CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Yücel’in açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:
“Hafta sonu başkent Ankara’da 85 milyonu ilgilendiren iki önemli miting vardı. Cumartesi günü, Türkiye Barolar Birliği ve Barolar öncülüğünde, avukatlar ‘Büyük Savunma Mitingi’nde Ankara’da buluştu.
81 ilimizin baro başkanı ile binlerce avukat, yok sayılan savunma makamının sesi olmak için bir araya geldi. Hukuk fakültesinde okuyan öğrenciler kaygılı, genç avukatlar çaresiz. Avukatların ekonomik sorunları günden güne artıyor, avukatlık mesleği itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor, avukatlar şiddete uğruyor, avukatlar öldürülüyor ve bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitiren bir yargı sistemi içinde “savunma hakkı” için mücadele veriyorlar. Bu onurlu mesleği yapan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen meslektaşlarım, yargı bağımsızlığı, adil yargı, hukuk devleti ve avukat hakları için ‘Büyük Savunma Mitingi’ndeydi.
“AVUKATLAR GÜÇLÜ OLMADIKÇA EN ÇOK ADALET YARA ALIR”
“Adalet kavramının bekçisi avukatlar güçlü olmadıkça en çok adalet yara alır”
Güçlü savunma olmadan adalet olmaz, adalet olmazsa özgürlükler olmaz, özgürlükler olmazsa demokrasi olmaz; adaletin, özgürlüklerin ve demokrasinin olmadığı bir ülkedeyse kimse güvende yaşayamaz. İşte bu sebeple, sadece barolar, avukatlar değil, 85 milyon olarak, hep birlikte, savunmanın gücüne güç katmalıyız. Bu mesele sadece özgürlükler meselesi de değil, ekonomik düzeni de tehlikeye atan bir meseledir. Ülkedeki adalet kavramının bekçisi avukatlar güçlü olmadıkça en çok adalet yara alır. Adaletin yara aldığı bir ülkede ekonomik refahtan da bahsedemeyiz.
Hukuk düzeni bozulmuş bir ülkeye yabancı sermaye uğramaz. Hukuk düzeni bozulmuş bir ülkede kimse yatırım yapmaz. Eğer ülke ekonomisini, en derinden, asıl yara aldığı yerden, en kalıcı şekilde düzeltmek istiyorsak önce yargı bağımsızlığını sağlamakla başlamalıyız.
“HAFTALARDIR YARGITAY BAŞKANI SEÇİLEMİYOR”
Bakın haftalardır Yargıtay Başkanı seçilemiyor. Bugün 28. Tur seçim yapıldı ve başkan yine seçilemedi. Çok ciddi bir kutuplaşma olduğu ortada. Siyasi görüşlerin, hukuk ve adalet kavramlarının önüne geçtiği ortada ve bu seçilememe durumunun cemaatlerin, tarikatların çatışmasından ve çekişmesinden kaynaklandığı iddia ediliyor.
Yargıtay başkanı seçilemedikçe işler aksıyor, davalar gecikiyor. Bu ülkede adalet bekleyen binlerce insan, Yargıtay’daki siyasetin gölgesinde sürdürülen güç savaşlarına kurban ediliyor. Ve daha da acısı, Türkiye’de bir yüksek mahkemenin zaten yıpranmış olan imajı, daha da yıpratılıyor.
“Yargıyı arka bahçeniz haline getirmenize izin vermeyeceğiz”
Bakın; camiye, kışlaya, adliyeye siyaset sokulmasının bedellerini bu ülke çok ağır ödedi. Geçmişte yaşananlardan ders çıkarmayan AKP iktidarını uyarıyoruz. Yargıyı arka bahçeniz haline getirmenize izin vermeyeceğiz.
“ÖĞRETMENLERİN DURUMU YUSUF TEKİN’İN UMRUNDA DEĞİL”
Tüm vatandaşlarımızın sahip çıkması gereken bir başka eylem ise atanmayan öğretmenlerin eylemiydi. Binlerce öğretmen yıllardır atanmayı bekliyor. Öğretmenlerin bu durumu, eğitimi tarikatların güdümünde yönlendirmeye çalışan Yusuf Tekin denen zatın umurunda değil!
