22 C
Almanya
Pazartesi, Eylül 8, 2025

Kitabında Nazi kamplarını biraraya getirdi

Ali Çarman, özgürlük ve barış için mücadele ederken sakınmadan canlarını feda eden bütün isimsiz antifaşist kahramanlara adadığı çalışmasında Nazi Kamplarını biraraya getirdi.

Gazeteci Ali Çarman, binlerce insanın katledildiği Nazi toplama kamplarını inceleyip kitaplaştırdı. Dachau, Buchenwald, Ravensbrück, Sachsenhausen, Neuengamme Hamburg, Bergen Belsen, Plötzensse Berlin ile Ausschwitz (Polonya), Mauthausen (Avusturya), Natzweiler (Fransa) toplama kamplarını inceleyen Çarman, kitabının önsözünde, “Günümüzde dahi ölüm fabrikaları olarak adlandırılan toplama kampları için sonuçlanmış bir rakam vermek mümkün olmasa da belgelere geçmiş binlerce kampın (Toplama ve zorla çalıştırma kampları, transit kamplar, esir kampları) olduğu kesin“ ifadelerine yer verdi.

Ali Çarman önsözde şöyle dedi:

Almanya, sınıflar ve insanlığın kurtuluşu mücadelesi bakımından zengin bir birikime, devrimci geleneklere sahip ülkeler arasında yer almakta. Ne var ki Almanya tarihi yalnızca bu bakımdan değil; iki dünya (paylaşım) savaşının başlatıcısı olarak, savaşın ve 12 yıl süren faşizmin geriye bıraktığı milyonlarca ölü, paramparça edilmiş insanlık ve harabeye dönmüş şehirlerle kirli bir tarihe de sahip.

Alman emperyalizminin tarihsel kökenleri, öncesi bir yana (1848 devrimi) 9 Kasım 1918’de Almanya’nın hükümdarı Kayser II. Wilhelm’in Hollanda’ya kaçışına neden olan ve kitlesel işçi eylemleri ve devam eden toplumsal hareket karşısında konumlanışına kadar uzanır. İşçilerin iktidarından korkanlar; Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i katlederek devrim dalgasını durdurdular.

Faşizmin ve savaşın neden olduğu bütün sorunları işçi sınıfına ve halkın sırtına yükleyen Hitler, azgınlaştırılmış bir şovenizm-ırkçılık eşliğinde; Çekoslovakya, Polonya, Fransa, Danimarka, Norveç, Yugoslavya, Yunanistan, vb. toprakları Nazi ordusuyla işgal etti. Böylece bütün Avrupa, bir uçtan diğer uca toplama kamplarına döndü. Avrupa’nın dört bir yanından trenler (hayvan vagonlarıyla) durmaksızın insan taşıyordu toplama kamplarına.

İnsan gözyaşı dökmeden ağlayabilir mi? Faşizmin eline esir düşmüş tutsaklardan bazıları gözyaşı dökmeden ağlamayı öğrenmek zorunda kaldılar. Yaşamın ölüm ile iç içe geçtiği toplama kamplarında insanların yakıldığı fırınların bacaları gece gündüz tütüyordu. Kamplar hakkında geleceğe belge bırakmak, fotoğraf çekmek yasaktı. Ancak tutsaklar kurşuna dizilme pahasına Nazilerin yaptıkları hakkında belgeler-fotoğraflar bırakmaktan geri durmadılar. Savaşa ve faşizme karşı zaferden sonra elde edilen sayısızca belge ve fotoğraf bunun göstergesidir.

Hitler ve Nazilerin insanlığa karşı işlemiş oldukları suçlara ilişkin hemen her dilde sayısız esere ulaşmak mümkün. Şimdi, belli başlı toplama kampları hakkındaki çalışmamız, ülkemizde okuyucuyla buluşuyor.

Bu çalışmanın önemli iki farklılığı bulunmakta: Birincisi, kitaba konu olan toplama kamplarına bazen yalnız bazen toplu halde yapmış olduğum ziyaretler ve az sayıda da olsa dönemi yaşamış direnişçilerle tanışma, onlara kulak verme şansına sahip olmam. Gördüklerimiz, okuduklarımız, duyduklarımız karşısında nefes alıp vermemiz ve kalbimizin çarpıntısı zorlandı.

İkincisi, sadece toplama kamplarındaki vahşiliği değil, canları pahasına geleceğe fener olmayı seçen direnişçi ve direnişlere yer vermiş olmam. Kitapta yazılanların tamamı harfi harfine yaşanılmış 12 yıllık bir dönemden kesitlerden ibaret. Zaman ne kadar geçerse geçsin bazı acılar, yaşanmışlıklar tarih boyunca unutulmaz. Unutulmamalı da!

Çeyrek asırdır, toplama kampları hakkında bilgi toplamaktayım. Gördüklerim, okuduklarım ve dinlediklerimden çıkardığım en önemli sonuç; toplama kamplarında cesaretli olanların, insana ve geleceğe ilişkin umutlarını kaybetmeyenlerin faşizme-Hitler’e meydan okumaktan geri durmadığı oldu. Başta komünistler olmak üzere, insanlıktan-barıştan-özgürlükten yana bütün güçler Nazi barbarlığına karşı savaştılar. Nazilerin sonu, aynı zamanda kampların sonu oldu.

Kitabın hazırlanmasında, toplama kamplarını ziyaretlerde, belgelerin toplanmasında pek çok kişinin fedakârlığı ve emeği var. Almanca çevirileri ve düzeltileriyle gazeteci Semra Çelik, B. Brecht şiirini çeviren Özgür Metin Demirel, Nürnberg’den Taylan Özen, Avusturya/Mauthausen toplama kampı ziyaretinde bizlere eşlik eden Osman Çakırca, Dachau toplama kampına birlikte gittiğimiz bugün aramızda olmayan yazar-çevirmen Yılmaz Onay, uzun bir yolculuk demeden Hamburg’tan arabasıyla bizleri Auschwitz soykırım kampına götüren Mehmet Taner, Bergen-Belsen kampına götüren Özcan Bakır, Münih’ten Levent Çokdeğerli, okumalarıyla önermelerde bulunan Mehmet Salim, Frankfurt’tan Teber, Bielefeld’ten Selçuk Kozan, Strasbourg yakınlarındaki Natzweiler-Struthof kampına götüren Baran Kiraz, Zeki Çapçı dostlarıma ayrı ayrı teşekkür ederim. Kitap çalışması boyunca benden desteğini esirmeyen, birçok toplama kampına birlikte gittiğimiz hayatdaşım Sidar Çarman özel teşekkürü hak ediyor.

Adını belirtmediğim dostlarım alınmasınlar. Özcesi ortaya çıkan eser için kollektif bir çabadan söz etmek daha doğru olur.

İnsanlık ne çekiyorsa zenginliklerine zenginlik katan, daha fazla kâr elde etmek için her türlü yola başvuran sömürücü egemen sınıfların iktidarlarından çekiyor. Almanya’da bugünlerde ırkçılığa karşı toplumun her kesiminde insanların katıldığı eylemlere ve ‘Bir Daha Asla’ seslenişlerine tanık olunuyor. Yalnız başına bu tutum dahi yeni tipte Neonazilerin heveslerini kursaklarında bırakıyor.

İnsanlığın yakın tarihindeki faşizm-savaş belasından ve buna karşı verilen hürriyet-barış kavgasının her aşaması, cezaevleri, toplama kampları ve hayatın diğer alanlarında yaşayanların destanımsı eylemlerinden, direnişlerinden bir kısmına yer vermeye çalıştık.”

Son Haberler

İlgili Haberler