-4.4 C
Almanya
Çarşamba, Şubat 19, 2025

Almanya’da seçim var, göçmenler yine hedefte

Basında özellikle politikacılar, arada bir mültecilerden söz etseler bile, sürekli göçmeler üzerine olumsuz örnekler veriyorlar

Dr. İ. Halil Özak

Elli yıldır Almanya`daki partilerin çoğu, seçimlerde göçmenler üzerinde çeşitli ölçülerde tepinip duruyorlar. Merkezi Parlamento seçimleri, eyalet seçimleri veya mahalli seçimler, hiç fark etmiyor. Seçimler öncesi ülkedeki sorunlara çözümü olmayan partiler, hemen mülteci, göçmen konusuna sarılıyorlar.

Bu işin başını, yıllardan beri CDU((Hristiyan Demokratlar Birliği) – CSU (Hristiyan Sosyal Birliği) çekti. Bu iki parti en az elli yıldır bu konuda sabıkalıdır.

Örneğin, 1 Ekim 1982 yılında iktidara gelen CDU başakanı ve Başbakan Helmut Kohl, hükümetinin yapacağı dört maddelik bir acil işler programı yayınladı.

Bu dört maddaden biri de, göçmelerin (o dönemde özelliklede Türk göçmenlerin) sayısını azaltmaktı. Kohl toplumdaki sorunların çoğundan göçmenleri sorumlu görüyordu.

CSU( Hristiyan Sosyal Birliği) başkanı ve bir dönem Federal İçişleri Bakanıda olan Horst Seehofer, 2018 yılında ”toplumdaki bütün siyasi sorunların ana kaynağı, göçmenler, göçmenliktir’‘ diyordu.

Göçmenler ez 50 yıldan beri seçimlerde sorunların kaynağı olarak gösterliyor, bugünde aynı. 80li ve 90lı yıllarda ”yabancılar işyerlerimizi elimizden alıyor”

denirdi. Bugün nerderyse; Trenlerin gecikmesinden, otoyollardaki yüzlerce kilometrelik inşaatlardan, Almanya’ nın bilgisayar teknolojisinde geri kalmasından göçmenler sorumlu görülecek.

Zannedersin ki,VW, BMW ve Mercedes gibi otomobil firmalarının elektirikli otomobile yatırım yapmamalarına, Çin’den daha geride kalmalarına göçmenler neden oldu!

Herşeyin yokluğundan göçmenler sorumlu.

CDU-CSU göçmenleri istismat etme konusunda sabıkakası çok olan bir partidir.

1999 Hessen eyaleti parlamento seçimlerinde CDU’ nun adayı, seçilme şansı olmayan Robert Koch’tu. O günlerde Türk göçmenelere çifte vatandaşlık tanıyacak bir siyasi ortam yoktu. Koch seçilemeyeceğini anlayınca, sendikaların, kiliselerin ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun itirazlarına karşın, Türk vatandaşlarının çifte vatandaşlık talebine karşı bir kampanya başlattı. Onları seçim kampanyasının merkezine koydu. Şehrin her tarafına Türk göçmenlere karşı afişler asıldı, semt pazarlarında, alışi-veriş merkezlerinde haftalarca imza kampanyaları yürütüldü.

Dışardan gelen biri, Türk kökenli göçmenlerin Hessen Eyaletini istila ettiğini düşünebilirdi.

Hesap tuttu. CDU, toplumu Türklere karşı kışkırttı ve yalan söyleyerek Partinin Finans skandallarına Yahudileri de karıştıran Roland Koch, 7 Nisan 1999’da Hessen eylati başbakanı seçildi.

29 ve 31 Ocak 2025 günlerinde Federal Almanya Parlamentosunda olanlar yukarda anlattıklarıma benzemiyor mu?

