AHA (Alevi Haber Ağı)- Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu bileşeni Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun öncülüğünde, Viyana’da yapılan 1. Avrupa Alevi Kurultayı’nın sonuç bildirgesi açıklandı.
Bildirgede ‘‘Bizler Avrupa ve Türkiye’deki yüzlerce Alevi Kültür Merkezi ve cemevlerinin başkan ve yöneticileri olarak, “Öl ikrar verme, öl ikrarından dönme” diyen Pir Sultan’ın yolundan yürüyoruz. Bizim YOLumuza ikrarımız var. Biz ne O’yuz, ne Bu’yuz! Biz ALEVİYİZ‘‘ vurgusu yapıldı. Bildirgede Alevi kurumlarının, hem inançsal hakikatlerinin gereği, hem de eşit yurttaşlık hakkını elde etmeyi sağlayacak hukuksal kazanımları elde edebilmek açısından Alevi inancının bu özgün karakterini bütün platformlarda cesaretle dillendirilmesi gerektiği belirtildi.
İşte 1. Avrupa Alevi Kurultayı sonuç bildirgesinin tam metni:
8-9 Şubat 2020 Viyana’da yapılan 1. Avrupa Alevi Kurultayın’a emek veren, katkı sunan tüm değerli Can Dostlarımıza teşekkürlerimizi sunarız.
Avrupa Alevi Hareketinin tüm katmanları ile en üst düzeyde temsil edildiği, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Eşit Başkanı, Genelsekreteri ve Yönetim kurulu üyelerinin, AABK Inanç ve Yol Erkan Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin, Avrupa Alevi Kadınlar Birliğinin Başkan ve Yöneticileri, Avrupa Alevi Gençler Birliğinin Başkan ve Yöneticilerinin, AABK’ye bağlı tüm ülke Alevi Federasyon Başkan ve Temsilcilerinin, AABK Diplomasi Kurulu ekibinin, Türkiye’den Alevi İnancının en önemli önde gelen Yol Erkan temsilcilerinin, Türkiye Alevi Kurum Temsilcilerinin, Avrupa ve Türkiye’den çok değerli Akademisyen, Tarihci, Araştırmacı ve Yazarların bir arada olduğu Alevi Toplumun ve Kurumsal yapısının geleceğine yönelik, dönüm noktalarından birisi olan 1. AVRUPA ALEVI KURULTAYI’nı Viyana’da beraberce hayata geçirdik.
Kurultayımızda İnanç Yol Erkan, Alevi Akademisyenleri ve Alevi Kurum Yöneticilerinden oluşan Çalışma Gruplarının hazırladıkları Sonuç Bildirgesi’ni tüm Alevi dünyasına sunuyoruz:
Aleviliğin tarihi, yaşadığı ülkelere egemen devletler tarafından kendisine uygulanmış asimilasyon, baskı ve sürgünlerle yok edilme tarihidir. Bu felaketlerin nedeni, Aleviliğin, adaletsizliklerle belirlenen egemenlik ilişkileriyle uzlaşamaması, her türlü otoriteyi sorgulayabilmesi ve bu hakkı insanın kendisinde görmesidir.
Kadim zamanlardan Kerbela’da Hüseyin’e, Ebul Vefa’ya, Hallacı Mansur’dan Baba İlyas’a, Nesimi’den Hatai’ye, Hacı Bektaş’tan Pir Sultan Abdal’a, Kalender Çelebi’den Seyit Rıza’ya kadar Alevi belleğinin oluşumunda tayin edici roller üstlenen inanç önderleriyle Alevilik, egemenlik ilişkilerini sorgulayan bu adalet ve direnç kimliğiyle belirginleşmiştir. Baba Tahir’den Yunus Emre’ye, Kaygusuz Abdal’dan Edip Harabi’ye sayısız ozanıyla da bu toprakların tarihsel kültürünü yaratmıştır.
