6.8 C
Almanya
Cuma, Nisan 19, 2024

“Ben de buradayım demek gerekiyor!”

Ev tekstili alanında dünyanın en önemli fuarı “Heimtextil”de yer alan Türk iş insanları, fuarda müşterileriyle bizzat biraraya gelmenin çok önemini vurguladılar

FRANKFURT

Frankfurt’ta geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen ev tekstili alanında dünyanın en önemli fuarı “Heimtextil”e Türkiye’den katılan firmaların temsilcileri, artan maliyetlere rağmen müşterileriyle bizzat biraraya gelmenin çok önemli olduğunu savunuyorlar.
Pandemi nedeniyle iki yıldır gerçekleştirilmeyen fuarın yeniden katılarak müşterilerine yeni ürünlerini ve modellerini gösterme şansı bulduklarını belirten teksilciler, “Yeni müşteri bulmak çok zor. Önemli olan mevcut müşterilerle ilişkileri korumak, dünyanın bu en büyük sektör buluşmasında onlara ‘ben de buradayım’ demek gerekiyor” görüşünde birleşiyorlar.
Türkiye, 59 ülkenin 2.400 firmayla temsil edildiği fuarda en fazla katılımcıyla yer alan üç ülkeden biri. Çoğunluğu Bursa ve Denizli’den toplam 321 üretici firmanın rengarenk ürünlerinin sergilendiği standları, üretim süreçlerinde sektörün uluslararası standartlarına özen gösterildiğini kanıtlayan sertifikalar ve logolarla donatılmış durumda. Dört gün süren fuarda ziyaretçi sayısı daha önceki yıllara göre azalmış olmasına rağmen “İyi ki katıldık. Ziyaretçi sayısı düşük ancak gelenlerin büyük çoğunluğu nitelikli müşterilerden oluştuğu için belki de böylesi daha iyi” diyorlar. Almanya’dan çok sayıda rakip firmanın fuara katılmamasının kendileri açısından hiç de olumlu olmadığını belirten tekstilciler, bu durumu şöyle açıklıyorlar:
“Fuar katılım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle katılmadıklarını öğrendik. İlk bakışta rakiplerin bu platformda olmaması bir avantaj gibi görülebilir. Ancak durum öyle değil, onların burada olması, onların müşterilerinin de buraya daha fazla ilgili olması sonucunu doğruyor ve onları ziyaret eden müşterileri gelmişken bizim standlarımıza da uğruyor, kolleksiyonlarımızı görüyor, yerinde ürün ve fiyat karşılaştırması yapıyorlardı. Rakiplerimizin katılmaması iyi olmadı.”
İhraç ettikleri mallarının hem işçi hakları, hem de çevre koruma standartları açısından dünya standartlarına uygun olarak üretildiğini ve bunun için hem uluslararası kurumların, hem de gerektiğinde müşterilerinin doğrudan denetimleriyle belgelendiğini belirten teksilciler, Almanya’da bu yıl başından itibaren yürürlüğe giren “Tedarik Zinciri Yasası”nın koşullarına da hazır olduklarını vurguladılar.
Beş günlük fuarda Türkiye ekonomisinin giderek büyüyen bu dinamik sektörünü temsil eden firmalardan bir bölümünün temsilcileriyle görüşüp, fuara ve ürünlerinin dünya pazarlarındaki yerine ilişkin değerlendirmelerini aldık.

ÜÇ KUŞAK BİRARADA

Dış pazarlara ağırlıkla havlu, bornoz, dikişsiz ürünler ve nevresim üreten “Ozanteks” firmasının üçüncü kuşak temsilcisi Alper Katrancı (23), bizzat ilk kez katıldığı fuarın kendileri açısından başarılı geçtiğini belirtti. Büyük babası Zafer Katrancı’nın Denizli’de 1973 yılında kurduğu firmanın fuarda 30 yıldır temsil edildiğini belirten Alper Katrancı, “Herkes daha önceki fuarların şimdikine göre çok daha aşırı kalabalık olduğunu belirtiyor. Ancak ben bu fuardaki yoğunluktan memnunum. Zaten burada önemli olan yıllarca birlikte çalıştığımız firmalarla buluşmak, onlara yeni ürünlerimizi göstermek, dahası ‘Ben de buradayım’ demek. Yeni müşteri bulmak elbette önemli, ancak çok zor” dedi.
Türkiye’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ve Amerika’da tekstil mühendisliği öğrenimini geçtiğimiz yıl bitiren, iki yıldır da yine Amerika’da aynı dalda yüksek lisans öğrenimini sürdüren Katrancı, çocukluğundan bu yana büyük babası, babası ve ağabeyinin de bizzat çalıştığı firmayı temsil için Frankfurt’a gelen 12 kişilik ekipte yer alıyor. Son 3-4 yıldır fuarda kurulan standın aynı büyüklükte olduğunu belirten Katrancı, maliyetlerin artmış olmasına rağmen bu yıl da daha önce olduğu gibi 175 metrakarelik standla katıldıklarını belirtti. Türkiye’de “Hobby” ve “Feelamore” markalarıyla iç piyasaya üretim yaptıklarını belirten Katrancı, Almanya, Hollanda ve Fransa başta olmak üzere ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerine ihracat yaptıklarını kaydetti. Ürünlere yurt dışındaki müşterilerinin gönderdiği marka etiketlerini koyduklarını belirten Katrancı, ancak bu etiketlerde “Made in Türkiye” ibaresinin mutlaka yer aldığını vurguladı.
Fabrikalarındaki üretim süreçlerinin işçi haklarına saygıdan, çevre korumaya kadar çeşitli konulardaki standartlara uygun olduğunu belirten Katrancı, şu örneği verdi: “Denizli’deki fabrika binalarımızın çatıları 2017 yılından bu yana güneş enerjisi panelleriyle kaplandı. İthal ettikleri ürünlerimizin çevre dostu, temiz enerjiyle üretilmiş olması özellikle Avrupalı müşterilerimizi çok etkiliyor.”

Sesli Tekstil’i fuarda temsil eden Genel Müdür Arif Yıldırım (solda) ve Satış Müdürü Zeki Çelik, enerji krizinin battaniye satışlarının artmasına neden olduğunu belirttiler.

ENERJİ KRİZİ TALEBİ ARTIRDI

Türkiye’nin ilk battaniye üreticisi Sesli Tekstil’in ve en fazla battaniye ihraç eden Sespa’nın Genel Müdürü Arif Yıldırım ve Satış Müdürü Zeki Çelik, geçtiğimiz yıl battaniye ihracatında büyük bir patlama yaşandığına işaret ettiler. Ukrayna’daki savaşla daha da derinleşen enerji krizi nedeniyle insanların ısınma maliyetlerini düşürmek için daha az enerji tükettiklerine, ısınmak için de battaniye kullanmaya yöneldiklerini hatırlatan Yıldırım, “Geçtiğimiz yıl toplam üretimimizin yüzde 65’ini dışarıya ihraç ettik, yüzde 35’i de iç piyasaya satıldı. Bu oranlar daha önce bunun tam tersiydi. 2022 yılı toplam ihracatımız 7 milyon euroyu buldu” dedi.
İhracat firmaları Sespa olarak, kendi markalarıyla 50’den fazla ülkeye satış yaptıklarını belirten Zeki Çelik, bunlar arasında Almanya’nın yüzde 10’luk payıyla en büyük pazar olduğunu kaydetti. 1994 yılından bu yana Heimtextil fuarına katıldıklarını belirten Çelik, Sesli ve Sespa’nın bu yılki fuarda 6 kişilik ekiple 130 metrekarelik standla temsil edildiğini söyledi. Ziyaretçi sayısında önceki yıllara göre yüzde 20-30 oralarında düşüş olduğunu belirten Çelik, “İlginç olan Alman rakiplerimizin katılmamış olması. Öğrendiğimize göre fuara katılım maliyetleri nedeniyle böyle bir karar almışlar. Maliyetler asıl bizim daha da artmış durumda, ancak buraya bizzat katılım önemli. Tabii Almanların katılmaması bizim açımızdan olumsuz. Çünkü onların müşterileri fuarda bizi de ziyaret ediyordu” dedi.
Merkezi Uşak’ta olan Sesli Tekstil’in Güney Afrika’da da bir fabrikası bulunuyor.

Evliyaoğlu Tekstil’in temsilcileri Emel Özler, Fuat ve Çiğdem Özsoy (soldan sağa)

YENİ KONTAKLAR DA ÖNEMLİ

Türkiye’nin havlu ve bornoz ihracatında önemli bir yeri olan Evliyaoğlu Tekstil A.Ş.’nin temsilcileri Emel Özler, Heimtekstil’e katılımın amacına ulaştığını belirtti. Müşterilerle bire bir görüşmenin yanısıra yeni bağlantıların da çok önemli olduğunu kaydeden Özler, “Eskiden bu fuar daha kalabalık oluyordu. Bizim de beklentilerimiz daha yüksekti. Ancak böylesi daha iyi oldu. Gerçek müşterilerle başbaşa kaldık. Fuar amacına ulaştı” dedi. Artan maliyetler ve Türk Lirası’nın Euro karşısındaki büyük değer kaybı nedeniyle 20 yıldır katıldıkları fuarda bu yılki stantlarının boyutunu küçülttüklerini belirten Özler, önümüzdeki yıl yine daha büyük bir standla katılmayı düşündüklerine işaret etti. Denizli’de 1998 yılında kurulan Evliyaoğlu Tekstil A.Ş’nin dünya pazarlarına “maxxsoft” markasıyla ihraç ettiği ürünlerin Avrupa’dan beklenen standartlara uygun olarak üretildiğini vurgulayan Özler, bu konuda şunları söyledi:
“Özellikle çevre korumaya ilişkin standartlar sorgulanıyor. Buna biz de çok önem veriyoruz. Havlu ve bornozlarımızın kendi iplik fabrikamızda üretilen ipliklerle üretilmesi müşterilerimiz açısından da çok önemli. İki yılda bir Avrupa Birliği’nin standartlarını kontrol eden BCI kurumunun denetiminden geçiyoruz. Sektörü yakından takip edenler bilir BCI, denetlediği kurumları A, B ve C harfleriyle sınıflandırıyor. A bunlar içinde en iyisi ve biz her denetimden sonra bu kategoride yer almayı hakediyoruz.”

Menderes firmasının Genel Müdürü Ali Atlamaz (arkada) fuara 15 kişilik bir ekiple katıldıklarını söyledi.

HER ÜLKEYE GÖRE ÖZEL ÜRETİM

Ev tekstili sektöründe nevresim üretimi ve ihracatı denildiğinde akla gelen en büyük şirketlerden Menderes’in Genel Müdürü Ali Atlamaz, 25 yıldır katıldıkları fuarın ilk üç günündeki ziyaretçi profilinin ve gerçekleştirilen görüşmelerin olumlu olduğunu belirttikten sonra, “Standımıza ve ürünlerimize yeterince ilginin var olduğunu gördük. Ancak esas sonuçların önümüzdeki günlerde göreceğiz” dedi.
15 kişilik ekiple yer aldıkları standartlarının boyutlarının önceki yıllara göre biraz daha küçük olduğunu belirten Atlamaz, Türkiye’de iç piyasa için kendi markalarının da olduğunu, ancak üretimin önemli bir bölümünün Amerika ve Avrupa’dan müşterilerinin markaları için gerçekleştirildiğini kaydetti. İhracatın yüzde 60-70’inin Avrupa pazarlarına gittiğini belirten Atlamaz, “İhracat odaklı bir firmayız. Ancak dış pazarlara kendi markamızla üretim ve pazarlamayı tercih etmiyoruz. Çünkü ev tekstili alanında tüketicilerin alışkanlıkları, ihtiyaçları, beklentileri ülkeden ülkeye değişebiliyor. O nedenle her ülkeden müşterilerimizin istediği özelliklere uygun üretim daha önemli” diye konuştu. Atlamaz, uzun yıllardır ihracat odaklı bir firma oldukları için uluslararası standartlarlar açısından tüm koşulları yerine getirdiklerini vurguladı ve bununla ilgili denetimlerin hem uluslararası kurumlar, hem de doğrudan müşteriler tarafından düzenli olarak yapıldığını belirtti.

İHRACATI KENDİ MARKALARIMIZLA YAPIYORUZ

Yaklaşık 65 ülkeye ihracat yapan İstanbul merkezli “Öncü Grup AŞ”, toplam 210 metrakarelik standıyla geniş bir alanda ürünlerini tanıttı ve müşterileriyle buluştu.
Toplam ihracatının yüzde 3-4 oranlık bir bölümünü Almanya’ya yapan şirket, dünya pazarlarına dekor, dekorama, dekomarin ve dekoflor gibi markalarla ürettiği PVC masa örtüsü, kaymaz yolluk, yer döşemesi ve duvar kağıtları gibi ürünlerini satıyor.
Heimtextil’e 1992 yılından bu yana, pandemi döneminde verilen ara hariç, sürekli olarak katıldıklarını belirten grubun Operasyon Başkoordinatörü Göktürk İnan, bu yılki fuarı da olumlu bulduklarını belirtirken, “Önceki dönemlere göre daha düşük sayıda ziyaretçimiz oldu. Ancak buna rağmen müşterilerle görüşmelerimizden memnun kaldık” dedi.
İhracatı kendi markalarıyla yaptıklarını, başka ülkelerden firmalar için fason üretim yapmadıklarını vurgulayan İnan, yaptıkları görüşmelerde Almanya’da yeni çıkan “Tedarik Zinciri Yasası”nın getirdiği yeniliklerin de ele alındığını kaydetti. İnan’ın bu konudaki değerlendirmesi şöyle: “Bu alandaki regülasyonlara ilişkin olarak, sistemin henüz tam oturmadığı kanaatindeyiz.”


Frankfurt’ta yaşayan iş kadını Canan Ünal ve Berlin’de moda alanında yüksek lisans öğrenimini sürdüren kıza Hazal Beytut, Türkiye’den katılan üretici firmaların standlarını gezerek, pandemi döneminde zayıflayan bağlantılarını tazelediler.

MAALESEF HALEN FASON AĞIRLIKLI

Almanya’da yaşayan ve Frankfurt merkezli firması aracılığıyla Türkiye’deki firmalara ürettirdiği çeşitli tekstil ürünlerini Avrupa pazarlarında pazarlayan iş kadını Canan Ünal ise ülkemizin bu sektördeki gücü ve dinamizmine rağmen halen “fason üretimin” ağırlıkta olmasına üzülüyor.
Önümüzdeki dönemde Afrika pazarlarına da açılmayı planlayan Ünal, Türkiye’den katılan firmaların standlarının sektörün potansiyelini yansıttığını vurgulayarak, “Türkiye’deki üreticilerin dünya pazarlarına kendi markalarıyla açılma konusundaki yetersizliklerine çok üzülüyorum. Maalesef üretim halen fason ağırlıklı. Aslında firmalarımızın kendi tasarımlarıyla, kendi kolleksiyonlarıyla pazara açılmaları gerekiyor. Ve bunu yapabilecek durumdalar da. Ancak herşeye rağmen olumlu gelişmeler de var. Sektördeki aile şirketlerinin yönetimleri artık ikinci nesilin temsilcilerine geçiyor. Onların da vizyonları kurucu nesile göre daha geniş. Bu sevindirici” diye konuştu. (gk)

Son Haberler

İlgili Haberler