Arada 25 yıllık bir zaman farkı olmasına karşın; Roland Koch gibi, beğeni göstergesinde toplumda sempati toplayamayan bir aday, yine göçmenleri politikasına alet eden CDU’lu bir politikacı, yine toplumu ayrıştıran ve bundan siyasi medet uman ikinci sınıf bir politikacı, başbakan adayı, Friedrıch Merz.

Yanına yamak olarak ta, Alman Anayasasını Koruma Örgütünün ırkçı ve faşist şüphesiyle izlemeye aldığı, AfD (Almanya için Alternatif) partisini alıyor. AfD’ nin Thüringer Eyalet parlamento gurup başkanı ve Partinin teorisyenlerinden olan Björn Höcke’ye makkeme kararıyla faşist demenin serbest olduğu Friedrich Merz’i rahatsız etmiyor.

Anayasayı Koruma Örgütünün zorlamasıyla, AfD’nin kendi gençlik örğütünü, ırkçı olduğu için kapatmak zorunda kalması, Merz’in kararını etkilemiyor.

Merz göçmen karşıtı siyasetini Federal Parlamentoda destekleyen AfD ile olan dolaylı işbirliğine ise; ”Bir doğrunun yanlış tarafından desteklenmesi, doğruyu yanlış yapmaz” diyor. Yani kim olursa olsun, yeterki beni desteklesin, ırkçı da olsa , faşist de olsa farketmez diyor. Friedrich Merz’ in sözlerinin anlamı budur.

Bir insanın yaşlı-genç, kadın-erkek, çocuk demeden, kim olursa olsun, öldürülmesi her yerde, her şart altında kötüdür. Suçsuz insaları, hele yuvaya giden bir çocuğu öldürmek hiçbir zaman haklı olamaz, savunulamaz. Nokta. Burada herhangi bir yoruma yer yoktur.

Psikolojik sorunları olduğu kurumlarca bilinen Suudi Arabistan kökenli Taleb A., Almanya’da en son Doktor ve Psikiyatri uzmanı olarak çalışıyordu. Magdeburg şehrinde ”Noel-Weichnachten Pazarına” saldırdı. İnsanlar öldü, çok sayıda insan yaralandı.

28 yaşında, uzmanlar tarafından psikolojik sorunları olduğu belirtilen, Afganistanlı bir sığınmacı, Aschaffenburg kentinde yuvaya giden bir gurup çocuğa saldırdı. Fas kökenli bir ailenin iki yaşındaki çocuğunu ve onları korumaya çalışan bir yetişkini öldürdü.

O günden beri Alman politikasının ve partilerin büyük çoğunluğu, Magdeburg ve Ascheffenburg kentindeki sadırlar ve öldürülen çocukların ölüsü üzerinde tepinip, duygu sömürüsü yapılıyorlar.

Almanya’da silahla önceden okuduğu okula saldırıp, öğretmenlerini, sınıf arkadaşlarını öldürenler olmadı mı?

Bir kermeste insanların üzerine arabalarını sürerek onları katleden psikolojik sorunları olan Alman kökenli insanlar yok mu?

Bu tip saldırganlar hem Alman, hem de göçmen kökenliler arsında var. Bu tür olayların üzerinde mutlaka durulmalı, nedenleri araştırılmalı, gerekli önlemler alınmalıdır. Bu olaylar ancak bu şekilde önlenebilir, sayısı en aza indirilebilir.

Bu tür saldırıları yapanaların sorunları bilindiği halde, göçmen kökenlirin yaptığı her saldırıyı terörist saldırı olarak ilan etmek, terörle bağlantılı olan insanların ve gerçek terör eylemlerinin gizlenmesine hizmet eder.

Alman kökenli, göçmen kökenli diyerek toplumu ayrıştırır.

Afganistan’daki siyasal islamcı, Ortaçağ artığı rejimden veya başka bir ülkeden baskı nedeniyle kaçıp, Almanya’ya mülteci olarak gelen ve islamcı bir devlet isteyen katiller en çok göçmenleri rahatsız etmektedir.

