Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin genel başkanlık koltuğuna 2010 yılında, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın istifasının ardından gerçekleştirilen 33. Olağan Kurultay’da oturmuştu. Geçtiğimiz kurultayda Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesi üzerine tek aday olan Kılıçdaroğlu 1238 delegenin kullandığı 990 geçerli oyun tamamını alarak yeniden başkanlığa seçilmişti.
CHP’nin 5 Eylül 2014 tarihinde yapılan olağanüstü kurultayında ise Kemal Kılıçdaroğlu 944, Muharrem İnce 177 imzayla Genel Başkan adayı olmuş; oylama sonucunda Kılıçdaroğlu’na 740, İnce’ye ise 415 oy çıkmıştı.
‘Adalet ve cesaret’ konulu genel kurul
Ankara Spor Salonunda saat 10.00’da başlayacak CHP’nin ‘Adalet ve cesaret’ konulu 36’ncı Olağan Kurultayı için partililer sabahın erken saatlerinde salonu doldurdu.
Yaklaşık 600 polisin görev aldığı kurultay alanında özel güvenlik görevlileri ve partililer de güvenlik amacıyla görev aldı. Spor salonuna çıkan yollar araç trafiğine kapatılırken, salonun çevresinde bomba arama köpekleriyle arama yapıldı. Partililere Türk Bayrağı ve parti flamaları dağıtıldı.
MÜKERRER İMZA İDDİASI
Muharrem İnce’nin adaylığı için imza veren delegelerin bir kısmının mükerrer imza attığı, iki delegenin ise İnce için verdiği imzayı geri çektiği ortaya çıktı. An166 imzadan 49’unun mükerrer çıkması durumunda İnce’nin aday olamama ihtimalinden bahsediliyor. Peki mükerrer imza nedir? Yani bazı delegelerin hem Muharrem İnce’nin adaylığı hem de bir başka adayın adaylığı için imza verdiği anlamına geliyor. Bu 49 imzanın geçersiz sayılması durumunda, iki delegenin de imzasını geri çekmesi nedeniyle İnce’nin topladığı imza sayısı 115’e düşebilir ve Muharrem İnce’nin adaylığı geçersiz hale gelebilir.
165 imza ile genel başkanlığa aday olan Muharrem İnce için verilen imzalardan 49’unun mükerrer olduğu, iki delegenin ise İnce için verdiği imzayı geri çektiği iddia edildi. Oyların mükerrer çıkması durumunda İnce’nin topladığı imza sayısı 115’e düşebileceği ve adaylığının düşebileceği belirtilirken; CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun mükerrer oyların İnce’ye destek olarak kabul edilmesi için Divan’a dilekçe verdiğini söyledi. Ağbaba, dilekçenin kabul edilmemesi halinde ise Kılıçdaroğlu ekibinin İnce’nin adaylığının kesinleşmesi imza vereceğini de sözlerine ekledi.
ÖZEL’DEN AÇIKLAMA
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Çok delegeden imza isteniyor. 49 delege her iki adaya imza vermiş. Delege bunu bilmeyebilir. Huzura çağrılır ve kararı sorulur. Şu anda Muharrem İnce’nin net 119 imzası var. 49 delegeye imzası sorulacak. Genel Başkanımız bir tasarrufta bulundu. Madem ikimizde de var. Bana verilen kısımları ben çekiyorum diyor. Her ikimize verilen imzayı bana saymayın. Ben çekiyorum diyor” dedi.
İNCE’DEN SERT TEPKİ
İddialarla ilgili konuşan İnce ise, Kılıçdaroğlu ekibinden gelen açıklamalara sert tepki gösterdi. “Benim kimsenin lütfuna ihtiyacım yok” diyen İnce, şöyle devam etti:
“Yeterli sayıda imza vardır. Mükerrerler neden bana yazılıyor, Kılıçdaroğlu’na yazılmıyor. algı operasyonu yapmak istiyorlar. Benim kurultayı alacağımı görüyorlar. Benim kimsenin lütfuna ihtiyacım yok. Çeksinler imzalarını. Bu bir algı operasyonudur. Yürekleri varsa Muharrem İnce’ye imza verecekleri sorsunlar. Kurultayı başlarına yıkarım, bu bir algı operasyonu.
İNCE’DEN İLK AÇIKLAMA
İnce, Habertürk’e yaptığı açıklamada, “İmza sıkıntım yok, bu iddialara şaşkınım” dedi.
MUHARREM İNCE: YA KAZANACACAĞIZ YA YOK OLACAĞIZ
Kurultayda kürsüye CHP Genel Başkan adayı Yalova milletvekili Muharrem İnce geldi.CHP yönetimini eleştiren İnce “CHP’de de tuzu kurular var. Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy (belediyeler) onları aldı mı yetiyor. Erzurum, Şanlıurfa onu ilgilendirmiyor. Sığınmışlar 3, 5 belediyeye. Onların oldu mu yetiyor. Ben memnun değilim. Onun için itaat etmiyorum. Bu partide bir itaat edenler bir de memnun olmayıp itiraz edenler var. Ben itiraz ediyorum.” dedi.
“CHP’DE TUZU KURULAR VAR”
“İki ayrı yol iki ayrı ihtimal var. Ya kazanacağız, ya kaybedeceğiz…” diyen İnce CHP yönetimini de çok sert sözlerle eleştirdi. İnce “CHP’nin çok değerli gönüldaşları, geleceğimiz elimizden alınıyor, cumhuriyetimiz yıkılıyor, umutlarımızı söndürmek istiyorlar, yaşama sevincimizi yok etmek istiyorlar. Karşımızdaki bir siyasi parti değil, ülkeyi yağmalamak için bir araya gelmiş bir yapı. Cumhuriyeti kuran parti, cumhuriyeti kurtaracaktır… CHP’de de tuzu kurular var. Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy (belediyeler) onları aldı mı yetiyor. Erzurum, Şanlıurfa onu ilgilendirmiyor. Sığınmışlar 3, 5 belediyeye. Onların oldu mu yetiyor. Ben memnun değilim. Onun için itaat etmiyorum. Bu partide bir itaat edenler bir de memnun olmayıp itiraz edenler var. Ben itiraz ediyorum.” dedi.
ERDOĞAN’IN ÖSO-KUVAYI MİLLİYE KIYASLAMINA TEPKİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ÖSO’yu Kuvayı Milliye’ye benzetmesine de değinen İnce “Umut olmak için buradayım. Büyük değişim için buradayım. Dış politikada topyekün bozgun dönemi yaşıyoruz. Devletten devlete politika yapardık. Şimdi partiden partiye politika yapılıyor. Türkiye’nin 70 yıllık Filistin politikası vardı. Bugün 70 yıllık Filistin politikası terk edildi. AKP Genel Merkezi’nden idare ediliyor. Pasaportumuzun Edirne’den öteye değeri yok. Ortadoğu bataklığına saplandık. Bir tarih cahili ‘ÖSO, Kuvayı Milliye’ diyor. Kuvayı Milliye askerlerinin ekmek almaya parası yoktu. Ne diyorsun sen cahil. Kuvayı Milliye’nin askerleri emperyalistlere karşı savaştı. ÖSO’nun derdi bir tane; Esad gidince onların sorunu bitiyor. Sen nasıl olur da Kuvayi Milliye ile yan yana koyarsın… Tarih cahili… ÖSO dolarla maaş oluyor. Kuvayı Milliye evine ekmek götüremiyordu.
Ama ne yazık ki bir taraftan o kaçak sarayda oturan o tarih cahili konuşurken CHP’nin yöneticileri de bu tarih cahilinin haddini bildiremiyor, ona cevap veremiyor. ‘Muharrem İnce niye aday oldun’ diye soranlara cevap veriyorum. Onun haddini bildirmek için adayım. Ülkemizin kaderi bir kişinin iki dudağı arasında. Sözde dünya lideri, kafa tuttuğunu zanneettiği emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında değil…” diye konuştu.
Demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlere ne yazık ki artık örnek değiliz. Kıtalararası birleştirici rolünden çoktan vazgeçtik. Niteliksiz göçmenlerin toplandığı bir tampon bölgeyiz. Suriye ve İran sınırlarımızda beton duvarlar yükseliyor. Bulgaristan duvarı tamamlandı. Çağdaş dünyadan fiziksel olarak kopuyoruz. Nereyi tutsak elimizi yakıyor. Kadınlarımıza kabul edilemez bir yaşam dayatılıyor. Çocuklarımıza dadanan sapık güruh cirit atıyor, devlet yöneticileri tarafından korunuyor. Her gün yurtlarda tecavüz oluyor. Türkiye’nin 2002’De 3Y sorunu vardı: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar vardı. Türkiye bu 3Y’yi katmerlediği gibi 2Y daha ekledi. 1071’den bu yana böyle yalancı ve yüzsüz görmedi. Yanlışın ve hataların sorumlusu yok. ‘Rabbim beni affetsin’ deyip işin içinden çıkıyor. Dün dost olduklarıyla bugün düşman oluyor. Mevcut konumlarını korumak için yapamayacakları şey söyleyemeyecekleri yalan ve tevessül, etmeyecekleri bir kötülük yok. ‘Ya iktidar ya ölüm’ AKP’lilerin sloganı. Çünkü iktidardan düştüklerinde başlarına ne geleceğini biliyorlar.
Gelişmekte olan ülkeler arasında 3 puan gerileyerek Arjantin’in önünde 19. sıraya geldik. Son 14 yıla baktığımızda enflasyonun çift hanede gezdiği en yüksek günleri görüyoruz. Üniversite mezunlarımızın yüzde 33’ü işsiz, kadınlarımızda bu oran yüzde 46’da. Canlı hayvan ve löp et alıyoruz. Özgür olmayn ülkeler satatüsündeyiz. Enerjide dışa bağımlılığımız yüzde 76 oldu…”
MUHARREM İNCE VE KEMAL KILIÇDAROĞLU’NDAN KURULTAY’DA AYNI SLOGAN…
Eğitimde dökülüyoruz. Sınavı üçe çıkarıyorlar devrim yapıyorlar; bire düşürüyorlar yine devrim yapıyorlar. Bütün velileri uyarıyorum, ‘Çocuklarınızı Milli Eğitim Bakanlığı’ndan koruyunuz’ diyorum. AKP döneminde vicdan ile din arasındaki bağ koparıldı. Yeni bir din var artık. Bir içki ile ilgili yasak var, bir başını kapatma ile ilgili yasak var. Diğer her şey serbest. İhaleye fesat karıştırmak serbest, çalmak serbest. Böyle bir din yok. ‘Elalem ne der’ diye siyaset yapılmaz. İlke ile siyaset yapılır. AKP döneminde hak ve güç arasındaki bağ koparıldı. Liyakalt ile makam arasındaki bağ koparılmıştır. Bu nedenlerle yeniden gerçeklere dayalı politikalar kurmak için, hak – güç ve adalet arasındaki bağı kurmak için, insanlarda yeniden utanma duygusunu geliştirmek için, işin ehline verilmesi için kazanmak zorundayız. Kazanmaya, yenilenmeye, değişime mecburuz.
CHP iktidarında insan ve doğa merkezli ekonomi politika uygulamalıyız.
Hedefimiz insan yaşamını güçlendirmektir. Sloganımız, 70’li yıllardaki sloganımız bugün de geçerlidir. ‘Ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen’ diyeceğiz.”
(Not: Böylece Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce kurultayda aynı sloganı kullanmış oldu)
“Türkiye özgürlük istemektedir. Hak ve özgürlüklerin güvence altına alınamadığı ülkede özgürlük olmaz. Katılımcı yönetimi ön plana alacağız. Demokrasiyi keyfi bir rejim olarak algılayanlara demokrasinin bir katılımcılık olduğunu anlatacağız. Demokrasiyi güvenlik güçleri ve yargıçlar koruyamaz, demokrasinin tek güvencesi, kurumları, kularralı işleyen, medyası özgür olan, yargısı bağımsız olan demokratik bir toplum korur ancak. Demokratik bir toplum olmak için laiklik vazgeçilmezdir. Laiklik tehlikededir ve hatta daha ileridedir.
Demokratik toplum özgür bireyleri esas alır.
“AKP MİLLETVEKİLİNE DE SAHİP ÇIKACAĞIZ…”
Türkiye’yi kimlik siyasetinden çıkaracağız. CHP olarak asla kimlik siyasetine düşmeyeceğiz. Beraber olmazsak hepimizi aynı kötü son bekliyor.
Ezilen, mağdur olan kim varsa onun yanında olmalıyız. Dolmabahçe’deki imam ‘Ben Müslümanı, ben yalan söylemem, camide içki içmediler’ diyor ve sürülüyorsa o imamın yanında olacağız.
Malatya’da Alevilerin evine işaret konuşuyorsa ‘Aman ben şimdi karışırsam CHP’ye Alevi partisi derler’ demeden, böyle bir kompleks içinde olmadan Malatya’daki Alevi’ye sahip çıkacağız. Uludere’de çocukların üzerine bomba yağdırılıyorsa, ‘Ben şimdi Kürtlere sahip çıkmayayım’ demeyeceğiz. Gezi’nin direnen çocuklarına, otelini açtı diye bir holding patronunun ihalesi iptal ediliyorsa ‘Ben solcuyum, bana ne holding partronuna’ demeyeceğiz. Hapse atılan AKP milletvekiline kendi arkadaşlarına sahip çıkmasa bile giden tek siyasetçi benim. Yani haksızlığa uğradığında AKP milletvekiline de sahip çıkacağız.
Uludere’de 12 yaşında Kürt çocuğun üzerine bombalar yağdığında o çocuğa sahip çıkacağız, ama protez bacağına haciz gelen gazimize de sahip çıkacağız. İnsana insan olduğu için değer veren bir politika izleyeceğiz.
Kürt sorununu demokrasi, özgürlük, insan hakları, kardeşlik ve evrensel değerlerle çözeceğiz.
Hukuk devleti ilkesini yeniden canlandırmak için aynı zamanda ekonomik kalkınmanın temellerini de atmış olacağız.
Türkiye 2004 yılında gündüz vakti havai fişeklerle tanışmıştı. Bizi Almanya’ya götüreceklerdi Maho Ağa’da olduğu gibi, Ortadoğu bataklığına götürdüler.
Çocuklarımızın gençlerimizin umudu vahabi çölleri değildir. Biz bu toprakların insanıyız.
Kökümüz Anadolu, yönümüz çağdaş uygarlıktır. Bir ağaç gibi, bir orman gibi toprağımıza sıkı sıkıya bağlıyız ama aydınlığa doğru büyüten bir ağaç gibiyiz…”
(NOT: Kılıçdaroğlu gibi Muharrem İnce’nin de Nazım’dan alıntı yapması dikkat çekiyor…)
CHP’NİN MEVCUT YÖNETİMİNE DOKUNULMAZLIK OYLAMASI ÜZERİNDEN SERT SÖZLER: “O MHK’YI SIFIRLAYACAĞIM!”
Biz özgüveni yüksek bir parti olmaya mecburuz. Yüzde 25 yetmez mi? Hayır yetmez. Partinin evlatlarına güven. Transfer yöneticilik devrini kapatalım bu partide. Bugün, kusura bakmayın, ben örgütümüzün doğruları bilmesini istiyorum. Enis Berberoğlu arkadaşım bugün hapiste, CHP yönetiminin bunda suçu var mı? Bir anlatayım, kusura bakmasın kimse. Dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldi, ben ‘Hayır oyu vereceğim’ dedim. Başta Genel Başkan, ‘Anayasa’ya aykırı ama evet vereceğim’ dedi. Ben hayır oyu verdim. Bugün olsa yine hayır veririm. Korku şuydu; ‘HDP hayır diyor, biz de hayır dersek HDP ile bizi aynı kefeye koyarlar.’ Koysun. Kürtler doğru söylüyor olamaz mı? Hep mi yanlış söyler. Doğruyu kim söylerse onun yanında olacağız. O zamanlar ‘Yapmayın, etmeyin’ dedim. Önce CHP’lileri hapse atarlar sonra bize sıra gelir. Bakın ‘Elalem ne der’ diye siyaset olmaz. Gün gelir AKP bile doğru söyleyebilir. Pek görmedik ama… MYK ‘Evet’ oyu verdi. Bu MYK’nın hepsinin yenilenmesi lazım. İnşallah bu akşam genel başkan seçildiğimde, o evet oyu veren MYK’nın hepsini sıfırlayacağım. Yepyeni bir MYK yapacağım.
Sürekli kandırılan bir iktidar var. Sürekli kandırılan iktidarın yanında da sürekli kaybeden bir muhalefet var. Muhalefetin birini hapse attı, öbürünü yanına çekti. CHP’den de memnunlar. ‘Böyle kalsın’ diyorlar. Böyle kalmayacak, hedefimiz yüzde 50+1. Cumhurbaşkanlığı hedefimiz. Ben bugün neden karşınızda adayım biliyor musunuz? Sandık görevlileri sizleri seçim akşamları ağlatmamak için adayım. İlçe başkanları, partimin evlatları, il başkanlarım; size kaymakamların, valilerin karşısında düğme ilikletmemek için adayım. Sizi ezdirmemek için adayım.
