Kadınların ve LGBTİ+’ların şiddetten korunması ve eşitlik haklarının güvenceye alınması için büyük öneme sahip İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmaya dönük, hukuksuz kararı tanımayan ve kabul etmeyen kadınlar, “Türkiye’nin her yerinden gücümüzü ve birlikteliğimizi ortaya koymak için bir kez daha buluşuyoruz” şiarıyla Maltepe’de bir araya geldi. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini vurguladılar. Öte yandan polis müdahalesinde 6 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar akşam saatlerinde serbest bırakıldı.
Kadın ve LGBTİ+ örgütleri, emek ve meslek örgütleri, siyasi partiler, dernek, inisiyatif ve platformlardan kadın ve LGBTİ+’lar İstanbul Maltepe’de “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” mitinginde bir araya geldi.
İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların yaşam güvencesi olduğuna dikkat çeken kadın örgütlerinin temsilcileri, iktidara, “Sözleşmeden değil önümüzden çekil” diye seslendi. 1 Temmuz’a kadar eylemlerini sürdüreceklerini ilan eden kadınlar, “Bugün burada, İstanbul’dayız. 1 Temmuz’da her yerdeyiz. İstanbul Sözleşmesi’nden de haklarımızdan da vazgeçmiyoruz” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucusu Gülsüm Kav, yaptığı konuşmada, “Biz aslında İstanbul Sözleşmesi için yıllardır bir nöbeti sürdürüyoruz öyle değil mi arkadaşlar? Biz 10 senedir yılın her günü adliyelerde, sokaklarda, mücadelenin her alanında hayatımız anlamına gelen bu sözleşmeyi uygulamayanlara inat uygulamak için mücadele verdik. Son bir yıldır Türkiye topraklarında bütün hak ve özgürlüklerin sembolü haline geldi. Biz sadece kendimiz için de bir şey istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Mitinge CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da katıldı. Kaftancıoğlu, şunları söyledi: “Şimdi bir kere İstanbul Sözleşmesi neydi? İstanbul Sözleşmesi kadını her türlü şiddete karşı koruyan korumakla kalmayıp kadına her türlü zarar veren kişilerin etkin cezalandırmasını sağlayan sözleşme. Yani kadını güçlendiren toplumun her alanında var eden bir sözleşmeydi. Kadına düşman kadın örgütüne düşman iktidar, bir gece operasyonuyla ‘Biz İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıyoruz’ dedi. Ama şuradaki sesi duysunlar, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıyoruz’ diyenler. Çünkü biz kadınlar olarak hangi siyasi görüşte olursak olalım giyimimiz, kuşamımız ne olursa olsun bir araya geleceğiz ve bütün kadın örgütleri ve kadınlar olarak ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz’ diyeceğiz. Kadına düşman anlayışı iktidardan kadınlar olarak hep birlikte indirdiğimizde yeniden İstanbul Sözleşmesi’ni de uygulayacağız ve geri getireceğiz.”
KALBEN MİTİNGDE SAHNE ALDI
Şarkıcı Kalben, mitingde sahne aldı. Kalben, “Dünyada beyaz, heteroseksüel, iktidar sahibi bir erkek olmayanın dışındaki tüm insanların ezildiği düzenin değişmesi bütün insanların cinsiyetlerinden bağımsız olarak eşit yaşayabilmeleri, kimliklerinden bağımsız olarak özgür yaşayabilmeleri, eğitim alabilmeleri, çalışabilmeleri, ekmeklerini kazanabilmeleri, ekonomi var edebilmeleri ve kendi vücudumuzla, kendi ruhumuzla ilgili kanunları yaparken bizlerin de kanun yapıcılar arasında olması tam da şu anda çok değerli. O yüzden İstanbul Sözleşmesinden asla vazgeçmiyoruz” diye konuştu.
POLİS MÜDAHALE ETTİ: 6 GÖZALTI
Maltepe’deki mitinge polis müdahale etti. 6 kişi darp edilerek gözaltına alındı.
