insansın, elbette onu yabancı olarak görmüyorsundur. Şaşkınım sadece… Kaynanası ve kayınpederiyle, beyli-bayanlı konuşanı duymuştum ama ‘teyze’ diyen birini ilk defa duyuyorum.”

“Ben sosyetik miyim oğlum? O söylemler de bana yapmacık ve aşırı geliyor. Evlenene kadar her karşılaştığında ‘teyze’ ‘amca’ de… bir imzadan sonra, annen ve baban oluversinler. Yok öğle yağma! Ben kimsenin kızı değilim, kimse de benim annem babam değil. Sadece oğullarının sevgilisiydim, şimdi de eşiyim. Yaş olarak büyük olduklarına göre, teyze ve amca ile yetinmeliler.”

“Çok keskinsiniz hanımefendi. Sana kimse ‘Kültürümüzde böyle bir şey yok!’ demiyor mu? Etrafta kraldan çok kralcı vardır, biliyorsun.”

“Hee ya kültür! Gelenek, görenek, eski köye yeni adet falan! Geç bunları Alper. Kültürümüzde; gelini, saçının teli göründüğünden tut da binbir bahaneyle öldürmek, tecavüz etmek… kaynana ve görümce komplolarıyla önce dövdürüp sonra kocadan boşatmak, hizmetçi gibi kullanmak, erkek evlat veremiyor diye dışlamak, para karşılığı başka erkeklere satmak var mı?

Herkes işine geldiği gibi bir kültür(!) yaratmış. Yoz, bağnaz, soysuz ve alçakça yapılan her şey sineye çekilmiş. Kimse, yüksek sesle yapılan bunca haksızlığa dur diyememiş. Böyle geleni, utanmadan böyle devam ettirmişler. Kadını dövmek, aşağılamak, yok saymak normal ve makul karşılanırken… bir kadının kocasının ebeveynini kendi ebeveyni olarak görmemesi mi anormal?”

“Offf. Nerelere gittin ya! Dolmuşsun sen diyecem ama her zaman böyleydin. Gelişmemiş toplumların sancısı bu söylediklerin. İki yetişkin insanın anlaşıp mutlu mesut yaşaması yetmiyor. İlla aileler de yeni kurulan evin, eski ve eskimiş kendi kurallarına göre şekillenmesini istiyor. Karmaşık ve bir o kadar da herkesin farklı fikirlerinin olduğu bir konu:

Kimi ebeveyn, aile büyüyor diye sevinir, kimi ebeveynse sofrada bir boğaz eksildi diye…

Kimi ebeveyn, geleni gerçekten evlat gibi görür, kimi ebeveynse çekişeceği bir rakip…

Kimi ebeveyn, sözünün geçmesini isteyip saygı görmek ister, kimi ebeveynse benden uzak olsunlar da sorun taşımasınlar diye avuçlarını ovuşturur…

Dediğim gibi karışık bir konu ama sen çözmüşsün.”

“Zorlamayla ne evin kızı olunur, ne de anne-baba. Kocama şirin görüneceğim diye ortalıkta cik cik dolaşamam. Bu benim çözümüm Alper, herkes içinden nasıl geliyorsa öyle yaşasın.”

“Haklısın… Anton Çehov’un dediği gibi ‘Hep o kıyamadıklarımız kıyıyor!’ bize. Kendini nasıl huzurlu hissediyor ve mutlu oluyorsan, çevrene de bunu hissettirerek yaşam hakkının öncelikle sende olduğunu kabullendirebilmelisin. Kimileri bunu bencillik olarak görebilir ama sen varsan; mutluluk, hüzün, sevgi, çekişme ve diğerleri var… Sen yoksan, hiç bir şey yok cancağızım.”

“Herkes dilediği gibi ve özgürce yaşasın. İsteyen istediğine istediği gibi hitap etsin de kimse kimseye varlığı ya da davranışlarıyla ağır gelmesin. Neyse… Nereden geldi konu buralara?
Teyze çok hasta Alper, teyze çok hasta.”

Günaydın… Kayınvalideler, kayınpederler, damatlar, gelinler… çekişmesiz, sağlıklı ve bol güneşli bir hafta diliyorum.

Kenan Çığır
13.12.2021

Antalya

Son Haberler

İlgili Haberler