Haziran Kurucu Üyesi ve 24. Dönem CHP Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın, Bad Kreuznach kasabasında verdiği konferansta referandum etkilerinin Türkiye’nin demokrasisi açısından, geri döndürülmesi çok daha zor yeni bir evre yaratacağını söyledi.
Filiz UZ UN DOĞAN / BAD KREUZNACH
ALMANYA’nın Mainz kenti yakınlarındaki Bad Kreuznach’ta Halk Kültürevi, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Cemevi’nin birlikte düzenledikleri ‘Türkiye nereye gidiyor’ konulu konferansa katılan 24. Dönem CHP Ankara Milletvekili, Birleşik Haziran Kurucu Üyesi Gökhan Günaydın, Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğunu ifade etti.
Konferansta Bekir Bozdağ’ın konuşma hakkına da değinen Günaydın, “Türkiye’de anti demokratik uygulamada bulunanlar, demokrasiden bahsedemezler” dedi. 16 Nisan’da yapılacak referandumun 18 maddeden ibaret küçücük bir paket gibi göründüğünü belirten Günaydın, “Ama bizlerin, çocuklarımızın torunlarımızın yaşamını, ülkemizin, ağacımızın, suyumuzun, toprağımızın yaşamını, geleceğini doğrudan etkileyecek. Türkiye’de gericiliği, diktatörlüğü, dincileşmeyi marifet sayanlara “Dur bir dakika, o kadar kolay değil!” demek hepimiz için tarihsel bir sorumluluk. Eğer üzerimizde taşıyabiliyor isek bir aydın namusu” diye konuştu.
Geri dönülmesi zor bir evre olabilir
16 Nisan’a kadar çağrıldığı her yere gitmeyi amaçladığını kaydeden CHP eski Ankara Milletvekili Günaydın şunları söyledi: “16 Nisan’da referandum var. Çağdaş standatlarda bir demokrasiye ulaşabilme umuduyla uzun yolculuğunu devam ettiren bir ülke olmayı sürdürecek mi, yoksa Ortadoğu kararlığına doğru sürüklenen eski tip bir diktatörlüğe doğru evrilecek mi? Bunun oylamasını yapıyoruz. Üstelik öyle önemli etkiler yaratacak ki Türkiye’nin demokrasisi açısından, geri döndürülmesi çok daha zor yeni bir evre yaratacak. 18 maddeden ibaret küçücük bir paket gibi görünen, ama bizlerin, çocuklarımızın torunlarımızın yaşamını, ülkemizin, ağacımızın, suyumuzun, toprağımızın yaşamını, geleceğini doğrudan etkileyecek bu meseleyi gerçekten hep beraber konuşmak, yüreklerimizi, akıllarımızı yeniden biraraya getirmek, yoldaşlık hukukumuzu tazelemek ve Türkiye’de gericiliği, diktatörlüğü, dincileşmeyi marifet sayanlara “Dur bir dakika, o kadar kolay değil!” demek hepimiz için tarihsel bir sorumluluk. Eğer üzerimizde taşıyabiliyor isek bir aydın namusu. Bu çerçevede biraraya gelmeyi önemsediğimi ifade etmek istiyorum. 16 Nisan’a kadar da nerede bize ihtiyaç varsa, hangi arkadaşımız gel beraber olalım diyorsa koşmak ve orada olmak hepimiz için bir sorumluluk.”
Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanı olması şansızlık
Türkiye’de ve Almanya’da günün konusu olan ‘Bekir Bozdağ’ın konferansı engellenmesine de değinen Gökhan Günaydın, olayı şöyle yorumladı: “Önce bir duruşu sergileyelim. İfade özgürlüğünün önündeki her türlü engelin kaldırılması gerektiğini tarihsel olarak savunmuş insanlarız. Eğer demokrasiden sözetmek birilerinin hakkı ise bu seksen milyonun içinde en son Bekir Bozdağ’ın hakkıdır. Ama buna rağmen Bekir Bozdağ’ın söz hakkının kesilmesi uygun değildir. Sonra madalyonun öbür tarafına bakalım. Kendisinin sözünün kesilmesinden şikayet eden Bekir Bozdağ ve ekibi acaba Türkiye’de neler yapıyorlar?. ”
Hükümetin anti demokratik uygulamalarına binlerce insanın sıradan facebook ve twitter paylaşımı nedeniyle soruşturma açılmasını, kendisinin ve Hazirancılar hakkında TBMM önünde, anayasanın temel maddelerinden laiklik açıklaması nedenyle takibata uğramasını, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık gibi onlarca gazetecinin içeri atılmasını örnek gösteren Günaydın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Selahattin Demirtaş, ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dediği için hapislerde ve ne kadar yatacağı belli değil. Hayır bildirilerini duvarlara asanlar gözaltına alınıyorlar. Saatlerce karakollarda tutuluyorlar. Kabahatler Kanunu’na aykırı imiş, ‘Sen istediğin afişi asamazsın’. Bir an için bunun doğru olduğunu kabul edelim. ‘Evet’ afişi astığı için takibata uğrayan bir kişi varsa Türkiye’de ben haksızım ve bütün sözlerimi geri alıyorum. Bunun müthiş bir anti demokratik bir uygulama olduğunu görmek zorundayız. Evet ve hayır kampanyası yapılıyor. Hayır kampanyasını biz yüreğimizle yapıyoruz. Cumhurbaşkanı da evet kampanyası yapıyor. Soralım Recep Tayyip Erdoğan cebinden bir kuruş harcıyor mu? Devletin araçlarını, uçağını kampanya için kullanıyor mu? Binali Yıldırım bir tek kuruş kendi parasını harcıyor mu? Almanya’ya gelen bakanlar, kendi kampanyalarını mı yürütüyorlar yoksa devletin olanaklarını mı kullanıyorlar? Bu nasıl bir kampanyadır ki bir tarafta halk var. ‘Hayır’ dediği için her türlü takibatla karşı karşıya kalıyor. Öbür tarafta devletin imkanlarını kullanan Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar var. Vergilerimizle oluşturulan uçaklarda yalnızca Yeni Şafak var. Ve demokrasinin eksikliğinden şikayet ediyorlar. Bekir Bozdağ’ın bu ülkeye Adalet Bakanı olması bir şansızlıktır. Biz bu şansızlığa daha fazla muhatap olmak istemiyoruz”
Türkiye’nin başına gelecekleri algılayabilmek için
AKP’nin Anayasa’da ilgili maddesinde ‘Yargı bağımsızdır’ metnini ‘Yargı bağımsızdır ve tarafsızdır’ şeklinde değiştirmek istediğini kaydeden Günaydın konuşmasına şöyle devam etti:” Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun şu an 22 üyesi var. Şu an dördünü Cumhurbaşkanı atıyor. Bunu 13’e indirmek istiyorlar. Dördünü Cumhurbaşkanı atayacak. Yedisini Meclis çoğunluğu atayacak. Demek ki AKP’nin salt çoğunlu atayacak. Geri kalan ikisi de Adalet Bakanı ve müsteşarı. 13 AKP’liyi HSYK’ya yüklüyorsun ve diyorsun ki ‘Yargı bağımsızdır’ yetmez ve ‘Tarafsızdır’ diyorsun. Bunun insanları aldatmak için sahtekar metinler olduğunu görün. Metinlerin arkasına bakmadığımız sürece Türkiye’nin başına gelecekleri algılayamayız. Bir metni AKP getiriyorsa o Türkiye için yararlı değildir. Çok açıktır ki bu değişiklik halkın iradesini alıp saraya devrediyor. Eskiden böyle miydi? Evet. Türkiye 1876’dan bu yana bir demokrasi yolculuğunu sürdürmeye çalışıyor. Recep Tayyip Erdoğan kendisine Abdülhamit’i örnek olarak alıyor. Abdülhamit, Meclis-i Mebushan’ı kapatarak 33 yıl istimlak ile yöneten adamdır. Acaba saltanatın kaldırılması, hilafetin lavedilmesi, Cumhuriyetin ilanı, tekli eğitim sistemine geçilmesi ve benzer devrimler Osmanlı’dan başlayan hareketin bir sıçramasıdır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını saygıyla anmak isterim. Cumhuriyet devrimi eğitim ve mülkiyetin topluma yaygınlaştırılması açısından tamamlanamadı.”