STUTTGART
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği’nin (ATGB) dijital sempozyumunda Türk televizyonlarının yok sayılıp reklam payından uzak bırakıldığı kaydedildi. Sempozyum “Avrupa’daki Türkçe televizyonlar ne kadar Avrupa merkezli yayıncılık yapıyor? Alman televizyonları, 3 milyon Türkçeliyi ölçümlerde yok mu sayıyor?” başlığı altında “Zoom” üzerinden ATGB’nin YouTube kanalından canlı yayınlandı. ATGB Avusturya Temsilcisi-Welg Media Yayıncısı Mehmet Ali Demir’in moderasyonu üstlendiği programa katılan konuklar arasında Can TV “Sözün Özü“ programından Zeynel Gül, Mediasell GmbH Sahibi ve Genel Müdürü Gökhan Gürbüz, Tele1 – ABC gazetesi Düsseldorf Temsilcisi Mehmet Tanlı yer aldı.
En büyük sorun mali sorunlar
Türk televizyon kuruluşlarının içinde bulunduğu mali çıkmaza dikkat çeken ve çözüm için acilen harekete geçilmesi gerektiğini belirten Zeynel Gül durumun ciddiyetini şu sözlerle dile getirdi: “Avrupa’da Türkçe yayıncılık yapan kuruluşlar olarak ‘Haklarımız nedir, nasıl alacağız?’ bilmiyoruz. Önemli bir eksiklik. Acilen harekete geçmemiz gerekiyor. Yayıncılık kolay iş değil. İyi hesaplama yapmak gerekiyor. Televizyonların en büyük sorunu mali sorunlar. Yayın politikasında ve personel alımında ciddi şekilde etki ediyor. Bir kuruluşa ‘Git araştırma, ölçüm yap’ desen onu verecek parayı bile bulamıyorsun. Ne yapıyoruz o zaman, haber merkezinde 10 yerine 5 kişi ile çalışıyoruz.”
Hukuki mücadele çağrısı yaptılar
Tele1-ABC gazetesi Düsseldorf Temsilcisi Mehmet Tanlı da “Türkçe medyanın, Almanya’daki haklarından, paylarından yararlanmasının zamanı çoktan geldi. STK’lar, işverenler ise Türkçe medyaya daha çok destek vermeli, sahip çıkmalı. Ankara sadece kendine yakın yayınlara destek veriyor, gazetecilik, habercilik yapan organlara destek yok” dedi. Mediasell GmbH Sahibi ve Genel Müdürü Gökhan Gürbüz ise Türk izleyicinin ölçümlerde yer alması ve dolayısıyla Türk televizyon kanallarının reklam pastasından yararlanması için hukuki mücadele çağrısı yaptı. Gürbüz “Almanya’da 5 bin 400 hanede people meter ile bu hanelerde yaşayan 11 bin kişinin televizyon izleme alışkanlıkları ölçümleniyor. Bunun 200’ü AB vatandaşlarının yaşadığı haneleri ve 5 bin 200’ü ise Almanların yaşadığı evler. Üstelik bu verilerle bütün toplumu yansıttıklarını düşünüyorlar. Gerçekte ise Türkleri ölçmüyorlar. 2020 yılında Almanya’da 4,4 milyar avro tüm televizyon kanallarının net reklam geliri göz önüne alınırsa bunun yüzde 2-3’ünü yani 150 milyon avro ila 200 milyon avrosunu Türkçe yayın yapan televizyonların alması gerekiyor” sözleriyle çözüm önerdi.
ATGB sempozyumunun pazar sohbetlerinin ikinci bölümünde öne çıkan başlıklar şöyle:
“İÇERİK ÖNEMLİ”
Can TV “Sözün Özü“ programı / Zeynel Gül:
“Ses getirecek, programa katılacak konukları çağırmak için de para gerekiyor. Sponsorlarla, reklamlarla, gönüllülerle dernek destekleri ile ilerlemeye çalışıyoruz. Bir de destek vermek isteyen şirketler ‘müşteri kaybederiz aman’ diye ilan veremiyor. Türkiye’de TV10 en çok izlenen kanallardan biriydi. TÜRKSAT’tan indiği anda izlenme oranları düştü. Can TV’nin de düştü. Bir yandan da iptv düşüşe yol açıyor.