Bu Bakan, mülakatı savunacak, hatta bu konuda kendisinin karar verici olacağını söyleyecek kadar hadsiz biri…
“HİÇ UTANMIYORLAR”
Dünyanın en önemli mesleğini yapmak için eğitim alan yüz binlerce öğretmen geleceği, bu hadsiz bakanın iki dudağının arasından çıkacak bir karara bırakılamaz. Bunu defalarca söyledik. Buradan bir kez daha söylüyoruz. Liyakatsizliğin, adamcılığın, kayırmacılığın, nepotizmin anahtarı ‘mülakat dayatmasından’ derhal vazgeçilmelidir. Seçim öncesinde ‘Mülakatı kaldıracağız’ diye vaatlerde bulunup, sonra ‘Mülakat gibi mülakat yapacağız’ diye kıvıranlar; şimdi ‘mülakatın kaldırılmayacağını’ açıkça ifade etmekten hiç utanmıyorlar, sıkılmıyorlar.
Öğretmenler kendilerine yapılan haksızlığa karşı durmak ve sorunlarını bir kez daha dile getirmek için dün Ankara Ulus meydanında yağmur altında eylem yaptı. İstekleri açık ve netti. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında mülakatsız, 68 bin atama… Cumhuriyet Halk Partisi olarak atanan, ataması yapılmayan tüm öğretmenlerimizin yanındayız. Onlar gibi biz de susmuyoruz haykırıyoruz; ‘Mülakat kalksın, öğretmenler atansın’
“ERDOĞAN ANITKABİR YERİNE TARİKAT MENSUBUNUN CENAZESİNE KATILDI”
Geçtiğimiz hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 104’üncü kuruluş yıldönümünü büyük bir coşku ile kutladık. 23 Nisan’da Mecliste özel oturum yapıldı. Bu anlamlı günde, Anıtkabir’de yapılan törene giden tek lider Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’di.
Peki AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Meclis’te düzenlenen Anıtkabir’e gitmek yerine nereye gitti? Bir tarikat mensubunun cenaze törenine katıldı. Sayın Erdoğan’ın önceliğinin, ulusal egemenliğin simgesi yüce Meclis olmadığını bir kez daha gördük. İşte tam da bu nedenle; ülkede hangi taşı kaldırsanız altından tarikatlar ve cemaatler çıkıyor. Tam da bu nedenle, AKP iktidarında aklın, bilimin, fenin yerine, çoğu kez şeyhlerin, şıhların safsataları konuşuluyor.
Cemaat ve tarikatların hayatın her alanındaki etkisi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ‘değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ nitelikteki ‘laik devlet’ özelliği ile asla bağdaşmıyor.
“TAKSİM’DEN VAZGEÇMİYORUZ”
Biz Taksim’den vazgeçmiyoruz…Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, İçişleri Bakanını arayarak, Taksim kararının gözden geçirilmesini istedi. “Biz parti olarak teminat veriyoruz, sorunsuz geçecek” dedi. Peki biz bu güvenceyi verirken; yurt içindeki güvenlik teşkilatının en üstündeki isim bu güvenceyi neden veremiyor?
AKP iktidarının bir zamanlar “Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına biz açtık” diyerek övündüğü “Taksim Meydanı alerjisi” görüyoruz ki devam ediyor. Taksim Meydanı, AKP iktidarı için bir travma…Ne zaman Taksim Meydanı’nda bir topluluk, toplantı ve gösteri hakkını kullansa, bunu kendi bütünlüklerine bir saldırı olarak görüyorlar. Taksim Meydanı’nda toplanan herkes, sanırsınız ki AKP iktidarını devirmeye yeminli…Oysa Taksim Meydanı, hak arayan herkesin istediğinde çıkıp hakkını aradığı bir yer ve AKP de; hak arayanların can güvenliğini sağlamak zorunda olan iktidardır.
“TAKSİM MEYDANI’NI 1 MAYIS’A AÇMAKTAN KORKMAYIN”
Ama nasıl? Polisle, Jandarma’yla, TOMA’yla, tazyikli suyla demokratik hakkını kullananlara kuvvet kullanarak değil; toplantı ve gösteri hakkını kullanan topluluklara, Taksim Meydanı’nı elverişli hale getirerek…31 Mart yerel seçimlerinin birinci partisi olarak açık çağrımızdır: Sayın Genel Başkanımızın da dediği gibi, “Emekçilerin elini havada bırakmayın.” Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a açmaktan korkmayın!” birgun.net