GÜRSEL KÖKSAL
Türkiye’nin çeşitli kentlerinde uzun yıllar ilkokuldan üniversiteye her düzeyde binlerce öğrencinin yetişmesinde emeği olan ve şimdiye kadar çeşitli alanlarda 35 kitap ile çok sayıda mesleki broşüre imzasını atan Eğitimci Yazar Rasim Bakırcıoğlu (87), kendileri de öğretmen olan eski öğrencilerin daveti üzerine geldiği Almanya’dan Türkiye’ye buradaki Türkçe eğitimle ve Türkçe yazım çalışmalarıyla ilgili birbirinden çok farklı izlenimlerle döndü.
Almanya’daki okullardaki Türkçe derslerini, kaldığı kentteki okullarda çok az öğrenci olduğu için bizzat izleme fırsatı bulamadığını belirten Bakırcıoğlu, “Türkçe derslerine giremediğim için hüzünlüyüm” dedi. Bulunduğu yerdeki Türkçe ve Türk kültürü öğretmenin “Hocam keşke görmeseniz!” yanıtıyla karşılaştığını belirten Bakırcıoğlu, “Derslerini izlemek istediğim meslektaşın sadece iki öğrencisinin kaldığını öğrendim. Tabii daha fazla öğrencisi olan Türkçe sınıfları da vardır. Ama görüştüğüm meslektaşlarımdan genel olarak Almanya’da Türkçe eğitim alan çocuk sayısının azaldığını öğrendim. Bu üzücü bir durum” diye konuştu.
“Öğrenci dostlarım” diye tanımladığı öğrencilerinin misafiri olarak ve ATYB’nin (Almanya Türkiyeli Yazarlar Birliği) davetiyle Almanya’ya gelen Bakırcıoğlu, buradaki yazarlarla temaslarından ve buradaki Türkçe yazım çalışmalarından ise çok olumlu izlenimlerle ayrıldığını belirttti. ATYB’nin geleneksel sonbahar toplantısında “Türkiye Eğitiminin Güncel Sorunları” konusunda da bir sunumda bulunan ve ATYB’nin bu yılki Eğitim Ödülü’nü alan Bakırcıoğlu, “ATYB Eş Başkanları Nevin Lutz ve Kemal Yalçın başta olmak üzere grup üyelerinin sıcak, içten ilgilerini gördüm. Geleceğin üstün başarılı yazarlarının yetişmesi için burada çok etkili bir çalışma sürdürüyorlar. Bu ‘Yazarlık Okulu‘ girişimini yakından tanımam, benim okuma ve yazma tutkuma da yeni bir güç kattı“ dedi.
60‘lı yıllarda öğretmenlik yaptığı Çorum Öğretmen Okulu’nda öğrencisi olan ve Almanya’da uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan Yüksel ve Turan Akpınar çiftinin misafiri olarak ilk Avrupa seyahatini gerçekleştiren Bakırcıoğlu, burada bulunduğu sürede Türkiye’den dört öğrencisiyle biraraya geldi, toplantılara katıldı, kent gezileri gerçekleştirdi. Türkiye’de uzun yıllar yönettiği Eğitim Dergisi’nde Almanya’daki Türkler ve eğitim sistemiyle ilgili yazılar da yayınladığı için “Almanya’yı biraz olsun biliyordum“ diyen Bakırcıoğlu, kendileri de eğitimci olan, bunun yanısıra kitap yazan, yayıncılık yapan “öğrenci dostları“ ve diğer yazarlar olan temaslarının kendisi için yararlı olduğunu belirtti.
ALMANYA GÖZLEMLERİ
Şimdiye kadar Türkiye dışına, orta öğretim öğretmenlerine öğretmenlik formosyonu eğitimi vermek üzere olarak gittiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç, ilk kez çıkan Bakırcıoğlu, Almanya’ya ilişkin gözlemleri şöyle:
“Almanya’ya ilişkin gözlemlerimin ilki, kurucusu ve onursal başkanı Fakir Baykurt olan ATYG’ye (Avrupa Türkiyeli Yazarlar Grubu) yönelik. Bu grubu, Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa ve Türkiye’de yaşayan yazar, şair ve sanatçıların oluşturduğunu, grubun Eş Başkanı Sayın Kemal Yalçın’ın beni grubun sonbahar toplantısında ‘Türkiye’de Eğitimin Güncel Sorunları‘ üstüne bir konuşma yapmak üzere davet eden yazısından öğrendim.
Fakir Baykurt’un 1984’te kurduğu ve ‘Edebiyat Okulu‘ olarak tanınan; birçok yazar, şair yetiştirmiş ve yetiştirmekte olan bu grupta konuşmayı bir onur sayarak daveti memnunıyetle kabul ettim. Grubun üyesi öğrencilerim Yüksel- Turan Akpınar’ın beni ulaştırdıkları grup toplantısında, Eş Başkanlar Nevin Lutz ve Kemal Yalçın başta olmak üzere Yönetim Kurulu üyeleri ve grup üyelerinin sıcak, içten ilgilerini gördüm.
