2 C
Almanya
Cumartesi, Kasım 30, 2024

Okur okumaya aşk duydukça, biz şevkle yazarız – Arzu Dinçer

Merhaba Sayın Okurlarımız,

Sizlere 9 Ekim 2021 tarihinde düzenlenecek olan Nur TÜRK ve Arzu DİNÇER Söyleşi ve İmza Günü etkinliğimizi duyurmuş ve canlı olarak 5N1K yapacağımızı duyurmuştuk. Söyleşimiz sonrası yukarıda görmüş olduğunuz mutlu Yayınevi ve Yazarları karesi anısı. Mutlu, çünkü dostlarımız ve okurlarımızla KeKeMe salonu doldu ve hatta mübala olsun taştı. Hepinize şükranlarımı sunmak boynumun borcu.

Sizler okumaya aşk duydukça ki bu biz yazarlar için mezara kadar, bizler yazmaya büyük bir şevkle devam edeceğiz. Siz yeter ki okuyun, kitaplarımıza ulaşarak hem kendinize hem de bize desteklerinizi devam ettirin.

Benim için bu etkinlikte bir ilk yaşandı. 5N1K sorularını ilk defa yanıtladım.

Değerli yazar arkadaşım Nur TÜRK ile birlikte gerçekleştirdiğimiz 5N1K röportajının sorularını tiyatrocu, eğitmen ve şifacı güzel insan Koray SÖNMEZ sordu, biz de yanıtladık. İnstagram sayfamda videosu mevcut şayet hayatınızın 28 dakikasını bize ayırmak isterseniz keyifle izleyebilirsiniz.

Güzel bir Pazar günü dileklerimle,

Arzu DİNÇER

Değerli konuklarımız Sayın Nur TÜRK Hanımla birlikte KeKeMe çatısı altında yayınlanan kitaplarımızın imza günü etkinliğimize hoş geldiniz.
Etkinliğimize egazete de yayınlamakta olduğum 5N1K köşe yazısı sorularını Sayın Nur TÜRK Hanımın yanıtlamasıyla başlayacağız. Keyifli
dinlemeler diliyorum.

Soruları yanıtlamadan önce kısaca kendinizi ve kaleminizi bizlere hatırlatabilir misiniz?

Kendimi anlatmayı sevmiyorum. Çünkü hayat anlatmak için uzun yaşamak için oldukça kısa. Ben bir öğretmenim, anneyim, anneanneyim, abla, kardeş, teyzeyim, dost, arkadaşım; Kimilerinin de kızgınlığı ve öfkesiyim. Bütün bunları yaşayan bir kadın olarak kadınların sesi olmak için de yazıyorum.

Nur Türk

Kalemime gelince bir yazar; iyi bir gözlemci olmalıdır. Bunun içinde gördüklerimi, dinlediklerimi, tanık olduklarımı yazmayı tercih ediyorum.
İlk olarak Elma Güzeli kitabımla okurlarla Favori Yayınları aracılığıyla buluştum. Bu kitabın on yedi yılı kendi hayatımı yansıtmaktadır. Geri kalan kısımda ise tanık olduğum hikayelerin kurgusudur. Bir kadının yaşam mücadelesini ve ayakta kalış hikayesini anlatmaktadır.

İkinci kitap olarak da şu an buraya toplanmamıza vesile olan SİYAHKARA dır. 1983 yılında Zonguldak Çaycumanın köyünde kadınların kendi aralarında yaptıkları sohbetlerden esinlenerek kurguladığım romanım SİYAHKARAdır. İki kadının birbirleriyle dayanışma hikayesidir.

Üçüncü romanım “SEN HAYATINDA HİÇ KADIN OLDUN MU?” SİYAHKARA’dan üç ay sonra BizBize Yayınlarının aracılığıyla siz okurlarımla
buluştu. “SEN HAYATINDA HİÇ KADIN OLDUN MU?” romanı gerçek bir hayat hikayesinden kurgulanmıştır. Öğrenilmiş çaresizliği yaşayan bir kadının yaşamıdır.

Yazmaya ilk ne zaman karar verdiniz, yayınlamayı düşündüğünüz (hazırladığınız) son kitabınız NE ZAMAN yayınlanacak /yayınlandı?

