13.1 C
Almanya
Pazartesi, Kasım 25, 2024

Emekli amirallerin bildirisine sol ne dedi?

Emekli 104 amiralin imzasını taşıyan bildiride Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö açıklaması sonrası başlayan tartışmaya, TSK’daki cübbeli amirale ve Atatürk tartışmalarına değinilmişti.

Bu sabah saatlerinde bildiride imzaları olan 10 amiral gözaltına alındı. 4 amiralin ise ifadeye çağırıldığı bildirildi.

Amirallerin bildirisi ve gözaltı kararları tartışılırken, farklı kurumlardan da açıklamalar geliyor. Sol partiler de açıklamalarıyla yaşananları değerlendirdi.

TİP: GÖZALTILAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALI

Türkiye İşçi Partisi (TİP) emekli amirallerin bildirisine ilişkin “Demokrasi, adalet, bağımsızlık, özgürlük ve laikliği tehdit eden odak bellidir: Saray Rejimi” başlığıyla bir açıklama yaptı.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

“1. Bireysel ve toplu şekilde görüş beyan etmek her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının Anayasa’nın 26. maddesiyle tanınmış bir hakkıdır. Görevde olmayan amirallerin kendi uzmanlıklarına ve uzun yıllar çalıştıkları bir kuruma ilişkin görüş beyan etmeleri suç teşkil etmez. Buradan bir suç yaratmaya çalışmak, hukukun bir kez daha ayaklar altına alınmasıdır. Bugünkü gözaltılar derhal serbest bırakılmalı, açılan soruşturma durdurulmalıdır. Adalet duygusu ve özgürlüklerimiz saldırı altındadır.

2. Devletin bütün kurumlarında olduğu gibi orduda da tarikatlar ve cemaatler cirit atmaktadır. Cumhurbaşkanına güvenlik danışmanlığı yapan kişi, “şeriat” çığırtkanlığı yapabilmektedir. Geçen ay yapılan düzenlemelerle “irticai ve bölücü görüşleri benimsemiş veya bu faaliyetlere karışmış” kişilerin de Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na kabulünün önü açılmıştır. Eğitimde, hukukta, toplumsal yaşamda dinselleşme ve laikliği fiilen ortadan kaldıran uygulamalar hız kazanmıştır. Bu çerçevede, bir tarikat evinde sarık ve cübbeyle görüntülenen tuğamiral hakkında soruşturma dahi açılmamıştır. Laiklik saldırı altındadır.

3. İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle çekilme yönünde alınan karar başlı başına bir hukuk tanımazlık örneğidir. TBMM’ye ait olan bir yetki hiçe sayılarak, kadın mücadelesinin kazanımı olan bir uluslararası sözleşmeden çıkmaya cüret edilmiştir. TBMM Başkanı, aynı yoldan gidilerek diğer uluslararası antlaşma ve sözleşmelerden de çıkılabileceğini söylemiştir. Demokrasi saldırı altındadır.

4. Bir çevre katliamı projesi olan Kanal İstanbul, aynı zamanda Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile edindiği kazanımları tehdit etmektedir. Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının, gerek ekosistemde olası tahribat, gerekse ülkenin bağımsızlığına ilişkin yarattığı soru işaretleri nedeniyle, bu akıl dışı projeye itiraz etme hakkı ve sorumluluğu vardır. Dahası, AKP iktidarının Suriye ve Irak deneyimlerinde çok açık bir şekilde tanıklık ettiğimiz ABD çıkarlarıyla uyumlu dış politikasının Karadeniz’de de uygulanmak istenmesi mümkündür. Türkiye’nin bağımsızlığı saldırı altındadır.

İktidar eliyle düzenlenen bu saldırıların amacı bellidir. Tarihin en büyük ekonomik yıkımlarından birini yaşayan, pandemi koşullarında kendi kaderlerine terk edilen emekçilerin üzerine basarak Saray Rejimi’nin bekası güvence altına alınmaya çalışılmaktadır.

Saldırılara direnen herkes “darbeci”, “terörist” ilan edilerek bir korku iklimi yaratılmak istenmektedir.

Biz bu filmi daha önce de gördük.

Kendi planlarını hayata geçirmek için “darbe” yaygarası koparanların kimler olduğunu, yargının bir silah olarak kullanılmasının nasıl sonuçlara yol açtığını biliyoruz.

Tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz:

En temel haklarımıza ve değerlerimize bir saldırı varsa, direniş meşrudur.

Saray Rejimi’ne direnenler kazanacaktır!”

SOL PARTİ: TEK GERÇEK DARBE ‘NE İSTEDİLERSE VERDİKLERİ’ ESKİ ORTAKLARI FETÖ’DEN GELDİ

SOL Parti Merkez Yürütme Kurulu, 104 emekli amiralin bildirisiyle başlayan tartışmayla ilgili açıklama yaptı. Yaşanan gerilimin ABD seçimlerinden sonra iktidarın yeni yol arama çabalarının parçası olduğu değerlendirmesi yapılan SOL Parti açıklaması şöyle:

“AKP ve MHP, 104 emekli amiralin bildirisi üzerinden ‘darbe tartışması’ başlatarak fırtına çıkarmaya çalışıyor. Bir bildiriden darbe çıkmayacağı açık olsa da, iktidar yüksek perdeden yürüttüğü tartışmayla aslında gerçek niyetini gizlemeye çalışıyor.

AKP, Biden sonrası oluşmaya başlayan ABD emperyalizmin yeni politikalarına dâhil olacak bir yol arıyor. Bunun için, Biden’ın açık hedef olarak ilan ettiği Rusya’ya karşı, ABD’nin taleplerini karşılamak üzere hazırlıklar yapılıyor. Görüldüğü kadarıyla ABD’nin Karadeniz’deki askeri gücünü arttırma hamleleri Saray iktidarı tarafından da destekleniyor.

Montrö, Türkiye’nin boğazlardaki egemenlik haklarını koruyan ve başta ABD olmak üzere Karadeniz’de kıyısı bulunmayan ülkelerin bölgeye askeri amaçlarla yuvalanmasını engelleyen bir anlaşmadır. Bu son tartışmalar AKP rejiminin Kanal İstanbul üzerinden rantçı, Montrö üzerinden Amerikancı ve NATO’cu ikili karakterini ortaya koyan bir mihenk taşı olmuştur.

Giderek güç kaybeden AKM-MHP koalisyonu, iktidarını sürdürebilmek üzere ABD’nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Bunun için de ‘Ey Amerika’ döneminden, ‘ABD’ye telgraf’ dönemine geçildi. AKP-MHP bloku ABD’nin politikalarına eklemlenirken önlerinde engel olabileceklerini düşündükleri safraları atarak yoluna devam etmek istiyor. Anlaşılan o ki ‘Amerika’ya karşı durduğu’ gerekçesiyle AKP iktidarına destek verenler dünün ‘yetmez ama evet’çi durumuna düşüp pişman oldular bile.

Her geçen gün daha fazla güç kaybeden iktidar, ayakta kalabilmek için ABD’ye her tür ödünü vermeye hazır. AKP, 20 yıldır darbeler, askeri vesayet sözünü dilinden düşürmedi. Bu dönemdeki tek gerçek darbe ise ‘ne istedilerse verdikleri’ eski ortakları, FETÖ’den geldi. Darbe-vesayet üzerinden kimseyi kandıracakları durumları kalmadı. Bağırarak, gürültü yaparak Amerikancılıklarını saklamaya çalışsalar da bunu dahi becerecek durumları kalmadı.

Bugün ülkede yoksulluktan perişan olan, salgında ölen bir halk gerçeği vardır. Öte yanda da yatlarda, katlarda saraylarda yaşayan iktidar ve yandaşları gerçeği vardır. Bu gerçeklerin üzerini örtmeye hiçbir mağduriyet edebiyatı yetmeyecektir.”

TKP GENEL SEKRETERİ OKUYAN: BUNLARA İTİRAZ ETMEK İÇİN EMEKLİ AMİRAL OLMAYA DA GEREK YOK

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, “Emekli amirallerin bildirisinin nasıl hazırlandığı, bu girişimin arka planı bir yana, bildirinin içeriğinde bir ‘darbe iması’ hiçbir biçimde yok” dedi.

