4.2 C
Almanya
Cuma, Kasım 29, 2024

Ayşe Övür’ün Botter Apartmanı’na Dair – Ayşegün Korkmaz

“Her psikiyatristin kendini iyileştirmek için karşılaşmayı beklediği o hasta gerçekten var mı?”

[email protected]

Kitap Remzi Kitabevi tarafından yayımlanmış. Elimdeki Şubat 2022 basımı. Yazarı Ayşe Övür aynı zamanda bir arkeolog. Yüksek lisansını Eskiçağ tarihi üzerine yapmış. Sahra 1911 (2017), Botter Apartmanı (2019) Zamanın Kapıları – İstanbul’un Öteki Yüzü (2022) adlı kitaplarının yanı sıra arkeoloji ve eskiçağ tarihi ile ilgili pek çok makalesi mevcut.

Botter Apartmanı gerçekte var olan bir bina. 1900’lerde Abdülhamit’in isteği üzerine dönemin ünlü mimarı Raimondo D’Aronco tarafından sarayın resmi terzisi ve modacısı olan Hollanda uyruklu Jean Botter için modaevi olarak inşa edilmiş. İnşasında çelik malzeme kullanılan ilk apartman ve Pera Palas Oteli’nden sonra içinde asansör bulunan ikinci yapı.

Romanın ana karakteri Dr. Kaan Yamaner Botter apartmanındaki ailesinden kalan iki dairenin birinde oturur, diğerini muayenehane olarak kullanır. Bir gün ansızın Esta adlı İtalyan bir genç kadın çıkagelir. Türkçe bilmez, İngilizce iletişim kurarlar. Kadın Botter Apartmanı’nın mimarı Raimondo D’Aronco’nın torunun kızı olduğunu söyler. Böylece olaylar başlamış olur. Önümüzde bu apartmanla ilgili çözülmeyi bekleyen pek çok gizem olduğunu görürüz. “Botter Apartmanı’nın temeli canlıydı. Yüzlerce böcek, solucan, mantar sanki toprağı deşiyor, temellerin arasında cirit atıyor, demirlere, tuğlalara tutunuyordu. Yüz on yıldır binaya sığınmış insanların günahları yapış yapış eriyikler gibi tavanlardan damlayarak temele sızıyor, katran gölcükleri oluşturuyordu.” (s.141)

Gizemler aydınlandıkça Dr. Kaan’ın da travmalarla dolu geçmişi ortaya çıkmaya başlar. “Sadece derin kederleri olan insanlar şifacı olabilirdi.” (s.117) “Her psikiyatristin kendini iyileştirmek için karşılaşmayı beklediği o hasta gerçekten var mı?” (s.126) Zehra romandaki önemli karakterlerden biridir. Hikâyesi Dr. Kaan’ın hikâyesiyle iç içe işlenir. “… bizim gözümüz kör değildir ama görmez, kulağımız sağır değildir ama duymaz.” (s.92) “Bizim oralarda kadınların gücü hiçbir şeye yetmez. “ (s.163)

İstanbul o efsanevi duruşuyla kitabın her bölümünde yer alır: “Güneş bu kentin üzerinden eteklerini toplayıp akşama kadar zarif bir saray kadını gibi süzülüyor…” (s.36) “Esta’nın Napoli’deki evde bulduğu eski defterlerde, İstanbul’un büyüsü anlatılıyordu sayfalarca. Leventen kadınların güzelliği, Türk hamamlarında geçen hikâyeler, akla hayale gelmez dedikodular, asker kaçağı Avrupalılar, Galata’nın arka sokaklarında dönen kumar işleri, İtalyan denizcilere kucak açan kadınlar… Ve İstanbul’un ilk modaevinin çizimleri, antikçağdan kalma desenler, gökte uçan martılar, yaşı olmayan çınar ağaçları…” (s.144) Öte yandan İstanbul’la ilgili olumsuzlukları da içerir. 6-7 Eylül olaylarına değinir. En gerçekçi tespit Esta’nın ağzından gelir: “Büyüleyici ama çok derin. İçine girince girdabına kapılmamak mümkün değil. Kendine özgü bir ritmi, bir tarzı var.”

Son Haberler

İlgili Haberler