Türkiye Cumhuriyeti’nde “Güç Odaklarının Mücadelesi” serisinin üçüncü kitabını kaleme alan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 68 kuşağını da detaylı olarak inceliyor.
68 kuşağının şiddet içeren eylemlere katılmasını değerlendiren Başbuğ kitabında şu ifadeleri kullandı:
“TİP çeşitli kuruluşlarla yürütülebilecek ilerici eylemlerde oynaması gereken öncü ve düzenleyici işlevi yerine getirememiştir. Başlangıçta, öğrencilerin neredeyse hepsi TİP’in kontrolündeki Fikir Kulüpleri Federasyonu’nda yer almıştı. Bunun sonucu ise öğrencileri daha çok kişisel ve dağınık çıkışlarla umdukları etkinlikleri bulmaya zorlamıştır. FKF’li ve Dev-Genç’li gençler TİP’ten uzaklaşmışlar ve ‘şiddet eylemlerini esas alan’ özerk siyasal eylemlere yönelmişlerdir. TİP yöneticilerinin biraz aşırı çekingenlikleri ve politik beceriksizlikleri, bazı genç sol militanların aşırı eylemlere, daha açık bir ifade ile terör eylemlerine yönelmelerinin nedenlerinden birisini oluşturmuştur. TİP ile solcu gençler arasında belirli bir ‘mesafe’ kurulmasaydı, belki de bu gençler parlamento dışı muhalefet akımlarına kendilerini kaptırmazlardı.”
DENİZLERİN İDAMINA NE DEDİ?
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına da değinen İlker Başbuğ bu idamların “kara bir leke” olarak tarihte yerini aldığını vurgulayarak şöyle yazdı:
“Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu olarak iki şiddet eylemi oldu. Biri banka soygunu ve diğeri Ankara’da 4 Amerikan askerinin kaçırılması ve daha sonra da serbest bırakılması. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaptıkları eylemlerde ölümle sonuçlanan hiçbir olay yoktur. Gemerek’te güvenlik kuvvetlerine teslim olmuşlar, daha önce de kaçırdıkları 4 Amerikalıya zarar vermeden serbest bırakmışlardır. Bu şartlar altında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 6 Mayıs 1972 günü idam edilmeleri kabul edilemez. Bu idamlar Türk siyasal tarihi için ‘bir kara leke’ oluşturmuştur.” Odatv.com