Barolar, geçtiğimiz günlerde yaşanan çocuk istismarına yönelik ortak açıklama yayımladı. Türkiye genelindeki tüm baroların (81 Baro) imzaladığı metin Baroların sosyal medya hesapları aracılığı ile paylaşıldı.
İstanbul’un Bağcılar ilçesinde su bayiliği yaptığı belirlenen M.Ş isimli şahsın işyerinde yıllarca tehdit ve işkence ile çok sayıda çocuğa cinsel istismarda bulunduğuna ve. M.Ş. isimli şahsın 2009 yılında aynı suç kapsamında yargılandığı ve ‘delil yetersizliği’ nedeniyle beraat ettiği bilgisi kamuoyuna yansımıştı.
Söz konusu haber kamuoyunda güncelliğini korurken, bu kez 20 Mart 2024 tarihinde Malatya Konteyner Kentte 7 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunulduğu tespit edildi ve bu olayla ilgili olarak A.0 isimli bir şahıs tutuklandı.
TCK’de yer alan cezaların caydırıcı olmadığını belirten barolar, “Çocuk İstismarı Araştırılması Komisyonu”nun kapsamının genişletilerek istismara karşı mücadelenin genişletilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
“Çocuğa yönelik istismar kamuoyunda yankı oluştursa da bir süre sona unutuluyor”
Çocuklara yönelik istismara konu olayların kamuoyunda yankı oluştursa da bir süre sonra unutulduğunu, hatta yok sayıldığını belirtirken çocuklara yönelik şiddet ve istismarın ortadan kaldırılması için suçluların cezalandırılması, önleyici politikalar oluşturulması, çocukların üstün yararı gözetilerek suç mağduru çocukların korunmasının oldukça önemli olduğu vurgulandı.
Türkiye istatistik Kurumunun yayınladığı verilere göre son 9 yılda, çocukların cinsel istismarına yönelik olayların üç kat arttığı belirtilirken güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklara ait sayısal veriler olup güvenlik birimlerine yansımayan ve açığa çıkmayan istismar vakalarının sayısının çok daha fazla olduğu vurgulandı.
“TCK’da yer alan cezalar caydırıcı değil”
Baroların açıklamalarının tamamı ise şu şekilde:
Son yıllarda çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarındaki artış, TCK da yer alan cezaların caydırıcı olmadığını ve yaşanan vakaları ceza hukuku boyutuna indirgemenin yanlışlığın. göstermektedir.
Çocukların korunmasına yönelik Uluslararası Sözleşmelere “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” ve 25.11.2010 tarih 6084 sayılı Kanun ile onaylanan “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi)”ne Türkiye devleti de taraf devlet olarak imzacı olmuştur. Her iki sözleşmenin temel ortak ilkesi, çocukların yüksek yararının en üstün değer olarak kabul edilmesidir.
“Taraf devlet statüsünde olduğumuz sözleşmenin tüm unsurları ile uygulanması gerekiyor”
Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi; ceza hukuku anlamında istismar fiillerini derlemekle birlikte, cezai boyut dışında da çocuklara karşı cinsel suistimal ve istismarı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bütüncül bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Taraf devletlere; önleme, koruma, kovuşturma, ulusal ve uluslararası işbirliği yapma yükümlülüğü de getirmektedir. Sözleşmede; çocukların, özel sektörün, medyanın ve sivil toplum örgütlerinin katılımı ile çocukların cinsel suistimali ve cinsel istismanyla mücadele konusuna toplumun tüm kesimleri ile katılımı hususuna özel önem verilmiştir. Bu bağlamda sözleşmeye taraf devletler; çocukların cinsel suistimali ve cinsel istismanyla mücadeleye ilişkin devlet politikaları, programları veya diğer girişimlerin geliştirilmesine ve uygulanmasına, gelişme kapasitelerine uygun olarak çocukların katılmalarını teşvik etmekle yükümlü tutulmuştur. Taraf devlet statüsünde olduğumuz sözleşmenin tüm unsurları ile uygulanması gereği her geçen gün önemini artırmaktadır.
“5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor”
Bu bağlamda T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından düzenlenen 2023- 2028 Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planında Çocuğun cinsel istismarına yönelik olarak “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne yer verilmiş olmakla birlikte, eylem planında yer alan hükümlerin ivedilikle uygulanması, TBMM bünyesinde kurulan “Çocuk İstismarının Araştırılması Komisyonunun” kapsamının genişletilerek TBMM bünyesinde daimi ‘Çocuk Hakları Komisyonunun’ kurulması, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesinin temel ilkeleri esas alınarak yeniden düzenlenmesi elzemdir.
Yaşanan çocuk istismarı olaylarının önlenmesi adına yerelden genele tüm idari ve adli teşkilat, sivil toplum kuruluşları, medya ve özel sektöre görev ve sorumluluklar verilmeli, 19 Kasım Dünya Çocuk İstismarı Önleme Gününde farkındalık yaratmak adına toplumun her alanında özel etkinlikler düzenlenmelidir.
Biz aşağıda imzası bulunan barolar olarak; başta TBMM olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları ile yargı organlarını, meslektaşlarıma’, sivil toplum kuruluşlarını, basın/medya kuruluşlarını, aileleri ve toplumun her kesimini çocuğa yönelik cinsel istismarın karşısında durmaya, gerekli tüm önemlerin alınması için görev paylaşımı ve işbirliği yapmaya, yaşanan can yakıcı istismar olaylarına karşı farkındalık yaratmaya davet ediyor, çocuklara yönelik her türlü şiddet ve istismar olaylarının faillerine en ağır yaptırımların uygulanması gerektiğini vurgulayarak çocuklarımıza yönelik cinsel istismar davalarının takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygılarımızla sunuyoruz. sendika.org