2.8 C
Almanya
Çarşamba, Nisan 24, 2024

Anasının Bahtı Kızının Tahtı – Ayşegün Korkmaz

[email protected]

Dün 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’ydü. Hepimiz sosyal medyadan kızlarımızın resimlerini paylaştık. Onlara olan sevgimizi, özlemimizi dile getirdik. Anılarımız canlandı. Kâh güldük, kâh ağladık. Ama bütün bu hengâmenin içinde önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırdık.

O kadar çok gün var ki kutladığımız… Kimini kapitalizmin oyunu diye şiddetle reddediyoruz. Kimini doğru bulmasak bile görmezden geliyoruz. Bazen de bütün direnmelerimize rağmen topluma ayak uyduruyoruz. Peki, “Dünya Kız Çocukları Günü” denilen şeyi kutlama amacımız ne? Boy boy, anne-kız ya da baba-kız fotoğrafları paylaşmak mı?

Kız çocuğunun ne demek olduğunun ayrımına varalım önce. Ama bütün samimiyetimizle yapalım bunu. “Başımızın tacı” diyerek ahkâm kesmek yerine, toplumdaki gerçek yerini düşünelim kızlarımızın. Yürümeye başladığı günden itibaren öğretmen, doktor, avukat, devlet başkanı olarak mı yetiştiriyoruz, yoksa eline bir bebek tutuşturup anneliğe mi alıştırıyoruz?

Çalıştığım bir kasabada 8. sınıflara uyguladığım otobiyografi etkinliğinde kızların neredeyse tamamı ilköğretimden sonra, okumak yerine, evde oturup kısmet bekleyeceğini yazmıştı. Büyük şehirlerde durum bu kadar kötü olmasa da, okula giden kız çocuğu sayısı yüzde ellinin altında. Aslında onlara biçtiğimiz rol, “dizini kırıp evinde oturmak”. Daha da kötüsü, “çocuk gelin olmak”… Okumak, “soyumuzun devamı” olarak gördüğümüz erkek çocuklarının hakkı.

Kocasına erkek çocuk veremeyen kadın, sanki onun suçuymuş gibi şiddete maruz kalıyor. Daha da kötüsü, adam böyle durumlarda karısının üstüne kuma getirmeyi kendine verilmiş bir hak olarak algılıyor. Üstelik kadın, gördüğü şiddeti sineye çekiyor. “Anasının bahtı, kızının tahtı” diyerek üstünü kapatıyor her şeyin. Çünkü ailesi ona sahip çıkmıyor. Oğlunu asıp kesen bir erkek olarak yetiştirirken, kızını ömrünün sonuna kadar erkeğe hizmet eden bir köle haline getiriyor. Aslında yanlış yanlışı doğurmuş oluyor. Ezilen bütün kız çocuklarının arkasında köle olmayı kabullenmiş bir anne yer alıyor.

İşte “11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü”,  kız çocuklarına uygulanan bütün bu eşitsizliklerin altını çizmek için var. İlk kez 2012 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilip kutlanmaya başlanmış.

İtilip kakılmak, erkeklerden daha aşağı bir cins olarak muamele görmek, kız çocuğunun kaderi olmamalı. Her aile kendi kızının önünü açmış olsa ve ona sahip çıksa bütün bu anlatılanlar zaman içerisinde tarihe karışacaktır. Unutmayın ki, okutup aydın bir birey haline getirdiğimiz her kız çocuğu, bu eşitsizlik zincirine vurulan bir darbedir.

Son Haberler

İlgili Haberler