İZMİR – MELDA ÇETİNER
Temiz gıdaya ulaşma arayışı, büyük kentlerde gıda topluluklarının sayısını arttırdı.
İzmir’de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri ve çalışanlarının kendileri için kurduğu ilk oluşumun ardından Gediz Gıda Toluluğu (GETO), Batı İzmir Topluluk Destekli Tarım (BİTOT) ”Homeros Gıda Topluluğu’‘ ve ”Güzelbahçe Gıda Topluluğu” kuruldu.
Homeros Gıda Topluluğunun kurucularından Emrah Özgün, 4 yıllık süreci Ajans Bizim’e anlatırken, “şehirde temiz gıdaya ulaşmak isteyen insanları ile üreticileri aracısız bir araya getirmeyi” amaçladıklarını, üretimde çok fazla kimyasal, hibrit ve GDO’lu tohum kullanılması yüzünden çarşı pazardaki ürünlere güvenilmediğini vurguluyor.
Özgün, “En doğal ürüne ulaşmak için hiç kimyasal kullanmayan üreticiyi arıyoruz. Ayrıca bizim topluluğumuz için sadece temiz gıda olması yetmiyor, üreticinin de bu işi inanarak yapmasını, bunu hayat felsefesi olarak yerleştirmelerini bekliyoruz. Yumurta üretirken hayvan refahını gözetmiyorsa almıyoruz. Sadece temiz gıdaya erişmenin değil, adil gıdanın da derdindeyiz. Biraz fazla para verirseniz temiz gıdaya ulaşmak çok kolay, organik ürünler alınabilir ama alt ve orta kesimin pazar fiyatının 3-4 katına çıkan bu ürünleri alması mümkün değil” diyor.
Temiz gıdanın herkes için hak olduğunu, bu nedenle olabildiği kadar düşük fiyattan ulaştırmaya çalıştıklarını vurgulayan Özgün, gıda topluluklarının çok büyümenin peşinde olmadığını, yerel kalıp farklı yerlerde toplulukların kurulmasını gözettiğini ifade ediyor.
Topluluğun kurulma sürecinde ”gelişime ve değişime açık” ilkelerini belirlediklerini, gönüllü ve üretici sayısının 4 yılda büyüdüğünü, hiç ara vermeden haftada ya da yazın ve pandemi koşullarında iki haftada bir gıda dağıtımını yaptığını anlatan Özgün, kar peşinde olmadıklarını ve gönüllülük esasıyla çalıştıklarına işaret ediyor.
Yerelde üretip, yerelde tüketmek
Özgün, 10 üreticiden alınan ürünlerinin 30-35 kişiye dağıtım yapıldığını, zaman zaman da kendi üreticileri dışında temiz üretim yapıldığından emin oldukları başka üreticilerden ”toplu tedarik ” de yapılabildiğine dikkati çekiyor. Kapalı bir grup olduklarını, farklı illerden gelen talepleri kabul etmediklerini belirten Özgün, ”İlkelerimizden biri de karbon ayak izini azaltmak. Yerelde üretip yerelde tüketmeyi amaçlıyoruz. ” diyor.
Ürün aldıkları üreticileri belirlerken nerede nasıl üretim yaptığı, su temini, üretim yapılan yerin etrafında kirletici olup olmadığını içeren ayrıntılı bilgi formunu doldurup imzaladıklarını, daha sonra kendilerini üretim yerinde ziyaret edip tanıştıkları ifade eden Özgün, sonrasında gönüllülerin kendi aralarında toplanarak üreticinin kabul edilip edilmeyeceğine karar verdiğini söyledi.
Özgün, ürün fiyatını üretici tarafından belirlediğini, fiyatların ”organik pazardan düşük, market ve pazardan yüksek” olduğunu ifade ediyor.
Her evin bostanı olmalı
BİTOT, GETO, Homeros ve Güzel gıda topluluğuna ürün veren üreticilerden Pınar Öztopçu Kangal, 15 yıldan beri Seferihisar’da yaklaşık 20 dönümlük alanda tarım yapıyor. Kendisini ”apartman çocuğu” olarak tanımlayan Kangal, uzun yıllar bilgisayar mühendisi olarak hayatını kazanmış.
Gıda topluluklarının sayısının arttığına işaret ederek, hiç zehir kullanmadan temiz, organik sertifikalı tarım yaptıklarını söyledi. ”İlaç kullanılarak üretim yapılan alanın anlaşıldığını” ifade eden Kangal, doğanın dengesini zarar vermeden, ekosistemi koruyarak tarım yaptıklarını, ürünleri ”kırmızı çizgimiz” dediği atalık tohumdan elde ettiklerini söyledi.
Atalık ile hibrit tohum üretiminin elde edilen verimin çok farklı olduğunu ifade eden Kangal, ”Bizim fiyatlarımızın pazar fiyatından fazla olması buradan kaynaklanıyor. Bir hastalık geliyor ürünün yarısı gidiyor. İlaç, gübre olmadığı için tümüyle bitkisel solüsyonlar ve doğayı gözlemleyerek hastalıkları gidermeye çalışıyoruz.” diyor.
Her evin bostanı olması gerektiğini savunan Kangal, ”İnsan isterse kendi mutfağında bile bütün yeşilliklerini yetiştirebilir. Kompost yapıp saksı toprağını elde edebilir. Öte yandan, şehir bostanları projesi çok önemli…Temiz gıdaya erişim, gıda topluluklarının sayısının artmasıyla mümkün olacak.” görüşünü ifade ediyor.
Güvenli gıda yemek için yola çıktı
Göz doktoru Fatma Ayfer Aksöz, emekli olduktan sonra kendisi için güvenli gıda yemek için başlamış. Ailesiyle birlikte Urla’da 15 dönümlük alanda üretim yapan Aksöz, toprağı ”laboratuvar” olarak tanımlıyor.
”Bütün hastalıkların nedeni üretimde kullanılan kimyasallar” diyen Aksöz, hem üretici hem de gönüllülerin gıda topluluklarını daha çok sahiplenmesini, temiz gıda konusunda bilinçli olmak ve ”moda” olarak bakmamak gerektiğini ifade ediyor.
Tüketici değil “türetici”
Kendisini ”türetici” olarak tanımlayan 39 yaşındaki Tuğçe Eker ise ”sadece tüketici olmadığını, üretimden tüketime kadarki süreçten kendisini sorumlu hissettiğini” anlatıyor.
Temiz gıdayla beslenmek isterken aynı zamnda doğru üretim yapan üreticiye destek olmayı da önemseyen Eker, üreticiden çok şey öğrendiğini vurguluyor. Topluluğa katıldıktan sonra marketten paketli gıda alımını yüzde 80 azaltan Eker, sebze, meyveden deterjana ve kozmetiğe kadar geniş bir ürün seçeceği sunulduğunu ifade ediyor.
Eker, pandemi sürecinin temiz gıdaya ulaşma talebini arttırdığını belirtiyor.
ajansbizim.com.tr
foto: Pixabay /