Gazetemiz yazarları Arzu Dinçer ile Nur Türk, Ankara’da gerçekleşecek etkinlikte yazdıkları iki romanı karşılıklı olarak konuşturma kararı aldı.
İki kadın yazarımız, Anadolu kültüründeki “Aşık atışması”nı romanlarıyla yapacak. Söyleşi, 9 Ekim Cumartesi günü, saat 15’ten itibaren yazarlarımızın instagram sayfalarından canlı olarak yayınlanacak. Ankaralı kitapseverlerin iki kadın yazarın etkinliğine büyük ilgi göstermeleri bekleniyor. Nur Türk’ün Siyahkara ve Arzu Dinçer’in Aşkist romanlarının https://www.kekemekitapyayin.com/ adresinden ya da KKM Yayınlarının anlaşmalı olduğu kitap satış yerlerinden temin edebilecek.
Diğer yandan yazarlarımız Nur Türk ve Arzu Dinçer’in etkinlik gününde gerçekleştirecekleri 5N1K söyleşileri de gazetemizin 5N1K köşesinde yayınlanacak.
Kendilerini kutluyor, nice kitaplarla bizlerle buluşmalarını temenni ediyoruz.
SİYAHKARA ve AŞKİST KONUŞUYOR:
SİYAHKARA
Siyahın içinde kara
Karanın içinde yalnızlık vardı.
Kara yıldızları hayal eder,
Siyahı yıldız sanırdı.
Siyah kirlenmez
Kirlenmeyi karaya bırakırdı.
Gözünde yaş, kalbinde acı bırakan sistemin yüzü kara
Siyahtan kaçarken karaya yakalanmakdı.
Ölümün adı kara
Ölümün ardınla kalan siyah-kara ağıtlardı.
Bir hatıra işte Siyah Kara
Bütün zamanlarında siyah ve kara vardı.
AŞKİST
Doğarken Afrodit,
Ruhunun üflendiği yerde.
Eris, Hera, Athena’yla birlikte
Yarıştırırken güzelliğini
Mutlaka eli değmiş olmalı
İda’ya ve Olympos’a,
Öyle ki vücudu hala İzmir…
SİYAHKARA
Sadece kuşları değil, insanları da yorgundu. Kara bulutlar oynaşıyordu gökyüzünde, kederlerin rengi karaydı, bir ucunda gözyaşı, bir ucunda yaralar vardı.
AŞKİST
Hafif bir tebessümle “Günaydın”dedim ona.
SİYAHKARA
Saadet’in dolaşık saçlarını çözemeyen Aliye hızla eve gidip geldiğinde, elindeki makası saçların arasına sokup gelişi güzel kesmeye başladı.
AŞKİST
Aynada birbirleriyle kavgaya girişmiş gibi duran kırmızı saçlarıma baktım. Hepsi kendi sözünü geçirmek istemek için uzun bir mücadele vermiş gibiydi. Kazananı olmayan ve her gün tekrarlanan bir oyun. “Salak bu saçların” dedi Yeşil Kelebek.
SİYAHKARA
Oynamaya ara verildiğinde müzik sesi de kesildi, çocukların insanların arasında koşuşturmaları toprak zeminden tozlar çıkartıyordu, görevli birkaç adam ellerindeki kovadan avuçlarına su alarak toprağa serperek bir nebze tozun kalkmasını önlemeye çalışıyorlardı. İnsanlar çok mutluydular.
AŞKİST
Asansör kapısında bekleyenlere hoş bir gülüş atarak “Günaydın” dedim. Ve kapı açılır açılmaz kitlesel bir konserve olma iç güdüsüyle, kendime boş bir yer bulup hemen yerleştim.
