Tiyatro Frankfurt’un düzenlediği 7. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali oyunlar, söyleşi ile ünlü oyuncu, tiyatrosever buluşmalarıyla devam ediyor.
Festival programı kapsamında Volksbühne adlı tiyatro bahçesinde, açık havada düzenlenen göç ve sanat konulu söyleşiye ünlü sanatçı Ayşenil Şamlıoğlu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt ile gazeteci yazar Yekta Kopan katıldılar. Gazeteci Nur Onur’un yönettiği söyleşide konuşan Mustafa Kurt, göçün dünden bugüne devam eden uzun yıllar sürecek bir dünya meselesi olduğunu belirterek “Göç meselesinin gelecekte de güncelliğini kaybetmeyeceğini düşünüyorum. İnsanın bir yere ait olamaması, doğduğu, yaşadığı yerler, doyduğu yerler var. Bir de doyup da döndüğü özlem duyduğu memleketi var. Festivalde yer alan “Misafir” oyunumuzda Almanya’ya gelmiş, sonra ülkesine dönmüş ama ne doyduğu ne doğduyu yerde kalıcı olamamış bir insanın hikayesini epik unsurlarla anlatıyoruz. Seyirciyle iyi buluştuğunu düşünüyorum” dedi.
Yeni nesil sanatıyla var
Ünlü oyuncu Ayşenil Şamlıoğlu ise Türkiye’den Almanya işgücü göçünün her iki taraf için ihtiyaçdan doğan bir göç olduğunu, günümüzde Suriye, Irak veya Afganistan’dan kaçanlara için sığınmacı demenin daha doğru olacağını söyledi. Şamlıoğlu, “Türkiye’den 60 yıl önce gelenlerin geri dönmesi gerçekleşmedi. Hem geldikleri yerden memnun kaldılar hem de Türkiye’ye döndüğü zaman aradaki farkın çok açıldığını farkettiler. Ne oralı, ne buralı olabildiler. Ailesini yanına aldırmaya başladıler. Hiç şüphesiz Almanya’nın kalkınmasında çok büyük payları oldu. İkinci üçüncü neslin ise kültürü, sanatıyla yer alıyor. Buralı olduğunu hissettiği andan itibaren kendi kültürünü, sanatını üretmesi söz konusu. Değerli olan da bu” diye konuştu. Şamlıoğlu, akadimelerde artık çok sayıda Türk öğrenci bulunduğuna da dikkat çekti.
“Egemen politik dilden almak şart..”
Yazar Yekta Kopan ise göçün romantik ve sosyolojik açıdan konuşulduğunu savundu. “İnsan göç etmez, yurt göç ettirir” sözünü anımsatan Kopan, “Bu olayın politik tabanını anlatan ifadedir. Göç değerli de birşey olabilir. İlkçağda göç olmasaydı, insanlık hala aynı yerde olurdu. Yeni coğrafyalar, arayışlar gereklidir. Bugün sizin bir tiyatro festivaline verdiğiniz değer, artık politik dilden kurtarıp kültür ve sanatın eline vermektir. Göç kavramını egemen politik dilden konuşacak olursak, ya romantik hatalara ya öfkeye ya da politik yanlış yönlendirme ve akışa yenik düşeceğiz. Göçmen olmuş Brecht’in de yaptığı gibi bu kavramları onların elinden alıp kültür sanatın alanına getirmek gerekir. Bu da politiktir ama diyalogcudur. Sanatın birleştirmesi değil konuşturması, araştırma yaptırması gerekiyor. Günün sonunda diyalog olması en önemlisi” ifadelerine yer verdi.