8.1 C
Almanya
Salı, Nisan 23, 2024

Pazartesi Yazıları: 11.64! – Kenan Çığır

Minibüstekiler; onu kasabayla köy arasındaki şose yolda, üzerinde el emeği bir hırka, ayaklarında yün çoraplarıyla, yarı donmuş halde bulmuşlardı.
Hemen köy minibüsüne aldıkları Zehra’nın; Fadime ana ayaklarını karla ovmaya çalışırken, Muhtar Şevket de paltosunu tir tir titreyen kızın üzerine örtmüştü. Merak bu ya! kızı soru yağmuruna tuttular tutmasına da, onun konuşacak hali mi vardı? Sağı solu kar, üstü buz kaplı olan, kırk kilometre yoldan sonra vardıkları köy meydanında Zehra yeni yeni kendine gelmiş; ahalinin meraklı bakışları altında, hiç istifini bozmadan yalınayak evinin yolunu tutmuştu.
Köyün sakinleri, Zehra onbir yaşında da olsa onunla dalaşmayı göze alamazlardı. Ağzınla adam döven bu kızın, söylediklerinin çoğunu anlamadıkları için aptal durumuna düşmeyi kimse istemezdi.
Avlu kapısını itip; yalınayak, sırtı çıplak içeri girdiğinde, anasının şaşkınlıkla sorduğu sorular feryada dönüşmüştü:
“Kız ayakkabıların nerede? Ya palton? Deli gibi ne dolaşıyon ortalıkta? Neden geldin sen? Niye haber vermedin? Kim getirdi seni? Kapandı mı yurt? Üşümedin mi sen a yavrum?”
“Ya doğru soruyu sor, ya da sus be ana!”
“Neymiş kız doğrusu?”
“Sana ne oldu desene? Hangi zorbalık seni bu hale soktu desene!”
“Vışşş, ne oldu ki?”
Ana kızın konuşmasını, tekmeyle açılan avlu kapısının gürültüsü kesmişti. Kahvede kızının yarı donmuş halde köy minibüsüne bindirildiğini duyan Servet, soluğu evde almıştı.
“Ne oldu Zehra, bu ne hal?”
“Anksiyete bozukluğu yaşıyorum! Sonra konuşsak olur mu?”
“Ne ne ne yaşıyormuş avrat! bu ne diyo?”
“Ne yaşadıysa artık… sürekli ve aşırı endişe duyuyormuş, sakinleşsin biraz kendi haline bırak bey!”
“Ulan bi deli kızı idare ediyordum da… sen nerden çıktın? Nerden biliyon sen ansite mansite durumlarını?”
“Ne merak ediyon baba?”
“Kısa ve öz, a benim deli kızım ne oldu?”
“Her şey bu taşımalı sistemle başladı. Bizim gibi çocukları köylerinden alıp, elli altmış kilometre ötedeki kasabalara taşıdılar. Eee sonuçta ne oldu… köy okulları bir bir kapandı. Bizim gibi çocuklar eğitimi kendi çevresinde, kendi koşullarında değil, yaratılan zorlama bir dünyada almaya başladılar. Sonuçta da her türlü kötülüğe açık hale geldik.”
“Kısa ve öz demedim mi ben? Ne oldu?”
“Ne olacak baba; kimi aileler bu sisteme kızıp, çocuklarını korumak için ve yorgun argın günde yüz-yüz yirmi kilometre gidip gelmesinler diye kasabaya taşındılar. Biz hala buradayız!”
“Allah’ın delisi kızım, benim zeka küpü kızım, sen yurtta kalmıyor musun? Hem ben seni korumuyor muyum?”
“Doğrudur baba, hiç kimse karda buzda her gün bu yolu göze alamadığı için beni yurda verdiniz. Görsen korursun da… ne kadar sık görüyorsun beni baba? Yatılı tarikat yurtları denen illeti sen bulmadın elbette ama altın bulmuş gibi üstüne atladın!”
“Baban görse korumaz mı kızım korur, korur, vallaha korur. Topal Salih’e nasıl çıkıştıydı da, O sapık sana bir daha sataşabildi mi?”