Alevilik, Babailer ve Babai isyanıyla Anadolu’da ciddi bir etkinlik sağlamış ve takip eden süreçte de Hacı Bektaş, diğer Alevi inanç önderleri ve ocaklar üzerinden yeniden örgütlemeye yönelmiştir.
Alevi belleğinde Osmanlı dönemi çok özel bir yere sahiptir. Aleviler için Osmanlı, kuruluşunda yer aldıkları, ama takip eden süreçte bu devlet tarafından ağır bir baskı ve asimilasyona uğratıldığı bir tarihi temsil etmektedir. Cumhuriyet de, ne yazık ki kuruluşundan sonra tek dil, tek millet ve tek din eksenli bir tektipleştirmeye yöneliyordu. Bu yönelimde din, Türkleştirmenin ve toplumu şekillendirmenin aracı olarak kullanılacaktı.
Kurultayımızın her üç komisyonunda da saptandığı ve temel değer ve ritüellerinde de açıklıkla görüleceği gibi Alevilik, mevcut diğer tüm din ve inançlar gibi kendine özgü ve farklı bir inançtır. Hakkı kendinde bulması, Varoluş olgusunu Vahdeti Vucut, Vahdeti Mevcut’la bütünleyen ve Devriye anlayışı ile yetmiş iki millete/inanca bir nazarla bakması, cihat karşıtlığı, kadın erkek ayrımcılığını reddetmesi, Kırklar Cemi, Rıza şehri, Kabe’yi insanda görmesi, vb. özellikleriyle Batıni bir inançtır. Başta Cem olmak üzere, Rızalık ve İkrarlık ilkesi ile oruçları, Hızır’ı, Devriye inancı, Bağlaması, Semahı ile Alevilik, herhangi bir dinin veya inancın mezhebi değil, ancak kendi değerleri içinde doğru anlaşılır bir inanç, başlıbaşına bir YOL’dur.
Dolayısıyla Alevi kurumları, hem inançsal hakikatlerinin gereği, hem de eşit yurttaşlık hakkını elde etmeyi sağlayacak hukuksal kazanımları elde edebilmek açısından Alevi inancının bu özgün karakterini bütün platformlarda cesaretle dillendirilmelidirler.
Yaşanılabilir bir dünya için mücadele etmek de o kadar vaz geçilmezimiz olmalı. İnançsal, kültürel, siyasal, hukuksal, sosyal, ekonomik, akademik ve eğitim alanlarında mücadelemizi toplumsallaştırmaya devam etmeliyiz.
Buradan yola çıkarak cem erkanlarımız ve bilhassa Hakk‘a yürüme erkanına geldiğimizde ise Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancında Cem’lerimiz nasıl yürütülüyorsa, Hakk‘a uğurlama erkanı‘da Cem‘lerin içeriğine uygun yürütülmesi gerekliği açıktır. Ancak bu konuda da halen ciddi sorunlar yaşadığımız bilinmektedir. Alevice yaşayıp, Alevice olmayan uygulamalar yapılmakta, yüzyıllar boyu baskı zulüm ve kıyımlar sonucu kendi değerlerimiz den uzaklaştırılarak asimile edilmeye çalışılan inancımız, aşık-ı sadıkların kelamları doğrultusunda inancın özüne uygun erkanlara dönüştürülmesi gerekmektedir.
Bizler Avrupa ve Türkiye’deki yüzlerce Alevi Kültür Merkezi ve Cemevlerinin Başkan ve yöneticileri olarak “Öl ikrar verme, öl ikrarından dönme” diyen Pir Sultan’ın yolundan yürüyoruz.
Bizim YOLumuza ikrarımız var.
Biz ne O’yuz, ne Bu’yuz!
Biz ALEVİYİZ.
YOL’umuzun, mücadelemizin, kurumlarımızın, Ozanlarımızın, Pirlerimizin ışığı yolumuzu aydınlatsın.
Hızır yardımcımız olsun.
Birliğimiz daim,
Aşkımız cemalimiz olsun.
8-9 Şubat 2020 – VİYANA