Şampiyonlar Ligi H grubu son maçında PSG-Başakşehir karşılaşmasında dördüncü hakem Sebastian Coltescu, Başakşehir’in yardımcı antrenörü Pierre Webo’ya kırmızı kart göstermesi için Hategan’a telkinde bulundu. Coltescu, Webo’yu tarif etmek için kendi dilinde “siyah” anlamına gelen “negru” ifadesini kullanınca Başakşehirli ve PSG’li oyuncular hakemin ırkçılık yaptığını belirterek soyunma odasına gitme kararı aldı. Olay gündemin birinci maddesi haline geldi.
PSG ve Başakşehir oyuncularını ortak tepki vererek soyunma odasına gitmeleri tarihi bir an olarak hafızalara kazındı. Bu durum ırkçılığın sahalarda bitirilmesi için doğru bir adım olabilir.
Evrensel Yazarı Mithat Fabian Sözmen “PSG-Başakşehir: Tarihi eylem – tarihi riyakarlık” adlı yazısında ırkçılığın Türkiye’deki yüzüne de ayna tuttu. Başakşehir ve eski futbolcu Emre’nin hiç masum görünmediği bir ayna.
İşte o yazı:
…Geçtiğimiz hafta İngiltere Championship’te Millwall taraftarları, maç öncesi diz bükerek ırkçılığı protesto eden oyuncuları yuhaladı. Bunun üzerine yine dün akşam oynanan maçta Milwall’lu oyuncular bu kez diz bükmeyip “Eşitsizliğe hayır” pankartı açmakla yetindi. Yahoo’dan Leander Schaerlaeckens bunu bir “geri adım” ve “ırkçıların galibiyeti” olarak yorumladı.
PSG-Başakşehir maçında ise şunu gördük: Artık oyuncular, “şovu” kolektif bir biçimde sonlandırma kararı alabiliyor ve bu eylem devasa bir çoğunluk tarafından meşru kabul ediliyor.
Eğer Millwall’daki utangaç tutum değil Paris’teki cesur, haklı irade bir norm haline gelirse, UEFA ve diğer federasyonlar bugüne kadar yaptıkları gibi “kurallara göre sahada kalmalısınız” kartını dayatamaz ve statlardan ırkçılığın silinmesi yolunda önemli bir adım atılmış olur.
Ne yazık ki TFF Başkanı Nihat Özdemir’in sıcağı sıcağına yaptığı “Haklıyken haksız duruma düşmeyin” mıymıntılığı bu konuda endişelenmemize neden oluyor.
MEMLEKETTE BİR RİYAKARLIK SENFONİSİ
Gelelim sosyal medyadaki riyakarlık senfonisine. Olay anından itibaren AKP’sinden MHP’sine bugüne kadar ülke içerisinde Kürtlere, Ermenilere, Suriyelilere, Alevilere, sayısız azınlığa her türlü ayrımcılığı yapanların bir anda ırkçılık karşıtı mesajlar paylaştığına tanık olduk.
Tabii ki insanların aklına bu ülkede her gün karşılaştıkları ayrımcılıklar, siyasetin günlük şoven dili geldi. Amedspor’a, Cizrespor’a yapılanlar, Deniz Naki’nin futbol hayatının bitirilmesi, IŞİD’in Ankara Katliamı sonrası Konya’daki ıslıklamalar, tekbirler, karakolda işkenceyle öldürülen Festus Okey’ler, linç edilen Kürt tarım işçileri, Suriyeli mülteciler…
Akla gelen bir başka isim, İngiltere ve Türkiye’de üç ayrı ırkçılık olayıyla suçlanan, Didier Zokora’ya ettiği ırkçı küfür nedeniyle hapis cezasına çarptırılan buna rağmen yıllarca Başakşehir’in kaptanlığını yapan bugün de Fenerbahçe futbol takımının en yetkili isimlerinden biri olan Emre Belözoğlu’ydu.
Herhalde ırkçılığa bu kadar tepkili bir ülkede Emre Belözoğlu hakkında Cumhurbaşkanlığı bir KHK hazırlamaya girişmiştir diye düşündüm! Sonra Emre Belözoğlu’nun tüm bu mesaj seferberliğine girişen kesimlerle arasının gayet iyi olduğunu hatırladım.
İşin en acı yanı -Emre Belözoğlu’nun hapis cezasının ertelenmesi gibi- ırkçılığın en fazla geçiştirildiği bir ülkede, memlekette olup biten ırkçılıkların sorumlularının bu meseleye de tamamen şoven siyasi kaygılarla yaklaştığını bilmemiz.
NTV Yorumcusu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakını Rıdvan Dilmen, hadiseye dair yaptığı komik açıklamada Katar hanedanının sahibi olduğu Paris Saint-Germain’i “paranteze almak gerektiğini” belirtiyor ve “olayın Fransa Cumhurbaşkanı Macron açısından da cezası olması gerektiğini” söylüyor. Anlaşılan bizim cingöz yerli-milli tayfamız, mesele Fransa’da geçiyor diye bir an için bu olayın Erdoğan’ın arasının limoni olduğu Macron’u sıkıştırmanın bir vesilesi olabileceğini düşündü. MHP’ye, Ülkü Ocakları’na, Perinçekçilere “Irkçılığa hayır” mesajları attırabilmenin başka bir motivasyonu olabileceğini düşünmek güç.