1.4 C
Almanya
Salı, Kasım 19, 2024

Pazartesi Yazıları… Vazektomi ve/veya sterilizasyon – Kenan Çığır

Özgür bireylerden oluşan bir toplumda yaşamayı istesem de bazı anlarda bocaladığımı ve o meşhur kelimeyi kullandığımın farkına varıyorum. Ve gerçekten şaşırıyorum.

“Ama!”

Kullanıldığı yer veya şekil olarak ne kadar tehlikeli bir kelime olduğunu bilsek de an geliyor… içine düştüğümüz çelişkiye rağmen maalesef kullanıyoruz.

Her reşit bireyin dünyaya çocuk verme hakkı olmalı… ama (!!!) bazıları buna asla kalkışmamalı.

Bir anlık zevk uğruna, kuruyasıca soyunu sürdürme adına, konu komşu ya da sülaleye hava atmak adına, çocuk yapmak hatta yapmayı dillendirmek bile yasaklanmalı.

Tamam… her tür yasağa karşı olan bir adam söylüyor size bunu ama lütfen bir dinleyin…

Hayatı boyunca başaramadıklarını ve asla başaramayacaklarını çocuğuna zorla yaptırmaya çalışıyorsa… elbette çocuk yapmamalı kardeşim.

Çocuğunu bir mal gibi görüp; “eti sizin kemiği benim” mantığı ile tarikatlara, yurtlara, kurslara, kocaya veriyorsa… elbette çocuk yapmamalı kardeşim.

Kendisi kadar bilsin, kendisinin geçtiği yollardan geçsin, kendi dar çevresinden çıkmayıp kendi gibi güdük kalsın istiyorsa… elbette çocuk yapmamalı kardeşim.

Hatta meydana gelmesine katkı verdiği o çocuğun; yaşama hakkı, düşünme hakkı, hedeflerini ve geleceğini seçebilme hakkı yoksa, sadece kendisine bağımlı kalıp sadece kendisi gibi bir karakterlerle yoğurulacaksa…. kısırlaştırılmalılar kardeşim.

Vazektomi ve sterilizasyona giden yolu, yaptıkları ya da yapmadıklarıyla kendileri seçiyorlar…

Bu kadar kolay mı?

Çocuk yap… sokağa bırak! Bir dere kenarında başı taşla ezilmiş şekilde ölüsünü bulsunlar. Öldüren de ya senden ya da yakın çevrenden!

Çocuk yap… tarikatların kucağına at! Ya tecavüze uğrasın, ya kafayı bozsun, ya da intihar etsin.

Çocuk yap… erkek arkadaşı var diye, koca evinden baba evine döndü diye, birileri hunharca tecavüz etti diye, dedikodusu çıktı diye kalk öldür ya da öldürt.

Bu kadar kolay olmamalı, çocuk yapmak bu kadar kolay olmamalı…

Çocuk yapmak bir proje olmalıdır…
Bu projenin mimarlarının ebeveyn olabilme yeterliliği bilimsel olarak ölçülebilir olmalıdır. Dünyaya yeni gelecek insanoğlunun o ebeveynlerle neler yaşayabileceği tek tek hesaplanmalıdır. Çocuğun yetiştiği ailede ve çevrede edindiği kazanımların bu dünyaya bir faydası olup olamayacağı proje aşamasında tesbit edilmelidir.

Evet… sınırları zorlayan bir anlayış hatta faşizmin esintilerini okuduğunuzun farkındayım.

Lakin birileri geleceğin doktor, mühendis, öğretmen hatta din adamlarını (!) tarikatların kucağına atıyorlarsa ve çoğu pırıl pırıl genç ziyan oluyorsa, üstüne üstlük kaybedilen canlarla ilgili hiçbir pişmanlık duymayıp:

“Bir çocuğum daha olsa onu da feda ederim!” kafasını yaşıyorlarsa, böylelerine tanınan özgürlüğü tartışmaya açarım elbette…

Yaşanan kötülüklerden ve kötü olaylardan sonra bireysel olarak sosyal medyada gösterilen cılız tepkiler bu devranı değiştirmeyecektir. Birbirinin üç aşağı beş yukarı benzer siyasi partilerle, aslını inkar eden STK’larla, konuşması gereken yerde susup… susması gereken yerde işkembeden sallayan kamu kuruluşlarıyla da bu gidişat olumluya evrilmeyecektir.

Toplum olarak arınmaya, yenilenmeye, duyarlı olmaya ve hep birlikte ses çıkartmaya olan ihtiyacımız gün giderek büyüyor. Çözüm bilinçli ve örgütlü halk kitleleridir…

Yoksa… ömrümüz üzülmek, şaşırmak ya da kahrolmak arasında heba olup gidecektir.

Düşünmezsek, sorgulamazsak, araştırmaz ve gidişatı değiştirmek için çözüm üretemezsek; bugünlerde sevgili Enes için, yarınlarda da nice Enes’ler için dövünüp duracağız…

Duruşuna, kararlılığına ve anısına bin saygıyla…

Günaydın…

Sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum.

Kenan Çığır
17.01.2022

Antalya

Son Haberler

İlgili Haberler