FRANKFURT
69. ULUSLARARASI Frankfurt Kitap Fuarı’nda Süddeutsche Zeitung (SZ) adlı gazetenin düzenlediği söyleşiye katılan Cumhuriyet eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Türkiye’de sorunlarda Avrupa’nın, özellikle de Almanya’nın payı olduğunu savundu. Almanca çıkan ‘Verraeter’ (Vatan Haini) adlı romanını tanıtan Dündar, kitabın başlığını bilerek koyduğunu söyledi.
Can Dündar, SZ Redaktörü Axel Rühle’nin “Almanya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı ne yapmalı?” sorusuna şu şekilde yanıt verdi: “Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğine başvurduğunda ben daha doğmamıştım. Bütün ömrümü ‘AB’ye üye olacağız’ diye geçirdim. Şimdi oğlum, Türkiye’nin AB’ye üyeliği için devraldı. Türkiye 1960’larda AB üyesi olsaydı, bugün belki böyle bir rejimi yaşamıyor olacaktık. 1960’ların Türkiyesi bugünün Polonyası veya Maceristan’ından daha demokratik bir ülkeydi. Bu fırsatı kaçırdık. Sonraki aşamalarda Avrupa, Erdoğan’a yatırım yaptı. Erdoğan 2000’lerin başında demokrat bir lider rolünü oynadı ve Avrupa ve Amerika’yı ılımlı İslam’a geçiş olabileceğine inandırdı. Erdoğan’ın İslam ideolojisini savunduğunu anlatmaya çalışan birçok insana kulak vermediler. Erdoğan’ın gerçek niyetini anladıklarında, karşılarında mülteciler diye bir sorunu vardı. Mülteci anlaşması yaptılar.”
“Merkel, bir kez olsun demokrasiden söz etmedi”
Başbakan Merkel, iki yıl içinde yedi kez Türkiye’ye gittiğini anımsatan Dündar konuşmasını şöyle sürdürdü: “Seçim bölgesine acaba bu kadar çok gitmiş midir? Bu ziyaretler boyunca kendisine sürekli ulaşmaya çalıştık. Yazılar yazdık, Türkiye’nin nasıl bir anti demokratik rejimle yönetildiğini anlatmaya çalıştık. Bir kere olsun, demokrasiden ya da basın özgürlüğünden sözetmedi. Ta ki Türk hükümeti, Alman pasaportu olan birilerini tutuklamaya başlayana kadar. Onlar tutuklanmadan önce de Türk hapishaneleri yüzlerce gazeteci ile doluydu. Ama ne yazık ki beklediğimiz tepkiyi alamadık”
“Avrupa ilkelerinden vazgeçebileceğini gösterdi”
Can Dündar söyleşide Avrupa ve Başbakan Merkel’e tavsiyesi sorulması üzerinde de “Ben siyasetçi de diplomat da değilim. Onlar reel politikaya ben ilkelere inanıyorum. Biz Avrupa deyince aklımıza hukuk devleti, insan hakları, basın özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, laiklik geliyordu. Avrupa ne yazık ki kapılarını kapattı ve ilkelerini vazgeçebileceğini gösterdi. Benim önerebileceğim tek şey bu ilkelere tekrar dönmek ve sımsıkı sarılmak. Avrupa eğer çıkarları için ilkelerinden vazgeçerse tümüyle bir kıta inancını yitirecek.. Ben politikacılara güvenemiyorum, çünkü gündelik politikaları için ilkelerinden vazgeçebiliyorlar. Ama el ele birşeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. Bu ilkelere karşı global bir saldırıyla karşı karşıyayız. Buna ancak golabal bir dayanışmayla cevap verebiliriz. Mülteci anlaşmasından vazgeçmelerini söylerdim. Çünkü mülteciler, Suriye batı politikalarının bir ürünü. Batı buna sırtını dönemez. Siz kapıları kitlediniz ve o insanları Türkiye’ye mahkum ettiniz. Türkiye’de çok ağır koşullarda yaşıyorlar. Bu anlaşmanın bedelini Türkiye’de hapishanelerdeki insanlar ödüyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’yi yıllarca bu kulübe neden kabul etmediniz?
Redaktör Axel Rühle’nin artan aşırı sağ ve populizmi anımsatması üzerine Can Dündar, “Bütün dünyayı yöneten korku. Biz o korkunun yarattığı liderler tarafından yönetiliyoruz. Türkiye batının işgalinden veya Kürt devletinden, Almanya, Amerika mülteci akınından korkuyor. O korkular baskıyı iktidara getiriyor. Fuarın açılışına katılan Macron ve Merkel çoğulculuktan, çok kültürlülükten, farklı görüşlerin etkin olmasından bahsettiler. Çok kültürlülük Alman ve Fransızların birbirini dinlemesinden ibaret değil. Eğer gerçekten çoğulculuğa inanıyorsanız işte mülteciler orada. O zaman Türkiye’yi yıllarca bu kulübe kabul etmediniz? Erdoğan’ı cezalandırmaya çalışıyorlar. Ama Erdoğan’ın bütün Türkiye’yi temsil etmediğini anlamanız lazım. Öteki bir Türkiye de var. O Türkiye’nin insanlarıyla da görüşmeniz lazım” diye konuştu.
Tehdit her yerde
Muhalif kişilerin dünyanın her bölgesinde baskı gördüğünü kaydeden Can Dündar sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanmayın ki Türkiye kaplanın ağzı, Almanya değil. Erdoğan gibi birisine muhalefet ediyorsanız, dünyanın her yerinde aynı tehdidi hissedebilirsiniz. Böyle bir baskı rejimine karşı mücadele ediyorsanız, heryerde tehdit altındasınız. Tabi ki burada olmak, Türkiye’de hapishanede olmaktan daha iyi, özgürlüğü telaffuz etmek”
“Başlığı özellikle istedim”
Dündar, kitabına ‘Verraeter’ (Vatan Haini) adını neden koyduğu yönündeki soruyu da, “Bu bir cinayet romanı. Sonunda gerçek vatana haini ortaya çıkıyor. Filmin sonunu söylemek isteme ama gerçek vatan hainlerinin ülkeyi bugünkü konuma getirenler olduğunu söyleyebilirim. Provakatif bir başlık belki. Ama bunu özellikle istedim. Bu kavramı alıp aynen iade etmek istedim. Biz vatanımızı seviyoruz. Vatanımızı bu zalimlerin elinden kurtarmak için mücadele ediyoruz” diye yanıtladı.