Bir olay olduğu zaman, ”aman suçu işleyen göçmen kökenli biri olmasın” diye umutlananlar, korkuya kapılanlar en çok göçmenlerdir.

Friedrich Merz Federal Parlamentodaki konuşmasında göçmenleri, grup halinde tecevüz etmekle, tecevüzcü olmakla suçladı. Evet Alman kriminal istastikleri rakamlarına göre, tecvüz edenlerin % 50den biraz fazlası Alman, geri kalanlar ise genellikle Afganistan, Irak, Suriye ve Türkiye vs. kökenli.

Merz bu durumu siyasi propoganda malzemesi olarak kullanıyor. Bu konuda Alman-göçmen karşılaştırması yapılması abestir. Alman veya göçmen demeden, tecevüzcüler yasadaki en üst seviyedeki cezaya çarptırılmalıdır.

Ayrıca toplum, esas olarak ta erkekler, kadın erkek eşitiği konusunda ilkokuldan, hatta yuvadan başlayarak eğitilmelidirler.

Belirli olayları, bir gurubu köşeye sıkıştırarak suistimal etmek,siyasi ahlaksızlıktır. Sizin kadar savunma olanaklarına sahip olmayan insanlar üzerinden parsa toplamaktır.

Bunu hangi parti yapıyorsa, tutumu parti tarihinde kara bir leke olarak kalır. Çünkü 1958 den beri Almanya’nın tarihi, aynı zamanda göçmenlerin de tarihidir. Hem Federal Almanya Cumhuriyetinde,

hem Demokratik Almanya Cumhuriyetinde, hem de birleşmiş Almanya’da göçmenler olmadan yazılacak bir tarih gerçekleri yansıtmaz, eksik kalır. Demokratik Alman Cuhuriyetinde Mozambikli, Vietnamlı vb. işçiler olmadan, ülkenin tarihini yazamazsınız.

Federal Almanya’da Ruhr bölgesinin, Berlin’in, Münih’in, Frankfurt’un, başka bir deyişle Almanya’nın tarihi,Türkler olmadan, göçmenler olmadan yazılmaz. Yazılamaz.

Böyle bir tarihi yazmaya kalkışan tarihçi, kendisine belirli bir ücretle o görevi veren partinin tarihçisidir.

Göçmenlerin tarihi Almanya’nın, Almanyanın yakın dönemdeki tarihide göçmenlerin tarihidir.

Bugün her partiden politikacılar belirli ölçüde ve şiddette, göçmen de göçmen deyip duruyor. Nedir sözü edilen göçmen? 1958 yılından başlayarak, Almany’ya ”yabancı isçi, misafir işçi” olarak gelip kalan ve artık Almanya’nın tamemen yerleşik bir parçası olan göçmen kökenlileri, onların çocuklarını ve torrunlarını mı, yoksa sadece iltica başvurusu reddedilen veya üçüncü bir ülkedek geldiği için, geldiği ülkeye geri gönderilemeyenleri 30-40 veya 50 bin insanı mı kastediyorsunuz?

Nedir bu üzerinde tepindiğiniz göçmenler?

2024 yılı verilerine göre, Almanya’da nüfusun % 29,7si göçmen kökenli.Bu 83 milyon nüfusa sahip Almanya’da, yaklaşık 25 milyonluk bir nüfusun karşılığıdır. Bazı şehirlerde göçmenlerin oranı nüfusun % 50 si veya daha fazla. Örneğin, Frankfurt şehrinde göçmenlerin oranı % 53 kadar.

Almanya’da 2021 yılı Parlamentoı seçimlerinde seçme yaşında olan göçmenlerin sayısı 7 Milyon 100 bin kadardı. Bugün bu sayı en az 7 Milyon 500 bin kadar veya daha fazladır.

AfD göçmenleri geri göndereceğini son parti kongresinde ”..bunun adı ”Remıgrasyon ise Re-mi-gras-yon” ( Alman vatandaşıda olan göçmenlerin, geldikleri ülkelere geri gönderilmesi) diyerek, eş başkanları Alice Weidel’ ın dilinden, teorisyenleri Höcke’ nin de kitabında belirttiği gibi, 20-30 Milyon göçmeni geri göndereceğini ilan etti.