“45 GÜNDE OLAĞANÜSTÜ TÜZÜK KURULTAYI TOPLAYIP İMZA REZALETİNE SON VERECEĞİM”
Ben 1999’da CHP baraja takıldığında sabaha kadar ağlayan il başkanıyım. Ve Türkiye’nin en genç il başkanıyım o zaman. Yalova’nın ikinci belediye seçimlerinde 48 saat nasıl beklediysem, partinin başında da öyle bekleyeceğim sabaha kadar. Yüzde 26’ya razı değilim. Konak, Karşıyaka, Beşiktaş, Bakırköy yetmez. Kastamonu bizim olacak. Nevşehir, Urfa bizim olacak. Konya’dan bir mileltvekiline razı değilim. Bunu devrimciliğimizle başaracağız.
Bu akşam beni genel başkan seçerseniz, seçeceğinize inanıyorum, 45 gün içinde olağanüstü tüzük kurultayını toplayacağız. Bu imza rezaletine son vereceğiz. Utanıyorum bu imza rezeletinden. İki; toplu imza törenleri olmayacak. Kurultay öncesinde, benim genel başkanlığımda il başkanlarına genel başkanlara destek açıklaması yasak olacak. Özgüveni yüksek bir genel başkan olarak; il başkanları kale komutanıdır, niye zorla imza alırsın. Benim dönemimde yasak olacak.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU ELEŞTİRİSİ
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu göstermesini hatırlatan İnce “Partide hesap sorma, itiraz kültürünü yerleştireceğiz. CHP’nin 2019’da bir cumhurbaşkanı adayı olacak. 2014’te ben bu partide grup başkanvekili idim. 3 kişiden biriydim. Odam sayın genel başkanın yanındaydı. Sayın genel başkanım, değerli abimiz anket yaptırdı. Ankette de Yılmaz Büyükerşen’in adı çıktı. 130 milletvekilinden hiçbirisi 60 PM üyesinden hiçbirisi 81 il başkanından hiçbirisi Ekmeleddin İhsanoğlu’nur ismini yazmadı. Zaten ismini yazamadılar.
(Bu esnada kurultay salonunda ‘Yuh’ sesleri yükseldi. Buna müdahale eden İnce, “Haram yiyenleri yuhlayın bizim genel başkanımız yanlış yapar ama haram yemez” dedi.)
Derken cumhurbaşkanı adayı belli oldu dediler. Ekmeleddin İhsanoğlu… Bugün beni genel başkan yapın 45 günde iç tüzüğü değiştireceğim. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını bir milyon 200 bin üye seçecek. O kadar.
“CHP’NİN CUMHURBAŞKANI ADAYINI 1 MİLYON 200 BİN CHP ÜYESİ SEÇECEK”
Partide hesap sorma, itiraz kültürünü yerleştireceğiz. CHP’nin 2019’da bir cumhurbaşkanı adayı olacak. 2014’te ben bu partide grup başkanvekili idim. 3 kişiden biriydim. Odam sayın genel başkanın yanındaydı. Sayın genel başkanım, değerli abimiz anket yaptırdı. Ankette de Yılmaz Büyükerşen’in adı çıktı. 130 milletvekilinden hiçbirisi, 60 PM üyesinden hiçbirisi, 81 il başkanından hiçbirisi, Ekmeleddin İhsanoğlu yazmadı. Zaten adını bilmiyoruz.
(Salonda yuhalama sesleri yükseldi, İnce yuhalamaları durdurdu)
“Yuh yok. Genel başkanımız yanlış yapar, ama haram yemez. Haram yiyenleri yuhalayın. Eşim dedi ki ‘Cumhurbaşkanı adayımız belli oldu’. ‘Kim’ dedim. ‘Ay unuttum, değişik bir adı vardı’ dedi. Bu akşam beni genel başkan yapın, 45 gün içinde tüzüğü değiştireceğiz. CHP’nin cumhurbaşkanı adayını 1 milyon 200 bin üye seçecek.”
Ben bu partinin gençlik kolu yöneticisiyim, il başkanıyım, PM üyesiyim, grup başkanvekiliyim, kimsenin marabası değilim. Ben genel başkan olduğumda da kimse benim marabam olmayacak. Peki ben aday olacak mıyım?
CHP’nin genel başkanı, doğal cumhurbaşkanı adayıdır. Kaçamaz. ‘Partiyi ben yöneteyim, ülkeyi başkası yönetsin’. O zaman koltukta neden otuyorsun.
“TÜZÜK MADDESİ HALİNE GETİRELİM; İKİ SEÇİMDE PARTİYİ BİRİNCİ YAPAMAYAN İSTİFA ETSİN”
Ana gövde CHP üyeleri. Ama örneğin baro seçime katılmak istiyor, katılsın. Sokaktan geçen birisi en az 50 kurultay delegesinin imzasıyla aday adayı olur. CHP delegelerinin önüne gelirsin, aday olursun. Bu sonuçla cumhurbaşkanlığını kazanırız kimsenin kuşkusu olmasın.
Ben de yarın genel başkan olduğumda değişir miyim diye ‘önlem alayım’ dedim. Tüzük maddesi haline getirelim iki seçimde partiyi birinci yapamayan istifa etsin. Söz.
Genel başkanın nasıl geleceği tüzükte belli ama nasıl gideceği belli değil. Oraya geldi mi herkes gitmemek üzerine kuruyor kendisi. Yarın aynısı ben de olurum, güvenmeyin. Önünün kapayın. Tüzüğe yazın bunu.
KILIÇDAROĞLU’NA: 8 KERE DENEDİN OLMADI
Dünya siyset tarihine bakmadan, Türkiye’nin son 60-70 yılına bakmadan bugünkü kurultayı değerlendiremeyiz. Adnan Menderes ilk seçiminde başbakan. Demirel ilk seçiminde başbakan olur. Ecevit ilk seçimine girer birinci parti olur. Yıl 1983; Özal ilk seçiminde başbakan olur. 2002 erdoğan ilk seçiminde başbakan olur. Çipras, Macron ilk seçiminde başkan oldu. İlk seçimde ya yaptı ya yaptı, bir daha olmuyor, olmayacak. Aynı şeyleri yapıp başka bir sonuç bekleme. 8 kere denedin olmadı.
Yıl 1972… Ecevit ve İnönü arasında bir ayrışma var. Birisi 47 yaşında bir gazeteci, henüz Karaoğlan olmamış. Karşısındaki kim biliyor musunuz? Lozan kahramanı, Atatürk’ün yoldaşı İsmet İnönü. O gün o salonda sizin gibi oturan kurultay delegeleri değişimin zor olduğunu biliyorlardı. Onlar İsmet Paşa’yı çok seviyordu, ama değişmeliydi. Oy vermeyecekleri için üzgünlerdi. Ama yeni bir isme ihtiyaç vardı. O da Ecevit’ti. O delegeler ciğerine taş basarak yüreğini dağlayarak Ecevit’e oy verdi. Peki o kurultayda Ecevit genel başkan oldu. İsmet paraş’nın CHP’liler üzerinde değeri düştü mü? Merak etmeyin, Sayın Kılıçdaroğlu da başımızın tacı olacak yine. Ona hak ettiği saygıyı her zaman göstereceğzi. Onun Ankara’dan istanbul’a büyük yolculuğunu her zaman yüreklerimizde taşıyacağız. Biz sayın genel başkanı seviyoruz ama biz Cumhuriyet’i daha çok seviyoruz. CHP’nin yeniliğe ihtiyacı var. Yeni bir iddiaya ihtiyacı var. Onun sarayını başına yıkacak bir iradeye ihtiyacı var.”
***
CİHANER VE BÖKE’NİN ÖNERGESİ İŞLEME ALINMADI
Aynı zamanda geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri İlhan Cihaner, Selin Sayek Böke, Orhan Sarıbal, Niyazi Nefi Kara ve Ali Şeker tarafından hazırlanan tüzük değişiklik önergesi yeterli imzayla Divan’a verildi. “#Gelecekiçin” sloganıyla milletvekilleri Parti Meclisi’nde demokratik temsilin güçlendirilmesini, antidemokratik blok liste uygulamasının kaldırılmasını önerdiklerini aktardı.