Yirmisekiz yaşındaki Topal Salih; köyün sokaklarında oynayan çocuklara dalıp gider, dakikalarca dış dünyayla ilişkisini keserdi. İçini, düşündüklerini, gönlünden geçenleri bir kendi bilirdi de… çoktan ahali adını sapığa çıkartmıştı. Zehra’ya bir gün dik dik baktığında, O “Önüne bak sapık” diye bağırmış, Salih onu topal bacağıyla eve kadar kovalamıştı. Olayı öğrenen babası Salih’le konuşmuş, azarlamış, konu da böylelikle kapanmıştı.
“Ana, dünyadaki tek sapık Salih değil! Babam hangi birine yetecek? Kanun var, nizam var, çocuk hakları sözleşmesi var, çocukların cinsel sömürü ve istismarına karşı korunması sözleşmesi var… ama bu ülkede bunları uygulayacak kaç tane hakim var?”
“Delirtme beni Zehra! Avrat ne konuşuyor bu apır sapır?”
“Onlar Z kuşağı çocukları bey, bilir böyle şeyleri benim kızım!”
“Yedi ceddini eşek kovalasın karı, ne ipi, ne kuşağı? Dellendirmeyin lan beni, alırım şimdi ikinizi de ayağımın altına!”
“Ooo baba bu ayak altına alma durumlarına da aile içi şiddet deniyor ve kanunundaki maddelere ilaveten cezalar arttırılabiliyor ama… yozlaşmış toplumun hâkimi de savcısı da yozlaşmış oluyor. Çocuğu taciz eden de, kadına tecavüz eden de, aile içi şiddet suçluları da dışarıda kol geziyor. Neyse… Sen Z kuşağını kafana takma baba, dijital çağ jenerasyonu olarak düşün, anlarsın!”
“Babanın şarap çanağına sıçayım, ne dediğini ne zaman anladım ki senin?”
“Anlamadın mı?”
“Anlamadım elbet! Sen niye bu halde eve geldin? Kısa ve öz onu diyiver bana.”
“Tarikat yurdunda neler dönüyor biliyor musun baba? Ne iğrençlikler… Hoca demeye bin şahit isteyen bir adamla bağırıştık. O da güya akıllanmam için ceza olarak beni bu halde kapının önüne koydu. Ben de yürümeye başladım.”
“Bana yaptığın gibi, adamın kafasını mı karıştırdın? Ahh benim sivri zeka kızım.”
“Ben bir şey karıştırmadım, o yurttaki çocukların orasını burasını karıştırıyordu; ona bağıra bağıra TCK nın 103, 104, 105 ve 226. maddelerini hatırlattım. Korktu herhalde! Seni şikayet edeceğim deyince, aklınca O bana ceza verdi!”
“Türkiye Cumhuriyeti Karayolları maddelerini nerden biliyon kız?”
“Karayolları değil canım babam, ahh cahil bırakılan babam, ahh dünyadan bi haber babam! O dediğim Türk Ceza Kanunu. Gerçi O korktu ama çoğu sapık determinist yaklaşıyor konuya. Onun sapıklığı yeni başlamış olabilir.”
“Ne diyon kız? Delletme beni, ne yapıyor bu adam? Hiç utanmıyor mu? Bilmem ne minist falan da olsa mahkemeden korkmuyor mu? Allah’tan utanmıyor mu?”
“Aman bey, minist falan değil o! Hiç güleceğim yoktu. Yaptığının yanılgı olduğunu düşünüp, olanlardan da sorumlu olmadığını söyleyerek kendini o yönde savunuyormuş, kız onu diyo!”
“Aklım oynatacağım ulan! Hadi bu ipli kuşaklı falan sana ne oluyor avrat. Sen nereden öğreniyon bu lafları?”
“Şu konuyu çözelim önce de sonra anamı konuşuruz. Bu ülkenin; sapığı da, politikacısı da, memuru da, esnafı da, bakkalı çakkalı hatta Topal Salih’i bile yaptıklarından sorumluluk almıyor ki babam. Hoş kimse de onlara sorumluluk yüklemiyor. Ne kanun umursuyor, ne de halk. Biçare aileler tehditlerle ve şantajlarla susturuluyor. Olan bizim gibi çocuklara oluyor. Kimse küçücük mağdur çocukları umursamıyor.”