Okuyan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Bildiride, üzerinde durulan Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, cübbeli, takkeli ve tarikatçı komutandır. Bunlara itiraz etmek için emekli amiral olmaya da gerek yok. Emekli askerlerin düşüncelerini söylemelerinin önünde bir engel mi var? Örneğin, ABD’de bile Irak işgali öncesinde Vietnam savaşında yer almış birçok subay “barış yanlısı” kampanyalar düzenlemişti. Öte yandan AKP’nin bu bildiriye hazırlıklı olduğu ve bu bildiriyi kullanarak bir tasfiye operasyonu gerçekleştireceği görülüyor. Bir aydır söylüyoruz, Türkiye Karadeniz’de dengeleri değiştirecek hamlelere soyunuyor. Bunun iktidar blokunun iç dengelerinde önemli yansımaları olacağı muhakkak. AKP, Rusya ile yakın işbirliğini savunan unsurlardan kurtulmak durumunda. Herkes bildiriyi tartışıyor ama kimse meselenin özüne değinmiyor. İktidar, Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim noktalarına Türkiye’yi yerleştirmiş durumda ve bu tamamen NATO’cu, Amerikancı bir hamle…”

Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını değerlendiren Okuyan, “Montrö Sözleşmesi’nin geçersiz kılınması NATO’nun yıllanmış beklentisiydi. Zaten bir süredir sözleşme fiilen delinmiş durumda, Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemileri Boğazlardan sürekli geçiş yapıyor. Kanal İstanbul’un gündeme getirilmesi hem ekonomik hem stratejik hedefleri olan bir hamleydi. Montrö Sözleşmesi’nin önemini, ağırlığını azaltmak istiyorlar. Bu yetmedi, Montrö Sözleşmesi’ni tartışılır hale getirerek, zemin hazırlıyorlar” dedi.

Okuyan açıklamasını, “Bir süre sonra NATO ile Rusya arasındaki gerilim Ukrayna üzerinden tırmanırsa AKP iktidarının ‘milli çıkarlar bunu gerektiriyor’ diyerek NATO’nun işine yarayacak adımları ‘egemenliğimizi kimseye sorgulatmayız’ söylemi ile atması olasıdır. Bu adım muhalefeti iyice dağıtacaktır. NATO yanlısı muhalefet, bugün Davutoğlu örneğinde görüldüğü gibi, ABD ile Rusya arasında tırmanacak bir gerilimde Batılı emperyalist ülkelerle birlikte hareket etmeyi savunacaktır. Benzer bir gelişmenin yakında Suriye’de de yaşanmasına şaşırmayalım. Suriye’ye dönük politikaların mimarlarından olan Davutoğlu’ndan medet uman bir muhalefet anlayışı şu sıralar hayatın gerçeklerine çarpıyor. AKP, Batı emperyalizmiyle nikah tazelemenin peşinde, meselenin özü budur” şeklinde sürdürdü.

İLERİCİ BİRİKİMDEN İNTİKAM ALMAK İSTEYENLER…

Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın takke ve cübbe giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin ise Okuyan, “Gericilik meydan okumaya devam ediyor. ‘Tarikatlar sivil toplum örgütüdür’ diyenlerin, türban tartışmalarını özgürlük ve insan hakları ekseninde ele alanların da yardımıyla ülke bu hale geldi. Kuşkusuz kılık kıyafet tek gösterge değildir. 12 Eylül generalleri, takke, cübbe, sarık takmıyordu ama memlekete, halka büyük kötülük ettiler. Ama unutmayalım sembollerin arkasında muazzam bir tarihsel birikim yatar. Şu anda karşımızda bu coğrafyanın bütün ilerici birikiminden intikam almak isteyen, rövanş almak isteyen bir güç var. Sözünü ettiğimiz fotoğraf böyle değerlendirilmelidir” dedi.

THK MK ÜYESİ KILÇER: TAM BİR DEMAGOJİDİR

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, emekli amirallerin bildirisine AKP tarafından verilen tepkiyi “Diktatörlük rejimi kuranların vesayetten şikayet etmesi tam bir demagojidir!” sözleriyle eleştirdi.

Kılçer, “Mesele Montrö anlaşması ve ABD emperyalizminin Karadeniz’e yerleşme meselesidir. AKP’nin telaşı neden? AKP telaşının nedeni, yolsuzluklarının, yağmanın ve çürümenin üzerini örtmektir. AKP, kendi tabanını konsolide etmek için algı yaratmaktadır” ifadeleri kullandı.

“NATO’nun ve ABD savaş gemilerinin Karadeniz’de provokasyon girişimleri ortadayken, Kanal İstanbul projesi ile yoksa birilerine söz mü verildi?” diyen Kılçer, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili “Montrö Anlaşması’ndan tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi çekilmek için Erdoğan’ın kararı yeter” dediğini de hatırlattı.

