Ömrümün 20 yılı sağlık kurumundaki seminerlerde geçti. Yaşam boyu karşıma çıkan seminer konusu ise ÖFKE PATLAMASI’ydı.
Geri kalmış ülkelerdeki insan ilişkilerinin gündeminden düşmeyen bir sorundur. Hemen hemen herkes birine veya birilerine öfkelenir. Yerli filmlere bile yansımıştır. Görünmeyen düşman hep vardır. Her senaryoda bir kötü adam vardır.
İyi de biz neden birbirimize düşeriz? Bu sorunun yanıtı bir tek değildir.
Bir başka konu ise algılarımızla oynanmasıdır. A Planı devreye konuluyor kitleler bu planla oyalanırken B Planı çoktan hazır edilmiştir. A’dan kurtulup B’ye geldiğimizde C Planı önceden hazırdır.
Şu anda gündemimizden düşmeyen öde(ye)meyeceğimiz miktarda gelen faturalardır. Cılız de olsa yer yer tepkiler oluşuyor. Siyasi iktidar meskenlerde günlük uygulanan sınır 5 kilovatı 7 kilovata çıkarınca faturaların düşeceği sanılarak zaman kazanıldı. Oysa 1940’lardan bu yana günlük 5, aylık 150 kilovat elektrik tüketimi birinci tarifeden faturalaştırılıyordu. O yıllarda bırakın şu anda kullandığımız elektrikli ev aletlerini buzdolabı bile çoğu konutlarda yoktu. Tel dolabı vardı.
Gelinen süreçte siyasi iktidar “ALIN SİZE İNDİRİM!…” diyecektir. Peki o zaman ne olacak dersiniz? Yığınların öfke patlaması yavaş yavaş sönümlenecektir. Öfke birikmeyecek…
Bu durumu şöyle düşünelim. Yanardağ patlaması büyük bir doğa faciasıdır. Fakat tehlike arz etmeyen küçük küçük patlamalar olabilecek o büyük yıkıntının nabzını düşürecektir. O zaman “İşimiz bir başka bahara kaldı.” diyeceğiz.
İnsan ilişkilerinde öfke patlamasının içimizde biriktirilmeden küçük küçük tepkilerle boşaltılması yerinde bir davranıştır. Kitlelerin öfke patlamasının önünde hiçbir güç duramaz.
Züleyha Akın / 12.02.2022