Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakkında ağır ifadeler kullandığı gazeteci Can Dündar, sosyal medya üzerinden yanıt verdi.
Kimlerin gerçek gazeteci, kimlerin terörist anlatmaya devam ettiklerini kaydeden Dündar, “Mesleğimizin gereğini yapmak: Haber yazmak,gerçeği ortaya çıkarmak,halkın bilme hakkını savunmak. “Suç”umuz, ülkemizi yangın yerine çeviren bir suçu deşifre etmekti. Hiç kimse,yaptığımız haberi yalanlayamadı. Ama hedef gösterenlerin vaat ettiği gibi “ağır bedel”ler ödedik” dedi.
Can Dündar’ın açıklaması şöyle:
Tam 1 yıl oldu. Geçen yıl bugün, 26 Kasım’da, hukuksuzluğu sonradan tescillenen bir kararla, evlilik yıldönümümüzde girmiştim Silivri’ye @erdemmgul’le benim tek “suç”umuz vardı: Mesleğimizin gereğini yapmak: Haber yazmak,gerçeği ortaya çıkarmak,halkın bilme hakkını savunmak.
“Suç”umuz, ülkemizi yangın yerine çeviren bir suçu deşifre etmekti. Hiç kimse,yaptığımız haberi yalanlayamadı. Ama hedef gösterenlerin vaat ettiği gibi “ağır bedel”ler ödedik: Haklıyken mahkûm edildik, sevdiklerimizden mahrum edildik, kurşunlandık. Her şeye rağmen boyun eğmedik.
Tecritte, içerde, dışarda, her zeminde, her yerde, hakikati, mesleğimizi, hakkımızı, ülkemizi savunduk. Hapiste olduğu gibi bugün de cesaretle konuşmaya,yazmaya, kimlerin gerçek gazeteci,kimlerin “terörist” olduğunu anlatmaya devam ediyoruz.
Sadece iktidar baskısına değil,onun yalan haberler,sahte fotolarla karalama kampanyası açan yandaş medyasına,trol ordusuna da direniyoruz. Bunların yıpratma amaçlı olduğunu biliyoruz. O yüzden yalanlarına tek tek cevap vermiyoruz. Bize inananların sağduyusuna güveniyoruz.
Ülkemizi kendilerinden ibaret sananlar, kendilerine karşı çıkanları, ülkeye karşı çıkmış gibi göstermeye çalışıyor. Tersine Ülkemizi çok sevdiğimiz için, ona zulmedenlere karşı,sahip olduğumuz tek silahla, bildiğimiz en barışçı yolla, kalemimizle savaşıyoruz. Kalemimiz onurumuz.Onu boyunduruğuna almaya değil sizin,dünyanın hiçbir iktidarının gücü yetmez.Cesaretimizi bağımsızlığımızdan alıyoruz.
Her söyleşide, her ülkede, her ödül töreninde, sadece yaşadığımız zulmü değil, Batı’nın bundaki suç ortaklığını dile getiriyoruz. Özgür basına, fikir ve ifade özgürlüğüne inanan meslektaşlarımızla birlikte, dünyadan gizlenen yalanları deşifre ediyoruz. Bu iktidarın,şimdi cadı ilan ettiği tehlikeyi uyarılarımıza rağmen besleyip büyütüşünü,onlarla birlikte kumpaslar kuruşunu anlatıyoruz.
“Evet, Cemaat’le başından beri ortaktınız” diyoruz. “Hayır, Gezi bir dış tertip değildi, bu halkın baskıya haklı isyanıydı” diyoruz. ”’Ülkede hukuk var’ diyenler, tahliye kararımızı veren Anayasa Mahkemesi üyelerini hapsetti. Bu nasıl hukuk?” diye soruyoruz. ”Fransa’da da OHAL var”diyenlere, orada hapiste gazeteci,milletvekili,parti lideri olmadığını,Meclis’in dışlanmadığını hatırlatıyoruz.
”Bu ülkede diktatör olsaydı zindanda olurdun” sözünü itiraf sayıyor, bunu söyleyene, zindandaki yoldaşlarımızın listesini veriyoruz.
Bizi zulümden kaçmakla suçlayanlara, her vesileyle övdükleri Nâzım Hikmet’i, Ahmet Kaya’yı, Yılmaz Güney’i hatırlatıyoruz.
“Vatan haini” yaftalarına aldırmadan, halkına ihanet etmeden, özgür vatan için direnen, savaşan, üretenleri saygıyla anıyoruz.
Hedef göstermeler,rehin almalar,tehditler,hakaretler,iftiralar,yalanlarla bizi sindirip susturabileceğini sananları ibretle izliyoruz. Eski suç ortaklarını cezalandırma bahanesiyle binlerce yurtseveri hürriyetinden,işinden, yurdundan ederken herkes boyun eğsin istiyorlar. Yaptıkları zulmü dünya görmesin, kimse dile getirmesin, herkes sussun, korkuyla izlesin istiyorlar. Sinmeyenlere çok öfkeleniyorlar.
Gördüğümüz tepkinin ağırlığı, söylediğimiz sözün ağırlığının tescilidir.
Susmayacağız. En güvendiğimiz kaleler yıkılsa, en çok konuşmasını beklediklerimiz sussa da biz susmayacağız.
Bu hukuksuzluk,bu zulüm son bulana kadar ülkemizi,demokrasimizi, özgürlüklerimizi,hapisteki arkadaşlarımızı savunmaya devam edeceğiz.
Yenilirsek, demokrasiden laikliğe, meclisten kadın-erkek eşitliğine, adaletten yaşam biçimimize kadar bütün kazanımlarımızı kaybederiz.
Ama bugün korkar ve susarsak, yarın umudunu da bütün kazanımlarımızla birlikte gömeriz. Bunu yapmayacağız. Korkmuyoruz. Susmayacağız!
“Hadi kalsaydın ya niye kaçtın?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dündar’ı isim vermeden şu sözlerle hedef almıştı: ”Bir tane terörist köşe yazarı. Köşe yazarı müsvettesi. 5 yıl 10 aya mahkum oluyor, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyor. Almanya’ya kaçıyor. Alman Cumhurbaşkanı ağırlıyor. Ne menem iştir. İngiltere’de yaptığı konuşmada Türkiye’yi açıkhava gazeteci hapishanesine benzetiyor. Peki sen nasıl kaçıp gittin? Seni hukuk hapishaneye koymuyor, serbest bırakıyor sen de kaçıp gidiyorsun. Hadi kalsaydın ya niye kaçtın? Karakter meselesi bu. Dikdatör adı başlığını attı, sen kaçıp gidebilir misin ya? Sen dikdatör olsaydı hangi zindanlarda olacaktın? Batı bu koynunda bunları besliyor.”