Frankfurt’ta çok kültürlülüğün en yoğun olarak yaşandığı semtlerden Bockenheim’ın renkli simalarından Abidin Ürflü‘yü işyerinde kendisini bulan kalp krizine yenik düşmesi sonucu kaybettik.
Acılı yakınları, dostları, arkadaşları Abidin’le Frankfurt Alevi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen törenle vedalaşıp, O’nu son yolculuğuna uğurladılar.
Törende, başta oğlu ve ablası olmak üzere hüzünlü yakınlarının konuşmalarından sonra hayranı olduğu tarihimizin büyük ozanlarından Aşık Nesimi’nin en önemli eserlerinden ” Minnet Eylemem“ çalındı.
Uzun yıllardır Leipziger Strasse’de bir yandan ”ayakkabı tamircisi ve anahtarcı“ olarak çalışırken, diğer yandan da dükkanını ziyaret edenlerle güleryüzlü, dost canlısı, yardımsever, özü-sözü bir duruşlu sohbet partneri olan Abidin, 1 Eylül Perşembe günü son nefesini verdiğinde henüz 57 yaşındaydı.
Küçük yaşlarda Frankfurt’taki ailesinin yanına gelen ve ondan sonraki yaşamının merkezi burası olan Abidin, 1957 yılında Sıvas’ın Yıldızeli ilçesinin İslim Köyü’nde, yani Anadolu’nun büyük ozanı Pir Sultan Abdal’ın memleketi Banaz’a komşu köyde dünyaya gelmişti. O‘nun hemşerisi olduğunu her fırsatta gururla dile getirirdi.
Pir Sultan Abdal’la aynı bölgede toprağa verilen Abidin, kısa yaşamında arkadaşlığı, dostluğu, sevgisi, açık sözlülüğü ve sohbetiyle kalbini kazandığı çok sayıda dost ve şimdi üniversite öğrencisi olan bir evlat bıraktı.
Aslında Abidin’i anlatmaya Kazım Doğan’ın tek cümlesi yeter:
”Ben onu semtin mert, yardımsever delikanlısı olarak tanıdım.“
O‘nu yakından tanıyan dostlarının, arkadaşlarının ardından yazdıkları, söyledikleri de bu doğrultuda. (gk)
ŞİNASİ DİKMEN
Ben kendisini 1997’de tanıdım. Bir anahtar meselesinden. Bu tanışıklık iyi bir arkadaşlığa, sonra dostluğa dönüştü. Abidin gibi inatçı birinin özel hayatına bile karışma özgürlüğü vermişti bana. Bazen çok kızardı bu özgürlüğüme, ”Bak ihtiyar“ derdi, „sen bana babamın bile cesaret edemediği şeyler söylüyorsun“ der, ama her defasında sanki karışmamı bekler gibiydi.
Abidin 60’ına gelmeden, elimizden su gibi kaydı, gitti. Görüyorduk hergün biraz daha kaydığını. Can’a söylemiştim bir kere, ”Can, babana dikkat et, kendisine hiç bakmıyor“.
O saf, dostluğuyla gurur duyduğum, bu inatçı, dobra dobra konuşan, üzüntüsünü, kırgınlığını içinde taşıyan, bu yakışıklı, sevimli insan yaşamayı sevmiyordu.
”Aboş“ derdim ona, ”Aboş şu mereti iki bardağa indir, zehir olarak değil, zevkine iç!“ derdim.
”İhtiyar, üçüncü bardaktan sonra başlıyor benim hiç bir şeye kafa takmamam. Her şeyi unuturak sarhoş olmak çok daha doyurucu.“
Tahmin ettiğim ama kesin bilemediğim bir kurt, solucan, bir sevgi-nefret karışımı bir şeyler dolaşıyordu kafasında.