Peki, AfD dışında Partiler Göçmen derken kim kastediyorlar?

İşçi, işveren, üretici, tüketici, öğretmen, avukat, polis, çeşitli kurumlarda memur, hatta yargıç ve savcı gibi yaşamın her alanında, toplumun her kesiminde yer alan göçmenler mi sözkosu olan?

Yoksa mülteciler mi?

Kimdir size göre göçmenler? Yukarda sayıları resmi krumlarca verilen, 75 yıllık Almnanya tarihinde, en az 67 yıldır var olan, aynı Alman kökenliler gibi, çocukları olunca, onlar yürüyünce sevinen, ailesinden biri ölünce ağlayan, yas tutan, işte arkadaş, kapı komşusu olan insanları, yani Almanya’nın 25 milyonluk bir parçasını mı kastediyorsunuz?

Bunlar değilse kimi kastediyorsunuz? Friedrich Merz, CDU-CSU nasıl bir göçmen tipi istiyorlar. Diğer partiler Nasıl bir göçmeni uygun görüyorlar? Tek tek normal vatandaşlarının istediği düşündüğü göçmen nasıl olmalı?

CDU’nun seçimlerde en önemli propaganda malzemesi, muhtemelen de en önemlisi göçmenler. CDU içinde, 25 Milyon insanın suistimal edilmesine karşı çıkma cesaretini gösterebilen, vicdanlı, siyasi cesarete sahip tek birey, eski federal Başbakan Angela Merkel mi? Nerede bir dönem Hürriyet gayetesinde köşesi olan, göçmenler ve göçmenlik konusunda olumlu yazılar yazan, çözümler öneren Armin Laschet? Nerede CDU içinde sözü edilen

”liberaller”.

Şu, sıkça sözü edilen Suriyeli göçmenler ne durumda? Eski Federal Başbakan Angela Merkel’in 2005 yılında, vicdanlı, insani bir büyüklük göstererek, ”…ne yapalım, bu karda kışta, kadınların, çocukların soğuktan donmasına razı olamayız” deyip, Almanya’ya

girmelerine izin verdiği 800 binden fazla Suriyeli mültecilere bakalım.

2005 Yılında Almanya’ya mülteci olarak gelen Suriyelilerden çalışma yaşında olanların % 62 si, bugün sosyal sigortalı işlerde çalışıyorlar. Suriyelilerle ilginen CDU’ lu bir Alman milletvekilinin belirttiğine göre, çalışma yaşında olan erkekler arasında sigortalı işlerde çalışma oranı % 85 kadar. Sözü edilen Suriyelilerin % 38i artık Alman vatandaşı.

Peki CDU’ nun başbakan adayı Friedrich Merz ve diğer partiler, 2005 yılında mülteci, sığınmacı olarak Almanya’ya giren Suriyelilerden ne kadarını sınırdışı etmek istiyorlar?

6000 Suriye kökenli tıp doktarunu, 2000 in üzerinde hemşire ve sağlık çalışanını da Almanya’dan çıkarmak istiyorlar mı? Son yıllarda Almanya’ya gelen ve eğitimlerine Almanya’nın hiç katkıda bulunmadığı Türk doktorlar da Almanya’ den çıkarılacak mı?

Partiler Almanya’ da suç işleyenleri ülke dışına çıkarmak mı istiyorlar, çıkarsınlar. Yasalara uygun olmadan,üçüncü ülkelerden gelenleri çıkarmak mı istiyorlar, çıkarsınlar.

Göçmenler partilere bu konuda engel mi oluyorlar? Hayır.

Yalnız Almanya’da doğup ve büyenler, hangi suçu işlerse işlesin, kaç yaşında olursa olsun, onları Almanyadan çıkarmak o insanları çifte cezalandırmaktır. Çünkü bu durumda olan insanlar bu toplumun ürünüdürler.