Senaryo yazarken çok daha edebiyat dünyasının içine girdim. Senaryo da zaman ve format gereği daha kısıtlı iken roman yazarken yarattığınız kurgunun özgürlüğünü kendiniz belirliyorsunuz. Elli yaşımda roman yazmaya başladım ve beş yıl sonra ilk romanım yayınlandı.
Son kitap olarak tarafıma gelen teklif üzerine çocuk kitabı serisi hazırlamaya başladım. Ve bir anne ve anane olarak açık söylemek gerekirse geleceğin yetişkinlerine hitap etmek çok hoşuma gitti. Serinin ikinci kitabı da bitmek üzere. Umarım bir iki ay içerisinde seri satışa sunulacak.

Kitaplarınızı bize özetleyebileceğiniz cümleler NE olur?

Yayınlanan üç romanım da ana konusu insanın insana yaptığı kötülüklerde sınır olmadığını anlatmaktadır.
“Jean Christophe Grange “Ne kadar renkli olursan ol, bir yanın daima siyahtır” der. Siyahkara romanının güçlü karakterlerinden biri olan Aliye, aslında çok renkli bir kişilik. Olanaksızlıklardan olanak yaratan güçlü bir kadın ve bir o kadar da güçlü direngen bir insan. “
“İnsanın insana yapabilecekleri kötülüklerin sınırsız olduğunu yaşayarak öğreniyor ne yazık ki. Kocasının yaşama tutunmayışından da kendisini sorumlu tutuyor. Belki de ihanetinin faturasını ödemek durumuyla karşı karşıya kalmak zorunluluğu doğacaktır. Neden, nasıl, niçin? “
“Kadın olmak!.. Bu ülkede kadın olmaktı tüm sorun.”

Edebiyat dünyasında kendinizi NEREDE tanımlarsınız?

Yolun başındayım. Nefesim yettiğince yürümek istiyorum.

Yazar ve okurlar arasında kurulan köprü sizce NASIL olmalı?

Yazar anlaşılmak ve anlattığı hikayenin okurun beyninde canlanmasını ister. Gerek duygu, gerekse renk ve mekan olarak . Bu da yazarla okur arasında üçüncü boyuttan bir doğal köprü oluşturur.

Okurlar sizin kitaplarınızı NEDEN okumalı?

Karakterlerin; hayattan beklentilerini alamadıklarında başlarına gelen olayları okuyan okuyuculara neşe, sabır, hüzün gibi duygularla kendileriyle eşleştirdikleri duygulardan öğrenme, yaşama, kıyaslama yapmaları olanağını sağlamak. Geçmiş yıllarda yaşanılanları şimdiki zamanda öğrenmek ve karşılaştırmak. Ve unutulmamasını sağlamak. Bu arada hatırlatmalıyım ki bu hatırlatma yaşlanan şehirlerin ve yaşam koşullarının günümüze aktarılmasını sağlamaktadır. Düşünsenize içinizden kaç kişi gerçek bir Maden’e indi? Ya da taşıma su ile çamaşır yıkadı. Gibi.

Hep sen soruyordun egazete’nin sahibi Kazım Bey’in kulakları çınlasın bu röportajı yıllardır kendinin yanıtlamasını söylüyordu. Bunu yapmak bana nasip oldu 

 

Arzu Dinçer ile 5N 1Kitap

Evet Sayın Arzu DİNÇER 5N1K sorularının yanıtlarını senden almamıza hazır mısın?

Soruları yanıtlamadan önce kısaca kendinizi ve kaleminizi bizlere hatırlatabilir misiniz?

71 yılında gözlerini açmış ve 2021 e kadar sevgili hayatla güzel kavga dövüş bir hikayenin sahibiyim. Umarım bu hikâye zamanın nimetlerini bana da cömertçe verdiğinde tadında sonlandırabilirim.
Kalem! kalemle ilk tanıştığımdan ve onu nasıl kullanabileceğimi öğrendiğimden bu yana bana çok iyi gelen bir ilaç oldu. İlkokuldan bu yana hem okudum hem yazdım bir an geldi haydi ben bunları okurla da buluşturayım dedim ve 2014 yılında seçki şiirlerimin yer aldığı Tarhana Çorbası’nı, 2015 yılında da Ali Ayşe’yi Sev(me) öykülerimi okurlarla Favori Yayıncılık aracılığıyla buluşturdum. Ve 2020 yılında da AŞKİST: Karnımda Uçuşan Kelebekler kitabı KeKeMe Yayınları aracılığıyla okurla buluştu.

