GÜRSEL KÖKSAL
“Öğretmenler Günü”, Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da Türk öğretmenlerin bulunduğu ülkelerde de kutlanıyor. Almanya’nın Hessen eyaletindeki öğretmenlerimizin geleneksel kutlaması da daha önceki yıllarda olduğu gibi Türk Alman Klübü’nün lokalinde yapıldı. Hessen Türk Öğretmenler Derneği’nin (TÖDER Hessen) gerçekleştirdiği yemekli, müzikli, şiirli kutlamaya eyaletin çeşitli kentlerinde görev yapan öğretmenler ve yakınları katıldı.
Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosluğu’na kısa bir süre önce atanan Eğitim Ataşesi Fatih Kılıç, Almanya Türk Öğretmenler Dernekleri Federasyonu (ATÖF) Başkanı Yücel Tuna, TÖDER Hessen Başkanı Zeynel Fırat, Koblenz Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Senem Aydın ve kendileri de öğretmen olan Türk Alman Klübü Başkanı Yadel Oktay Coşkun ile Hessen Türk Veliler Derneği Başkanı Hatice Bektaş Alpsar’ın da katıldığı kutlama oldukça coşkulu geçti. Emekli olan öğretmenlere teşekkür plaketlerinin sunulduğu kutlamaya katılanlar arasında bir dönem öğrencileri olan meslektaşlarıyla yan yana oturan öğretmenler, Almanya’da yetişen ve Alman okullarında sadece Türkçe değil, diğer derslerin öğretmeni olarak çalışan eğitimciler de yer alıyordu.
Eğitim ve öğrenimin lokomotifleri
94 yıl önce Atatürk’e “Başöğretmen” ünvanının verildiği ve millet mekteplerinin açıldığı güne denk gelen 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün açılış konuşmalarında öğretmenlerin toplumun gelişimindeki rolüne dikkat çekildi.
Asıl mesleği öğretmenlik olan Eğitim Ataşesi Fatih Kılıç, yurtdışındaki Türkiye kökenli göçmenlere Türkçe ve Türk kültürü dersleri veren öğretmenleri, Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki idealist öğretmenlere benzetti. O dönemki öğretmenleri köy köy dolaşarak okul yaşlarındaki çocukların düzenli temel eğitim alması için çaba gösterdiklerini hatırlatan Kılıç, günümüzde yurtdışında çalışan öğretmenlerimizin de gerektiğinde ev ev dolaşarak gençlerimizin Türkçe ve Türk kültürü derslerine katılması için çaba gösterdiklerine işaret etti.
ATÖF Başkanı Yücel Tuna da konuşmasında öğretmenleri “eğitim ve öğretimin lokomotifi” olarak tanımladı, “Dünyada malzemesi direkt insan olan iki meslek dalı vardır: hekimlik ve öğretmenlik. Biraz daha irdelersek, hekimlik mesleği de bu sınıflamanın dışında kalır. Ama öğretmenlik mesleği öyle mi? Hayır! Öğretmenlik insana biçim verme, onu yaşama hazırlama sanatıdır” dedi.
Atatürk’ün de öğretmenleri “irfan ordusu” olarak nitediğini hatırlatan Tuna, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Öğretmenler ne kadar iyi eğitiliyorsa, kalkınma, ilerleme ve refah düzeyide de o kadar iyi olur. Bu refah düzeyine katkının bir başka boyutu 60 yıl önce başlayan yurtdışı iş göçüdür. Bu göçün sonucu yurt dışında doğup, büyüyen, eğitim alan çocuklarımız ve onların anavatanlarına aidiyet duygusu, anadillerini koruma çabalarıdır. Bu çabada da 40 yılı aşkın bir süreden beri anadili öğretiminde görev alan, yurt dışında her türlü olumsuz koşullara karşı özveriyle çalışan Türkçe öğretmenlerinin emeğini göz ardı edemeyiz.”
