99 depreminden sonra: İzmit’in bir çok yerinde… Gölcük, Sakarya, Yalova ‘nın ayakta kalmış evlerinde ve sokaklarında geceleri tek bir ışık bile yanmıyordu…
Çoğu insan, mecburiyetten ve/veya korkudan ya çadırda ya bir tanıdığının yanında kalıyordu. Biz de dört aile, aylarca iki odalı bir evde balık istifi yatıyor, ertesi gün büyük bir karamsarlıkla işimize gidiyorduk. Kimimiz bankacı, kimimiz fabrika emekçisi, kimimiz esnaf, kimimiz sağlık çalışanıydık.
Bu acı ve karamsarlılk dolu günler, belli zaman sonra elbette değişecekti. İnsanlar kayıplarını bağırlarına basıp, yaşantısına devam edecek… şehirler, kasabalar, köyler eskisinden de canlı yaşam alanlarına dönüşecekti. Dönüştü de…
Bu dönüşüm, Hatay başta olmak üzere tüm deprem gören illerde de olacak… Yürekten inanıyorum ve umudumu yeşerten birçok insanın, geleceğe dair kararlı çığlıklarını duyuyorum.
17 Ağustos depreminden önce, arabamızı park etmek için, İzmit rasathane yokuşundaki yollarda bir saat dolaşıp da bir delik aradığımız günler… 45 saniye süren deprem sonucunda mazi olmuştu. Depremden sonra arabanı istediğin yere, istediğin düzende bırakabiliyordun. Bomboş sokaklara dalıp dalıp, bunca arabanın nereye kaybolduğunu çözmeye çalışmak beyhudeydi. Gitmişti insanlar, insanca kaygılarla geri dönmek üzere… gitmişlerdi.
Lakin o boş sokaklar belli bir zaman sonra yine değişmiş, yine dolmuştu. Hem de eskisinden daha yoğun, eskisinden daha fazla… hatta insanı çileden çıkartırcasına! Böyle çileye can kurbandı. İnsan iliklerine kadar; kendisinin, şehirlerin ve sokakların terkedilmediğini hissediyordu.
Kahramanmaraş ve tüm deprem bölgesindeki sokakların da dolup taşacağı günlerin geleceğini ve yine yine yeniden, park yeri tartışmalarına şahit olacağımızı biliyorum, hissediyorum ve o günlere ait umudumu saklı tutuyorum.
Felaketlerden, ölümlerden, acılardan sonra hayat elbette kesintiye uğrar. Elbette birçok konu anlamını yitirir, elbette tekrar ayağa kalkabilmek zaman alır, elbette tekrar kendimiz olabilmek için mücadele gerekir. Lakin her şey zaman içinde değişir. Umutlar tazelenir, hedefler yenilenir, bakış açıları farklılaşır. Geride kalanlar için yaşam devam edecektir.
99 depreminden sonra bu yörede yeniden filizlenen yaşama kültürü, 2023 depreminden sonra da o yöreleri seven insanlar tarafindan tekrar oluşturulacaktır. Hiçbir kuşkum yoktur. Yaşamının tam da ortasına insanı koymuş, sıradan bir adam olarak bu konudaki inancım; ne hükumete, ne STK’lara, ne de arsız ve hırsız müteahhitleredir… inancım kayıtsız şartsız, orada yaşayan halklaradır. Başaracaksınız…
Değişim ve gelişim her zaman mümkünken, değişmeye kapalı olan ve asla değişmeyecekler de var elbette…
“Evlat edinilen depremzedeler ile evlenilebilir!” Diyen soytarılar var mesela. Bunlar asla değişmez.
Küçücük kız çocuklarını gelin etmek isteyen şerefsizliği de savunan bu aşağılık zihniyettir… erkek çocuklarına tecavüzü mazur göstermek için kırk takla atan da…
Ölmüş insanla veda seksine fetva veren de bu aşağılık zihniyettir… “öz kızına ya da kayınvalidene şehvet duyabilirsin!” diyen de…
Bu aşağılık zihniyet asla değişmiyor, değişmeyecektir. Bunlar karanlıktan ve cahillikten beslenen sülüklerdir. Nesilleri asla tükenmeyecek, asla değişmeyecek olan ahlaksızlardır.
Dayanışmayı umursamayan, insani kaygılarla çırpınmayı önemsemeyen, kendinden başka bir güce katlanamayan şarlatan politikacılar, işbirlikçiler, troller, yağdanlıklar da değişmeyecektir.
Mesleğinin gereğiyle değil… biat ettiği düşüncenin etkisi ve emriyle hareket eden zümrelerin de değişme ihtimali yoktur. Onlar beyinlerini ve kalbini çıkar uğruna ipotek ettirmiş zavallılardır ve böylesine büyük felaketlerde bile insan olduklarını hatırlamak istememektedirler. Onları, inandıklarını zannettikleri “Allah’a” havale etmekten başka bir şey elimizden gelmiyor, zira hiçbir koşulda değişmeyeceklerini çok iyi biliyoruz.
Değişmeyenler, değişmeyecekler “o kadar umurumda değil ki!” “Kendi pisliklerinde debelenip dursunlar, ya da o pisliğin derinliklerinde boğulsunlar, bana ne?” diyebiliyorum.
Ben dayanışmadan, ben umuttan, ben değişimden, ben aydınlığa ve gelecek güzel yarınlara dönüşümden yana duruşumu sabitlemek istiyorum.
Depremzedeler için, bir yerlerden icazet ve emir beklemeden canını dişine takıp fark yaratmaya çalışan herkese şükran ve saygı duyuyorum. Sağcısı solcusu, Afad’ı Ahbap’ı, yerlisi yabancısı… Kim ki insanca ve karşılıksız bir yaklaşımla deprem bölgesinde emek verdi, veriyor… hepsini sevgiyle kucaklıyorum.
Tüm bu yardım organizasyonundan maddi, manevi, siyasi, kişisel çıkar sağlayanları da biliyor, görüyor, elbette duyuyorum. Onları başka bir yazının konusu yapmak için sabırsızlanıyorum.
Sorumluların sorumluluk bilincine geç varması ve günlerce koordinasyonun sağlanamaması neticesinde, çaresizce enkaz altında yiten insanların acısını, ömrümce içimde taşıyacağımı da biliyorum.
Dedim ya; salt kötülükten yana, salt çıkardan yana olup, hiçbir şartta değişmeyenler her zaman olacaktır. Bizler umudumuzu taze tutup, geleceği güvenle inşa ederek, adil ve aydınlık günlere kararlılıkla ulaşmak zorundayız.
Sağlıklı ve umut dolu bir hafta diliyorum.
Kenan Çığır
20.02.2023
Foto: Pixabay / Nico Wall