Yaklaşık 5 saatlik gözaltı süresinin ardından, gözaltına alınanlar ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
ORTAK AÇIKLAMA: SÖZLEŞMEDEN DEĞİL ÖNÜMÜZDEN ÇEKİLİN
Mitingde okunan ortak açıklama şöyle:
“Meclis’te oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişilik Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılamaz! Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez! Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler böyle yok edilemez! Bu hukuksuz, bizim için geçersiz karar, isyanımızı, öfkemizi büyüttü.
Şiddetin, kadın katliamının, tecavüz ve tacizlerin artarak sürdüğü, kadına karşı tüm şiddet biçimlerinin sıradanlaştırıldığı, LGBTİ+’ların sistematik olarak hedef gösterildiği bir ortamda, sözleşmenin kaldırılmasını gündeme getirmek tüm bu suçlara zemin hazırlamak demektir.
Bu girişimin arkasından, 6284’ün etkisiz hale getirilmesi, boşanan kadının yoksulluk nafakasının kısıtlanması, çocuk istismarcılarının affedilmesi, tecavüzcü ile evliliğin yeniden getirilmesi ve evlilik yaşının 16’nın da altına, çocuklarla cinsel ilişki yaşının 15’in de altına indirilmesi, şiddet suçlarında belge istenmesi, çocuk cinsel istismarı ve tecavüz suçlarında kadına karşı şiddet suçlarında “somut delil” aranması, aile arabuluculuğu gibi temel haklara saldırıların gündeme alındığını biliyoruz.
Açık açık ilan ediyoruz: Kazanılmış haklarımızın hiçbirinden vazgeçmiyoruz!
Biz haklarından, hayatlarından, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyen milyonlarız… Haklarımızı güvenceye alan yasaları hayatı pahasına kazananlarız. Ve daha nice hakkımızı mücadelemizle kazanacak olanlarız.
Biz bugün ülkenin dört bir yanından gelip, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı şehirde bir kez daha İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğini ilan etmek isteyenleriz…
YAN YANAYIZ, GÜÇLÜ, UMUTLU VE KARARLIYIZ
En güçlü, en umutlu olduğumuz anlar yan yana geldiğimiz zamanlar.
İşte buradayız, yine yan yanayız, güçlü, umutlu ve kararlıyız!
İstanbul Sözleşmesi eşit ve şiddetten uzak hayat hakkımızın güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi, din, dil, ırk, sınıf, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, yaş, medeni hal, doğum yeri, göçmenlik gibi nedenlerle ayrımcılığa uğramaksızın şiddetten uzak bir hayat yaşama hakkının garantisidir. İstanbul Sözleşmesi, sınırları aşan mücadelemizin belgesidir. Şiddetle mücadeleyi en kapsamlı şekilde ele alan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, “milli” ve “yerli” söylemleriyle mücadelemizin evrenselliğini yadsıyan yeni sözleşmeleri asla kabul etmiyoruz.
Haklarımız ve hayatlarımız hakkında pazarlık yapmıyoruz. Eşitlik için İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesinin ardından, mücadelelerimiz sonucunda 6284 sayılı yasayı çıkardık, bu kanun etkin uygulandığında nice kadın hayata tutundu. Etkin uygulanmadığında niceleri aramızdan erkek şiddetiyle ayrıldı. Her gün işkence edilen, dövülen, öldürülen, taciz edilen, kaybedilen kadınların ve LGBTİ+’ların haberlerini alıyoruz. Faillerin saklandığını, korunup kollandığını, delillerin karartıldığını, kaza ve intihar süsü verilerek, yüksekten düştü denilerek kadın cinayetlerinin şüpheli hale getirildiğini görüyoruz. Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği bahanesiyle Ahmet, Hande, Arzu, Eylül gibi yakılan, intihara zorlanan, öldürülen nice arkadaşımızın hala faili bulunamadı bile. “Çok sevdiği için, saygın mesleği olduğu için, erkeklik gururu zedelendiği için, kravat taktığı için” nice faile ayrımcı indirimler uygulandığı biliyoruz. Zenginliği, nüfuzu, iktidara yakınlığı, kamu görevlisi olduğu için korunan onlarca şiddet failini yakından tanıyoruz. Her birine karşı hep beraber karakollarda, adliyelerde, meydanlarda ve sokaklarda gerçeği açığa çıkarma mücadelesi yürütüyoruz.
