Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’i başbakan adayı olduğu sosyal demokratların son dakikada sürpriz yaparak, federal hükümetin benzeri bir koalisyonu gerçekleştirme olasılığı ise zayıf.
GÜRSEL KÖKSAL
Almanya’nın en önemli eyaletlerinden Hessen’de yarın gerçekleştirilecek seçimler nedeniyle demokratik partiler olabildiğince daha fazla seçmeni sandık başına çekebilmek için çabalıyorlar. Seçime katılma oranının düşük olması halinde son zamanlarda yükselişe geçen aşırı sağcı parti AfD’nin (Almanya için Alternatif) büyük bir başarı kazanması ihtimali nedeniyle demokrasiden yana tüm güçler endişe içinde.
Öte yandan kamuoyu yoklamalarına bakılırsa seçimden, 2018’de olduğu gibi iktidardaki CDU-Yeşiller ortaklığının yine önde çıkması bekleniyor. Son anketlere göre durum şöyle:
CDU yüzde 31.6, Yeşiller yüzde 16.9, SPD yüzde 16.2, AfD yüzde 15.6, FDP yüzde 5.5, Serbest Seçmenler partisi yüzde 4.3 ve Sol Parti yüzde 3.6.
Bu durumda SPD, Yeşiller, FDP ve Sol Parti için beş yıl önceki seçime göre ciddi bir kayıp sözkonusu. Sağcı partiler CDU, AfD ve Serbest Seçmenler ise güçleniyor. Seçime katılım oranı son yıllarda olduğu gibi yine düşük olursa (2018’de yüzde 67.3) sandıktan sağcı partiler lehine daha güçlü bir sonuç çıkabilir.
Özellikle Türkiye kökenli seçmenler arasında seçime katılma oranı çok düşük olduğu için biraraya gelen dört büyük göçmen örgütü ortak bir çağrıda yaparak, seçme hakkı olan herkesi “demokrasiyi koruma” adına sandık başına çağırdı. TG Hessen (Hessen Türk Toplumu) Başkanı Atila Karabörklü, TASV (Türk Alman Sağlık Vakfı) Başkanı Dr. Yaşar Bilgin, ATİYAB (Almanya Ticaret ve Yatırım Birliği – Hessen) Eşbaşkanı Elif Burcu-Karakoç ve KUBI gGmbH (Kültür ve Eğitim Toplumu gGmbH) Genel Müdürü Arif Arslaner tarafından yayınlanan Türkçe ve Almanca ortak bildiride “Demokrasimizin güçlenmesi, toplumumuzun ortak çıkarları, Almanya’daki barış ve huzur içindeki geleceğimizin temin edilmesi doğrultusunda seçme hakkı olan tüm vatandaşlarımızın seçimlere katılarak oylarını mutlaka demokratik partilerden yana kullanmalarını birkez daha önemle rica ediyoruz“ denildi.
CDU GÜCÜNÜ KORUYOR, AfD GÜÇLENİYOR
Yaklaşık 25 yıldır önce FDP’yle, daha sonra tek başına ve son 10 yıldır da Yeşiller’le birlikte iktidarda olan CDU, bu sürede yaşanan tüm skandallara ve ekonomik krize rağmen gücünü koruyor. Bu durumun sosyal demokrat, yeşil ve liberallerin oluşturduğu Federal Hükümetin iki yıllık icraatından, özellikle de koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlıklardan kaynaklandığı tahmin ediliyor. CDU’yu destekleyen medyanın hükümetin enerji ve sığınmacılarla ilgili tartışmalı konusundaki tartışmalı kararlarıyla ilgili karşı kampanyayı çağrıştıran yayınları da bu manzaranın ortaya çıkmasında etkili. Tabii en önemli faktör, göç, göçmenler ve sığınmacılarla ilgili yaygalarak.
