FRANKFURT
Frankfurt CHP Birliği’nin düzenlediği toplantılara katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Türkiye’de rüzgarın döndüğünü, Millet İttifakı’nın 2023 seçimlerinde başarı sağlayacağına söyledi. Bülent Tezcan, Frankfurt yakınlarındaki Kelkheim kasabasında Cansu Düğün Salonu’nda düzenlenen toplantıda CHP birlik yöneticilerinin yanısıra iş insanları ve sivil toplum temsilcileriyle buluştu. Tezcan konuşmasında “Çok güçlü bir umuda sahip olmamız için artık hava, rüzgar döndü. Bütün anketlere baktığımızda durum bu. Ama boş bırakmayacağız. Azami bir dört aya ihtiyaç var. Dört ay sonra yaşanabilir, güçlü, adaletli, gençlerimizin umut bağladığı bir Türkiye, mümkün. Dünyada herkesin çağdaş bir ülke diyeceği bir Türkiye’yi kurmak mümkün. Herkesten bu binaya bir tuğla koymasını bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Buluşmaya İYİ Parti ve Saadet Partisi temsilcileri ile SPD Frankfurt Başkanı, Frankfurt Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Mike Josef de katıldı. Josef, kardeş parti CHP’nin seçimlerde büyük bir başarı yakalamasını istediklerini, kendileriyle her zaman dayanışma içinde olduklarını söyledi.
İyi Parti temsilcileri, CHP Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de iç savaşı önleyen lider olduğunu, cumhurbaşkanlığını hakettiğini, Altılı Masa’nın belirleyeceği ismin cumhurbaşkanı seçilmesi için var güçleriyle çalışacaklarını söylediler.
Daha önce sandık kurullarında görev yapan partililerin 2023 seçimlerine hazır olduklarını kaydeden CHP Frankfurt Birliği Başkanı Ali Ercan, Millet İttifakı’nın ülkede heyecan yarattığını belirterek, “Bize düşen bu kararlı duruşun arkasında durmaktır. Ülke elde gitmeden yeni şeyler söylemek lazım” diye konuştu.
Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Frankfurt’ta 60 bin oy kullanılmış, 70 bin seçmen ise sandığa gitmemişti. Verilen oyların büyük çoğunluğunu AKP almış, CHP üçüncü parti olabilmişti. Bülent Tezcan toplantıda bunun mutlaka değişmesi gerektiğinin altını çizdi.
İşte Tezcan’ın toplantıda yaptığı konuşmadan satırbaşları:
Kurtulabilmemiz, hayal ettiğimiz, güzel günlere ulaşmamız yolu, daha çok daha farklı yüzlerin katılmasıyla mümkün. Sizler burada yaşıyorsunuz ama biliyorum ki yüreğinizin tamamıyla Türkiye’desiniz. Türkiye’nin gündemini en az bizim kadar, bizden daha yakın takip ediyorsunuz. Havuz medyası, Türkiye’yi değiştirmek isteyen ‘Altılı Masa’ denilen Millet İttifakı’ndan rahatsız. Tartışmaların büyük çoğunluğu, “Altı kişi biraraya gelecekmiş, karar verecekmiş, böyle yönetim mi olur. Bir kişi karar verir.” Türkiye’de özellikle son dört yılda bütün yetkilerin bir kişiye verilmiş olmasından kaynaklı problem yaşıyoruz. Dolar, Euro yükseldiyse, Türkiye’ye para gelmiyorsa, Meclis çalışamıyorsa, yargıya güven duyulmuyorsa, dünyadaki uluslararası sermaye Türkiye’ye yatırım yapma konusunda endişe ediyorsa, hukuk güvenliği yoksa, Türkiye’de çatışma alanına dönüyorsa, tehlikeli bir eşikteyse bunun için. Siyasi cinayetlerin, çete hesaplaşmaların köşe başlarında olduğu ve faillerin salıverildiği bir Türkiye’de bütün yetkilerin bir kişide olduğu için. Kimsenin hesap soramadığı bir düzen yaratıldığı için. Davutoğlu ‘Bir kişinin aklı yerine kollektif akıl ile beraber yöneteceğiz, danışacağız, istişare edeceğiz’ demiş. Bunun hazımsızlığını topluma empoze etmeye çalışan, bunu zaafiyet gibi göstermek isteyen bir anlayış var.
Türkiye’nin ikinci yüzyılında bütün potansiyelini iyi, güçlü, doğru değerlendireceği başka bir hedefe yönlendirmemiz lazım. Geminin rotasını yeni çizmemiz lazım. Direksiyona doğru kaptanlar geçirtmemiz lazım.
Meclis’te bin 700 dokunulmazlık dosyası var. Bunlar içinde rüşvet, dolandırıcılık, suçluyu korumak var ama özellikle gündeme Ali Mahir Başarır ile Lütfi Türkan’ın dosyaları getiriyorlar. “Biz canımızın istediğini yaparız” algısını topluma yerleştirmeye çalışıyorlar.