Ellerimiz yakalarında, gözlerimiz üzerlerinde, öfkemiz burnumuzda…
Yargısal süreçlerde ayrımcılığın, adaletsizliklerin ve yeni şiddet biçimlerinin tekrar tekrar ortaya çıkmaması için, etkin ve ivedi koruma, soruşturma ve yargılama için, erkek adalet değil, gerçek adalet için İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi, şiddet görenlerin korunması, en temel ihtiyaçlarının karşılanması için tüm kamu görevlilerinin etkin görev yapmasını, barınmadan çocuk bakımına, psikolojik destekten ücretsiz sağlık hizmetlerine erişime, istihdam olanakları sağlanmasından tüm sağlık ve sosyal hizmet olanaklarının hızlı, nitelikli bir biçimde sunulmasına kadar bütün hizmetlerin yerine getirilmesini şart koşar.
SÖZLEŞMEDEN VAZGEÇMİYORUZ
Tüm kamusal hizmetlere nitelikli, hızlı, güvenli, ücretsiz bir biçimde ulaşma hakkımız için, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
Kadınlar en çok boşanmak istedikleri eşlerinden, ayrılmak istedikleri partnerlerinden, en yakın ve akrabaları olan erkeklerden şiddet görüyor ya da öldürülüyor. Aile içi diye üstü örtülen, karakollarda uzlaştırılan, yargıya taşınmayan şiddet vakaları bizi yaşamdan koparıyor. Görevlerini yapmayan kolluk güçleri bizi şiddet ile baş başa bırakırken, erkek yargı failleri aklarken, siyaset cezasızlığı beslerken faillerin sırtı sıvazlanıyor. Hayatını savunmak için şiddet gördüğü erkekleri öldürmek zorunda kalan onlarca kadın, binlerce düşünce suçlusu hala cezaevlerindeyken, çıkarılan aflar, yapılan infaz yasası düzenlemeleriyle binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılıyor.
Buradan bir kez daha teşhir ediyoruz. Katiller aramızda! Şiddet failleri aramızda! Cezasızlık politikasıyla faillere ortaklık eden bir devlet bu şiddetin ve cinayetlerin suç ortağıdır. İstanbul Sözleşmesi hayatlarımızın güvencesidir. Vazgeçmiyoruz!
Fabrikada, tarlada, ofiste, kampüste, hastanede, şantiyede, serada, postanede… Erkeklerden daha az ücrete mahkûm edilerek, düşük statülü, güvencesiz işlerde çalıştırılarak, yönetici konumlara getirilmeyerek toplumsal cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyoruz. İşyerinde fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetin hedefi oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi işyerinde eşitsizliğin, şiddetin, ayrımcılığın önlenmesinin, çalışma hayatında da tam eşitliğinin sağlanması talebimizin somut dayanaklarından biri. Vazgeçmiyoruz!
Sadece İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını değil, İLO 190 sayılı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi”nin de imzalanmasını ve gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz…
Okullar, kampüsler, derslikler, yurtlar… Taciz haberleriyle, şiddet olaylarıyla, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylemlerle, eşitlik mücadelesi veren üniversite kulüplerinin kapısına vurulan mühürlerle, tacizi önleme birimlerinin işlevsizleştirilip kapatılmasıyla, eğitimin tüm kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin adının bile geçmemesi için müfredatlara, mevzuatlara yapılan müdahalelerle dolup taşıyor. İstanbul Sözleşmesi devleti eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama, yerleşkelerde cinsel taciz ve saldırıyı önleme, ulaşılabilir başvuru yerleri yaratma, toplumsal cinsiyet eşitliğini izleyen çalışmalar yapmakla mükellef kılıyor.