SİYAHKARA
Aliye aynı duygularda değildi. Evet, seviyordu kocasını ama aşk gibi değildi. Salih sanki abisiydi, onu kollayıp koruyan bir ağabey…
AŞKİST
“Adam senin ağzına sıçıyor ve sen bunu sevgi zannediyorsun.” Sana değer vermeyen seni seviyor olamaz ki… olsa olsa zaman kaybı olur. Hadi gel bir envanter çıkartalım desem, bunu da bir türlü yapamayacaksın. Bu adamla tek iyi giden şey sevişmeleriniz.
SİYAHKARA
Nihayetinde “Ateşle oynuyorsun, o zaman yangından korkmayacaksın” diyerek kendini telkin etmeye çalıştı.
AŞKİST
Yüzümde koca bir “Dikkat, biraz sonra patlayabilir.” Uyarı levhası asılmıştı bir kere.
SİYAHKARA
“Salih bizler birbirimizi uzun yıllardır tanırız. Ne senin birine zararın oldu ne de bizim. Demem şu ki bizler birbirimize güvenmeliyiz.
AŞKİST
“Keşkeler insanın yükü, ayağının prangasıdır. Ya adım at yürü ya da vazgeç ama asla bunu sorgulama.
Vakit yok!” dedi Sarp.
SİYAHKARA
“Güzel kızım, hakkımızı savunmak öğretilmemiş, hep sineye çekmişiz. Sen sen ol, hakkını ara, kimseye kendini ezdirme, benim gibi kavgadan kaçma, gerektiğinde kavganı da yap.”
AŞKİST
“Masalların iyi kızıydım, her şeyi insanları kırmamak üzerine kurdum. Ama insanlar beni değirmenin çarkında un eylediler. Ey evren sen benim yüreğime yine de kara çalma, sırtımın ağrısından uyuyamıyorum ama yine de sen benim kalbimdeki ışığı alma” diye dillendirdi Turuncu Kelebeğim.
SİYAHKARA
Gözünde yaş kalbinde acı bırakan bu sistemin yüzü karadır.
AŞKİST
Geçmişi şifalandırmak, hayatın hatalarına genel af çıkması mı?
SİYAHKARA
Korkularıyla yüzleşemediği için, korkuları onu esir almıştı. Çözüm bulamıyordu, aklına gelen bütün kötü düşünceleri savuşturmak için, elini sinek kovalar gibi sallayıp ekşi bir suratla gidip divana bedenini bırakıverdi.
AŞKİST
Rahat ve huzurlusun. Kaşlarını yukarı kaldır ve alın kaslarını sık… evet, şimdi nefesini ver ve sana stres yapan ne varsa senden uzaklaşsın. Gevşiyorsun, gözlerini sımsıkı kapat, nefesini ver.
SİYAHKARA
Konuşulanlar canımı acıtmıştı ama bu saatten sonra ne yapabilirdim ki… kendimi nasıl savunurdum bilemedim. Her zaman ki gibi sustum. Bana hakkımı aramasını öğretmemişler ki!
AŞKİST
… boğazını temizledi ve “Herkes kendince bir yol arar kendine, herkesin yolu kendine varır, Arama başka yerde” demiş ünlü şair Ömer HAYYAM. Yani Kırmızı, bu sözü bir düşün istersen.
SİYAHKARA
Kara yıldızları hayal eder. Siyahı yıldız sanır.
AŞKİST
İki kuyruklu yıldız çarpışacak gibi birbirine hamle yapıyor, ucundaki kalpler balerin zarifliğiyle birbirlerine doğru dans ediyorlardı.
SİYAHKARA
Aliye geçen zamanın içine, özlemlerini kırgınlıklarını, yalnızlığını, endişelerini, korkularını, en önemlisi vicdanının acısını saklamıştı.
AŞKİST
Sabırsızca sözünü kestim “Elbette biliyorum, malum 12 Eylül” dedim. Gözlerim elimdeki fincan gibi açılmıştı. “Pardon” dedim hafifçe.