Almanya 2024 yılı içinde başvurusu reddedilen 38 bin kadar mültecilden 26 binini Almanya dışına gönderemedi. Bu durumdan göçmenler sorumlu olabilir mi?

Özellikle CDU-CSU ve AFD, Alman Anayasasını değiştirerek mülteci akımını önlemek istiyorlar. Alman Anayasası’ nın İltica yasası, herhangi bir yasa maddesi değildir. Anayasa’nın çok önemli, en temel maddelerinden biridir.

Anayasa’daki Mültecilikle ilgili maddeler, 1933-1945 yılları arasında Hitler Faşizmi döneminde katledilen Yahudilerin, Komünistlerin, Sosyal Demokratların, Zinti ve Romenlerin, Homosksüellerin ve Hitler faşizmine karşı çıkan dini gurpların anısına, Hitler Faşizminin zulmünden kaçabilen ve mülteci olmayı bire bir yaşayan insanların tecrübeleri ışığında yazıldı.

Almanya’da bugün hala, başka ülkelerde mülteci olmanın tarihine sahip olan partiler var. Bu partilerin, CDU-CSU’nun saldırılarını hafifletme adına da olsa, mülteciler üzerinden tepinmesi, göçmenleri hedef alması, herhalde 75 yıl önce Alman Anayasasını yapanların mezarlarında kemiklerini sızlatır..

Toplumdaki bütün sorunların nedeni, önemli bir kesim tarafından göçmenler olarak görülüyor. Ancak göçmenlerin toplumdaki yerine bakan yok.

Kısaca sağlık alanına bakalım; 2023 yılı sonunda Almanya’da emekli olan nüfus, 25 Milyon 960 bin kişidir. Yine 2023ün verilerine göre, emekli olanların 5 milyon 700′ i sağlık açısından bakıma muhtaç insanlar. Bunların arasında göçmenlerin oranı çok düşüktür ama, sağlık alanında çalışan 4 Milyon 200 bin kişilik personelin yaklaşık 950 bin kişisi göçmen kökenlidir.

Göçmen kökenli sağlık çalışanları arasında doktorların ve yaşlılara bakan uzman kişilerin oranı oldukça yüksektir. Dikkat çekici bir başka veri de, sağlık alanında çalışan göçmen kökenlilerin büyük çoğunluğu Almanya’da doğanlar değil, Almanya’ya sonradan gelenlerdir.

Sağlık alanında örnekeler vermenin birçok gerekçesi var.

Almanya yaşlı bir nüfusa sahip. Önümüzdeki dönemde daha çok sayıda emekli olacak, daha fazla sayıda insan emekli aylığı alacaktır. Soru, bu insanlara kimin bakacağı ve bu emeklilerin emekli aylıklarının nasıl karşılanacağıdır.

Almanya’da bilim insanları, özellikle göçmen konusunu araştıranlar, Almanya’ nın her türden kalifiye elemana ve çalışacak genç nüfusa gereksinimi olduğunu belirtiyorlar. Çalışan genç bir nüfusun eksikliği, emekli aylıklarının ödenmesinde çok büyük zorluklar çıkaracaktır.

Kuruluş nedeni; Avrupa Birliği,Yuro karşıtlığı ve Almanyadaki göçmenlerin Almanya’dan sürülmesi olan, AfD üzerinde tartışmaya gerek yok. AfD’ nin fikri belli olduğu için, zikri de ona uygun olacaktır. Üstüne üstlük bir de ırkçılığı var.

Ancak Almanya’daki diğer partiler, özelliklede CDU-CSU, başbakan adayı Merz, özellikle mültecileri topluma ve iş hayatına nasıl entegre ederim, onları nasıl kalifiye eleman olarak yetiştirip, emeklilik siortasına katkılarını sağlarım diyece çözümler üreteceğine, onlar üzerinde tepiniyor duruyor.