Eşit, özgür, şiddetsiz bir üniversite, eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği için İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
Bölgesel savaşlar, ekolojik afetler, ekonomik çöküş göçü giderek daha fazla zorunlu hale getiriyor, göçmen kadın ve çocukların şiddete karşı korunması daha da önem kazanıyor.
Göçmen kadın ve çocuklara karşı şiddet durumunda, dil bariyeri, mevzuat sorunları, yabancı düşmanlığı, önyargılar yüzünden karşılaşılan ekstra zorluklar İstanbul Sözleşmesi gibi yol gösterici yasal metinleri olmazsa olmaz kılıyor.
İstanbul Sözleşmesi, hangi hukuki statüde olursa olsun, hatta kimliksiz dahi olsalar tüm göçmenlerin şiddete karşı korunmasını garanti ediyor.
Doğduğu yerde yaşadığı yoksulluk, savaş ve şiddet nedeniyle göçe zorlananların şiddete karşı korunmasının güvencesi İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımı gözetmeksizin “ama” sız, “fakat”sız şiddeti yasaklar, LGBTİ+’ların da hayatlarını ve haklarını eksiklikleri de olsa şiddete karşı güvence altına alır. Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve varolan tüm insan hakları belgeleri, bildirileri “herkesin eşitliğini” savunur. Bu ilkeye sahip çıkmak herkes için bir yükümlülük iken siyasi iktidar ve atanmış bürokratları LGBTİ+ları hedef göstererek İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını meşrulaştırmaya çalıştı. Her bir nefret söylemi ardından LGBTİ+’lara dönük saldırılar arttı, yerlerimizden edildik, hayatlarımıza kastedildi, üstelik Ülker Sokak direnişi, Eryaman-Esat davası hala hafızamızda ve mücadelemizde sürer, adalet arayışımız yıllardır devam ederken. 6284 sayılı kanun ayrım gözetmeksizin şiddete uğrayan herkesi korumaktadır. Uygulamada ise LGBTİ+lar için zorluklar yaşanıyor. Bu zorlukların ve problemlerin ortadan kaldırılması, 6284 sayılı kanunun etkin ve hakkaniyetli şekilde uygulanması için mücadele ederken İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz fesih kararını kabul etmiyoruz.
SÖZLEŞME EŞİT VE ÖZGÜR YAŞAM İÇİN DAYANAKTIR
Ayrımcılık, nefret söylemi ve eşitsizlik karşısında İstanbul Sözleşmesi eşit ve özgür yaşam için dayanaktır.
Tekçiliğe karşı, LGBTİ+ yoktur diyenlere karşı Gökkuşağının bütün renkleriyle buradayız, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi madde 19 devletlere der ki; şiddete uğrayanların anadillerinde kendilerini ifade edebilmelerini sağlayacak hizmet ve olanakları yaratacaksınız. İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı Fatma Altınmakas bugün hayatta olacaktı. Fatma Altınmakas uğradığı aile içi tecavüzü şikâyet etmek için başvurduğu Jandarma Karakolu’nda, Türkçe bilmediği için derdini anlatamamış ve sonrasında eşi tarafından öldürülmüştü. Soruyoruz; kaç Fatma daha bu şekilde öldürüldü? Kaç Fatma daha bu şekilde öldürülmeye devam edecek?
Soruyoruz; Şiddete uğrayan kadınların yardım istemesi için geliştirilen Kadın Acil Destek (KADES) uygulamasında Türkçe, Farsça, Arapça, İngilizce, Rusça, Fransızca hizmet verileceği reklam edilirken, ülkede en çok konuşulan ikinci dil Kürtçe bu uygulamada neden yok? İstanbul Sözleşmesi ve getirdiği yükümlülükler her türlü siyasi çıkardan üstündür, dil ayırmadan bütün kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam güvencesidir.
Biz güvenli bir yaşam ve toplumsal cinsiyet eşitliği için, dil ve kimlik haklarımız için de İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi devletlere der ki; her türlü şiddet eyleminin çocuklar üzerindeki etkisinin önlenmesi için sen sorumlusun! Çocukları korumak, şiddete karşı bariyer olmak için ulusal insan hakları kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de kadın örgütleriyle işbirliği yapmalısın.
