Gün 9:
Dün gece çok geç yattım. Uyku tutmadı. Uyuyamadım. Arkadaşlarımla konuştum geç saatlere kadar. Ben anlattım onlar dinledi.
Uyuduğumda saat sabah 4 buçuktu. Ancak o zaman uyuyabilmiştim. İlk defa rüya görmekten korktuğum için uyuyamamıştım. Korktuğum rüyayı da gördüm zaten.
Dedemi gördüm rüyamda. Şu sıralar çok istediğim bir şeyi bana hediye olarak alıyordu. Hediyeyi açarken ikimiz de gülüyorduk. Kutuyu açtığımda istediğim şeyi görmüştüm. Sıkı sıkı sarılmıştım ona.
Artık sarılabileceğim bir dedem yok. Sabah uyandığımda aile grubuna dedemin fotoğraflarını atmışlardı. Görünce bir kötü oldum. Sanki hala yaşıyordu. Hiç gitmemişti.
Sanki salona girip “Haberleri açsana kızım” diyecekti. Fakat artık diyemeyecek. Dizim olduğu zamanlar kumanda için tatlı tartışmalar yapamayacağız. Okula gitmek için hazırlanırken yanıma gelip bana para uzatıp “Al kızım harçlık olsun” diyemeyecek.
En çok beni zorlayan da telefon rehberimden numarasını asla silemeyeceğim. Fakat her gördüğümde hüzünleneceğim.
Hatay’a gittiğimde beraber okey oynayabileceğim, yaylaya çıktığımızda beni erkenden uyandırmak için gelen bir dedem olmayacak artık.
Matematik derslerinde bana yardım eden bir öğretmenim, kitabım için fikirler veren sanatçı ruhlu bir dedem olmayacak.
Artık ‘dede’ kelimesini kullanamayacağım.
O artık gitmiş olsa da ben onu yaşatacağım. Çünkü dedem yaşatılmalıydı. Yardımseverliğiyle o güzel kalbiyle bana örnek olan güzel adam kesinlikle yaşatılmalıydı.
Kitaplarımda yaşatacaktım. Benim için en özel olan kurgumda yaşatacaktım. O kitabı yazmak için zaten sabırsızlanıyordum. Şimdi heyecanlanmam için çok daha anlamlı bir sebebim var.
Mekanın cennet olsun canım dedem. Seni çok sevdim, seviyorum ve seveceğim. Sen asla unutulmayacaksın. Aksine seni yaşatacağım…