Arzu Dinçer

Yazmaya ilk ne zaman karar verdiniz, yayınlamayı düşündüğünüz (hazırladığınız) son kitabınız NE ZAMAN yayınlanacak /yayınlandı?

Şiir için zamansızlığı seviyorum. Bazen bir dize bazen sayfalar süren öykü şiirler. Roman içinse bazen tanık olduğunuz, heber olarak okuduğunuz, duyduğunuz gerçek bir yaşam hikayesi tetikleyici oluyor. Örneğin Ali Ayşe’yi Sev(me) öykülerimin ilki bir köy derneği gecesinde çalınan bir türküydü. Gül Dünya yeni öldürülmüş ve ağıt bir türkü yakılmıştı. Eve gittim ve ilk öykümü yazdım. Sorduğum soru ben Gül Dünya olsaydım ne hissederdim? 12 yıllık bir serüvenle Ali Ayşe’yi Sev(me) öyküleri tamamlandı.
Ama bu süreç içerisinde ruhumu dinlendirmek için AŞKİST’i kaleme almaya başlamıştım. Tüm kötülükler olurken bir çok insan olumlamalarını dünya ya salarken hayat ilginç dengeleri ya da dengesizlikleriyle devam ediyordu.
Son kitabım bir roman senaryo olarak yazdığım ve kitaplaştırmaya karar verdiğim bir roman. Yılın sonuna doğru yayımlanmasını arzuluyorum.

Kitaplarınızı bize özetleyebileceğiniz cümleler NE olur?

Tarhana Çorbası;

Şükretmek birinci kural
Şükretmedin mi bulamazsın
Bulamazsın ikinci gün
Kaşık sallayacak tarhana çorbasını.
Bir de yanında mutluluk soğanını.
5/3/2003
Ali Ayşe’yi Sevme 29 Öykü, 29 Ayşe ve 29 Ali. Ölümün soğuk nefesi ensenizdeyken; isimlerin,  şehirlerin ve statünün bir anlamı yok! Bundan dolayıdır ki, tüm kadınların ismi  Ayşe, erkeklerin ismi Ali olarak yazılmıştır. Siz istediğiniz ismi düşünmekte özgürsünüz.
Elinizde tuttuğunuz kitap canınızı acıtacak belki; ama çığlık atmakta geç  kalmamanız için yazıldı bu satırlar. Belki de sizin sesiniz bir nefesi kurtarır, kim bilir?.


SİYAHKARA ve AŞKİST KONUŞUYOR

SİYAHKARA
Siyahın içinde kara
Karanın içinde yalnızlık vardı.
Kara yıldızları hayal eder,
Siyahı yıldız sanırdı.
Siyah kirlenmez
Kirlenmeyi karaya bırakırdı.
Gözünde yaş, kalbinde acı bırakan sistemin yüzü kara
Siyahtan kaçarken karaya yakalanmakdı.
Ölümün adı kara
Ölümün ardınla kalan siyah-kara ağıtlardı.
Bir hatıra işte Siyah Kara
Bütün zamanlarında siyah ve kara vardı.

AŞKİST
Doğarken Afrodit,
Ruhunun üflendiği yerde.
Eris, Hera, Athena’yla birlikte
Yarıştırırken güzelliğini
Mutlaka eli değmiş olmalı
İda’ya ve Olympos’a,
Öyle ki vücudu hala İzmir…

SİYAHKARA
Sadece kuşları değil, insanları da yorgundu. Kara bulutlar oynaşıyordu gökyüzünde, kederlerin rengi karaydı, bir ucunda gözyaşı, bir ucunda yaralar vardı.

AŞKİST
Hafif bir tebessümle “Günaydın”dedim ona.

SİYAHKARA
Saadet’in dolaşık saçlarını çözemeyen Aliye hızla eve gidip geldiğinde, elindeki makası saçların arasına sokup gelişi güzel kesmeye başladı.

AŞKİST
Aynada birbirleriyle kavgaya girişmiş gibi duran kırmızı saçlarıma baktım. Hepsi kendi sözünü geçirmek istemek için uzun bir mücadele vermiş gibiydi. Kazananı olmayan ve her gün tekrarlanan bir oyun. “Salak bu saçların” dedi Yeşil Kelebek.

