8.2 C
Almanya
Cuma, Nisan 26, 2024

Türkiye’deki kriz çözümsüz!

Nişantaşı Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkana Doç. Dr. Yılmaz Aydın, ekonomi dergisi WiSt’te yayınlanan araştırmasında yaşanan krizle ilgili, “ Türkiye ekonomisinde devalüasyonların tarihine bakıldığında bu tür süreçlerin ‘çözümsüz’ olduğu ve istisnasız hükümet değişikliği ile sonuçlandığı görülmektedir” iddiasında bulundu

GÜRSEL KÖKSAL

Almanya’da ekonomi alanındaki sayılı bilimsel dergilerden WiSt’in (Wirtschaftswissenschaftlisches Studium) son sayısında Türkiye ekonomisindeki güncel gelişmelerle ilgili bir analizde “yaşanan ekonomik krizin iktidardaki AKP hükümetinin uyguladığı sermaye girişine dayalı büyüme modelinin bir sonucu olduğuna işaret edildi.
Nişantaşı Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Yılmaz Aydın’ın kaleme aldığı yazıda, Amerikan Merkez Bankası FED’in 2013’teki faiz arttırım kararının ardından Türkiye ekonomisine sermaye girişlerinin kesilmeye başladığı ve böylece ekonomik dengelerin bozulduğu bir sürecin başladığı ve halen devam ettiği belirtildi.

WiSt’te yayınlanan makalenin orijinali için tıklayınız

Derginin geniş yer verdiği makalede özetle şöyle deniliyor:
“Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz AKP’nin uyguladığı sermaye girişine dayalı büyüme modelinin doğal bir sonucudur. 2001 yılında Kemal Derviş’in öncülüğünde uygulamaya konulan ve 24 Ocak Kararları’nın devamı niteliğindeki Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, AKP tarafından hızla hayata geçirilmiştir. Bu program kapsamında bir taraftan piyasalar deregüle edilerek neoliberal politikalar radikal bir şekilde uygulamaya konulurken diğer taraftan da yabancı sermaye girişi için gerekli koşullar hazırlanmıştır. Böylece son 20 yılda uygulanan büyüme politikasının temelleri atılmıştır. Bu anlamda Türkiye ekonomisinin büyüme süreci, sermaye girişi  (dış) talep genişlemesi  büyüme  cari açık şeklinde özetlenebilir. Ancak sermaye girişlerinin kesilmesi ile birlikte TL’nin devalüasyonu, ekonomik dengelerin bozulduğu bir süreci başlatmıştır. Bu süreç, 2013 yılında ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırım kararıyla başlamış ve 2018’de döviz kurunun hızla artması ile birlikte ivme kazanmıştır. Sonrasında uygulanan para ve maliye politikaları ile Türkiye tarihinde daha önce görülmeyen bir kur artışı ve enflasyon sarmalına girilmiştir. Buna göre, içinde bulunduğumuz dönemde, ücretler artırılmazsa satın alma gücü ve talep düşecek; buna karşılık nominal ücretler yükselirse, ücret-fiyat sarmalı devam edecektir. Türkiye ekonomisinde devalüasyonların tarihine bakıldığında bu tür süreçlerin ‘çözümsüz’ olduğu ve istisnasız hükümet değişikliği ile sonuçlandığı görülmektedir.”

Son Haberler

İlgili Haberler