1.8 C
Almanya
Pazartesi, Kasım 18, 2024

Züleyha Akın kitabını tanıttı

Ankara Kızılay'da Bahar Cafe'de düzenlenen okuma -imza etkinliğine katılan Züleyha Akın, yazarken hiçbir şekilde abartıya yer vermeden, yalın ve özgün bir dille yapmaya çalıştığını söyledi

İlk kitabı, anı ve öykülerin yer aldığı “Soğuk İklimlerin Sıcak Düşleriydi” adlı eseri kısa bir süre önce yayımlanan gazetemiz yazarı Züleyha Akın, Ankara’da düzenlenen okuma akşamına katıldı.

Züleyha Akın, İzan Yayıncılık, Bahar Cafe işbirliğiyle düzenlenen 8. yazar – okur buluşması etkinliğinde “Yazarken hiçbir şekilde abartıya yer vermeden, yalın ve özgün bir dille yapmaya çalışıyorum. Aynı zamanda tarafsız bakış açımı da korumaya özen gösteriyor ve kendi yanlışlarımı da açıklamaktan kaçınmıyorum. Dayak attığımı da dayak yediğimi de yalan söylemek zorunda kaldığımda söylediğimi de saklamıyorum” dedi.

Birilerinin yanlışlarını, eksikliklerini bulmakla mükellef sanıyorlar gibi bir tutum içinde olduklarını savunan Akın şöyle dedi: “Doğrusu bu durumu anlamakta zorlanıyorum. Belki de ben gerçekten anlatamıyor da olabilirim.
İlerleyen yaşıma, yaşamımda başa çıkmaya çalıştığım travmalarıma rağmen, aldığım eğitim gereği, etik değerleri hala savunuyor olmamdan kaynaklı anılarımı yazarken hiçbir şekilde abartıya yer vermeden, yalın ve özgün bir dille yapmaya çalışıyorum. Aynı zamanda tarafsız bakış açımı da korumaya özen gösteriyor ve kendi yanlışlarımı da açıklamaktan kaçınmıyorum. Dayak attığımı da dayak yediğimi de yalan söylemek zorunda kaldığımda söylediğimi de saklamıyorum.

Ben yazar değilim. Benim ailemde başarılı bir araştırmacı yazar zaten var. Bir aileye 1 kişi yeterlidir diye düşünüyorum.

Anılarımı yazarken asla ve asla kurguya yer vermiyorum.

Her anımı yazdıktan sonra müthiş acı çekiyorum. Geçmişi anımsamak canımı yakıyor. Çünkü aynı olayı bir kez, bazen birkaç kez daha yaşamak zorunda kalıyorum. Kabuk bağlamış yaram kabuğunun altında yavaş yavaş giderek şiddetlenerek kanamaya başlıyor.

O halde anılarımı neden yazdığımı bana soracaksınız. Hiçbir kan bağımız olmadığı halde 12 yıl boyunca oğlumdan ayrı tutmadığım manevi oğlum yurtdışında yaşıyor. 10 yıl önce bu topraklardan giderken benim geçmişimizi yazmamı istemişti. “Bunları yazmalısın. Biz 80 kuşağı, sizin yaşadıklarınızı bilmiyoruz” demişti. Manevi oğlum haklıydı biz 78 kuşağı ebeveynleri 80 kuşağına deneyimlerimizi aktar(a)madık.

Bazı anılarımı yazmıyorum. Örneğin içinde yer aldığım yapıda yaşadıklarımı muhataplarının dışında çok az insanla paylaşmaya özen gösterdim, göstermeye de devam edeceğim. Geçmişte deyimi yerindeyse mutfağında çalıştığım geleneğime asla ve asla zarar vermeyi düşünmedim. Her ne kadar gıyabımda hiç hak etmediğim halde infazıma karar verilerek beni parça pinçik etmeleri için bir yem gibi canavarların önüne attıklarını unutmasam bile “doğru söz, doğru zamanda, doğru kişiye, doğru şekilde söylenmelidir” inancımı hala korumaktayım. Yolun sonuna geldiğim bu günlerde bu açık kalan dosyayı kapatmadan ölmeyeceğim.

Diyelim ki, yanlış veya eksik anımsadım ve öyle yazdım. Siz düzeltirsiniz veya tamamlarsınız. İnanın yazarken her bir sözcüğümü özenle seçiyorum. Yanlış anlaşılmasına neden olmamak adına bunu yapıyorum.

Sizler de takdir edersiniz ki anadili Türkçe olmayan bir insanın bu dili kullanabilmesi çok zordur. Ben 6 yaşında okula başladığımda Türkçe konuşmak durumunda kalmıştım. Hepinize esenlikler diliyorum.

16 Nisan 1992’de bizden kopartılan Sinan Kukul, insancıl espritürel iyi niyetli, naif dost yürekli bir yol arkadaşımızdı. İnandığı dava uğruna ölüme hoş geldin demekten asla çekinmedi. Kimi dava arkadaşlarının ihanetine rağmen dik durdu, diz çökmedi, teslim olmadı ve hayata iz bırakarak veda etti. Sevgiyle ve özlemle anarken Sinan’ın çok anlamlı söylemini bir kez daha haykırıyorum.

“Biz bir Harmandalı oynarken, bir de dost sofrasında diz çökeriz.”

Son Haberler

İlgili Haberler