“2 Kasım’ın ilk kurbanı biz olduk”
Nokta dergisi Yayın Editörü İsmail Evren, “Türkiye, 2 Kasım’da yeni Türkiye’ye değil bambaşka bir Türkiye’ye uyanırken, bambaşka Türkiye’nin ilk kurbanları Nokta dergisi oldu. Nokta dergisi, 2 Kasım tarihli kapağı nedeniyle hem toplatıldı hem de Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Murat Çapan gözaltına alınıp tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi derginin kapağıydı. Derginin kapağında da seçim süreci boyunca defalarca dile getirilen ‘Türkiye bir iç savaş ortamına gidiyor’ tezinin derlenmiş, tek bir cümleyle özetlenmiş haliydi. Bu kapak nedeniyle Türkiye basın tarihine kara bir sayfa daha eklendi” dedi.
İşte Nokta’nın toplatılmasına, yöneticilerinin de ‘Hükümeti devirme’ suçlamasıyla tutuklanmalarına neden olduğu belirtilen yazı:
Çatışmalı dönem: 92. yılında bir ülke çatırdarken
7 Haziran – 1 Kasım seçimleri arası, kanlı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Güneydoğu’da yaşanan şiddet olayları ve Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırılarıyla Türkiye, can güvenliğinin olmadığı ülkeler statüsüne geriledi.
Milyarlarca dolar değerindeki Koza Holding’e tek bilirkişinin raporuyla el konuldu.
Polis, kapıları kırarak medya kurumlarını işgal etti. Atanan hükümet komiserleri, polisleri arkalarına alarak yazı işleri toplantıları yaptılar ve çok sayıda gazeteci işten çıkartıldı.
Bugün Tv ve Kanaltürk’ün yayınlarının kesilmesi, Bugün ve Millet Gazeteleri’nin basımının engellenmesiyle basın özgürlüğü yok edildi.
Cansız bedenler polis panzerlerinin arkasında sürüklendi, gazeteciler ‘büyük reis’ten emir alan kişiler tarafından dövüldü.
IŞİD, Türkiye topraklarına yerleşti ve iktidara muhalif kesimleri hedef alan eylem stratejisiyle, kanlı zincirini örmeye başladı.
Yargı, iktidarın infaz mekanizmasına dönüştü. Muhalif kesimler dava yağmuru ve ağır yaptırımlarla karşı karşıya kaldılar.
Polis devleti uygulamaları yaygınlaştı. Emniyet gücü, parti yöneticilerinin emirleri doğrultusunda hareket etmeye başladı.
Yerleşik kurumların tamamı, parti politikalarına entegre hale geldi.
Türkiye Cumhuriyeti, 92. yılını kutladığı günlerde rejiminin ana kolonlarının yıkıldığı bir durumda.
İşlediği büyük suçlar nedeniyle demokrasi ve hukuka dönemeyecek olan yönetim, tek seçenek olarak baskı ve şiddetle varlığını sürdürüyor.
YENİ DÖNEM
Anadolu topraklarındaki devlet geleneğini ve kurumları, geri dönüşü zor biçimde tahrip edilmiş durumda.
Başkanlık Sistemi’nin hukuk içinde kurulamayacağını bir kez daha teyid eden 1 Kasım seçimleriyle birlikte Türkiye, şiddetin dozunun daha da yükseleceği bir döneme giriyor. Bunun işaretleri iktidarın önemli isimleri tarafından seçimlerden önce verildi.
Sözcü, Cumhuriyet, Zaman ve Doğan Grubu’na el konulacağı, toplumun çeşitli kesimlerine yönelik operasyonların aralıksız devam edeceğine ilişkin söylemlerle, buna dönük hazırlıklar eş zamanlı olarak sürüyor.
PROVA YAPILDI
7 Haziran seçimlerinden sonra şiddet provası fazlasıyla yapıldı. İktidarın bir daha değişmeyeceğine ilişkin prova ise çoktan tamamlanmış durumda. Haziran seçimleri ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümeti kurma görevini Cumhuriyet Halk Partisi’ne vermedi. Hükümeti kurma görevinin AKP dışında kimseye verilmeyeceğinin açık işareti böylece kayıtlara geçti.
Devletin kurumlarının tahrip edilmesi ve iktidarın meşru yollardan değiştirilemeyeceğine ilişkin oluşturulan fiili durum, Türkiye’yi karanlık bir döneme itiyor. Dünyada pekçok örneğinde olduğu gibi meşru yolların tıkanması, toplumsal patlamaları beraberinde getirebilicek bir gelişme. Türkiye ilk defa bir iç savaş ortamına sürükleniyor. Türkiye’nin bölünebileceğine ilişkin öngörüler, dünyanın saygın basın organlarında, Türkiye’yi yakından tanıyan uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Üzerinde durulan ikinci nokta ise Türkiye’nin ilk defa ciddi bir iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya oluşu.