SİYAHKARA
Otobüs koltuğundan dışarıyı seyrederken ilk defa gideceği İstanbul ve Metin’i görecek olmak Aliye’yi heyecanlandırmıyordu. Duyguları geleceğe umutla bakmak istiyordu ancak geçmişi onu intikam peşinde koşan bir cani edasıyla kovalıyordu.
AŞKİST
Anladım, haklı tabi. Biz o dönemin çocukları da ana babalarının incinme ve korkuları nedeniyle, kendi ayakları üstünde dimdik duracak çocuk yetişkinler olarak yetiştirildik. Realist, üretken, sorgulayan ama bunu sadece sevgili fanusunun içinde dile getirebilen bireyler. Yani Sarp, bu coğrafya da olmasan da bu coğrafyanın saldığı korkular, endişeler seni her yerde bulması tesadüf değil, fıtratında olan şeyler.
SİYAHKARA
Aliye’nin kara yazgısı yeni mi başlıyordu, Yoksa bitiyor muydu?
AŞKİST
Rengarenk balonlar senin için yükseliyor gökyüzüne, kapıyı aç Evren efendi!!!
SİYAHKARA
Hayriye yol kenarlarındaki lambalardan süzülen ışıkla parlayan ıslak yola bakacak gücü kendinden bulamıyordu. Böyle zamanlarda kendisi gibi olan kadınların masumluğuna, saflığına üzülürdü.
AŞKİST
Lambalar renkten renge geçerken konuşma balonları halledilmek üzere bulutlara doğru uçmaya başlıyor. Eee ne de olsa Evren bu işi de çözer.
SİYAHKARA
Hayriye, arabanın penceresinden dışarı bakarken, içine çektiği sigara dumanını öfkeyle akşamın çökmeye başladığı kızıllığa savurmuştu.
AŞKİST
Büyülü saatlerdi şimdi, hani değim yerindeyse gökyüzü ve deniz ortak nefes alıp veriyor, halvet saatlerine kavuşmanın o garip renk cilveleşmesini yaşıyorlardı. Az sonra güneş istirahate çekilecek, gökdeniz olarak sabaha kadar sevişeceklerdi.
SİYAHKARA
Geçen zaman yaşadıkları onca acıya ilaç olabilecek miydi, bilinmez ama bu zaman içinde dayanmak,
sabretmek vardı.
AŞKİST
Zaman hep ileriye akmaz. Ve her şey bıraktığın yerde bekler seni.
SİYAHKARA
Yaşadıkları acıları geride bırakıp yeni yaşamlarına uyum sağlamaları kolay olmasa da başarmışlardı.
AŞKİST
Acıya gülmek bu olsa gerek.
SİYAHKARA
Güneş tan yeli ağırmadan giderken, kolu kanadı kırıktı sabahın.
AŞKİST
Gün gece mavisinden mora çalmaya başlamıştı. Gecenin yorgunluğunun rehavetiyle salına salına
aralıyordu gün ışığı bulutları.
SİYAHKARA
Hayriye elindeki fotoğraf çerçevesini yerine bıraktı. “Kalk Hayriye, bugün büyük gün, tanışma var. Hazırlıklara başla.”diyerek, kendi motivasyonunu yükseltmeye çalışıyordu.
AŞKİST
Fotoğrafa hayranlıkla baktım. Anne ve babalarımızın mahremiyetine tanıklık ediyorduk. Bizi büyütürken unuttukları gençliğin ilk yıllarından aynı gün iki kare, iki çiftin meyveleri (Tamam biraz karta kaçmış olabiliriz.)
SİYAHKARA
Kemal, Hayriyenin önünde diz çöktü , gömleğinin kolunu sıyırdı. Hayriye gördüğü kolu eline alıp öpmeye başladı göz yaşları içinde bağırdı.
AŞKİST
Sizi duyar gibiyim sayın okuyucu! Kelebeklerim mi? Enerjimin beni aşmasının sebebi, onların karnımda uçmaya başlaması.