Bir diğer faktör de geçtiğimiz yıl eyalet başbakanlığını Volker Bouffier’den devralan Boris Rhein’ın sempatik kişiliği ve SPD’nin eyalet başbakan adayı olan Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’le ilgili yıpratıcı yayınlar. Anketleri önde götüren üç partinin başbakan adaylarıyla ilgili anketlerde, Faeser hem Rhein’ın, hem de Yeşillerin başbakan adayı Tarek al-Wazir’in gerisinde kalıyor.
8 Ekim akşamı sandıktan anketlerdekine benzer bir sonuç çıkarsa Hessen’deki CDU-Yeşiller koalisyonu, yine Rhein’ın başkanlığında bir dönem daha devam edecek. Tabii herşeye rağmen sürprizler de olabilir. CDU, ortak değiştip SPD’yi yanına alarak yürüyebilir. 25 yıldır muhalefette olan sosyal demokratlar içinde böyle bir koalisyondan yana olanlar var….
Ya da SPD, Yeşiller ve FDP’nin oylarını artırması durumunda Al-Wazir ya da Faeser’in başında olduğu bir üçlü koalisyon kurulabilir. Son anketlere bakılırsa bu neredeyse imkansız. Barajı aşmaları halinde Serbest Seçmenler ve Sol Parti’nin içinde olabileceği koalisyon seçenekleri de çıkabilir, ancak böyle bir şeyin gerçekleşmesi de çok çok zor.
Ana akım medyanın da kışkırtmasıyla gündemin birinci maddesi konuma gelen sığınmacılarla ilgili tartışmalar CDU ve AfD’nin daha da güçlenmesine yol açıyor. Bazı CDU’lu politikacıların Almanya’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Hessen’de de AfD’yle görüşmeler içinde olması CDU ile SPD arasında kısa süreli bir gerginliğe yol açtı. Ancak, Başbakan Rhein’ın “AfD’yle işbirliği yapmayacağız” açıklamasının ardından bu tartışma, en azından Hessen açısından gündem dışına düştü.
750’YE YAKIN ADAY
Hessen’de pazar günü 21 parti ve seçmen girişimi, eyalet meclisindeki 110 milletvekilliğini kazanmak için toplam 745 adayla toplam 4,3 seçmenin karşısına çıkıyor.
Çok sayıda göçmen kökenli adayların da yer aldığı listede Türkiye’nin çeşitli illerine doğmuş ya da Almanya’daki üçüncü, dördüncü kuşaktan Türkiye kökenli politikacılar da yer alıyor. Sayıları 30’u bulan bu adaylardan seçilme şansı yüksek olanların sayısı oldukça düşük.
SPD’den Turgut Yüksel, partisi FDP’nin barajı geçmesi halinde Yankı Pürsün’ün yeniden seçilmesi kesin. Yeşiller’den Robert Erkan’ın da seçilme şansı yüksek. SPD’den Selim Balcıoğlu ve Halil Öztaş, SPD’nin oyunu artırması halinde seçilebilir. Sol Parti’den Eyüp Yılmaz da partisinin oy oranı yüzde 5’i aşarsa meclise girebilir. Aynı durum Serbest Seçmenler partisinin liste başı adayı Engin Eroğlu için de geçerli.
Hessen’deki seçimlerin bir ilginç yanı seçime giren partilerin bir bölümünün liste başı adaylarının göçmen kökenli olması.
Yeşiller’in adayı Tarek el-Wazir hem Yemen, hem de Almanya vatandaşı. Serbest Seçmenler partisinin liste başında da Avrupa Parlamentosu milletvekili Engin Eroğlu yer alıyor. Diğer küçük parti ve grupların liste başların ya da ikinci sıralarında da Türkiye kökenli adaylar var. En ilginci ise aşırı sağcı ve yabancı düşmanı parti AfD’nin liste başı adayı Robert Lambrau’nun göçmen kökenli olması. Halen eyalet meclisinde milletvekili olan Lambrau, Yunanistan’dan Almanya’ya göçmüş bir babanın oğlu..