Kılçer, şöyle devam etti:

“Emekli amirallerin uyarı niteliğindeki bildirisinden başka manalar çıkaran AKP, Montrö konusunda görüşlerini net olarak ortaya koymalıdır. Kaçak laflarla konuyu geçiştiren AKP, vesayet rejimi sözlerinin arkasına saklanmayı bırakmalıdır. Bugün Türkiye’de bırakın askeri vesayeti, doğrudan diktatörlük yönetimi bulunmaktadır. Diktatörlük kuranların vesayetten şikayet etmesi tam bir demogojidir.

Kaldı ki ordunun başındaki ismi doğrudan hükümete alarak, orduyu yönetime dahil eden AKP’den başkası değildir. Eğer askeri vesayet aranıyorsa bugünkü hükümet daha fazla askeri vesayeti temsil etmektedir.

Ayrıca Jandarma Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları AKP’nin ilçe teşkilatı değildir. Hem askeri vesayetten şikayet edip hem de Savunma Bakanlığı ve ordu güçlerine siyasi açıklama yaptırmak vesayetçiliğin daniskasıdır.

AKP son dönem ortaya çıkan pisliklerini örtmeye çalışıyor. Yine ‘darbe’, ‘vesayet’ imasıyla algı yaratıyorlar. Bu algıyla AKP, yolsuzlukların ve yağmanın üzerini örtmek isterken, kendi tabanında konsolidasyon derdindedir.”

HKP: BU OPERASYONLAR HAKSIZDIR HUKUKSUZDUR

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak, İzmir Adliyesi önünde 104 emekli amiralin ‘tekkedeki amiral’, ‘Montrö’nün tartışmaya açılmasına’ ilişkin yayınladığı bildiri hakkında açıklama yaptı. Çolak, “Ergenekon, Balyoz operasyonları neyse bu operasyonlar da haksızdır, hukuksuzdur, adaletsizdir” dedi.

Çolak’ın açıklamasının satır başları şöyle:

“LOZAN’I SAVUNMAK SUÇ OLUYOR: Bugün itibariyle amirallere yapılan operasyona değinmek istiyorum. Bu ülkede artık Lozan’ı savunmak suç oluyor. Boğazlardaki egemenlik haklarımızı savunmak suç oluyor. Laiklik ilkesinin yok edilmesine karşı çıkmak ve Laikliği savunmakta suç oluyor.

LAİKLİK İLKESİ AÇIKÇA ÇİĞNENMİŞ: Amirallerin iki sayfalık bildirisinden darbe sonucu çıkartmaya çalışan hükümet aslında bu devleti yönetemediğini de göstermektedir. Bu şu demektir ki, Amiral rütbesiyle tekkelerde ibadet yapan, oralarda kendini siyaseten ifade edenlerin resimlerinin servis edilmesi Laiklik ilkesi açıkça çiğnenmiş olmasına rağmen buna tepki gösteren insanlara suçlu muamelesi yapılmaktadır. Biz bu kanunsuzluğa, keyfiliğe de itiraz ediyoruz. Şiddetle protesto ediyoruz.

KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN TAPUSUDUR: Montrö Sözleşmesi aynı zamanda bu ülkenin denizlerdeki, boğazlardaki egemenliğinin tescil edildiği bir sözleşmedir, uluslararası anlaşmadır. Lozan Antlaşması da bu ülkenin 4 yıl Batılı Emperyalistlere karşı vermiş olduğu Şanlı Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın tapusudur. Dolayısıyla bunların üzerinde kimsenin kötü emeller beslemesine Halkın Kurtuluş Partisi olarak bizde izin vermeyeceğiz.

OPERASYON HAKSIZDIR, HUKUKSUZDUR: Bu operasyonlarla eş zamanlı olarak Amerika’nın ve Amerikalı Büyükelçilik yetkililerinin yapmış olduğu Karadeniz’in Dünya’ya açılması şeklindeki açıklamada AKP’nin Amerikan Emperyalizmiyle ortaklaşa bu operasyonların düğmesine bastığını göstermektedir. Tıpkı Ergenekon, Balyoz operasyonları neyse bu operasyonlar da haksızdır, hukuksuzdur, adaletsizdir. Protesto ediyoruz.”

Odatv.com

 

Son Haberler

İlgili Haberler