Almanya’da yaşayan öğrencilerim Yüksel-Turan Akpınarlar’ın, Selma Parıltı Moza ve eşi Salih Beyin, Almanya’da yaşamakta olan oğlunu ziyarete gelen, Özlem Yayınevi sahibi, öğrencim Yahya Türkeli ve oğlunun da katıldığı toplantıda Turan Akpınar’ın benimle ilgili yaptığı ön konuşma, oldukça duygulu anlar yaşattı bana.
Üç gün gibi kısa sürede Eş Başkanlarla, Yönetim Kurulu üyeleriyle, grubun öbür üyeleriyle dostça ilişkiler kurma olanağı buldum. Şair ve yazar arkadaşlar, değerli kitaplarını imzaladılar bana.
Bu üç gün içinde çok ilginç, yararlı başka tanıklıklarım da oldu. Grup üyeleri, yeni yapıtlarını tanıttılar. Kemal Bey, Fakir Baykurt’un başlattığı biçimde, bir önceki toplantıda yapılma sözü verilen çalışmaların yazılı olduğu deftere bakıp her yazara, çalışmalarını hangi aşamaya getirdiğini ve bundan sonrasında neleri, hangi süre içinde tamamlayacağını sorarak aldığı yanıtları aynı deftere yazdı. Aynı soruyu bana da sorması üzerine kendilerine ben de hesap verdim. Basıma hazır kitaplarımla üzerinde çalışmakta olduğum kitapların neler olduğunu söyledim.
İki gün süren sunumlar ve açıklamalardan başka akşam saatleri de sazlı sözlü eğlencelerle, okunan şiirler ve anlatılarla, bahçede yakılan ateşin çevresinde içilen sıcak şaraplarla renklendirildi.
Katılımcı yazarların yeni okumalar ve yaratılar için oldum olası istekli oldukları, yüzlerinden okunuyordu. Kemal Bey, Fakir Baykurt’tan aldığı eli aynı bilinç ve coşkuyla sürdürüyordu. Kemal Bey, yazarlar kafilesinin, yapıtlarına yenilerini katmalarını sağlamaları için kadife eldiven içinde demir pençe gibi bir tutum sergiliyor, Nevin Hanım da aynı titizlikle Kemal Bey’in yanında yer alıyordu. Eş Başkanlar, geleceğin üstün başarılı yazarlarının yetişmesi için çok etkili bir çalışma sürdürüyorlar.
Bu ‘Yazarlık Okulu‘ girişimini yakından tanımam, benim okuma ve yazma tutkuma da yeni bir güç kattı. Bu gözlemim sonucunda bu tür çalışmaların Türkiye’nin değişik bölgelerinde de sürdürülmesinin çak yararlı olacağı düşüncesi oluştu zihnimde.
Almanya’ya yönelik bir başka gözlemim, bütün kara yollarının kenarlarındaki yaya yollarının bitiminden başlayan yeşil örtüler oldu. Pek çok yerde yol kenarlarında yolun sağ ve solunda korunaklar uzayıp gidiyor. Yol işaretleri, dün yapılmış gibi belirgin. Büyük-küçük her yerleşim yerindeki yollarda bozuk olan bir karış yer bile görülmüyor.
Büyük, küçük her yerdeki yapılarda küçücük bir döküntü bile görmedim. Her yanda temizlik ve düzen egemendi. İnsanlar birbirini rahatsız etmemeye özen gösteriyor; istemeden birisine çarpan kişi, anında dönüp çarptığı kişiden özür diliyor.
Dikkatimi çeken bir başka şey, yolların iki yanını kuşatan sıra sıra ağaçlar oldu. Onun yanı sıra, yoldan geçen taşıtların gürültüsünün yerleşim yerlerindeki insanları rahatsız etmemesi için duvar gibi yükseltiler uzayıp gidiyor. Yalnızca büyük kentlerde değil; en küçük yerleşim yerinde bile insanların rahatı, huzuru ön planda tutuluyor. Kimsenin toz içinde kalmaması, yağmurlu havalarda ayaklarına çamur değmemesi için her önlem alınmış görünüyor.
İlgimi çeken bir başka nokta da yine en küçük yerleşim yerinden en büyük kentlere dek her yerdeki taşıtların trafikte bir düzen içinde akışı oldu. Her sürücünün yayaların geçişine kesinlikle öncelik tanıması da uygarlığın bir başka görünümü olarak dikkatimi çekti.