Divan Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Kılıçdaroğlu’nun açış konuşmasından sonra gündemi okudu. Büyükerşen CHP Tüzüğü’nün 54’üncü maddesini anımsatarak, “Kurultay gündemi ilan edildikten sonra 15 gün içinde bir değişiklik önergesi gelmediğini” vurguladı. Ve gündemi mevcut haliyle oya sundu. Böylelikle, İlhan Cihaner, Selin Sayek Böke ve arkadaşlarınca yeterli imzayla Divan’a sunulan üç maddelik tüzük değişikliği önergesi işleme alınmadı. Bu arada PM ve YDK üyelerinin seçiminin çarşaf liste esasına göre yapılması da kesinleşti.
‘Gelecek İçin Biz’ insiyatifi şu açıklamayı yaptı:
“Siyasi Partiler Kanunu 14. Maddesi, Parti Tüzüğümüzün 84 ve Kurultay Yönetmeliğinin 13 ve 14. Maddeleri geregi Tüzük değişiklik önergemizi yeterli imza ile Divan Başkanlığına sunduk.
Özel düzenleme getiren 84. Maddeye göre Tüzük değişikliğinin gündeme alınması için kurultay üyelerini “yirmide birinin yazılı başvurusu” yeterlidir.
Gündem değişikliği için öngörülen 15 günlük süre ve “beşte bir” oranı tüzük değişikliği dışındaki diğer konularla ilgilidir. Bu madde tüzük değişikliği önergemize engel olarak gösterilemez.
Talebimiz demokrasi için, gelecek için. Mücadelemiz sadece hukukla sınırlı değildir, bu yüzden usul tartışması açmayacağız. Kurultay sonrası daha demokratik bir tüzük İçin mücadele edeceğiz.
Gelecekiçin.biz adına CHP Milletvekilleri: Selin Sayek Böke, İlhan Cihaner, Niyazi Nefi Kara, Orhan Sarıbal, Ali Şeker”
Muharrem İnce ve eşi Ülkü İnce
MUHARREM İNCE’NİN ADAYLIĞI KESİNLEŞTİ
Muharrem İnce, 166 delegenin imzasıyla genel başkan adayı oldu. Muharrem İnce’nin topladığı imza sayısı aslında Kurultay’da yapılacak oylama açısından önemli. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından 5 Eylül 2014’te gerçekleşen 18. Olağanüstü Kurultay’da da aday olan Yalova Milletvekili Muharrem İnce, o kurultayda 177 imzayla, Kemal Kılıçdaroğlu ise 944 imzayla aday gösterilmişti. Kılıçdaroğlu, 18. Olağanüstü Kurultay’da 1155 geçerli oyun 740’ını almış, İnce ise delegelerden 415 oy almıştı. Böylece İnce, bir önceki adaylığına kıyasla 10 imza daha az toplamış oldu.
Salonda ‘Biz adaletli bir Türkiye istiyoruz”, “Barışı birlikte inşa edeceğiz”, “Biz biriz, biz bütünüz, biz vatanseveriz”, “Yine yeniden cumhuriyet”, “Tutuklu gazetecilere özgürlük”, “Hak, hukuk, adalet için CHP” afişleri yer aldı. Tutuklu CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun fotoğrafının yanında yer alan “Bir gün mutlaka buluşacağız özgürlükte” afişi de dikkat çekti.
Salonda Mustafa Kemal Atatürk ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafları asıldı. Kurultayda bugün genel başkan, yarın ise 60 kişilik Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri seçilecek. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dışında Genel Başkanlığına aday adaylığını açıklayan Muharrem İnce, Ümit Kocasakal, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Alparslan Çabuk’un aday olabilmesi için delegelerin yüzde 10 imzasını alması gerekiyor.
Kurultayın açılış konuşmasını yapan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“İki değerli yoldaşımız aramızda yok. Biri Deniz Baykal, inşallah kısa sürede aramıza katılacak. Ve aramızda olmayan milletvekilimiz Enis Berberoğlu. Enis Berberoğlu, hakkın, hukukun ve adaletin olmadığı ülkede hiçbir somut gerekçe gösterilmeden içeride tutulmaktadır. Bütün yol arkadaşlarımın selamını gönderiyorum. Enis Berberoğlu’nun tutuklanma gerekçesi hiçbir belgeye dayanmayan belgeyle içeride. Onu tutuklayanlar şu an içeride. Terör örgütlerinin bildiği nasıl devlet sırrı olur. İstediğiniz kadar baskı kurun. Biz bildiğimiz yoldan asla dönmeyeceğiz. Çünkü biz, Kuvayı Milliyeciyiz.
Elimde bir dilekçe var. Başkanlık divanının oluşturulması için yeterli imza var. Olağan kurultayda başkanlık divanına Sayın Büyükerşen öneriliyor. Sayın Yılmaz Büyükerşen’i kurultayımızı yönetmek üzere görevlendirilmesini oylarınıza sunuyorum… Oy birliği ile kabul edilmiştir.”
“Türkiye tarihinin en zor koşulları içinde ve bir beka sorunu ile karşı karşıya olduğu ifade ediliyor. Cumhuriyet tarihimizin en zor süreçlerinden birini yaşıyoruz. Bu kurultay Türkiye’yi yaşanan sorunlardan çekip çıkarma kurultayıdır. Bu kurultay, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma kurultayıdır. Bu kurultay Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Dolmabahçe’den bakıp ‘Geldikleri gibi gidecekler’ dedikleri kurultaydır. Bu kurultay huzur isteyenlerin kurultayıdır. Sivas Kongresi’nin ruhunu taşıyanların kurultayıdır. Adalet için cesaretle yola çıkanları kurultayıdır. Bu kurultay Kuvayı Milliyecilerin kurultayıdır. Firavun karşısında Musa olnaların kurultayıdır. Zulmün karşsıında dilsiz şeytan olmayanların kurultayıdır.
Bu kurultay bereketli kurultayda yoksulluğu tarihe gömeceğiz diyenlerin kurultayıdır. Toplumun her kesimine umut taşımyaı öngörenlerin kurultayıdır. Bu kurultyay yurtta barış dünyada barış diyenlerin kurultayıdır. Ne ezen ne ezilen diyenlerin kurultayıdır.
Bu kurultay tanımında terör örgütü tarafından aldatılanlar yoktur.
Bu kurultay salonunda terör örgütleri ile pazarlık kuranlar yoktur.
Bu kurultay salıonunda terör örgütleri ile aynı menzile yürüyenler yoktur.
Devletin haremini yani namusunu terör örgütüne teslim edenler yoktur.
Bu kurultay salonunda terör örgütlerine “Ne istediniz de vermedik” diyenler yoktur.
Vatan toprağını terör örgütlerine teslim edip Süleyman Şah Türbesi’ni kaçıranlar yoktur.
Kendi vatanında vergi ödedememek için Man Adaları’nda şirket kuranlar yoktur…
Ülkemizin genel durumu şöyle. Bugün beş temel sorunla karşı karşıyayız. Karamsar bir tablo var. Bu tablo kaygıları derinleştiriyor. Oysa 2002’de iktidar olduklarında Türkiye’nin bir temel sorunu vardı. Bu bazen Kürt sorunu, bazen toplumsal barış, bazen Güneydoğu sorunu olarak dillendirildi. Demokrasi, ekonomi, eğitim ve dış politika sorunları eklendi. Sorunlar giderek derinleşmeketedir. Biz CHP solarak sadece sorunları dile getiren değil her sorunun üzerine kararlılıkla yürüyen bir partiyiz…”
Bazen ‘Kürt sorununu’ bazen ‘Güneydoğu’, bazen ‘toplumsal barış’ olarak dillendiriyoruz. 2002’de terör örgütünün beli kırılmıştı. Terör neredeyse sıfırlanmıştı. Sorun Türkiye’nin gündeminden büyük ölçüde çıkmıştı. Önce terör örgütü ile masaya oturdular. Toplantılar yaptılar. Şu tablo çıktı ortaya. Bugün toplumsal barışımızı tehdit eden terör daha geniş bir coğrafyada varlığını sürdürmeye çalıştı. Afrin’de askerlerimiz var. Yüreğimiz onlarla beraber. Şehitlerimiz, gazilerimiz var. Biz Afrin’de bu ülke için mücadele eden Mustafa Kemal’in Mehmetçiklerine buradan selam gönderiyoruz.