Çocuk istismarcılarına af isteyen, kadınları ve kız çocuklarını kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirme niyetinde olanlarla İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmesini isteyenler aynı kesimler. Onlar bir avuç kadın düşmanı! Bununla da yetinmeyip devletin çocukların cinsel sömürü ve istismara karşı korumasını garanti altına alan Lanzarote Sözleşmesinden de çıkılmasını dillendiriyorlar. Kabul etmiyoruz.
Ne İstanbul Sözleşmesinden ne de Lanzarote Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz!
ŞİDDET ARAŞTIRMALARI YAPMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜZÜ YERİNE GETİRİN
İstanbul Sözleşmesi devletlere düzenli olarak şiddet verilerini raporlama ve kamuoyuyla paylaşma sorumluluğu getirir. Devletin yerine getirmediği bu sorumluluğu kadın örgütleri yıllardır tek başımıza yapmaya çalışıyoruz. Veriler sadece rakam değildir. Her bir rakam birer hayat ve o hayatların ellerinden çalınan geleceğidir. Şiddeti sonlandırmak isteyen devlet önce bu soruna dair verileri oluşturmakla, açık, çok yönlü ve şeffaf bir şekilde paylaşmakla yükümlü! Şiddetle mücadelede veri toplama ve ciddi şiddet araştırmaları yapma yükümlülüğü yerine getirin.
Gerçeklerin üstü örtülmesin, bir kişi daha aramızdan ayrılmasın, şiddete karşı somut adımlar atılsın diye İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!
İstanbul Sözleşmesi yaşamı korurken, yerine koymak istediğiniz göstermelik sözleşmelerin, komisyonların, torba yasaların şiddete karşı etkin bir mücadele niyeti olmadığını, hatta tam tersine bütün yasal haklarımızı tırpanlamak için adımlar olduğunu biliyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği yerine, kadın erkek eşitliği yerine ‘adalet temelli kadın çalışmaları’ diye mecliste düzenleme yapmaya çalışıyor, şiddeti önlemekle yükümlü bakanlarınız şiddeti tolere etmeye çağırıyor, “10 erkeğin eline pankart aldığı günleri hayal edip” görev savıyorsunuz.
Göz boyamak için kurulan şiddeti araştırma komisyonlarında devletin insan haklarını ve eşitliği garanti altına almakla yükümlü kurumunun temsilcisi, çocuk yaşta evliliklerin meşrulaştırılmasından nafakanın kaldırılmasına kadar bütün haklarımızı “aile değerlerini koruma” adı altında yok etme çağrısı yapıyor.
“İstanbul Sözleşmesi olmasa da olur, biz kendimize yeteriz” diyen bir iktidar anlayışı İstanbul Sözleşmesine karşı Ankara Sözleşmesi lafı ortaya atıyor. Mecliste İstanbul Sözleşmesini etkin uygulamayı tartışmak yerine, kadına yönelik şiddete ilişkin binlerce soru önergesine cevap vermek yerine, toplumsal cinsiyet eşitliğini tüm ülkede hâkim kılacak bütünlüklü bir politikayı tartışmak yerine erkek egemen sistemi güçlendiren ve şiddete cesaret veren düzenlemeler gündeme getiriyorsunuz.
Göstermelik komisyonlar, torba yasalar ve düzenlemelerle hakikati çarpıtamayacaksınız. İstanbul Sözleşmesi yaşam garantörüdür.
BU DAVADAN VAZGEÇMİYORUZ
Güvencemizden vazgeçmiyoruz ve sizlere etkin uygulatacağız!
20 Mart’ta yayınlanan tek kişilik hukuksuz kararın hemen ardından onlarca baro, kadın ve LGBTİ+ örgütü, siyasi parti, sivil toplum örgütü ve hatta tek tek kişiler Danıştay’a yürütmeyi durdurma davası açtı. Bugüne değin Danıştay’dan bir tek ses çıkmadı. Soruyoruz, dava dilekçelerimize ne oldu? Adaleti sağlaması gereken kurumlar neden işlemiyor?