TÜRKÇENİN GELECEĞİ
Türkçe’yle, Türkçe anlama, anlatma ve dil bilgisi konuları üzerine eserleri de bulunan Bakırcıoğlu’nun “Almanya’da Türkçe eğitimini ve iletişimin geleceğine“ ilişkin düşünceleri ise şöyle:
“Avrupa’da, özellikle de Türkiyelinin en çok bulunduğu Almanya’da Türkçenin geleceği, kaygı konusu oluşuna tanık oldum. Almanya’da kalmaya karar veren Türkiyeli ailelerin üçüncü ve dördüncü kuşak çocuklarının, konuşup yazmada anadil düzeyinde Almancayı kullanmaları, Türkçe duyarlılığı olan ailelerde Türkçenin geleceği konusunda kaygı duymalarına yol açtığı söyleniyor. Türkçe eğitimi alan çocuk sayısının hızla düştüğü dile getiriliyor.
Bu konudaki kaygının azaltılmasına bence Avrupa Türkiyeli Yazarlar Gurubu da katkı sağlayabilir. Türkçenin etkin kılınmasını isteyen ailelerle ilişki kurarak kimi etkili çalışmalar yapabilir. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki yazar ve şairler, buralarda yaşayan Türkiyelilerin ve onların çocuklarının okuma gereksinimlerini karşılayacak nitelikte Türkçe yapıtlar üretmeye yönelebilir. ATYG, bunların dışında, Türk ailelerine ve onların çocuklarına yönelik Türkçe okur yazarlığı özendirici etkinlikler düzenleyebilir.
Bir de Türkçenin Almanya’da ikinci dil statüsü kazanması yolunda girişimlerden söz ediliyor. Bu sevindirici adımın başarıya ulaşması için her türlü çaba gösterilebilir.
Türkçeye Avrupa’da; özellikle de Almanya’da parlak bir gelecek hazırlamak için üçüncü bir olanak da Atatürk’ün soluklu çalışmalarıyla köklü ve yetkin bir dil durumuna getirilen Türkçenin üniversitelerde olabildiğince yer bulmasının sağlanması için yoğun bir çalışma yürütülebilir. Üniversitelerde görev yapan Türk bilim insanları, Türk dilinin Almanya üniversitelerinde yer bulmasını sağlama sorumluluğunu üstlenebilirler. Bu kişiler, üniversitelerde okuyan Türkiyeli gençleri Türkçe üzerinde çalışmaya özendirebilirler.“
BASIMA HAZIR BEŞ KİTABI DAHA VAR
Şimdiye kadar Türkçe, ruh sağlığı, rehberlik konularını kapsayan mesleki ve bilimsel ya da edebi alanda 35 kitaba ve çok sayıda broşüre imzasını atan Bakırcıoğlu‘nun tamamlanmış beş kitabı da yayınlanmayı bekliyor.
1937 yılında Artvin-Ardanuç’a bağlı Aşağı Irmaklar köyünde doğan Bakırcıoğlu, Cılavuz Köy Enstitüsü, Kâzım Karabekir İlköğretmen Okulu’ndan sonra, İstanbul Eğitim Enstitüsü ile Ankara Üniversitesi’nde lisans ve lisansüstü öğrenim gördü. Yedi yıl ilkokul öğretmenliğinde, sekiz yıl ilköğretmen okulu meslek dersleri öğretmenliği ve yöneticiliğinde, on iki yıl da eğitim enstitüsü ve eğitim fakültesi öğretmenliklerinde bulundu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde orta öğretim öğretmenlerine öğretmenlik formasyonu eğitimi verdi. Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Genel Müdür Başyardımcılığı yaptı. TÖS (Tüm Öğretmenler Sendikası) ve TÖB-DER‘nin (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) üyeleri arasında yer aldı.
Öğretmen ve öğretim üyesi olarak psikoloji, eğitim psikolojisi, sosyal psikoloji, rehberlik ve psikolojik danışma, ruh sağlığı, öğretim ilke ve yöntemleri, ölçme ve değerlendirme dersleri okutan Bakırcıoğlu, 1985 yılında emekli olduktan sonra Özgün Yayınevi Genel Yayın Yönetmenliği ve editörlüğünü üstlendi. Özgün Ünite ve Çağdaş Ünite dergilerini yönetti.
Ruh Sağlığı ve Rehberlik, Rehberlik ve Psikolojik Danışma, (ilkokullar için) Türkçe Ders Kitapları, Türkçe Dilbilgisi kitapları, Anılan ve Kutlanan Günler ve Haftalar, Yazım Kılavuzu, Çocuk ve Ergende Ruh Sağlığı, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, Eylül Uçmak İstiyor, Yavru Serçeler, Mutluluk Nerede? Çocuklar İçin Nasrettin Hoca Fıkraları, yazdığı kitaplardan bazılarıdır.
Yetişkin üç çocuğu ve iki torunu olan Bakırcıoğlu, 2000 yılından bu yana Foça’da yaşıyor ve günde en az beş saat çalışarak yeni kitaplar yazmayı sürdürüyor.