Geçmişte birlikte yaşadığımız ve birlikte keyif aldığımız tüm güzel zamanları, şartlar bir hayli değişti ve “eski çamlar bardak oldu!” diye dillendirmeden, bugün sevgiyle anabildiğimizde… bir parça daha insanlaşabileceğimize inananlardan oldum hep! Tıpkı sizler gibi.
Arkadaş olduk…
Dostluklar kurduk…
Guruplara dahil olup huzur bulduk, ait hissettik ve sarmalandık.
Aşklar yaşadık…
Aile bireyleriyle kah güldük, kah ağladık. Ya birlikte güldük, ya birileri bizi ya da biz birilerini ağlattık. Sonuçta aileydik ve seçme şansımız elbette yoktu.
İnsan tek başına da yaşar diye düşünsek de birlikte olmanın ve birlikte hareket etmenin enerjisini, sinerjisini, gücünü iliklerimize kadar yaşamaktan her zaman keyif aldık.
Herşey güzel ve yolundayken mutluluğumuza diyecek yoktu da… ya birşeyler anlamını yitirmeye başlayınca, sanki altımızdaki zemin ufak ufak kaymaya başlamıştı.
Arkadaşlarımızla anlaşamadığımız her konuda suçu onlarda bulduk ve yaşamımızdan çok çabuk çıkarttık. Artık adını ağzımıza bile almaz olduk. Yaşanmışlık ve paylaşım azlığı nedeniyle herhangi bir arkadaşı silmek çoğunlukla kolayımıza geldi.
“Dostum…” dediğimiz insanla ters düştüğümüzde yaralandık, yıprandık, çok üzüldük. Yaşanılan ve paylaşılan geçmiş güzel günleriyse çok çabuk unutup, yeni dostluklara yelken açtık.
Yeni dostluklar kurmak, paylaşmak, kafa yapılarımızın uyması elbette çok güzeldi de… geçmişte eski dostumuzla yaşadığımız güzel günleri, bir anda hafızamızdan silme isteği ne kadar doğruydu.? Bırakın doğru ya da yanlış olmasını… yaşanmışlıkları yok saymak insafsızca değil miydi?
Aşklar, sevdalar, sevgililer… Zurnanın zırt dediği yerde, türlü türlü yaşananları gördüğümüzde çoğumuzun nutku tutulmadı mı?
Bir insan bir insanı sevip, onunla en özelini paylaşıp, yıllarca ya da aylarca el ele göz göze yaşayıp sonra nasıl düşman olabilirdi? Bu ego manyaklığının ucu bucağı yok muydu?
Aşk bitebilirdi… Sevgi de bitebilirdi. İnsanlığımız bitmediyse bir çözüm elbette bulunabilirdi. Eziklik hissedilen kişiliğin dürtüsüyle kirli çamaşırları ortaya dökmekten… birbirine zarar vermeye kadar her türlü çaresizliğin zavallılaşan dışa vurumu kapladı insanlığı.
Kadın cinayetlerine dikkat çekmek için kitaplar yazdım. “Okyanusta bir damla!” dedim adına. Bir şeyleri değiştirebilecek gücüm elbette yoktu, değişen bir şey de olmadı.
Yine… eril zihniyet, bitip tükenmek bilmeyen sevgisinden(!) kadın öldürmeye devam ediyor.
Yine… kadının resmi günahtır diyen zihniyet, her kesimden biraz biraz taraftar ve destek bulabiliyor.
Geçmişte güzel ve değer katan yaşanmışlıkların, bir ömür anısını sıcak tutmak neden bu kadar zor? Neden bu kadar tüketmeye ve yok etmeye odaklıyız? Neden geçmiş hesaplaşmaları bir türlü kapatıp yolumuza devam edemiyoruz? Gün be gün ağırlaşan intikam yükünün altında ezilmekten niye vazgeçmiyoruz?
Sorular, sorular, sorular…
Farkındalık ve akılla çözülebilecek, yeni günde ve yeni yaşamımızda arkamızda bırakmamız gereken sorular…
Sevdim, gezdim, yedim içtim; sevgililerim, dostlarım arkadaşlarım oldu… Sevgiler, acılar, başarılar, yenilgiler hepsi varlığımla ilgiliydi ve hepsine bir şekilde kucak açtım diyebilmek ve gerçekten böyle hissedebilmek için, aklı duyguların bir parça önüne koymak gerekmez mi?
Onun için hep birlikte çözümde akıl demeye çalışıyoruz ya!
Evet, kötü günler… kötü ilişkiler, kötü insanlarla da karşılaşmış olabiliriz. Dibe vurduysak da aldatıldıysak da yok sayıldıysak da…
Dün de kaldı tüm bunlar.
Bunlarla sürekli hesaplaşma içinde kalınarak ve hiç bir şekilde çözüm üretilemiyeceği bilinerek, beyinleri patlatırcasına tekrar tekrar kurgulamak mı… yoksa gelecekteki güzel günleri yakalayabilmek adına, içinde bulunulan an’a odaklanmak mı bizi yaşama tekrar bağlar?
Farkındalık dediğimiz muamma bu değilse nedir?
An’ı yaşamaktan, hayatımızda olanlara sevgiyle ve anlayışla yaklaşmaktan, gelene ve gidene “eyvallah” demekten başka her tür yaklaşım, bizi bir adım daha sona yaklaştırmıyor mu?
Bokuyla kavga eden insanlardan… kendini matah bir bok zannedenlere!
Sevgiyi kazanılmış hak olarak görenlerden… sevgi ve kıskançlık savunmasıyla can’a kıyanlara!
Mutluluğu dünde arayanlardan… dün olan biteni bir türlü hazmedemeyenlere kadar birçok insan yaşadığını sansa da; sadece nefes almak ve nokta kadar da olsa bir yer işgal etmek bence yaşamak değildir.
O insanlar kendi sonlarına çoktan varmış, ne yazık ki beraberlerinde bir çok insanın da sonunu getirmişlerdir…
Yanımdaymışsınız hissiyle bir pazartesi yazısını sohbet ederek bitirdik. Dost olarak, arkadaş olarak, okur olarak bana kattıklarınız için minnettarım. Bir sır vereyim mi?
Benim insanlarım hep güzeldi… Hepsi çok güzel…
Günaydın. Sağlık ve sevgiyle bezeli bir hafta diliyorum.
Kenan Çığır
22.05.2023
Antalya
Foto: Pixabay