Kaç defa, çoğu kez ikimiz de çok sarhoşken dükkanın arkasına çekilir, kısık ışık altında türküler eşliğinde içerdik. Sarhoşken bile denedim derdini öğrenmek için „Konuş ulan, rahatla“ dediğimde, ”Aman ihtiyar konuşsam ne olacak ki. Parçalanan kristali sen bile toplayamazsın. Aboş gardaşının bu cümlesini unutma ihtiyar!“
Ama onu bu zamana kadar hayatta oğlu Can ayakta tuttu. Can’ın her başarısını onda alışık olmadığım bol cümlelerle aktarırdı bana. Her görüştüğümüzde Can’ın adı 10 kere geçerdi. Annesine kaygı duyuyordu.
Ve türküler, müzik can veriyordu.
Belki bu tespitimi kabul etmeyeceksiniz ama, onu öldüren içki oldu, ama onu bu güne kadar ayakta tutan, Can, Elif Yenge dışında içki oldu.
Bilmiyorum dediklerimi duyuyor mu, yoksa ”İhtiyar, burda yeteri kadar huzur var“ mı diyor, yoksa „İhtiyar, senin de fazla zamanın kalmadı. Burada buluşalım ama ben yine rakıda kalacağım. Senin için şarap bulurum, sen zaten şaraptan anlamazsın.“
Abidin, Aboş Gardaş, ben seni can sevdim, gardaş bildim. Işıklar içinde uyu. Uyumazsan müzik dinle!.
Öperim seni bol bol Aboş!
ERHAN EREN
Sevgili Abidin,
Seninle ilgili belki sayfalar dolusu söz ederim ama hakkımı sana bırakıyorum. Sohbetlerimizde sıkça kullandığın rahmetli babana ait, „Oğul oğul eşşekten mal, senden adam olmaz“, sözünden sonra „ben adam olmam emmi oğlu“ derdin. Sen, benim ve seni tanıyan tüm arkadaşlar nezdinde adamın hasıydın.
Çok üzgün ve bir o kadar kızgınım sana. Bilerek ve isteyerek bizi erken terk ettiğin için.
Çok ama çok sevdiğin Aşık Daimi’ye ait Cengiz Özkan yorumundan türkü ile anmak isterim seni.
Bir gerçeğe bel bağladım, erenler
Aldı benliğimi, yitirdi beni
Damla idim, bir ırmağa karıştım
Denizden denize götürdü beni.
Nice kaptan kaba, dost dost, boşaldım, doldum
Karıştım denize, deniz ben oldum
Damlanın içinde evreni buldum
Yine benden bana getirdi beni
dost beni beni
Buhar oldum, yağdım yağdım yağmurlarınan
Karıştım toprağa çamurlarınan
Piştim fırınlarda hamurlarınan
Üstadım sofraya yatırdı beni
dost beni beni.
Çiğnediler dişlerinen, ezildim
Vücut eleğinden geçtim, süzüldüm
Çaldı kalem, bir deftere yazıldım
İrfan mektebine yetirdi beni
dost beni beni.
Daimi’yim, ermişlerin ereği
Cümle varlık tabiatın gereği
Ölmez bir ananın oldum bebeği
Aldı dizlerine oturdu beni, dost beni beni.
Mustafa’nın dediği gibi umarım cennetin anahtarını yanında götürmüşündür.
ADEM BİLEN
Almanya’ya geldiğimde Abidin daha çok küçük bir çocuktu. Kısa bir süre sonra ailelerimiz de tanışmışlardı. Bockenheim‘de oturup da tanışmamak zaten mümkün değildi. O sıralar çok aktif olan örgütlü çalışma işlerine Abidin’i de çekmeye çalıştık. Herkesle olduğu gibi bizimle de beraber oldu. O ”büyük”işlere önem verecek biri değildi. Hep kendi özgürlüğünü seçti. Hep arkadaş canlısı (kardeşlerimle bir olduğu zaman) bize karşı çok saygılı, sevecen biriydi. Abidin’i tanıyıp da sevmemek olmazdı. Çok ama çok sevimli bir kişilikti.
