İnsanların kamera önü oyunculuk kurslarına ve benzerlerine rağbet etmesinin altında kısa yoldan görünür olma isteği yattığını kaydeden ünlü oyuncu Emrah Elçiboğa, oyunculuk için donanımlı olmanın yollarını aramaları gerektiğini söyledi.
– Tiyatroyla ilgili bir atölye çalışmanızda, “Tıpı başarıyla bitirirsiniz doktor, hukuku fakültesini tamamlarsınız avukat olursunuz. Aslında tiyatro, sinema oyunculuğunda da yol belli. Bu işin eğitimini alacaksınız. Sanatın her yönüyle ilgileneceksiniz, donanımlı olacaksanız” demiştiniz. Kamera önü oyunculukta bunlar göz ardı ediliyor mu?
– Buradaki asıl mesele şuydu. Herkes bizlere gelip “Nasıl tiyatrocu olurum ya da olmam için ne yapmayalım?” diye soruyor. Aslında öncelikli yol belli; eğitim almak. Ama insanlar aslında bunu sorarken kısa yoldan nasıl olabilirimin cevabını arıyor. Ülke sorunu aslında. Bu şeye benziyor kısa yoldan nasıl parayı bulabilirim? Şimdi siz bir avukata, doktora, mühendise bu soruyu sormuyorsunuz çünkü cevap da yol da belli. Buradaki dert aslında tiyatro vs değil kısa yoldan nasıl ünlü olabilirim. Eee kısa yoldan gidilen yolun da ömrü de içi de uzun ve dolu olmuyor. Yani her şekilde eğitim gerekli. Konservatuar olmasa bile mutlaka donanımlı olmanın yollarını aramalı gençler. Tiyatroya gitmek, oyun seçmek, takip etmek ciddi bir özen ve planlama gerektiriyor. Tvde görünmek orada ünlü olmak sonrasında sunulan imkanlar herkese çok cazip geliyor. Kitap okumak, film tiyatro seyretmek, işinle ilgili gelişimini sağlayacak kaynaklardan beslenmek, eğitimini (Tabi almışsa) workshoplarla geliştirmek, başka projeler üretmek yerine moda olan her şeyi sosyal medya hesaplarında paylaşan, insanlar var. İşini layıkıyla yapan, gerçekten emek sarf eden, kendini geliştiren, yeniliğe yenilenmeye açık başarılı kardeşlerimi bu sözlerimden elbette azade ederim. Zira onları izlemek keyif veriyor…
– Türkiye ve Almanya’da sahne ve kamera önü deneyimi olan bir sanat insanısınız. Dizilerde, filmlerde oynadınız, oyunlar yönettiniz. İki ülkenin çalışma koşullarını karşılaştırır mısınız?
– İki ülke arasında çalışma koşulları arasında elbette dağlar kadar fark var. Bütün çalışma alanlarında olduğu gibi sanat kulvarında da kıyaslanamayacak uçurumlar var. Bir kere çalışma saatlerinin uzunluğu, emeğin karşılığı, sosyal güvenceler ve telif hakları gibi çok ama çok hayati meseleler burada olması gerektiği gibiyken ülkemizde hala bunların olması gerektiği gibi olmaması bunun için bir avuç insanın mücadelesi nereden baksanız utanç. Devletin bu konuda sanatçıları ve onların haklarını savunması gerekirken sermayeden yana tavır alması gerçekten korkunç. Burada bir disiplin, düzen ve kimseye karşı asla esnemeyen kurallar varken sanatçılar pandemi de bile kendilerini bir nebze güvende hissederken ülkemizde elektrik, kira, vergi yüzünden sahnelerini kapatan tiyatrolar var. Dizi sektörü ise 145 dklık haftalık dizi yetiştirmeye çalışılan ve insanüstü çalışma eforu veren ülkem emekçilerinin karşısında günde 8 saat çalışan 45 dk dizi çeken ve hakları devlet tarafından korunmaya alınmış insanları varın siz karşılaştırın.
– Sahneye taşıdığınız Scholl Kardeşler, faşizme karşı cesur duruşlarıyla biliniyor. Sanatta, sinemada cesur olmak neden önemli?
