3.7 C
Almanya
Cuma, Kasım 29, 2024

Pazartesi Yazıları: Baraj Yıkıldı… Kenan Çığır

Korku! Ne yaman bir vazgeçiş. Ne can yakıcı bir kaçış. Nasıl da yoğun bir tükeniştir...

Milyonlarca su damlası, yıllardır tedirginlikle ve usulca kendi aralarında fısıldaşıyor… hapsedildikleri bu ortamın sadece ama sadece dedikodusunu yapıyorlardı. Şikayet ettikleri hiçbir konu hakkında birleşmeye, birleşerek oluşturacakları selin o gür sesini duyurmaya hiç ama hiç niyetleri yoktu…

Yalnız su damlaları, önlerine çekilen devasa birçok bentle daha çok yalnızlığa sürüklense de kimi gökyüzüne, kimi ağaçlara, kimi kuşlara aşık, melankolik yaşamlarına devam ediyordu.

Bir kısım su damlası lüks havuzlu evlerde, bir kısmı sarayların saya saya bitmeyen odalarında, bir kısmı şehirlerin, kasabaların, köylerin en güzel yerlerinde salına salına dolaşırken… onlar; önlerine çekilen ve/veya dayatılan sınırlarda, hiçbir konuda söz sahibi olmadan, barajların içinde mutsuzca yaşamaya mahkum edilmişti.

Ama… deseler!
Siz de… deseler!
Biz de… deseler!

Barajın sorumlusunun hışmına uğruyor… kimi hücrelere bok temizlemek için gönderiliyor, kimi ustaca ve hiç iz birakmadan buharlaştırılıyor, kimi de hakaret ve küfürlerle ezim ezim eziliyordu.

Korkunun yarattığı karanlık, aşık oldukları gökyüzünün, ağaçların, kuşların bile güzelliğini doyasıya yaşatmıyordu su damlalarına…

Korku!
Ne yaman bir vazgeçiş.
Ne can yakıcı bir kaçış.
Nasıl da yoğun bir tükeniştir…

Su damlalarının fısıldaşmaları, sorumlunun sorumsuzluğu tavan yaptığı zamanlarda daha da artıyordu.

“Su damlasının fıtratında var tutsaklık, fıtratında var buharlaşmak, fıtratında var pisliğin içinde nefes almak!” Dediğinde, kerameti kendinden menkul sorumlu… kimse sesini çıkartmamalı, kimse kendi arasında bile konuşmamalıydı.

Su damlaları en ufak bir itiraz, en objektif eleştiri, en masum istekte bile, barajın haini ilan ediliyor… türlü unvanlarla ödüllendiriliyordu;

“Sürtük…
Çürük…
Namusuz..
Adi…
Bahtsız Bedevi…
Sefil…
Gafil…
Kifayetsiz…
Namusuz…
Namert!”

Hakaretlerin, küfürlerin, baskının ve zulmün giderek dozunu arttıran… en ufak bir ihtiyacin bile karşılanamamasının yarattığı sıkıntıyı örtbas etme telaşıyla, tehditler savuran sorumsuz sorumluları izleyen su damlalarının
fısısıldaşmaları, çığlıklara dönüşmeye başlamıştı.

Su damlalarının nihayet ve ivedilikle birer ikişer birleşmeye başlaması kaçınılmazdı. Korku yavaş yavaş yerini öfkeye bırakmış, damlalar dalgalar halinde setlere azimle ve bilinçle daha çok vurmaya başlamıştı.

Hedefe ulaşmak için yola çıkan bir selin önünde kim durabilirdi?

Korkudan kurulan setler çatırdamaya, sırça saraylar yıkılmaya, özgürlüğe hasret suyun önündeki psikolojik duvarlar yıkılmaya başlamıştı.

Baraj sorumlusu ne engel koyarsa koysun, ne kadar küfür ederse etsin… elleriyle ördüğü setlerin yıkılan enkazının altında kalmaya mahkumdu.

Su, damla olarak kalmaktansa… sel olmayı seçmişti bir kere!

Seller korkusuzdur…
Seller bentleri aşıp, sokulmak istenen kalıba sığmayıp taşarak yola çıktığında, önüne kattığını sürükleyecek kadar güçlüdür.
Seller, hedeflerine özgürce ulaşacak kadar inatçı, inatçı olduğu kadar sabırlıdır… sabırlı olmak zorundadır.

Sellerin çağlayan sesinin duyulmasını engellemek isteyen birçok sorumsuz sorumlu yine peydahlanacaktır… sellere ayar vermeye çalışacak, onları artık asla sığmayacakları kalıplara tekrar sokmak isteyecek bedbahtlar da yine olacaktır.

Sorumsuz sorumluların, korkuyla kurdukları saltanatlarını korumak için her türlü yola başvuracaklarını: Yine tehdit, yine hakaret, yine sindirne politikaları üretmekten vazgeçmeyeceklerini bilse de damlalar…

Damladan dalgaya, dalgadan sellere birleşe birleşe, dönüşe dönüşe… kurulan her tuzağı, sahnelenen her oyunu görüp, kendisine vurulmak istenen prangaları parçalayarak güneşli ve aydınlık kumsallara ulaşacak… Su damlaları; özgürlüğün ve huzurun kaynağı denize kavuşacaktır…

Sağlıka dolu, su kadar berrak bir hafta diliyorum.

Kenan Çığır
27.02.2023

Foto: Pixabay / Fabien Pasquet

Son Haberler

İlgili Haberler