Afrin milli bir duruşu öngörüyor. Biz de milli duruşumuzu açık ve net dile getirdik. Ama birileri Afrin’i partisinin bir kararı gibi topluma sunuyor. Ordu Mustafa Kemal’in ordusudur. Mücadele Türkiye içindir. Türkiye’de, 2002’de rahmetli Ecevit döneminde terörün beli kırılırken 2018’de terör nasıl bu kadar geniş bir coğrafyaya kimlerin desteği ve yanlış politikalarla yayıldı bunu düşünmek zorundayız. Türkiye’yi bu noktaya kimler taşıdı hep beraber düşüneceğiz. Açık ve net bir çağırıyı yapmak istiyorum. Suriye hükümeti ile temasa geçiniz. Suriye’de toprak bütünlüğü sağlanacaksa, akan kan duracaksa Suriye devleti ile hükümeti ile derhal ilişki kurmak gerekiyor. Benzer ilişkiyi Irak merkez hükümeti ile kurmak gerekiyor.
KÜRT SORUNU
Sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Sorun demokrasi ve özgürlük bağlamında çözülmek zorundadır. Kürt sorunu ile terör sorunu arasındaki hassas dengenin belirlenmesi gerekir. Terör örgütleri tarafından saldırıya uğrayan genel başkan olarak açık ve net söylüyorum; adına ne derseniz deyin bu sorunu çözecek olan parti sadece ve sadece CHP’dir. ‘İlk dört yıl içinde bu sorunu çözmezsem siyaseti bırakacağım’ diye sözüm var.
İkinci sorun dış politika. Yalnızlaşan bir Türkiye tablosu ile karşı karşıyayız. Egemen güçler tarafından savrulan ve savrulduğunu da ‘aldatıldık’ diye itiraf eden Türkiye tablosu ile karşı karşıyazı. Durup dururken neden Suriyen’in iç işlerine karışırız. Bugün hemen hemen her çevrede siyasi görüşten vatandaşımız diyor ki; ‘Türkiye’nin beka sorunu var’. 2002’de, 2003’te ‘Türkiye’nin beka sorunu var’ deniyor muydu? Bugün iktidarın getirdiği nokta bu sorunun tartışılmış olması. Bu ayıp bile ne kadar kötü yönetildiğini ortaya koymaktadır. Hem terör örgütü hem egemen güçler tarafında verilen talimatı yerine getiren ve yalnız kalan ve millete ‘Bizi kandırdılar’ diyenlerin Türkyie’nin yakasından düşmesi gerekiyor.
LOZAN TEPKİSİ: O ONUR BELGESİNİ TARTIŞTIRMAYIZ
Dış politika milli olmak zorundadır. Türkiye bugün bir beka sorunu ile karşı karşıya. Türkiye’yi bu noktaya taşıyanlar utanmadan Lozan’ı tartışmaya açıyorlar. Lozan bu ülkenin tapu senedir. Sen Sevr’i mi özledin? Lozan’ı kanla gözyaşı ile acı ile aldık. Türkiye’nin sınırları cetvelle çizilmedi. Lozan verdiğimiz milli kurtuluş savaşının onur belgesidir. O onur belgesini kimseye tartıştırmayız…
Dış politikayı kesinlikle milli yapacağız. Egemen güçlerin talimatını kabul etmeyeceğiz. Bütün komşularımızla barış içinde yaşayacağız. Türkiye’nin Mısır ile Suriye, Irak ile, Libya ile, AB ile, Rusya ile, ABD ile ilişkilerini hangi parti inşa eder. Açık ve net düşünün göreceksiniz ki ilk akla gelecek parti CHP’dir. Çünkü CHP ‘Yurtta barış dünyada barış’ isteyen bir partidir. Yüzümüzü insan haklarının, evrensel değerlerin ve adalete önem veren milletler hanesine çevireceğiz.
Üçüncü temel sorun eğitim. Bir ülkenin geleceği eğitime bağlı. Bir ülkenin eğitimini bozarsanız o ülke, geleceğini inşa edemez. Eğitim de milli olmak zorundadır. Bir partiye militan yetiştirmek amacıyla yapılmaz. Çocuklarımızın çağdaş uygarlığı yakalaması ve onu aşması için verilir.
Bırakın eğitimde bir stratejiyi, her bakana göre değişen bir politika karşımıza çıktı.
Bu hükümetin eğitim politikası yok. Bunu herkes biliyor. Kendi çocuklarını denek olarak kullanan tek ülke Türkiye’dir. Bugün her 100 aileden 80’i çocuğunun yurtdışında eğitim almasını istiyor. Bu da Türkiye’nin eğitimde iflas noktasına taşındığını gösteren en önemli verilerden biridir.
Bugün eğitim sisteminden ne aileler ne de öğrenciler memnun değil. Biz ne yapacağız? Bütün öğretmenleri toplumun en saygın kişileri haline getireceğiz. Bunun için ‘öğretmenler meslek kanunu’ çıkaracağız. Devlet memurları kanunundan ayrı tutacağız. Onlar aynı zamanda gelecek kaygısı taşımayacak. En düşük öğretmen aylığı açlık sınırının üstünde olacak. Şu anda Türk-İş’in belirlemesine göre açlık sınırı 5 bin 238 TL. Dolayısıyla en düşük öğretmen aylığı bunun üzerinde olacak. Her öğretmene 24 Kasım’da birer maaş ikramiye vereceğiz.
Taşımalı eğiitime kesinlikle son vereceğiz. Nerede bir öğretmen öğrenci varsa orada onları yan yana getireceğiz. İş garantili eğitime önem vereceğiz. Okulundan mezun olduğu gün işi hazır olacak. İşsizler ordusu değil çalışanlar ordusu yaratacağız.
Bizim kuşağımızda ailesinin görüşü ne olursa olsun geleceği olacaktır. Onlar güzel Türkiye’nin, onurlu Türkiye’nin askerleri olacaktır.
Temel sorunlarımızdan biri de ekonomi. 2002’de temel bir sorun değildi. Bugün geldiğimiz nota son derece vahim bir nokta. Çiftçi traktörü için, kamyon şoförü kamyonu için dünyanın en pahalı mazotunu kullanmaktadır.
“YURTDIŞINDA BİR GRUP TEFECİYE ÖDENEN FAİZ 148 MİLYAR DOLAR”
Şoför kardeşlerime sesleniyorum. Bunlar seni unuttu. Senin sorunlarını bütçe görüşmelerinde dile getiren parti CHP’dir. 15 yıldır Türkiye’yi üretimden kopardılar. 15 yıldır rant ekonomisi uygulanıyor. Çalışanlar vergi verirken rantiye sınıfına vergi ayrıcalığı getirildi. Bir masa, bir sandalye, elinde viski milyarları kazanıyorlar. Seni bu zilletten kurtaracak olan biziz kardeşim. Bugünkü iktidar, açık ve net söylüyorum, fazi lobisine hizmet eden iktidardır.
Yurtdışında bir grup tefeciye ödenen faizin miktarı 148 milyar dolardır. Peki içerde?.. İçerde de bir grup sermaye sahibine faizler ödediler: 689 milyar lira. ‘Faiz yüksek, faiz yüksek…’ İktidar değil misin? ‘Faizi düşürelim’ demekle faizler düşmez. Sen yakanı tefecilere kaptırmışsın. Sen tefecilere ve faiz lobisine hizmet eden bir anlayıştan geliyorsun. Biz ülkeyi üretim bandına alacağız. Herkesin işi herkesin aşı olacak. Herkes bunu çok iyi bilmeli.
Faiz lobisine hizmet edersen ne olur? İşsizlik olur. Türkiye bugün ciddi bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya. İşsizler kendi dertlerini anlatmak için kendilerini yakmak zorunda kalıyorlar.
TAŞERON SORUNU…
Vicdan sahibi olan herkese sesleniyorum. Ankara’yı yönetenlerin vicdanı var mı? Bu açlık ve yoksulluk nedir diye biliyorlar mı? Kendi gelirlerini artırdılar, vatandaşı borç batağına soktular. CHP’ye zaman zaman haksız eleştiriler gelir. ‘CHP vatandaşın sorunu ile ilgilenmiyor, CHP entellerin partisi’ diyorlar. Onların yüzüne gözüne dursun. Senin haberin yokken taşeron sorununu kim gündeme getirdi? Onlarla 2013’ten itibaren bir olup onların derdini hangi parti dile getirdi. Asgari ücret kölelik düzeni idi. ‘Asgari ücret 1500 TL olacak’ dedik. Bizim bütün belediyeler bunu uyguladı. Türkiye Cumhuriyet Devleti para mı bulamayacak? Bu çarkı değiştireceğiz. Bu çarkı kıracağız, yeniden Türkiye’yi üretim bandına alacağız. ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ diyeceğiz.