Ekrem İmamoğlu, iki kez seçim kazandı. Ben 1990’dan beri hukukçuyum. ‘Ahmak’ diye bir hakaret suçu olmaz. Süleyman Soylu kendisine ahmak diyor, o da ona iade ediyor. İmamoğlu’na söylenen suç sayılmıyor. Bu ifade için belediye başkanlığını elinden alacak bir ceza tayin ediliyor. Türkiye’de hiçbir namuslu hakim böyle bir karar vermez. Oluruna bıraksanız, hiçbir mahkemeden bu ceza çıkmaz. Ayan beyan belli ki buna tepeden karar verildi. Böyle bir Türkiye’ye, kendi yatırımının hukukun güvencesi altında olduğuna inanmayan Avrupa’nın, Amerika’nın yatırımcısı niye gelsin? Hangi sermaye gelir, kirli sermaye. Uyuşturuculuğun, kaçakçılığın parası gelir. Türkiye’de bugün 52 milyar dolar açıklanamayan para var. Böyle bir ülke, ikinci yüzyılda çocuklar için, sizler için umut olamaz. Bunları değiştirmek zorundayız.
AK Parti’ye oy veren ailelerin çocuklarının neredeyse yüzde doksanı, batı ülkelerine gitmek istiyor. Müslüman ülkelere gitmek gibi bir dertleri yok. İnsanın doğasında var, huzur içinde yaşayacağı bir yere ister. Biz Türkiye’yi böyle ülke yapabiliriz. İmkanlarımız, kaynaklarımız var.
Araba rampada uçuruma doğru gidiyor, önce onu düze çıkarmamız lazım.
Burada son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde verilen 60 bin oyun 35’ini Cumhur İttifakı almış. Bu 35 bin yine oraya giderse, statüko devam etsin demektir. Bu statükoyu değiştirmeden ne burada size huzur var, ne orada bize var. Bu dengeyi değiştirmemiz, sandığa gitmeyen 70 bin seçmene ulaşmamız lazım.
Alt alta en az on sorun sayabilirim. Gümrük kapıları, yol güvenliği, uçak biletlerinin pahalı olması, arabanızı azami iki sene ülkede bırakabiliyorsunuz. Niye aracı orada bulundurma hakkınız olmasın. Telefonunuzu üç aydan fazla kullanamıyorsunuz. Bütün bilgilerinizi paylaştı. Kendi vatandaşını aldatan bir hükümet olur mu? O sözleşmeyi imzaladığında geçiş hükmü koyabilirdi, sizlere geçmiş dönemle ilgili muafiyet getirebilirdi. Soruşturma yapılmama şartı getirebilirdi. İşlerine gelmedi. Yatırımını burada yap diyen hükümet, kendi vatandaşını dolandırıcı durumuna düşürdü. Pek çok yerde soruşturmalarla ilgili sıkıntılar var. Türkiye’de acil servis dışında hastane hizmeti alamıyorsunuz. Emeklilikte pirim ödemelerle ilgili çok ciddi mağduriyetler var. Mavi kartlılar da gerçekte bizim vatandaşlarımız, neden onlara vatandaşlara tanınan bütün hakları vermiyorsunuz? Sadece yurt dışında çalışanın, işçinin parasıyla ilgilenen, onu para kaynağı olarak gören bir hükümet var.
Bunu değiştirmek zorundayız. Sandığa gideceğiz, burada anlatacağız, Türkiye’de anlatacağız, statükoyu değiştireceğiz. Sandıktan başka yolu yok. Sandıklara sahip çıkacağız. Yetmez, seçmeni sandığa götüreceğiz. Katılım oranını yüzde 49’dan en az yüzde yetmişe seksene çıkarmak zorundayız. Hep beraber imece usulüyle, biraraya geleceğiz. Bütün bu çaba iyi şeyler yapmak, Türkiye’yi iyi bir noktaya taşıyabilmek için. İkinci yüzyılında Türkiye’yi gerçekten dünyayla yarışan bir ülke yapabiliriz.
2013 yılından beri yurt dışı ayrı bir seçim çevresi olsun diyoruz. En son dört ay önce güncelledik, teklif sunduk. 15 milletvekilliği yurt dışına ayrılsın. Bu kanun teklifi Altılı Masa’nın mutakabat metnine de girdi. Hatta HDP de destek vereceğini söylüyor.
Çok güçlü bir umuda sahip olmamız için artık hava, rüzgar döndü. Bütün anketlere baktığımızda durum bu. Ama boş bırakmayacağız. Azami bir dört aya ihtiyaç var. Dört ay sonra yaşanabilir, güçlü, adaletli, gençlerimizin umut bağladığı bir Türkiye, mümkün. Dünyada herkesin çağdaş bir ülke diyeceği bir Türkiye’yi kurmak mümkün. Herkesten bu binaya bir tuğla koymasını bekliyoruz.
Avrupa Birliği hedefimizi yenilemeliyiz. Hatta onlar olmadan yeni başlıklar açmalı, kendimiz için demokratikleşmeyi gerçekleştirmeliyiz. Siyasi ahlak yasası çıkarıp yolsuzluğu önleyeceğiz. Gitmeyecekler algısı iktidara yarar. Tıpış tıpış gidecekler. Yeni bir siyasi kültürü yerleştirmemiz gerekiyor. egazete.de