5.3 C
Almanya
Cuma, Kasım 29, 2024

Pazartesi Yazıları: Sardunyalar ve “Mıhtar” – Kenan Çığır

O, bildiğince seviyor, çocukken öğrendiğince inanıyor, dünyaya ve insana değil kendine dönük yaşayıp gidiyordu.

Pamuk ninenin ömrü hayatında, gözünden sakındığı ve oğlu gibi gördüğü mıhtar ile üzerlerine titreyip her gün saatlerce konuştuğu sardunyaları vardı, vardı da başkaca da hiç bir şeyciyi yoktu. Dünya malına hevesi, okuyup öğrenesi, dinleyip doğru bildiklerinden şüphe edesi de hiç mi hiç yoktu.

Onun dünyası; bir Allah, bir mıhtar, bir de sardunyalarıydı… Olup bitenden, göçüp gidenden, yıkılıp dökülenden, parçalanıp bölünenden ona nesiydi?

Ayşa’nın sürtük kızı, Remziye’nin gavur dölü gelini, beynamaz Kadriye ve vatan haini olduğuna kesin gözüyle baktığı ebe Cevriye her ayda bir kapıyı gümletmeden hayata** doluşurlar… kimi çamaşırını yuğar, kimi saçta ekmeğini pişirir, kimi de ortalığı süpürür silerdi de Pamuk Nine bir süre rahat mı rahat ederdi.

Bu kadınlar, börtü böcekleri, köyü, ağaçları, çocukları, onu dahi seviyorlardı sevmesine de… gelişlerinde ya da gidişlerinde, çeşme başında ya da söğütün dibinde, hamur açarken ya da hayvan bokuna ot ve saman katıp tezek yaparken, mıhtar hakkında bir dolu kem söz etmezler mi… Pamuk Nine’nin bembeyaz teni, her seferinde kıpkırmızıya keserdi.

Yok… “Köylüyü birbirine düşürmüşmüş!”
Yok… “Köyü haraca bağlayan çeteyle ortakmışmış!”
Yok… “Ağzı bozuk, ruhu kirli, sevgisi yalan, dini imanı ise paraymışmış!”

Kadınlara ağzını açıp tek bir şey söylemese bile, onlar gittikten sonra sardunyalarına bir bir içini dökerdi:

“Di gidinin kahpeleri… namazında niyazında adama, yürüyüşüne kurban olduğum selvi boyluya, odunumu ve pirincimi eksik etmeyen mıhtarıma, etmedikleri lafı koymadılar ya… dellenmiş bunlar aa güzellerim. Ne etti bu adam size? Diyemezler ki! İyilik ve güzellikten başka ne etti size? Şükretmeyi bilmeyen sürtük sürüsü, sizi gidi zındıklar sizi!

Azıcık evi büyük olmasın mı? Yolları, bir çok köyü kasabaya bağlayan köprüyü, sağlık ocağını o yapmadı mı? Ne olmuş otlakları sattıysa, derelerin yatağını değiştirip buraları azıcık susuz bıraktıysa, köyün yamaçlarına zengin ‘viylalar’ yapıldıysa da onun ne suçu var? Oralarda onun viylası (!) mı var?

Hep iftira güzellerim, hep iftira.”

Pamuk Nine’nin mıhtar sevgisi ile sardunya merakı süre dursun, gel zaman git zaman sonra küçük dünyası daha da küçülmeye, sırça sarayı yıkılmaya, bağlılıkları dağılmaya yüz tutmuştu.

Önce sardunyaları boynunu bükmeye başlamıştı. Toprağın üzerindeki güzelliği görüp her gün onunla tatlı tatlı konuşan Pamuk Nine… toprağın altındaki kökün hastalandığını, çürüdüğünü görememişti. Birazcık su, bir parça ışık yeter sansa da toprağın yapısını, tuzunu, gazını nereden bilsindi? Üstelik kimin umurundaydı? O bildiğince seviyor, çocukken öğrendiğince inanıyor, dünyaya ve insana değil kendine dönük yaşayıp gidiyordu.

Sardunyanın görünen kısmına ilgi ve sevgi beslerken… görünmeyen kısmını hiç merak etmemişti. Gördüğünce, gösterildiğince ve süre gelen alışkanlıklarıyla yetinince, önce sardunyaları bir bir yitip gitmeye başlamıştı.