Uzun süredir, “bizden olmayan” söylemi üzerine oluşturlan dil, etnik ve mezhepsel fay hatlarına yönelik ayrımcı ve dışlayıcı söylemler yanında, iktidarın propaganda makinesi konmundaki medya tarafından nefret söylemi toplumdaki farklı kesimler üzerine boca ediliyor.
SIKIŞMIŞLIK HALİ
İktidar yelpazesi dışındaki kesimler, ilk kez bu denli sıkışmışlık haliyle karşı karşıya. Muhalifleri bir araya toplayan bu durum, alternatif yolları zorluyor. Ancak siyasi alternatifler gerek iktidar partisi tarafından gerekse, muhalefet partileri liderlerinin yanlış stratejileri nedeniyle tıkanmış durumda. Bu tıkanmışlık beraberinde sıkışmışlık hali getiriyor. Aydınlar, sanatçılar ve muhalif yelpazede yeralan isimlerden “boğuluyoruz” çığlıkları peş peşe yükseliyor.
Toplumsal patlama iklimini, ekonomik dengelerin sürekli bozulması da besliyor. Adalet ve güvenlik hislerinin yok olmasına eklenen baskı, ülkeyi toplumsal patlama noktasına itiyor.
Saray’ın gerilim ve şiddetin dozunu yükseltmesi için ihtiyacı olan zemin de bir bakıma böylece oluşuyor.
KANLI DÖNEM
Güneydoğu’da Kürtlere yönelik daha kanlı dönemin başlatılacağında herkes hemfikir. Gerek yapılan yığınak, gerekse bir nevi dokunulmazlık sağlanan IŞİD’in zincirleme eylemleriye Kürtler üzerindeki gerilim artırıldı. Sokaklarda öldürülenlerin çoğunun çocuk olması, bazı il ve ilçelerin günler süren ablukaya alınması uygulamaları yeni dönemde ivme kazanarak sürecek.
Şiddet ve seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması gibi olaylarla Kürt siyasi hareketinin, “barajı aşmanın” da bir anlamı olmadığı duygusuna itilmesi hedefleniyor. Siyasetten umudun kesilmesine yönelik strateji yanında parti kapatmaya ilişkin hazırlıklar da başlamış durumda.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan etmek ve bu yolla tüm muhalefeti susturmak için “Kürtler” ve “Kürt isyanları” Osmanlı döneminden beri gerekçe olarak kullanıldı. Takrir-i Sükun Kanunu bunun en çarpıcı örneklerinden. 7 Haziran sonrası süreçte büyük ölçüde Güneydoğu’da yaşanan şiddetin Batı bölgelerine yayılması yönünde girişimlerin de yeni dönemde başlayacağı öngörülüyor.
Alevi önderler, mahallelerine yönelik IŞİD baskısını her geçen gün hissederken, Gaziantep, Diyarbakır gibi bölgelerde IŞİD’e ait dergahlar, hücre evleri gazetelerde boy boy haber yapılmasına rağmen müdahale edilmiyor.
Türkiye şiddetin korunan aparatları, parti polisi haline getirilmiş emniyet güçleri, tahrip edilmiş hukuki ve kurumsal altyapısı, baskı altına alınan toplumsal kesimleriyle iç savaş atmosferine sürükleniyor.
HAYATI İDAME SETİ!
Çatışma ortamına gidiş, pekçok kişide ülkeyi terketme duygusu uyandırırken sosyal medya ortamında iç savaş durumunda alınması gereken tedbirlerle ilgili paylaşımlarda da büyük artış var.
İşte hayatı idame ettirme setinde bulunması gerekenlerin listesi:
1- Isı yalıtımlı battaniye: Mendil büyüklüğünde ancak açıldığında bir kişiyi soğuktan koruyacak türen olanları temin edilmeli.
2- Yiyecek yığınağı: Uzun süre dayanıklı, bozulmayan, sıvı oranı az kuru gıda deposu.
3- Su temizleme tabletleri: Bulunduğunuz bölgedeki ırmak, çay, veya kaynak sularındaki zararlı bakterileri temizlemek için gerekli.
4- Parakort ip: Gerektiğinde balık tutmak için, dikiş dikmek, barınak yapmak için hatta yara dikmek için bile kullanılabilir.
5- Sapan : Sapanla her ne kadar sadece kuş vurulurmuş gibi bilinse de bizim büyük av dediğimiz domuz, geyik vs gibi hayvanları da avlamakta hatta balık vurmada bile kullanılabilir.
6- Düdük, kurşun kalem, dikiş seti
7- Tel testere: Özellikle barınak yapımında işinizi aşırı kolaylaştırır.
8- Ateş için: Magnezyum çubuğu veya çakmak.
9- Bıçak: Sapı ve gövdesi tek parça, kolay bilevlenebilir sağlam bir bıçak.
NOKTA HABER