SİYAHKARA
Oynamaya ara verildiğinde müzik sesi de kesildi, çocukların insanların arasında koşuşturmaları toprak zeminden tozlar çıkartıyordu, görevli birkaç adam ellerindeki kovadan avuçlarına su alarak toprağa serperek bir nebze tozun kalkmasını önlemeye çalışıyorlardı. İnsanlar çok mutluydular.

AŞKİST
Asansör kapısında bekleyenlere hoş bir gülüş atarak “Günaydın” dedim. Ve kapı açılır açılmaz kitlesel bir konserve olma iç güdüsüyle, kendime boş bir yer bulup hemen yerleştim.

SİYAHKARA
Aliye aynı duygularda değildi. Evet, seviyordu kocasını ama aşk gibi değildi. Salih sanki abisiydi, onu kollayıp koruyan bir ağabey…

AŞKİST
“Adam senin ağzına sıçıyor ve sen bunu sevgi zannediyorsun.” Sana değer vermeyen seni seviyor olamaz ki… olsa olsa zaman kaybı olur. Hadi gel bir envanter çıkartalım desem, bunu da bir türlü yapamayacaksın. Bu adamla tek iyi giden şey sevişmeleriniz.

SİYAHKARA
Nihayetinde “Ateşle oynuyorsun, o zaman yangından korkmayacaksın” diyerek kendini telkin etmeye çalıştı.

AŞKİST
Yüzümde koca bir “Dikkat, biraz sonra patlayabilir.” Uyarı levhası asılmıştı bir kere.

SİYAHKARA
“Salih bizler birbirimizi uzun yıllardır tanırız. Ne senin birine zararın oldu ne de bizim. Demem şu ki bizler birbirimize güvenmeliyiz.

AŞKİST
“Keşkeler insanın yükü, ayağının prangasıdır. Ya adım at yürü ya da vazgeç ama asla bunu sorgulama. Vakit yok!” dedi Sarp.

SİYAHKARA
“Güzel kızım, hakkımızı savunmak öğretilmemiş, hep sineye çekmişiz. Sen sen ol, hakkını ara, kimseye kendini ezdirme, benim gibi kavgadan kaçma, gerektiğinde kavganı da yap.”

AŞKİST
“Masalların iyi kızıydım, her şeyi insanları kırmamak üzerine kurdum. Ama insanlar beni değirmenin çarkında un eylediler. Ey evren sen benim yüreğime yine de kara çalma, sırtımın ağrısından uyuyamıyorum ama yine de sen benim kalbimdeki ışığı alma” diye dillendirdi Turuncu Kelebeğim.