– Sophie Scholl’un mahkeme tutanaklarına giren ve oyunda da geçen şu cümlesi çok kıymetlidir. “Bizim yazdıklarımızı sizler de düşünüyorsunuz, sadece söylemeye cesaretiniz yok.” Sanatın da sanatçının da ödevi sanırım biraz bu. Söylenemeyeni söylemek, gizleneni göstermek, olumsuz olanı sergilemek, umutsuzluğa karşı direnç geliştirmek… Belleklerimizde yer eden sanat eserlerine, filmlere, oyunlara ve onları yaratanlara bir bakalım neden bizim için bu kadar değerli olduklarını düşündüğümüzde “cesaret” kelimesiyle örtüşecektir. Buradaki cesaret ille sisteme karşı gelmek, başkaldırmak değil onu hayata geçirmenin telaşı bile başlı başına eşsiz. Kim bilir o yola çıktıklarına ne gibi engellemeler, karşı duruşlar, küçümsenmeler, eleştirilerle karşılaştılar ama cesaret edip dediklerinin arkasında durarak ürettiler. Ve biz şimdi bu cesur insanların filmleri, kitapları, oyunları ve düşünceleriyle hayatlarımıza yön vermeye çalışıyoruz. Sayısız örneği vardır bir filmle, bir müzikle, bir oyunla hayatı değişen insan hikayelerinin. Cesaret tıpkı sanat gibi bulaşıcıdır ve insanların umudunu dürter… Toplum da sanatla ayağa kalkar.
– Pandemi sonrasında sizden ne tür calışmalar bekleyebiliriz?
– Burada bugüne dek kafadaki tüm projeleri hayata geçirmek gibi bir hedefim ve ona müsait bir çalışma alanım, atmosferim var. Pandemi evet uygulama anlamında geriye attı. Ama üretme anlamında daha da çoğaldım. Bundan sonra sadece yabancı yazarlar değil, Türkye’nin önemli yazarlarının oyunlarını da burada Alman oyuncularla, Almanca sahneye koyacağım. Kendi kültürümün değerlerini buradaki insanlara aktarmayı, anlatmayı hedef koydum kendime.
Yurtdışında işbirliği konusunda tecrübelerini aktarır mısınız?
Yurt dışında yaşayan Türkler olarak özellikle sanatla uğraşanların birbirine yardımı ve ortaklaşa bir iş yapması çok mümkün olmuyor. Bu beni çok üzen bir durum. Maalesef burada yaşayanlar sanatçıyı sadece tv dizilerinde görünce değer veriyor. Tiyatro olarak bir ortak çalışma olmuyor. Buraya geldiği yaşadığımı bilen onlarca kişi var ama ben bugüne kimseden ne bir organizasyon için davet ne de ortak çalışma için bir adım görmedim. Gurbette dayanışma olur derken bir ömür boyu yalnızlık yaşayıp kolektif bir üretimin peşinden koşuyoruz. Garip bir paradoks…
Emrah Elçiboğa kimdir?
Emrah Elçiboğa (d. 24 Nisan 1974 İstanbul), tiyatro, sinema, dizi oyuncusu, tiyatro eğitmeni, yönetmen.
Çeşitli amatör tiyatrolarda oyunculuk yapmaya başladıktan sonra girdiği Akademi İstanbul Tiyatro Bölümü Ahmet Levendoğlu atölyesinden 1998 yılında mezun oldu. O zamandan bugüne dek birçok projede oyuncu ve yönetmen olarak yer aldı.
Önce Marmara Üniversitesi ardından İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde 5 yıl boyunca eğitmen ve yönetmen görevlerini ve Tiyatro Stüdyosu’nda yönetmen yardımcılığı görevini üstlendi. En son Burak Sergen’in oynadığı “Çingene Boksör” oyunuyla profesyonel tiyatro yönetmenliğine de adımını attı.
Oyunculuğunun yanısıra çeşitli internet sitelerinde köşe yazarlığı, dizi film senaristliği, oyuncu koçluğu ile tv ve radyo programları yaptığı işlerden oldu.