Federal Almanya eski başbakanı ve SPD başkanı Willy Brandt, İsveç eski başbakanı Olaf Palme döneminde Almanya’da siyasete tartışılan bir ”Kuzey-Güney Çatışması” vardı. Bugün bu konuda, nerdeyse hiç tartışma yok ama, kuzey- güney çatışması bütün şiddeti ile devam ediyor.

Almanya’ya gelen mültecilerin hangi bölgelerden, hangi ülkelereden geldiğine bakılırsa, güneydeki yoksulların, kuzeyin zengin ülkelerine geldikleri, kuzey – güney çatışmasının hala kesintisiz devam ettiğini ve devam edeceğini gösteriyor.

1980 lerin başında yayın yönemeni olduğum, Türkçe ve Almanca iki dilde yayınlanan ”FORUM- Yabancılar Sorunu ve Kültür Dergisi” (Zeitschrift für Ausländerfragen und-kultur) da Almanya’da göçmenlik olgusu üzerine bir makale yazmıştım.

Bu makalede Güneyden gelenler için, ” Kapıları kapatırsanız pencereden, pencereleri kapatırsanız, bacadan girecekler, bacayıda kapatırsanız tunel açacaklar” diyerek yorumlamıştım.

Aradan geçen en az kırk yıllık süre gösterdi ki, mültecilerin nereden ve neden geldikleri üzerine çözüm aramadan, sorunları sadece güvenlik politikaları çerçevesinde tartışmak uzun süreli çözümler getirmeyecektir.

Sözlü ve yazılı basında, televizyonlarda yer alanlar, özellikle de politikacılar, arada bir mültecilerden söz etseler bile, sürekli göçmeler üzerine olumsuz örnekler veriyorlar. Her akşam ekranlarda saatlerce göçmenlerden olumsuz söz edilmesi, özellikle genç göçmenler arasında tepki yaratıyor.

Eğer bu toplum gençlerine, toplumun bir parçası oldukları duygusunu veremez ise, onların toplumun kalkınması için gerekli çabayı göstermeleri engelenmiş olur.

Almanya’da yaşayan ama, kendisini içinde yaşadığı topluma ait hissetmeyen insanların, özellilkle de gençlerin olması bir felakettir. Bu Almanya için çok büyük bir kayıptır.

Almanya bugün göçmen toplumu olmanın bütün zorluklarını yaşıyor. Bu zorluklar sadece Almanya’ya özgü değildir.

2020 yılı verilerine göre, Dünya’da 82 milyon insan, çeşitli nedenlerle ülkesini teretmek zorunda kalmış. İnsanlar bir bölgeden, başka bir bölgeye, bir ülkeden başka bir ülkeye kaçıyorlar, kaçmaya zorlanıyorlar, yollarda sakat kalıyorlar, ailelerini, ana-babalarını kaybediyorlar. Ancak bu insanların çok, ama çok azı Avrupa’ya ulaşabiliyor.

İnsanlar Akdenizin sularında çoluk, çocukla birlikte boğulmayı, kamyon kasalarında havasızlıktan ölmeyi, Afrika’nın herhangi bir ülkesinden çıktıktan sonra, binbir türlü badireler atlatarak, ancak 2 yıl sonra Avrupa’ya ulşmayı göze alıyorlarsa, Almanya’da da her zaman mülteci olacaktır.

Almanya devlet olarak göçmen ülkesi olmanın gereklerini yerine getirmeli, partilerde her sıkıştıklarında göçmenleri siyasete alet etmekten vazgemelidirler. Çünkü bazı partilerin hala görmek istedikleri, ”Misafir işçi, Yabancı işçi treni” çoktan kalktı. Kimsenin geldiği ülkeye geri döneceği yok.

Bugün esas soru, ”biz göçmenlerle yaşayablilir miyiz” değil, ”nasıl birlikte yaşarız” olmalıdır.

Foto: Pixabay / geralt

Son Haberler

İlgili Haberler