Bomboş evde bağıra çağıra konuştuğumu farkedince, imdadıma yine Tamer abi yetişmişti…
“Bağırma!” Dedi, “anlat…”
“Ayşe Kadın’la bakıştık abi… uzun uzun bakıştık.”
“Eee, kaptın mı sonunda hanımefendiyi?”
“‘Sen benim dengim değilsin! Sırık tam sana göre!’ Dedi.”
“Nasıl yani?”
“Ayşe Kadın fasulye 100 TL, sırık fasulye 70 TL olmuş abi. İkisiyle de sadece bakıştık.”
“Bakmaya para almıyorlar… henüz!”
Kendi yarattığın karaktere, birşeyleri yüksek sesle anlatarak kafayı boşaltmaya çalışmak bir yere kadar anlaşılabilir de… o da sana cevap vermeye başladıysa – ki, Tamer abinin herşeye bir cevabı vardı! – yandı gülüm keten helva!
“Soğan 30 TL, sivri biber 70 TL olmuş Tamer abi, gel de kafayı üşütme!”
“Oğlum, kıymanın 300 TL, beyaz peynirin 200 TL, bir litre sütün 25 TL olduğu olduğu ülkede elbet soğan da 30 TL olur! Niye şaşırıyorsunki? Şaşıracağına damak tadını değiştir!”
“Dana yerine kuzu mu?”
“Eden etmiş… Sen bari densizlik etme! Halkın alım gücüne ve içinde bulunduğu sıkıntıya duyarsızlaşan bu zihniyetin, Kraliçenin ‘ekmek bulamıyorlarsa brioche* yesinler!’ lafındaki aşağılayıcı üsluptan ne farkı var?”
“Damak tadı demiştin…”
“Soğansız yemek, fasulyesiz türlü, peynirsiz börek, bibersiz menemen, etsiz dürüm… sütlü değil de sütsüz nuriye mesela!”
“Nuriye, süt banyosu yapmasa daha ulaşılır olmayacak ama anladım mantığını abi!”
“Ulan hıyar, bu işte mantık mı var? Tarım ülkesi olarak övündüğümüz coğrafyada; soğanı tane, biberi bir tutam, ekmeği bayat, karnabaharı yarım, lahanayı çeyrek, domatesi ezik satın almaya çalışmanın neresi mantıklı?
Ayşe kadına ancak görücü olarak bakarken, çoğu insan eti rüyalarında görüp… uykusunda akan salyalarıyla yorganını ıslatıyor.”
“O kadar da değ…”
“O kadar! O kadar!
Halka çadır veremezken, ev yapacağız safsatasıyla bilimi ve uzman görüşünü hiçe sayarak temel atma törenleri düzenleyenler…
Deprem gününde… ihtiyacın yaşamsal olduğu o günde, internet bant daraltması vahşiliğine ‘gerektigi için yaptık’ cümlesinden başka açıklama getiremeyenler…
Depremden ölmeyenleri; asbest, toz, kalkan ve copla öldürmekten beter edenler…
Aşka ya da hırsıza denk gelip, sağa sola ateş edenler… ettirenler!
Hayattaki en önemli hedefi dokunulmazlık zırhı olan (bazı); kadın düşmanları, dönekler, katiller, azmettiriciler, hırsızlar, yalakalar, soytarılar…
Halkın ne yediği, ne içtiği ile mi ilgilenir sence?”
“Kızma abi tamam, biraz ara ver!
“Kızmıyorum. Sadece artık hiçbir kuruma ve hiç kimseye güven duymuyorum.”
“Toplumun büyük bir kısmında sendeki gibi güvensizlik hakim abi. Kızılay’da kan stoğu erimiş. Kimse kan bile bağışlamıyor.”
“Bu kadar skandaldan sonra, yüzsüzce koltuğunda oturana mı güveneceksin… onu görevden almayarak, rezaleti sahiplenen otoriteye mi güveneceksin? Bir hayır kurumunu rantiyeye çevirenler utansın!”
“Aslında ‘Hayalet Ağrı’ çekiyoruz abi…
Eli ya da ayağı kesilen bir insanın, o uzvu hala yerindeymişçesine ağrı çekmesi gibi bizim hayatımız:
Tarım, hayvancılık… Özgürlük, adalet, hukuk, hoşgörü, vicdan ve hatta Kızılay… varmış gibi hissediyoruz. Çoktan kesip, söküp, kopartıp, kazıyıp, içini boşaltarak yok etmediler mi?
Neyin ağrısını duyuyor, neyin kavgasını yapıyoruz abi? Bizler, havanda su dövmekten öteye ne zaman geçeceğiz?”
“Ahh be Kenan, bu saydıklarını etkisiz ve işlevsiz hatta sevimsiz hale getirebilirler ama geri dönüş elbette mümkün… her cephede kararlı bir dayanışma, bütün zorlukları zamanla aşacaktır.”
Anlamamıştım… Hiç kimseye ve hiçbir kuruma güvenmeyen Tamer abi, dayanışmayı kimlerle sağlayacaktı?
Öyle ya;
Kan vermek istemiyorduk ama… hastamıza kan lazım olduğunda bulunsun istiyorduk.
Oy kullanmak istemiyorduk ama… sistem ve düzen değişsin istiyorduk.
Hayat pahalılığını, enflasyonu, geçim sıkıntısını, işsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu istemiyorduk ama… bir türlü akıllanmıyor, aynı haritayla farklı diyarlara ulaşmak istiyorduk.
Depremzedeler unutulmasın istiyorduk ama… bölgedeki sorunlarla, mümkünse bizim dışımızdaki insanlar ilgilensin istiyorduk.
Dayanışmayı, sırtımızı bir yerlere ya da birilerine dayamaya indirgemiştik. Birileri gelecek, bombok hayatımızı gül bahçesine dönüştürüverecekti… Birileri gelecek, elindeki sihirli değnekle her sorunumuzu çözüverecekti… Birileri gelecek, bizi bu arabesk hayatımızdan çekip çıkarıverecekti…
O birinin, kendimiz olduğunun farkına ne zaman varacaktık? Ne zaman?
Kendi içime kapanıp aklımın girdabında dönüp dururken, Tamer abi de sessizce gitmişti. Bomboş evde, bir an önce geçmesini dilediğim hayalet ağrılarımla yine baş başa kalmıştım…
Günaydın… Sağlıklı ve umutlu bir hafta diliyorum…
Kenan Çığır
10.04.2023
Antalya
*Brioche; Bir tür şekerli ekmek. (Karar okuyucunundur.) Bir rivayete göre pasta.
Bir başka rivayete göre makarna.
Foto: Pixabay /RitaE