Abidin çok genç öldün, ama sana yakıştı! Bockenheim öksüz ve daha fakir kaldı. Seni hep sevgi ile anacağım.
RECEP BAYER
Bockenheim eşrafından Abidin arkadasımız kendine has, muhalif olma özelliğini son ana kadar koruyan ve muhalif hareketlere destek veren, sosyal kültürel etkinlikleri destekleyen güzel bir insandı. Bockenheim‘a her gittiğimde dükkanına uğrar, birlikte bir iki kadeh içer, sohbet ederdik. Dört hafta önce yine böyle bir günde izin dönüşü Haziran Kültür Evi’nde rakı balık sohbetinde buluşmak üzere vedalaşmıştık. Aramızdan tek tek sesizce ayrılan arkadaşlarımızı unutmayacağız.
OSMAN ÇİL
Abidin‘le 80’li yıllara dayanan birlikteliğimiz var. Frankfurt Saz-Rock Derneği’nin futbol takımında birlikte koşturduk. İlk yıllarının kadrosunda o da vardı. Takımın kaleciliğini de yaptı. Bir fotoğrafımızı büyütüp O‘na götürmüştüm. O da dükkanın duvarına asmıştı.
Çok hareketli, ele avuca sığmaz bir arkadaştı. Düşündüğünü açık açık söylerdi. Tüm dostları ona Frankfurt AKM‘de veda ederken, oğlu onun isteklerini zorlanarak da olsa dile getirdi. Dini seronomi istemediğini, arkasından.matem.tutulmasını istemediğini, zorlansa da güzel anlattı.
Böyle erken olmadı Abidin!
Abidin‘in ardından düşünüyorum da hayat çok kısa. Bizim ise bu dünya için koşturup yapmak istediğimiz çok şey var. İstediğimiz neler varsa onlar için koşturarak, didinerek yaşamalıyız. Güzel şeyler için koşturup, güzellikler için didinip, yaşamalı insan.
Hayat çok kısa yapacak, çok iş var. Bir ömür yetmiyor yapmak istediklerimiz için. Abidin için de öyleydi mutlaka. Onun gidişinden bize çıkacak çok şey var.
Güzel bir vedalaşmayla bizlerden ayrıldı. Yattığın yerde huzur içinde uyu Abidin.!
CEM ÖZTÜRK
Abidin ile tanışmamız 80’li yılların ortalarına doğru oldu. İlgi alanımız ilk etapta Saz-Rock Derneği aracılığıyla futbol oldu.
Genellikle Leipziger Strasse’de bir pizzacıda buluşur, Türkiye’deki gelişmeleri konuşur, Frankfurt‘ta neler yapılmasi gerektiği konusunda kafa yorardık. Haftasonunda, pazar günleri ise konumuz futbol olurdu.
Dürüst ve açık sözlüydü. İnandığı bir konuda taviz vermez, sonuna kadar savunurdu.
HÜSEYİN SITKI
Abidin çevresinde politik olarak ve inançsal olarak duruşuyla, dik duruşuyla çok kültürlü bir ilişkinin içinde oluşuyla tanınan bir insandı.
Kendi halinde kimseye zararı olmayan, aksine her zaman yardımsever, inandığı güvendiği konuları içtenlikle destekleyen, dayanışmacı kişiliği ile bilinen bir insandı.
İnsanı din dil ırk ayrımı yapmadan kabul eden ve seven, her zaman dayanışma gösteren bir insandı. Arkadaşımızdı.
Bu vesileyle biz de Abidin’i kendisi için düzenlenen son törende hep birlikte Müzisyen Ahmet Aslan’ın yorumuyla dinlediğimiz ”Minnet Eylemem“le uğurlayalım.
Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabiyi, Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem
Sırati müzre müstakim gözetirim rahimi
Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem
Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem
Bir acaip derde düştüm herkes gider karına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem
Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem
Ey Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım Ahmedi Muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani serdar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem