Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Türk-Alman Üniversitesi (TAÜ) ortaklığında “Almanya’daki Türk Varlığının 60 Yılı Sempozyumu” programı düzenleniyor. Sempozyumda, Türkiye ve Almanya arasında 1961 yılında imzalanan ve Almanya’daki Türk varlığının temellerini oluşturan işgücü anlaşmasından günümüze kadar gelinen süreçteki Türk toplumunun yaşadıkları sorunlara yönelik çözüm önerileri sunuluyor. İstanbul’da, 31 Ocak ve 1 Şubat 2022 tarihleri arasında yapılan sempozyumda; eğitim, kültür, bilim, sanat, ticaret, ekonomi, teknoloji, spor, siyaset ve hukuk gibi birçok alanda sunumlar yapılarak Almanya’daki Türk varlığı geniş bir perspektifle ele alınıyor.
Köklü bir nüfusa sahip olacakları öngörülemedi
Türk- Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Akkanat Türkiye ile Almanya arasında imzalanan anlaşmanın toplumsal düzeyde karşılık bulduğunu belirtti. Almanya’da oluşan Türk varlığının iradi bir hareket olduğu için her yönden incelenmesi gerektiğini dile getiren Akkanat, “Göç hareketinin ne tür olumlu, olumsuz sonuçlara yol açtığını birlikte değerlendirmek için bir aradayız. Bu sonuçlardan ders çıkarmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. 60 yıl önce bu anlaşma imzalandığında Türk nüfusunun, Almanya için köklü bir nüfusa sahip olacağı belki o dönemde öngörülemezdi” dedi.
Türkler, Almanya’nın vazgeçilmez bir parçası
Türklerin Almanya’da toplumun vazgeçilmez bir parçası olduğunu ifade eden Akkanat, “Bu göçün en önemli özelliği ülkemizi de etkilemiş olmasıdır. Göç eden Türk nüfusu Türkiye’yi de etkilemiştir. Avrupa’ya gidenler kendi ülkeleriyle bağlarının kopararak değil koruyarak göç etmiştir. Bu göç pek çok alanda yeni bir bakış açısının Türk toplumuna farklı kazanımlarla dönmesini sağlamıştır. Bu sempozyumda eğitim, kültür, bilim, spor gibi birçok alan odaklanarak Almanya’daki Türk varlığının geniş bir perspektif ile incelenmesi amaçlanmaktadır. Türk- Alman ilişkisi uzun yıllar içerisinde gelişmiş ve kurumsallaşma ihtiyacı doğmuştur. Bunların neticesinde Türk- Alman Üniversitesi kurulmuştur” diye konuştu.
“Ülkemize de faydalar sağladılar”
Sempozyumun açılış toplantısında konuşan YTB Başkanı Eren, Almanya’daki Türk toplumunun 60 yılı geride bıraktığına dikkat çekerek, bugün gelinen noktada Türklerin, Almanya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizdi. Türk toplumunun Almanya’nın; ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal yaşamına büyük katkılar sunduğunu vurgulayan Eren, “Almanya-Türk toplumu 60 yılını geride bıraktı. Almanya ile 60 yıl önce imzalanan bir yolculuktan bahsediyoruz. BioNTech’in kurucuları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci, kıymetli mesteci Metin Güneş, ünlü futbolcu Mesut Özil ve daha ismini sayamadığım birçok kişi bu güçlü yapının isimleri. Bugün gelinen noktada Türklerin, Almanya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu görmekle kalmıyoruz, ülkemize de faydalar sağladığını görüyoruz” dedi.
Türk işletmecilerin cirosu 10 milyar Euroyu aştı
Almanya’daki Türk toplumunun ülke ekonomisinde önemli yere sahip olduğunu belirten Eren şunları kaydetti: “Almanya-Türk toplumunun ekonomideki yeri önemli noktada. Almanya’da Türkler tarafından kurulan 70 bin işletmenin cirosu 10 milyar Euro’yu geçmiştir. Almanya’da faaliyet gösteren 16 bin dernekten 4 bin 700’ü Türklere ait. Aktif siyasal katılım da çok önemli. Şu an gelinen nokta, 335 belediye başkanından 5’i göçmen kökenli ve yalnızca 2’si Türkiye kökenli. Bu tabloya baktığımızda çalışmaların artırılması gerektiği görülüyor.”
“Avrupa’da bu kadar fazla Müslüman ve Türk’ü görmemiştik”
Ülkede yaşayan İslam karşıtlığı saldırılarına ve Türk toplumunun yaşadığı sorunlara değinen Eren, bu konularda Alman hükümetine görevler düştüğünü dile getirdi. 2020 yılında doğrudan vatandaşları hedef alan İslamofobik saldırıların yaşandığını anlatan Eren, “Bu konuda Almanya’ya büyük görev düşmektedir. Bir diğer önemli konu da eğitim. Bugün Almanya’da Türkçe dersleri devam etmektedir. Ancak pratikte sorunlar yaşanmaktadır. Bugün de bu konuları konuşmak üzere buradayız. Avrupa’da hiçbir zaman bu kadar fazla Müslüman ve Türk’ü görmemiştik. Bu Türk varlığı kalıcı hale geldi. Avrupa’da bazı durumlarda Türklere karşı bazı menfi durumlar yaşanabiliyor. Türk göçü iradi bir göçtür. Şu an bir uyum sürecinin devam ettiğini görebiliyoruz” dedi.