“Öğretmenler Günü”nün 1981 yılından beri kutlandığını belirten TÖDER Hessen Başkanı Zeynel Fırat, “Bu günün amacı öğretmenin toplumdaki yeri, rolü, önemi ve değerini göstermek, sorunlarını belirlemek ve onu olması gereken yüce makamına oturtmaktır. Öğretmenlerin kendi aralarındaki bağı kuvvetlendirmek, öğrencileriyle aralarındaki sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmektir. Emekli olan öğretmenleri saygıyla anmak ve yeni atanmış öğretmenlere mesleklerinin kutsal bilincine varmalarını sağlamaktır” dedi.
Atatürk’ün “yeniden dünyaya gelsem öğretmen olurdum” dediğini hatırlatan Fırat, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Öğretmenler, siz yalnızca 24 kasımlarda değil, her zaman değerlisiniz ve öyle kalacaksınız. Büyüyen her fidanda, açılan her çiçekte kokunuz, geçmişte ve gelecekte iziniz var olmaya devam edecektir.”
Türkçe dersi ve Türkçe öğretmeni sorunu
Öğretmenlerden oluşan müzik grubunun verdiği konserle devam eden kutlamanın kulisinde Almanya’daki, özellikle de Hessen eyaletindeki Türkçe dersleriyle ilgili sorunlar ve Türkçe öğretmeni yetersizliği konuşuldu.
TÖDER Hessen’in kurulduğu dönemde 90’a yakın üyesi olduğunu belirten Başkan Fırat, günümüzde bu sayının 25’e kadar gerilediğine işaret etti. Üyelerinin çoğunluğunu emekli olan öğretmenlerden oluştuğunu belirten Fırat, hem zamanında Eğitim Bakanlığı’nca atanmış olan, hem de başkonsolosluklara bağlı eğitim ateşeliklerine bağlı olarak çalışmalarını sürdüren öğretmenlerin sayısının Hessen eyaletindeki Türkiye kökenli ailelerin çocuklarına yönelik Türkçe ve Türk Kültürü dersleri için yeterli olmadığını kaydetti.
Bir dönem Hessen Eğitim Bakanlığı’na bağlı Türkçe öğretmenlerinin sayısının 270’i bulduğunu hatırlatan Fırat, “Maalesef artık burada emekli olan öğretmenlerimizin yerine atama yapılmıyor. Bunda ‘biz Türkiye’den öğretmen getiririz!’ diyerek Alman tarafını rahatlatan Türkiye’nin de hatası var. Böylece kazanılmış bir hakkımızı yitirmiş olduk.”
Okullarda Türkçe ve Türk Kültürü dersi verilmesi konusunda hem Hessen Eğitim Bakanlığı’nın ve hem de – maalesef – velilerin duyarsız, en azından yetersiz olduğunu belirten Fırat, “En az sekiz öğrencinin biraraya getirildiği okulların müdürleri Türkçe ve Türk Kültürü dersi koymak zorunda. Ancak velilerimiz bu haklarına sahip çıkmıyor ya da bu haklarını ve öğretmen talebinde bulunmanın yollarını bilmiyorlar. O nedenle Hessen Türk Veliler Birliği gibi kurumlar çok önemli. Biz onlarla işbirliği içindeyiz. Biz de gerektiğinde ev ziyaretleri yaparak, dernekleri, sivil toplum örgütlerini, camileri, cem evlerini ziyaret ederek insanlarımıza bu derslerin önemini ve bakanlıktan öğretmen talebinin nasıl yapabileceklerini anlatıyoruz” dedi.
Türkçe derslerinin okullardaki diğer yabancı diller statüsüne getirilmesi için yürütülen kampanyaya da işaret eden Fırat, binlerce kişinin imza vererek desteklemesine rağmen Hessen Eyalet Hükümeti’nin bu konuda bir adım atmadığını belirtti. Çince’nin bile müfredat programına alınmasına rağmen Türkçe ve Yunanca’nın dışarıda bırakılmasını eleştiren Fırat, “Şu ana kadar neden böyle davrandıklarına dair bir gerekçe de açıklamadılar. Biz bu kampanyanın arkasındayız” diye konuştu.
Hessen’de 2014 yılından bu yana Hıristiyan demokratlarla birlikte hükümet ortağı olan Yeşiller partisinin her fırsatta çok kültürlü eğitimi savunurken, bu konuda ileri adım atmaması da büyük hayalkırıklığına neden oluyor.