SİYAHKARA
Gözünde yaş kalbinde acı bırakan bu sistemin yüzü karadır.
AŞKİST
Geçmişi şifalandırmak, hayatın hatalarına genel af çıkması mı?
SİYAHKARA
Korkularıyla yüzleşemediği için, korkuları onu esir almıştı. Çözüm bulamıyordu, aklına gelen bütün kötü düşünceleri savuşturmak için, elini sinek kovalar gibi sallayıp ekşi bir suratla gidip divana bedenini bırakıverdi.
AŞKİST
Rahat ve huzurlusun. Kaşlarını yukarı kaldır ve alın kaslarını sık… evet, şimdi nefesini ver ve sana stres yapan ne varsa senden uzaklaşsın. Gevşiyorsun, gözlerini sımsıkı kapat, nefesini ver.
SİYAHKARA
Konuşulanlar canımı acıtmıştı ama bu saatten sonra ne yapabilirdim ki… kendimi nasıl savunurdum bilemedim. Her zaman ki gibi sustum. Bana hakkımı aramasını öğretmemişler ki!
AŞKİST
… boğazını temizledi ve “Herkes kendince bir yol arar kendine, herkesin yolu kendine varır, Arama başka yerde” demiş ünlü şair Ömer HAYYAM. Yani Kırmızı, bu sözü bir düşün istersen.
SİYAHKARA
Kara yıldızları hayal eder. Siyahı yıldız sanır.
AŞKİST
İki kuyruklu yıldız çarpışacak gibi birbirine hamle yapıyor, ucundaki kalpler balerin zarifliğiyle birbirlerine doğru dans ediyorlardı.
SİYAHKARA
Aliye geçen zamanın içine, özlemlerini kırgınlıklarını, yalnızlığını, endişelerini, korkularını, en önemlisi vicdanının acısını saklamıştı.
AŞKİST
Sabırsızca sözünü kestim “Elbette biliyorum, malum 12 Eylül” dedim. Gözlerim elimdeki fincan gibi açılmıştı. “Pardon” dedim hafifçe.
SİYAHKARA
Otobüs koltuğundan dışarıyı seyrederken ilk defa gideceği İstanbul ve Metin’i görecek olmak Aliye’yi heyecanlandırmıyordu. Duyguları geleceğe umutla bakmak istiyordu ancak geçmişi onu intikam peşinde koşan bir cani edasıyla kovalıyordu.
AŞKİST
Anladım, haklı tabi. Biz o dönemin çocukları da ana babalarının incinme ve korkuları nedeniyle, kendi ayakları üstünde dimdik duracak çocuk yetişkinler olarak büyütüldük. Realist, üretken, sorgulayan ama bunu sadece kendi sevgili fanusunun içinde dile getirebilen bireyler. Yani Sarp, bu coğrafya da olmasan da bu coğrafyanın saldığı korkular, endişeler seni her yerde bulması tesadüf değil, fıtratında olan şeyler.
SİYAHKARA
Aliye’nin kara yazgısı yeni mi başlıyordu, Yoksa bitiyor muydu?
AŞKİST
Rengarenk balonlar senin için yükseliyor gökyüzüne, kapıyı aç Evren efendi!!!
SİYAHKARA
Hayriye yol kenarlarındaki lambalardan süzülen ışıkla parlayan ıslak yola bakacak gücü kendinden bulamıyordu. Böyle zamanlarda kendisi gibi olan kadınların masumluğuna, saflığına üzülürdü.
AŞKİST
Lambalar renkten renge geçerken konuşma balonları halledilmek üzere bulutlara doğru uçmaya başlıyor. Eee ne de olsa Evren bu işi de çözer.
SİYAHKARA
Hayriye, arabanın penceresinden dışarı bakarken, içine çektiği sigara dumanını öfkeyle akşamın çökmeye başladığı kızıllığa savurmuştu.
AŞKİST
Büyülü saatlerdi şimdi, hani değim yerindeyse gökyüzü ve deniz ortak nefes alıp veriyor, halvet saatlerine kavuşmanın o garip renk cilveleşmesini yaşıyorlardı. Az sonra güneş istirahate çekilecek, gökdeniz olarak sabaha kadar sevişeceklerdi.
SİYAHKARA
Geçen zaman yaşadıkları onca acıya ilaç olabilecek miydi, bilinmez ama bu zaman içinde dayanmak, sabretmek vardı.
AŞKİST
Zaman hep ileriye akmaz. Ve her şey bıraktığın yerde bekler seni.
SİYAHKARA
Yaşadıkları acıları geride bırakıp yeni yaşamlarına uyum sağlamaları kolay olmasa da başarmışlardı.
AŞKİST
Acıya gülmek bu olsa gerek.
SİYAHKARA
Güneş tan yeli ağırmadan giderken, kolu kanadı kırıktı sabahın.
AŞKİST
Gün gece mavisinden mora çalmaya başlamıştı. Gecenin yorgunluğunun rehavetiyle salına salına aralıyordu gün ışığı bulutları.
SİYAHKARA
Hayriye elindeki fotoğraf çerçevesini yerine bıraktı. “Kalk Hayriye, bugün büyük gün, tanışma var. Hazırlıklara başla.”diyerek, kendi motivasyonunu yükseltmeye çalışıyordu.
AŞKİST
Fotoğrafa hayranlıkla baktım. Anne ve babalarımızın mahremiyetine tanıklık ediyorduk. Bizi büyütürken unuttukları gençliğin ilk yıllarından aynı gün iki kare, iki çiftin meyveleri (Tamam biraz karta kaçmış olabiliriz.)
SİYAHKARA
Kemal, Hayriyenin önünde diz çöktü , gömleğinin kolunu sıyırdı. Hayriye gördüğü kolu eline alıp öpmeye başladı göz yaşları içinde bağırdı.
AŞKİST
Sizi duyar gibiyim sayın okuyucu! Kelebeklerim mi? Enerjimin beni aşmasının sebebi, onların karnımda uçmaya başlaması.

Son Haberler

İlgili Haberler