Sonra, bir gece vakti mıhtar da apar topar köyden terki diyar etmişti…

Di gidinin kahpeleri yine arkasından söyleniyordu:

“Kasabada apartmanlar dikmişmiş, torpağa traktör traktör para gömmüşmüş, çocuklarının üzerine sen de yüz bin tane ben diyeyim beş yüzbin tane davar almışmıştı…”

İnanmıyordu inanmasına da lakin söylentiler ayyuka çıkmıştı. Dedikodu sadece o kahpeler tarafından değil, dört bir koldan yayılmaya başlamıştı. Mıhtar’ın her daim yanında olan azalardan tut, emrindeki köy bekçisi jurnalci Bekir bile… Mıhtar’ın onlara zorla yaptırdığı kötülükleri, ellerindeki belgelerle açıklayacaklarını kahvenin orta yerciğinde ve ahalinin gözünün önünde güpegündüz söylüyorlardı. Günler geçtikçe köydeki ahalide huzur neyin kalmamıştı.

Mıhtar’ın köye geri döneceğine artık inancı kalmayan Pamuk Nine de tıpkı Mıhtar azaları gibi artık onun arkasından demediğini bırakmıyordu. Yere göğe sığdıramadığı Mıhtar’ın… ne hırsızlığı kalmıştı, ne yalancılığı ne de talancılığı…

Mıhtar’a körü körüne bağlı herkeslerde, bir kıvırma, bir çark etme, bir günah çıkartma almış başını gidiyordu.

Pamuk Nine, kökü çürük, yalanı talanı ve zulası bol Mıhtar’ı düşündükçe…. Ayşa’nın sürtük kızı, Remziye’nin gavur dölü gelini, beynamaz Kadriye ve eski günlerde vatan haini olduğuna kesin gözüyle baktığı ebe Cevriye bile artık gözüne melek gibi görünür olmuştu.

Kimseye sormasa da kimseye belli etmese de arpacık kumrusu gibi düşünür olmuş ve kendi kendine:

“Ben bir garip sardunyanın çürüyen kökünü göremedim… ahali, mıhtarın soysuz kökünü, saklı niyetini, erişilmez sırlarını nasıl gördü?” Der de başkaca bir şey demez olmuştu. En sonunda dayanamayıp, Ayşa’nın sürtük kızını çağırmış merak ettiklerini bir bir sormuştu…

“Pamuk Nine’m ahh Pamuk Nine’m…
Mıhtar namaz kılar… kul hakkı yemez sandın. O, dünyaları yedi de sen görmezden geldin.

Otlakları, dereleri, köyün varını yoğunu sattı… sen bu talanın altında hep iyilik bekledin de bekledin. Köy elden gitti; ekemez, dikemez, sulayamaz, alamaz, yiyemez, içemez oldun hala Mıhtarrrr da Mıhtarrr diye ünledin…

Köyün cıbıldak muhtarı karun kadar zengin oldu… sen bir tutam pirince, bir bağ oduna gözünü yumdun ki aha da böyle sımsıkı yumdun…

Tarla sürmeden, ekin ekmeden, hasat etmeden, hiç iş yapmadan… Yollardan, viylalardan, köprüden, sağlık ocağından tam sekiz oğlu zenginin zengini oldu da gıkını çıkarmadın…

Bilmiyom mu? Bilmiyoz mu sanıyon; beni sürtük, Iraz’ı gavurun dölü, Kadriye ablayı beynamaz, Cevriye’yi vatan haini bellediğini?

Biz bu köyü seviyoruz, biz bu topraklarda yaşayan börtü böceği, çoluğu çocuğu, yaşlıyı genci seviyoruz. Biz köyümüzde adalet, saygı, huzur, eşitlik, kardeşlik istiyoruz. Bizim oyumuzla Mıhtar olmuş adamın dediklerini, ettiklerini, diyemeyip gizlediklerini onun için merak ediyoruz. Anlatabildim mi Pamuk Nine’m.

Hem sen ve Mıhtar’ın avanesinin o kötü laflarını da hiç mi hiç dikkate almıyoruz. Çalıyoruz Karaşar Zeybeği’ni kötü söz sahibini küçültür diyoruz…

“Zeybek misin Zeybek donu giyecek?
Katil misin tatlı cana kıyacak?
Cahil misin el (ya da cahilin) sözüne uyacak?”

Pamuk Nine, kulağındaki Zeybeğin melodisiyle, üstelik yaşından beklenmeyecek enerjiyle… hayatın ortasında usul usul dönerken gözünden akan yaşları yemenisinin ucuyla silmeye çalışıyordu.

O da biliyordu: Son pişmanlığın fayda etmeyeceğini…

Günaydın…
Sağlıkla ve sevgiyle bezeli bir hafta diliyorum…

Kenan Çığır
06.06.2022

Çolaklı / Antalya

**Hayat:
Köy evlerinin giriş veya birinci katında odaların açıldığı, üstü kapalı bir ya da birkaç yanı açık mekana “hayat” adı verilir.

Son Haberler

İlgili Haberler