2.3 C
Almanya
Çarşamba, Kasım 20, 2024

Kitabe – Süleyman Kaymaz

SÜLEYMAN KAYMAZ

Kitabevimizin müdavimlerinden, ömrü bol olsun, doksan üç yaşındaki İsmail Beyefendi, bir gün bana Bursa’da bulunan bir çeşme kitabesi ile ilgili yazısını getirip “Yazının neşredilmesini istiyorum” dedi. Ben de yazıyı bana bırakmasını, inceledikten sonra nasıl değerlendirilebileceğini düşüneceğimi söyledim.

İsmail Beyefendi bana sadece “Peki” dedikten sonra yazıyı üstüme atıp gitti.

Aynı günün gecesi, yazıyı okumak için çalışma odama çekildim. İsmail Beyefendi kendi el yazısı ile kaleme aldığı bu yazıya Bursa’da bir muhitte bulunan çeşme kitabesini ilk gördüğü zaman yanında olan çırağından kısaca bahsederek başlıyor ve bu paragrafı, “Bu vesile ile çırağım falanca kişiye Allah’tan rahmet dilerim” diyerek bitiriyordu.

Yazının ikinci paragrafını ise, Osmanlıca olan çeşme kitabesini iyi Osmanlıca bilmesine rağmen okuyamadığından, ahbabı olan bir hocadan yardım istediğinden ve bu hoca ile kitabeyi okuma uğraşılarından bahsettikten sonra, “Bu vesile ile bu merhum falanca isimli hocaya da rahmet dilerim” diyerek sona erdiriyordu.

Bu ikinci paragraftan sonra benim çeşmeye olan ilgim gayri ihtiyari bu merhumlara yöneldi. İsmail Beyefendi’nin doksan üç yaşında olduğunu düşünürsek, aslında iki kişinin ölümü normal sayılırdı. Fakat yazıyı sonuna kadar okuyup bitirdiğimde durumun anormal olabileceği kanısına varmaktan kendimi alıkoyamadım.

İsmail Beyefendi her paragrafta kitabeyle olan macerasını anlatıyor, bu maceraya dahil olmuş kişileri anıyor ve paragrafın sonunda bu kişilere, “Bu vesile ile merhuma….” diyerek rahmet diliyordu.

Yazı boyunca yaklaşık on kadar kişinin ölümüne tanık olmuşum gibi içim daraldı ve yazının konusundan tamamıyla koptum.

Bir ara bu ölümlerin üzerimde bıraktığı tesiri dağıtmak amacıyla masamın başından kalkıp çay demlemek için mutfağa gittim. Demliğe su doldurmak için çeşmeye uzanırken nereden geldiği belirsiz olan ve tüylerimi diken diken eden bir düşünce aldı beni. İsmail Beyefendi haricinde bu kitabe ile ilgilenen herkes ölmüştü. Dolaylı olarak da olsa ben de bu işe karışmış ve kitabeyi konu alan bir yazıyla uğraşarak bu maceraya ortak olmuştum.

Demliği ocağın üzerine koyduktan sonra tekrar çalışma odama geri dönerken kendi kendime yüksek sesle” Hadi canım, daha neler!” diye söylenip güldüm.

Tekrar masaya oturup yazıyı elime alır almaz içimi yine aynı endişe kapladı. Elimdeki müsveddeleri adeta lanetli bir şey tutuyormuşum gibi telaşla masanın yanındaki koltuğun üzerine atarken bir paragrafta kendi ismimle birlikte şu cümleyi görür gibi oldum.

“Bu vesile ile yazımın neşredilmesine aracı olan merhuma Allah’tan rahmet dilerim.”

Son Haberler

İlgili Haberler