Kenan ÇIĞIR
Bazen…
Mutlu olmakla mutsuzluk kardeşken ve hiç biri sonsuza kadar sürmezken; ruhumuzu yücelten ve/veya kemiren olayları abartır da abartırız.
Çoğu zaman mutluluğu yüceltiriz ya da mutsuzluğu çoğaltırız; ama iki durumda da, haksızlık yaparız kendimize.
Bazen bir dokunuş mutlu eder bizi, bazen bir sesleniş.
Yediğimiz bir yemekle, mutluluktan geriniriz de geriniriz.
İki lafın belini kırarken, bir dostla içtiğimiz çay mutlu eder bizi. Çay başlı başına mutluluk da olabilir, kimimiz için.
Gelen bir telefon, alınan bir kitap, büyüleyici iki gözle kısa süreli paslaşma, mutlu eder bizi.
Yaşadığımız şehrin aydınlığı, yaşadığımız mahallenin sıcaklığı ve elbette yaşadığımız evin huzuru mutlu eder bizi.
Fakat hiç biri sonsuz mutluluk değildir. Olamayacaktır da..
Mutluluğu abartmak mutsuzluğa davetiye çıkartmaktır bir nevi..
Herşeyden mutlu olmak kocaman bir iyimserliktir de… herşeyden mutsuz olmak koskocaman bir kötümserlik değildir de nedir?
O onu dedi, bu bunu dedi.
O şöyle baktı, bu böyle baktı.
O aramadı, bu bizi unuttu.
O daha zengin, bu daha havalı.
O kaşını kaldırdı, bunun burnu havada.
Arabamız eskidi, evimiz küçük.
Mobilyalar eskidi, bütçedeki delik büyük.
Hanım artık eskidi, nerde bende o g.t…
O parti bunu dedi, beriki bunu.
Zamlar, kazıklar, yok olmalar, yok sayılmalar.
Artık solcu kalmadı, sağ denen bir şey mi var lan?
Chopin dinlemekten kusanlar çok mutsuz can ama Yavuz efendiyi dinlemek başka bir kahır…
Biter mi tüm bunlar? Retorik bir soru oldu anlıyorum. Bitmez tabi ki, elbette bitmez…
İster klişe kabul edin ister yalın bir gerçek. Hayat çok kısa…
Siz varsanız, nefes alıyorsanız, bir şeylere yarıyor ve hayattan zevk alıyorsanız; gerisi hiç önemli değil. Olmamalı!
Sizi siz yapan; mutlu ya da mutsuz kılan her şey aslında varlığınız. Birilerinin sizi mutlu yapmasına izin veriyorsanız, mutsuz kılmasını da beklemelisiniz.
Yani karar sizin.
Etrafımızda olan herkes varlık sebebimiz ise çok da sıkmayın kendinizi. Salın gitsin. İnsan “can” çok önemli de olsa, en önemli varlık sizsiniz…