6.1 C
Almanya
Cumartesi, Nisan 27, 2024

Pazartesi Yazıları: İnsansın… Kenan Çığır

Gördüğün, duyduğun, içini kemiren ve kendi düşüncene göre yanlış bulduğun konularla ilgili sayfalarca döktürecek kadar yazma açlığında kıvranırken… bir şiir çıkar karşına; şairin ustalığı, dizelerin çığlığı karşısında, Ataol Behramoğlu nezdinde tüm şairleri saygıyla selamlama isteği duyarsın. An gelir, yazma açlığın tatlı bir doygunluğa evrilir.

“Günümüzde insan olmanın
Çok ağır bedeli var
Ya parçası olacaksın alçaklığın
Ya seni parçalarlar

Oysa insan olmak
Çoğalabilmektir başkalarıyla
İnsansın, birinin canı yanarken
Senin de canın yanıyorsa…”

Sözüm ona düşman bellediğin… aynı fikirde, aynı ideolojide, aynı ilgi alanlarında kesinlikle yer alamayacağın ve hatta bir aralar birlikte benzer düşüncelerde olsan da o veya bu nedenlerle koptuğun kişilere yaklaşımındır senin insanlığın.

“Ohhh!” demek seni insan yapmıyor maalesef!

Ya da alay etmek, gülmek, gülümsemek…

Sevmediğin, sevdiğin ya da sevmekten vazgeçtiğin… hatta hiç tanımadığın bir insanın çaresizliği, uğradığı haksızlık, toplum önünde itibarsızlaştırılması, bir hedef tahtasına oturtulması seni üzmüyorsa… ve dışından ya da içinden “Ohhh!” çekip kişisel intikamını aldığını düşünüp tatmin oluyorsan… aşman gereken çok yollar, sindirmen gereken çok duygular olduğu aşikar değil midir?

Kalbinde ya da zihninde verdiğin hüküm yetmezmiş gibi, birde direksiyondaki erk sahipleriyle birlikte hareket edip, bir insanı yok etme çabası bir parça da olsa acıtmıyorsa o kalın derini, sana ne diyebilirimki?

Ne kadar burnundan kıl aldırmayıp, “O da zamanında bunu yaptı!” desen de insan olmaya giden o zor ve karanlık yolda kaybolduğun aşikar değil midir?

Erk sahiplerinin, binbir ihtiras ve had bildirme edasıyla yola çıkarak: “Dili kopartılacak, gözüne mil çekilecek, kazığa oturtulacak, kellesi uçurtulacak, suçsuz da olsa zindana atılacak!” diye buyurdukları insanların yaşadığı zulmü, herhangi platformda olağanlaştıran bir kalp ve zihniyet taşıyorsan; boşuna okumuş yazmışsın… aydın, ilerici, sağcı, solcu hatta demokrat bile deme kendine. Lutfen ne kendini kandır, ne de sana değer veren çevreni.

Yasaları tartışabiliriz… Uygulanış biçimini sorgulayabiliriz… Yasalar karşısındaki eşitsizliği konuşabiliriz ama… yasalardan ve herşeyden, özellikle herkesten kendini üstün gören erk sahipleriyle aynı çizgide düşünmeye başladıysan, güç zehrinin bir şekilde seni de bulduğu ve vurduğu aşikar değil midir?

Oysa güç, adalettir. Oysa güç, eleştirdiğin kişiyi de kendi şartlarında düşünüp empati yapabilmektir. Güç; sevmediğin… dedik ya belki de sözüm ona düşman bellediğin insanların yok edilme çabasına paydaş olmak değildir.

Kimseyi sevmek zorunda, sevmediğin halde takdir etmek zorunda, takdir etmediğin bir kişiyi yaptığı herhangi bir güzellikte övmek zorunda değilsin. Anlıyorum seni ve düşüncene de katıldığımı yüreklice söylüyorum. Anlamadığımı anlatmaya çalışıyorum sadece…

Düşene bir tekme de vuranlardan sen olma diye anlatmaya çalışıyorum. Yapılan yanlış varsa unut demiyorum, yanlışı yapanı affet ya da görmezlikten gel de demiyorum. Düşman bellediğin insana bile yapılan haksızlığı kabullenme, itiraz et, isyan et diyorum…

Sıra sana gelince mi şapka düşüp kel görülecek? O zaman mı “O Ermeni’yi dövdürmeyecektik!” diyeceksin son pişmanlığın fayda etmeyeceğini bile bile…

Gece baskınıyla evden alınan gazetecilerin, dili kopartılacak sanatçıların, tekmelenen madencilerin, barış adına yola çıkıp bir tren istasyonunda havaya uçurulan insanların, cezaevleri dolusu aydınların ve siyasetçilerin… işçiyi köle, emekliyi yük, memuru kendi silahşörü olarak gören zihniyetin hakim olduğu bir ülkede yaşamak yeterince acı değilmiş gibi, üstüne üstlük tüm bunların kıyısından köşesinden paydaş olma sevdası taşıyorsan, yok olmanın eşiğinde olduğun aşikar değil midir?

Yapma! Biraz düşün. Düşünmekle başlayacak gelecekteki aydın ve adil günler… İnan ki zor olduğunu biliyorum; bu kadar aymazlığın içinde aklını ve kalbini karartmadan sağlam durabilmenin ne kadar zor olduğunu gerçekten biliyorum…

İnsanı istemeden de olsa saran o karanlığı, sadece paydaş olarak perçinleme diyorum. Zulümler biter, haksızlıklar bir gün sona erer, umutlar gün be gün tekrar yeşerir, “Dağlarına bahar gelir memleketinin” ve o gün geldiğinde, karanlığı halkların iradesiyle birlikte ve şüphesiz elbirliği ile yırttığımızda… paydaş olarak giydiğin elbiseden utanma diye söylüyorum tüm bunları.

Bir başka büyük şairle, Nazım Hikmet ustayla bitirelim sitem ve ricalarla bezeli yazımızı.

“Ey ihtisas mahkemeleri kaçağı
ve Despinis Kokonun aftosu,
ey marka malı kör
provokatör,
ve ey zavallı yetim…
Yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim…
Kokla, çek ve iç,
üzülme hiç…
Billahi cihan bilir ki, sen
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin!
Kokla, çek ve iç
üzülme hiç.
Yalnız, ara sıra
bakıp aynalara
bir deve derisinden beli değnekli Hacivat düşün.
Bir düşün oğlum :
müdahin, çelebi hazreti Hacivatın
giyerek harp ilahı göbekli Marsın üniformasını
kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını.”

Günaydın… Sağlıkla ve sevgiyle dolu bir hafta diliyorum.

Kenan Çığır
24.01.2022

Antalya

Son Haberler

İlgili Haberler