“Bakma böyle bilmiş bilmiş konuştuğuna, sen de çok küçüksün. Evlilik yaşına bile gelmedin ki. Baban olarak ben de bunu her yerde söylüyorum.”
“Bir iki isteyenin çıkmıştı da, baban onu söylüyor!”
“Bir araştırmaya göre, istismara uğrayan çocukların yaşları göze alındığında standart sapma 11.64 ! baba. Yani yaşımı düşünürsen, istemeleri normal. Memlekette sapık mı yok?”
“Hangi stat sapmış hanım bu ne diyo yine? Aranızda deli çıkacağım yahu!”
“Yok yok, stat falan yok. Kahvede vaktini öldüreceğine, biraz oku bey. Biraz kızını dinle. Biraz şu tarikatları araştır. Ne sapanlar var gör de aklın iyice gitsin başından.”
“Deme öyle anam. Babam iyi adamdır. Anlatırız biz ona. O da gerçeği görür elbette. Babam, iki gözümün nuru, pandemi döneminde uzaktan eğitim nasıl moda oldu duydun mu?”
“Hee duydum!”
“Dinini de, dersini de öğrenmek isteyen her çocuk uzaktan da olsa… isterse öğrenir. Yanlış anlama babam, yüz yüze öğrenim daha iyi ama bu kadar sapığın olduğu bir ortamda o yurtlar; kurtlarla, azgın tekelerle dolu. Çocuklar bir şeyler öğrensin derken yitirilenlerden olmamak lazım can babam, anladın mı?”
“Çıkk. Anlamadım tabi de sen öyle diyorsan öyledir kuşaklı kızım! Sen bizim göz bebeğimizsin, ayağına taş değse bizim ciğerimiz yanar Zehra’m!”
“Demem o ki anam, babam… Taş değdikten sonra ağlayan çok olur. Ağlamakla, inlemekle giden geri gelseydi, ninem şimdi hala bizimleydi. Çakallar sürüsüne yem etmeyin yavrularınızı, ezdirmeyin düzenin kahpeliğine bizleri…”
“Şimdi biber sürecem kız ağzına, nasıl konuşuyon sen öyle? Kahpe falan denir mi babanın yanında?”
“Desin hanım, desin. Kızım benim, akıl küpüm, ipli kuşak sahibi bitanem benim. O ne derse doğruyu söyler, ona kulak vermemiz lazım avrat. Ben de öğrenirim; az biraz sizden, az biraz internetten. Evelallah okumam yazmam da var!”
“Önce şu avrat lafından başlayalım baba… anamın bir adı var, karı gibi avrat gibi laflar yakışmaz sana. Adınla çağır ki anamı; O da, ben de evde bari insan olduğumuzu hissedelim. Sonrası kolay; yeter ki kahvede, köy odasında, parti binasında konuşulanların hepsini doğru belleme. Oku, sor, araştır, elbette zamanla her şey yoluna girecektir.”
“Tamam bu kadar gevezelik şimdilik yeter! Güldane’m yemeği hazır ediver hemen, kız yoldan geldi acıkmıştır.”
“………….”
“Eee hadi kalksana!”
“O kadar normal ki baba, yıllar içinde anama adını unutturdun. Bak bir kere sevgiyle seslendin, o seslenilen ben miyim diye anam kıpkırmızı oldu.”
“Bu günlere kadar cahil geldik diye, aptal bir ihtiyar olarak mı göçecem sandın Zehra’m. Hem daha yaşım kaç? Öğrenirim elbette her birşeyciği, hadi sen de git üstünü değiştir.”
“Tarikat yurtlarına yerleştirilen çocukların en şanslı olanlarından biriyim. Yarından tezi yok, hep beraber köylülerle konuşup onları da bilinçlendireceğiz, söz ver baba!”
“A benim deli kızım, a benim zeka küpü kızım, gururum, yüz akım benim… söz kere söz be!”

Son Haberler

İlgili Haberler