Orman köylüsü… Bu Ankara’daki beyler hangi sorunları yaşadıklarını biliyor mu? Orman köylüsü en yoksul kesimdir. Bunların her birisini hükümet işveren olarak kabul ediyor. Orman köylüsünün sorununa sahip çıkan yine biziz. İnfaz koruma memurlarının derdini de dile getiren biziz. Kimin derdi varsa dergah buradadır. Kimin derdi varsa yanında duracağız. Derdi ile dertleşeceğiz ve sorununu çözeceğiz.
Bizim belediyelerin verdiği hizmet bütün Türkiye’ye örnektir. Aydın’da iseniz eti daha ucuza alıyorsunuz. İzmir’de iseniz çocuğunuza her sabah süt veriliyor. Biz yerelde bütün halkımıza dostça hizmet ediyoruz. Eskişehir yeşil şehir, Bursa beton şehir oldu. Yerelden başlayarak gücümüzü iktidara taşıyacağız. Önümüzdeki seçimlerde, Balıkesir’i, Adana’yı, Mersin’i, Bursa’yı, Ankara’yı ve İstanbul’u alacağız. Bir tarih yazacağız. Bugün kimse kaygılanmasın. Adaleti ve cesareti savunacağız.
İnsan biraz utanır. 15 yıldır yoksulluğu bitiremediler.
Size sözüm söz, ilk bir yıl içinde yoksulluğu bu topraklarda tarihe gömeceğiz. Kimse ‘Benim gelirim yok’ demeyecek.
OHAL’İ KALDIRMA VAADİ…
OHAL’i kaldıracağız. Vatandaş yatırım yapacak. Rant ekonomisinden vazgeçip üretim ekonomisine döneceğiz. Dolayısıyla ekonomi poltiiaklarını tepeden tırnağa yeniden düzenleyeceğiz.
Üreten Türkyie anlayışı ile hareket edeceğiz. Ürtetim ekonomisinin gereği olarak asgari ücreti tamamen vergi dışına çıkaracağız.
Sadece sanayide üretim değil tarımda üreteceğiz. Türkiye’yi saman ithal eden ülke ayıbından kurtacağız. Kültürde, sanatta üreteceğiz.
Çiftçinin yüzde 1 olan kanuni hakkını vereceğiz.
5. temel sorunumuz demokrasi. 29 Ekim 1923’te kurduğumuz Cumhuriyeti tam demokrasi ile taçlandırmak kararındayız. Demokrasiyi kolay inşa etmedik. Gencecik fidan gibi çocuklarımızı darağacına gönderdik, başbakanları, bakanları darağacına gönderdik. Demokrasi için bedel ödenmemesi için, herkes düşüncesini özgürce ifade edebilsin diye, bu ülkede medya özgürlüğü sağlansın diye, yargı bağımsız olsun diye, hiçbir aileye zümreye ayrıcalık tanınmasın diye, kadın ikinci sınıf vatandaş kabul edilmesin diye, demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasi milli iradeye yansısın diye çalışıyoruz. ‘Yüzde 10 seçim barajı kalksın’ diyoruz. Darbe hukukundan arınalım istiyoruz. Devlet içinde hiçbir kurum denetimsiz olmasın diye demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Hesap soran değil, vatandaşına hizmet soran ve hesabını veren bir devlet olsun diye demokrasiyi savunuyoruz.
15 TEMMUZ SONRASI ELEŞTİRİLERİ VE ADALET YÜRÜYÜŞÜ…
15 Temmuz şehitlerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Demokrasi düşmanlarına karşı hep birlikte mücadelemizi yaptık. Direnmesini bildik ve direndik. Demokrasiyi askıya alma, direnme hakkını getirmiştir. Ben 15 Temmuz darbe girişiminden önce ‘Demokrasiye karşı yapılan ihanetler karşısında direnme hakkını kullanacağım’ dediğimde üstüme gelmişlerdi. Tarih bizim yanımızda. Kim despot yönetim istiyorsa halkın direnme hakkı vardır ve direnme hakkı kutsaldır. Mustafa Kemal Atatürk, Bursa nutkunda ‘Türk genci devrimlerin ve Cumhuriyetin bekçisidir’ der. Bunların doğrulu��una herkesten çok inanmıştır. ‘Bunları küçük düşürecek en küçük kıpırtı duyduğunda bu ülkenin ordusu ve polisi vardır demeyecektir. Elinde ne varsa onunla koruyacaktır’ diyor.
Direnme hakkını kullanıp 15 Temmuz’u savuşturanlar 20 Temmuz’da bir sivil darbe ile karşı karşıya kaldılar. 1 milyonu aşkın mağdur aile yaratıldı. FETÖ ile mücadele adı altında iktidara ne kadar muhalif varsa tüm kurumların üstüne baskı ile gidildi. Akademisyenler tutuklandı, gazeteciler tutuklandı. Milletvekilleri tutuklandı. Grev hakkı yasaklandı. Binlerce kişi kamudan atıldı. ‘Suçun bireyselliği’ gözardı edildi. Aile boyu suçlama getirildi, insanlar sivil ölüme terk edildi. Belediye başkanları ya görevden alındı ya da zorla istifa ettirildi. Anayasa uygulanamaz hale geldi. Güçler ayrılığı ilkesi sona erdirildi. Önce parti devletine, şimdi hanedan devletine dönüştürüldü. Bu düzeni yıkmak bizim boynumuzun borcudur. Bu düzeni yıkmak Kuvayı Milliyecilerin namus borcudur.
FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkarmamak için her türlü numarayı çektiler. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu bunların. Haksızlığa uğradığına inandığımız kişilerin hakkını savunmak bizim görevimizdir. Nuriye ve Semih’in haklarını savunmak bizim namus borcmuzudur. 15 Temmuz gecesi boğazı kesilerek ya da öldürülen askerlerin hukukunu savunmak namus borcumuzdur.
Yenikapı’da onların yüzlerine karşı çözüm önerilerimizi ifade ettik. Tek adam rejimini hedefleyen anayasa değişikliğini kabul etmedik. Referandum sürecinde olağanüstü bir mücadele verdik. Referandumu biz kazandık. 80 milyon kazandı. Ama YSK içine yerleştirilen çete, mühürsüz bir seçimi yasal bir seçim haline getirdi. O çeteden de hesap soracağız. Yürürlükteki anayasa değişikliği gayri meşrudur.
PARTİLİLERE 6 GÖREV
Bir adalet yürüyüşü gerçekleştirdik. Yalnız olmadığımızı gördük. Yürüyemezsiniz dediler. Kızılcahamam’da durur. Bolu Dağı’nı çıkamaz dediler. Biz Köroğlu’yuz sen kim oluyorsun. Biz hakka hukuka ve adalet inanmış bir partiyiz.”
(Kılıçdaroğlu’nun konuşması salondan gelen ‘hak hukuk ve adalet’ sloganları ile kesiliyor)
“Adalet yürüyüşünü böyle başlattık. Adaletin çürümüşlüğünü sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya gösterdik”.
Bu arada Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünde çalınan marş çalınırken yürüyüşle ilgili de bir klip gösterildi…
“Her milimini onurla yürüdük. Dünyaya meydan okuduk. ‘Adalet istiyoruz, hak istiyoruz, hukuk istiyoruz’ dedik. Maltepe’de görkemli bir miting yaptık. Bütün dünyada haber oldu. Maltepe’de önümüzde bir duvar vardı. Şimdi kurultayda söz veriyorum; bu duvarı yıkaca��ız. Onların duvarı bize vız gelir. Bizden korkuyorlar, korkmakta da haklılar. Çünkü bütün baskılara direniyoruz. Çünkü sözümüzü açıkça dile getiriyoruz. Onlara ve onların feriştahlarına meydan okuyoruz.
Ve sonuç. Bu kurultayda binler bir aradayız. Milyonlar TV’de bizi izliyor. Kurultaydan sonra hepiniz Anadolu’ya dağılacaksnız. Size çok büyük görevler düşüyor.
1- Bu ülkenin huzura ihtiyacı var, her yerde savunacaksınız.
2- Bu ülkenin adalete ihtiyacı var, her yerde savunacaksınız.
3- Demokrasiyi her yerde savunacaksınız.
4- Bu ülkenin darbe hukukundan ayrılmış toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bunu her arkadaşım ezberleyecek. Her yerde her ortamda savunacağız.