Sözleşmenin feshi, 1 Temmuz’da resmen gerçekleşecek. Danıştay dava dilekçelerimize ne zaman yanıt verecek? Beklettiğiniz, askıya aldığınız, görmezden duymazdan geldiğiniz, tozlu raflara terk ettiğiniz bizim yaşam hakkımız. Danıştay yürütmeyi durdurma taleplerimiz konusunda neden hala bir cevap vermiyor? 1 Temmuz’da Türkiye’nin Sözleşme’den çıktığı ilan edildikten sonra, iş işten geçtikten sonra mı karar verecek?
Şimdiden söylüyoruz, biz bu davadan vazgeçmiyoruz.
1 Temmuz’dan sonra da hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz…
Sözümüz açık, kararımız net: Biz yalnızca İstanbul Sözleşmesi’ne dokunulmamasını değil, Sözleşmenin tüm gereklerinin acilen yerine getirilmesi için acil eylem planı açıklanmasını istiyoruz. Bütün bir hayatı istiyoruz, daha azını değil!
Kaybedecek zamanımız yok…
MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK
1 Temmuz’a kadar haklarımızı, hayatımızı, İstanbul Sözleşmesini savunma mücadelemizi alanlarda, sokaklarda, meydanlarda sürdüreceğiz. 1 Temmuz’dan sonra da sözleşmeyi nasıl kazandıysak öyle savunacağız. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, erkek adalet değil, gerçek adaletin uygulandığı, demokratik bir hukuk devletinde eşit, özgür ve şiddetten uzak bir yaşam sürmek hakkımız! Söz konusu olan hayatımız!
Polonya’dan Macaristan’a, Arjantin’den Sudan’a uzanıyor mücadelemiz… Yarınlarından umut duyulan bir hayat, neşemizi, arzularımızı, hayallerimizi, sevincimizi doya doya yaşadığımız bir dünya için, rengarenk var oluşumuzda bir tek rengimizi soldurmamak, aramızdan bir tek kişinin eksilmeyeceği bir yaşamı inşa etmek için sınır tanımayan mücadelemize güveniyoruz! Birbirimize güveniyoruz, birliğimize güveniyoruz!
Haklarımıza, sözleşmemize göz dikenlere sesleniyoruz… Mücadeleyle kazandığımız, artık bütün toplumun kabul ettiği haklarımızın bir tekinden bile vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesini nasıl kazandık ise öyle savunmaya devam edeceğiz.
İstanbul Sözleşmesi’nden değil önümüzden çekilin!”
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLAR İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİP
İşte İstanbul Sözleşmesi’nin amacı:
►Kadınların güçlendirilmesi yolu dahil, kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek, taraf devletlerin yetkililerine, görevlilerine, kurum ve kuruluşlarına kadına yönelik şiddetle mücadele yükümlülüklerine uygun davranmalarını sağlamaları, cinsiyete duyarlı politikalar geliştirmeleri, şiddeti önlemede ve mücadelede bütüncül politikaların uygulanması,
►Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin işbirliği tesisi, özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik etmeyi,
►Şiddet eylemlerinin tekrarlanmasından korumak amacıyla gerekli hukuki ve diğer tedbirleri almayı, şiddete maruz kalanın şiddet gösterenden tazminat talep etmesini sağlamak üzere hukuki tedbirleri almayı şart koşar.
Kadınların yaşamı için hayati öneme sahip olan sözleşmede, imzacı taraf devletlerin yükümlülükleri şöyle:
►Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar, kapsayıcı ve eş güdümlü politikalar uygulamak,
►Mali kaynaklar ayırmak,
►Resmi bir eş güdüm birimi kurmak,
►İstatistiksel veri toplamak, incelemek, yayınlamak,
►Şiddetin önlenmesi için zihniyet değişikliği sağlamak.
birgun.net