5- Kimseyi ötekileştirmeden huzuru, adaleti ve demokrasiyi, yeni bir anayasa ihtiyacını her yerde seslendireceksiniz.
6- ‘Ben değil biz ne olacağız’ diyenlerle birlikte mazlumun ve mağdurun yanında olacağız. Aylardır hapiste yatan gazeteciler var…
Kim olursa olsun hakkı hukuku adaleti sonuna kadar savunacağız.
Bu 6 temel görevi yerine getirdiğimiz zaman göreceksiniz ki; tek adam rejimi yıkılacak, parlamenter demorkasi kurulacak ve Cumhurbaşkanı tarafsız olacak.
Şimdi duvarı yıkma zamanı. Şimdi bu çarkı değiştirme zamanı. Şimdi cebini dolduranlardan kurtulma zamanı. Türkiye’nin başına terör örgütlerini bela edenlerden kurtulma zamanı. Şimdi adalet, demokrasi zamanı, düşünme zamanı. Sokakta caddede selamlaşma zamanı. Onların ördükleri duvarları yıkma zamanı. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe olma zamanı. Tek adam rejimine karşı çıkma zamanı. Şimdi bayrağı ve Türkiye’ye sahip çıkma zamanı. Kahraman orduya ve Mehmetçiğe karşı çıkma zamanı. Şimdi kucaklaşma beraber olma zamanı. Şimdi kadın erkek eşitliğini sağlama zamanı. Şimdi hak hukuk ve adalet zamanı.”
***
KILIÇDAROĞLU: 2019 YÜRÜYÜŞÜ BAŞLADI
36. Olağan Kurultayı öncesinde konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Kurultayımız, bu iktidar tarafından yok edilen ve bu nedenle özlenen tüm değerlerin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyacak. Kurultayımızda tüm Türkiye olarak, toplum olarak, halk olarak özlediğimiz demokrasiyi göstereceğiz. Kurultay salonunda özlenen demokrasinin ne demek olduğunu herkes görecek. Demokrasinin ne kadar güzel olduğunu, ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu, ne kadar anlamlı bir insan hakkı olduğunu kurultayımızda yaşayacağız.
Ve yine kurultayımız, hepimizin ihtiyaç duyduğu düşünce özgürlüğünün, insanların düşüncesini korkmadan ifade edebilmesinin mutluluğuna sahne olacak. Kurultayımızda demokrasi, adalet, insan hakları, düşünce, ifade özgürlüğü konusunda ne kadar kararlı olduğumuzu da göstereceğiz. Demokrasiye, adalete, cumhuriyete bağlılığımızı kararlılıkla ortaya koyacağız.
Biz Adalet Yürüyüşü yaptık. Yürüyüşümüz adalete susamış, demokrasiyi özleyen herkesin yürüyüşüydü. Ben o yürüyüşte ‘duvara karşı yürüyoruz’ dedim. Yürüyüşümüzle duvara geldik dayandık. Şimdi yeni bir hedefimiz var. Artık duvarın ötesine geçmemiz gerekiyor. Kurultayımızın bir hedefi de budur. Duvarın ötesine geçilecek. Kurultayımızla duvarın ötesine geçeceğiz.
2019 yürüyüşü başlıyor
Duvarın ötesine geçmek için yeni bir döneme giriyoruz. Bu kurultayımızla 2019 yürüyüşünü başlatıyoruz. Artık Türkiye’nin önünde hayati bir seçim süreci var. Kurultayımız, bunun hazırlıklarını da tamamlamamız için bir fırsattır. Sadece partimiz ve partililerimiz değil, demokrasiden yana olan kim varsa herkesle birlikte bu yürüyüşü gerçekleştireceğiz. Bu yürüyüş, demokrasiyi yok eden, adaleti yok eden, düşünce özgürlüğünü yok eden, bu ülkeye artık yük haline gelen iktidarı gönderme yürüyüşüdür.
Demokrasiden yana olan, demokrasiyi özleyen, demokrasiye inanan hiç kimsenin umutsuzluğa, karamsarlığa kapılma hakkı yok. Böyle bir yetkisi de yok. Tersine geleceğe umutla bakmak için mücadele etme görevimiz var. Kaybolan demokrasiyi yeniden inşa etmek hepimizin boynunun borcu. Baskıya boyun eğemeyiz.
AKP karamsarlığı
16 yıllık AKP iktidarının artık bu ülkeye verebileceği hiçbir şey kalmadı. Verdiği ve verebileceği tek şey karamsarlık, umutsuzluk. Hiçbir gelecek vaadi kalmayan bir iktidar karşımızdaki. Ve varlığı bu ülkeye karamsarlık olarak yansıyor. Hiçbir hedefi tutmayan, ülkeyi tamamen geri götüren bir iktidar karşısındayız. Dünyada yalnızlaştırılmış bir ülke vaat ediyor artık AKP. Bu kurultayımız, AKP karamsarlığını dağıtacağımız bir sürecin de başlangıcıdır. Herkes şundan emin olsun, tüm CHP’lilerle ve demokrasi, adalet, özgürlük isteyen kim var kim yok herkesle birlikte AKP karamsarlığına son vermeyi başaracağız.
Bu ülkeyi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk, en zor koşullarda mücadele etti. En imkânsız koşullarda Kurtuluş Savaşı’nı yürüttü ve kazandı. Sevr’i yırtıp atan Lozan’ı var etti. Bunları yapabilmesinin arkasında yatan kararlılık ve cesarettir. Bugün bizim kendimize örnek almamız gereken de budur.
Demokrasiyi, adaleti, özgürlükleri istiyorsak, kararlı ve cesur olmak zorundayız. Çocuklarımızın güzel bir Türkiye’de yaşamasını istiyorsak cesur olmak durumundayız. Cesur ve kararlı. Korkmayacağız.”
***
CHP’de asıl yarışın yaşanacağı 60 kişilik Parti Meclisi listesinde yer alabilmek için aday olacakların sayısının 600’ü aşabileceğine dikkat çekiliyor. Aday sayısının çokluğu nedeniyle çarşaf liste esasına göre yapılacak seçimlerin sonuçlarının alınmasının çok uzun zaman alması bekleniyor.
İnce ekibi ile İlhan Cihaner ve Selin Sayek Böke’nin sözcülüğünü yaptığı, kendilerini “sol gövde” olarak isimlendiren grubun oylarıyla Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinin delinmesi olasılı��ı yüksek görünüyor. CHP kulislerinde bir önceki kurultayda hazırladığı anahtar listeden 24 ismi seçtiremeyen Kılıçdaroğlu’nun bu kez daha dengeli bir liste yapabileceği belirtiliyor. Ancak yine de CHP liderinin 60 kişilik anahtar listesini tümüyle kabul ettirmesinin zor göründüğü belirtiliyor.
MUHARREM İNCE’NİN ADAYLIĞI KESİNLEŞTİ
Kurultay’da delegelerin 165’inin imzasını alan ve CHP Genel Başkanlığı’na aday olan Muharrem İnce’nin oylarının 49’unun mükerrer oy olduğu iddiası gündeme geldi. Divan Kurulu tarafından İnce’nin oyları yeniden sayıldı. Bunun üzerine İnce’nin resmen aday olamayacağı iddiaları nedeniyle uzun süre tartışma yaşandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun devreye girmesi sonrasında Muharrem İnce’nin resmen aday olduğu belirtildi.
MUHARREM İNCE: 77’E YAKIN OYLA GENEL BAŞKAN SEÇİLECEĞİM
CHP Genel Başkan adayı Muharrem İnce, yeterli sayıda imzayı teslim ettiğini belirterek, “Sonucu da söyleyeyim 700’e yakın bir oyla genel başkan seçileceğim” dedi.
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, genel başkan adaylığı için 49 imzanın mükerrer imza olduğu iddialarını değerlendirdi. Muharrem İnce, MYK üyelerinin değişmesini söylediği için MYK üyelerini bir telaş aldığını belirterek, “Kanal Kanal gezip -Muharrem İnce’nin imza sayısı eksik. Genel Başkanının talimatıyla tamamlıyoruz- gibi dedikodu yalan uyduruldu. Ben yeterli sayıda imzayı teslim ettim. Bana verilen imzalar gönüllüdür. Mükerrer imza varsa bu benden kaynaklı değildir genel merkezden kaynaklıdır. Çünkü benim baskı kuracak gücüm yok. Genel merkezin baskı kuracak gücü var. Genel başkana verilen imzaların bazılarını bana aktarın talimatı verilmiş ben kimseden lütuf beklemiyorum. Ben insanların yüreğinde var olduğumu görüyorum” ifadelerini kullandı.
“700’e yakın bir oyla genel başkan seçileceğim”
Bu haberler üzerine kurultay delegelerinin odasına gelip ‘imza eksikse tamamlayalım’ dediğini kaydeden İnce, “Telaş yapmayın sıkıntımız yok diyorum. Bu tamamen bir algı operasyonudur. Ben konuşunca salondaki coşkuyu görünce bu iş bitti. Şimdi şöyle bir haber yaptıralım diyorlar. ‘Aday olacak imzayı bulamayan adam seçimi kazanacak’ diye bir algı yaptırmaya çalışıyorlar. Telaşa gerek yok bu akşam o imzayı bulamadı diye kanal kanal gezen genel başkan yardımcıları var ya onları yarın akşam göreceksiniz. Onlar fırtına öncesi sessizliği fark ettikleri için bugün son çırpınışlarını yapıyorlar. Buna gerek yok. Biz CHP’de değişimi sağlayacağız. CHP’de değişimden sonra sırada Türkiye’de değişim var. Derdimiz AK Parti iktidarını sonlandırmaktır. Türkiye’yi haramilerden kurtarmaktır. Ama bugünkü CHP yönetiminden de memnun olan AK Parti yönetimi var. 16 yıldır kazanan iktidar var. 16 yıldır kaybeden bir muhalefet var. Muhalefetin birini hapse atmışlar birini yanına çekmişler CHP’nin de bu haliyle kalmasını istiyorlar. Bizim buna itirazımız var. Biz Bakırköy’e, Kadıköy’e, Çankaya’ya hapsedilmiş bir parti olamayız. Biz Kastamonu’yu, Şanlıurfa’yı Erzurum’u istiyoruz. Barışmak, büyük şemsiye kurmak istiyoruz. 50+1’i almak istiyoruz. Bunu engellemek isteyenler CHP içinde de olacaktır. Hiç sorun değil. Gayet rahatım imza yağıyor şu anda odaya. Gerek duymuyorum. Kimsenin lütfuna ihtiyacım yok. Adil şekilde yarışalım yeter. Sonucu da söyleyeyim 700’e yakın bir oyla genel başkan seçileceğim” şeklinde konuştu.
“Kılıçdaroğlu neden 8 yıldır başarılı olmadığının işaretidir bu”
İnce, şunları kaydetti: “Yeni imza lazımsa kaç tane lazımsa göndereyim onlara 15 dakika içinde. Eğer yetmiyorsa yürekleri varsa salona delegeleri toplasınlar delege kartlarını havaya kaldırın diye sorsunlar. Bakalım kaç tane imza varmış göreceğiz. Bunlar son çırpınışları olan MYK üyelerinin kifayetsiz muhterislerin Kılıçdaroğlu neden 8 yıldır başarılı olmadığının işaretidir bu. Böyle yeteneksiz insanlarla çalışırsın tabi ki başarılı olamazsın. Ben önce onları değiştireceğim sonra CHP’yi iktidar yapacağım.”
“Genel Başkan’ın onayıyla aday olmam”
Muharrem İnce mükerrer imza tartışması için yeni bir açıklama yaptı. “O 49 delege Genel Başkan’ın marabası değildir, Genel Başkan’ın onayıyla aday olmam” ifadelerini kullanan İnce şöyle konuştu:
“CHP’nin tüzüğü çok net. Tüzükte aday olmak isteyenlerin imzalarında mükerrer olursa eğer mükerrer imza veren kurultay delegeleri divana çağrılır ve tercihini yap denir. Eğer 49 mükerrer varsa; ki asla yok emin olun. Varsa da kendileri yaptırmıştır. Benim bir gücüm yok ki, onların var. Varsa da kendileri yaptırmıştır. Mükerrer oy varsa, divanın Kılıçdaroğlu mu, İnce mi seç demesi gerekir. Genel Başkan iki satır yazı yazmış, İnce’ye yazın demiş. 49 delege genel başkanın marabası değildir. Genel başkanın böyle bir hakkı yoktur. Ben onun onayıyla genel başkan adayı olmam. Bu suni bir krizdir, algı operasyonudur. Dertleri şu; imza sayısı az, nereden kazanacak diye bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Kanal kanal gezen genel başkan yardımcıları, yarın rezil olacaklar meclis seçimlerinde. Benim 166 imzam var, bir tane bile mükerrer yok. Arayıp, mesaj atıp imza vermediğim için utanıyorum, eksiğiniz varsa gelip verelim diyenler var. Bunlar ayıptır, bu CHP’yi tartışmaktır. Ben kurultay delegelerinin imzasıyla adayım. 49 ortak imza sanki genel başkanın ipoteği altındaymış gibi devretme imkanı yoktur. Ben adil bir yarışma, adalet istiyorum. Sadece adil, özgür bir yarış istiyorum.”
Kurultay’da oy kullanma saati belli oldu
CHP Kurultayında 36. Olağan Kurultay sonuç bildirgesi yayınlandı. 17 maddelik bildirgede Kürt sorununa eşit yurttaşlık önerilirken, Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinin altı çizildi. Genel Başkan seçimi için oy kullanımı saat 21.00’da başlayacak. 23.00’da oy kullanma işlemi sona erecek.
İmza kargaşası gerilim yarattı
Kurultay’da genel başkan adaylığı için imza tartışması gerilim yarattı. Divan iletilen dilekçelerde mükerrer isimler olduğu tespitini yaptı. Bunun üzerine bir yandan ince “aday” olarak kürsüye davet edilirken diğer yandan imzalar tek tek kontrol edildi.
Kurultaya delegelerinin konuşmaları devam ederken saat 18.00’de Divan Başkanı Büyükerşen, Kılıçdaroğlu’nun bin 130 oyla aday gösterildiğini duyurdu. 48 delegenin her iki adaya da imza verdiğinin tespit edildiğini açıklayan Büyükerşen, bunlar çıkarıldığında İnce’nin adaylık dilekçesindeki imza sayısının 115’de kaldığını belirten Büyükerşen, tüzük gereği 127 imza gerektiğine dikkati çekti.
Bu açıklamanın ardından salonda tansiyon yükselirken, İnce taraftarları ıslıklarla durumu protesto etti.
Tepkiler arasında açıklamasını sürdüren Büyükerşen, Kılıçdaroğlu’nun “Mükerrer olduğu saptanan imzaların kendisi için değil İnce için geçerli sayılması”na ilişkin dilekçesini okudu.
Bu arada kürsüye çıkan İnce, kendisine imza veren delegelere Kılıçdaroğlu’na da imza vermesi için baskı yapıldığını savunarak, “Ben lütufla değil deleğenin takdiriyle aday olurum.Bu 16 yıllık AKP faşizminin CHP’ye bulaşmasıdır” dedi.
İnce salondaki kargaşa ortamında kürsüden inerken, Büyükerşen “Bu adaylıktan çekilme midir beyan edin” diye seslendi. Divan Başkanı kısa süre sonra da genel başkanlık için iki aday bulunduğunu, seçime 21.00’de geçileceğini duyurdu.
CHP Kurultayı’nda sandıklar kuruldu, oylama başladı
CHP’nin 36. Olağan Kurultayı’nda başkanlık yarışı için oylama başladı. Delegeler kurulan sandıklarda oylarını kullanıyor. Başkanlık yarışı için Kemal Kılıçdaroğlu’nun rakibi, 164 delegenin imzasıyla Muharrem İnce oldu.
CHP Kurultayında 36. Olağan Kurultay sonuç bildirgesi yayınlandı. 17 maddelik bildirgede Kürt sorununa eşit yurttaşlık önerilirken, Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinin altı çizildi. Genel Başkan seçimi için oy kullanımı saat 21.00’da başlayan oylama 23.00’da sona erecek.
KURULTAYA POLİS GİRDİ
Sabah saatlerinde Kurultay salonunda dikkat çeken bir ayrıntı olmuş; Genel başkanı ve parti meclisi üyelerini seçecek delegeler salonun ortasına oturtulmuştu. Bu durum, delegeler üzerinde bir kuşatma olduğu yorumlarını da beraberinde getirmişti. Parti görevlileri tarafından çember içine alınan delegelerin yanına kimse sokulmamıştı.
Ancak, sabah saatlerinde gençlik kollarının güvenliği sağladığı ve delegelerin çevresinde bulunduğu yerde, şimdi polisin olduğu belirtildi. CHP’liler ise bu duruma kızarak, görüntüleri sosyal medya hesaplarından duyurdular.