İzleyici kitlemizi sadece iyi yayınlar belirlemiyor. Diğer kanallarla da aynı anda canlı yayın ortaya çıkıyor ve onun önüne geçiyor. Konuğa göre izleyici kitlesi değişiyor. Televizyonlar doğru dürüst yayın yapıyorsa popüler isimlerin çok da etkisi olmaz, sadece belli bir noktaya getirir, ama önemli olan içeriktir. Diğer taraftan gazeteciliğimizi toplumun değerlerine yakınlaştırmamız gerekiyor. Halkın sorunlarını, gerçekleri çekinmeden aktarmaya çalışıyoruz. Hakkımda yürüyen birçok dava var üstelik. Gazeteci işini yapar. Korkarak haber yapılmaz. Gazetecilik yapanlar ne yazık ki günümüzde ya hapiste ya da öldürülüyorlar. Bununla birlikte korona dönemine ait tüm bilgileri, gelişmeleri elbette aktarıyoruz. Avrupa’dan yayınlar yapıyoruz ki, insanımız da bizi destekliyor. Televizyonlar akademisyenlerle, sanatçılarla, bilim insanları ile, aydınlarla buluşmak zorunda.
“SÖZDE DESTEK VERİP, İŞ CİDDİYE BİNİNCE KAÇIYORLAR”
Tele1 – ABC gazetesi Düsseldorf Temsilcisi Mehmet Tanlı:
“Sorunların kaynağında kutuplaşma yatıyor. Farklı düşünenler birleşemiyor. Güçlü işverenler var ancak örneğin Tele1 için destek kampanyası için aradığımızda kanalı yere göğe sığdıramıyorlar, ama reklam vermeye gelince damgalanmaktan çekiniyorlar. Ancak unutmasınlar ki o medya sayesinde kültürünüzden, anadilinizden kopmayacaksınız. Alman medya kuruluşlarında ise göçmen kökenli medya çalışanlarına daha çok yer açılmalı, 3,5 milyona yakın insanımız var. Birleşemediğimizden, Alman STK’larda yeterince yer almıyoruz, derdimizi anlatamıyoruz. AB fonlarından projeler almalıyız. Önce kendi evimizin önünü temizlememiz gerekir. Almanya’daki haklarımızdan, paylardan yararlanmanın zamanı çoktan geldi. STK’lar, işverenler Türkçe medyaya destek vermeli, sahip çıkmalı. Türkiye ise kendine yakın yayınlara destek veriyor, gazetecilik, habercilik yapan organlara destek yok. İmkânlar ölçüsünde hepimiz her şeyin en iyisini yapmaya alışıyoruz. Dördüncü kuşağın Türkçesi çok az. Yine de Alman televizyonunda size hitap eden programlar olmayınca Türkiye’deki dizilere, yarışmalara yöneliyorsunuz. Avrupa’da Türk medyasının Avrupa’daki insanımızı kucaklayacak şekilde çok iyi hazırlanması gerekiyor. Medya toplumsal gerçekleri aktarabilmeli. Tarihi, politik ve sosyal sorumluluğumuz var. İnsanlara Türkiye’yi de Avrupa’yı da anlatmamız gerekiyor. Gazeteci halkın vicdanıdır. Almanya’da gençlere yönelik çok daha fazla program yapılmalı, gelecekleri ile ilgili, sorunları ile ilgili programlar sunulmalı. Türk-Alman ortaklığında kanallar kurulmalı. İlkeli yayın yapan medya kuruluşlarına insanımızın sahip çıkmasını isterim. Yılda bir kez Almanya’daki medya kuruluşlarının sorunlarını içeren konferanslar serisi düzenlenmesini isteriz. Alman medyasının Türk izleyiciye Türk medyasına da sahip çıkmasını isteriz.
“4,4 MİLYARIN EN AZ 200 MİLYON AVROSU HAKKIMIZ”
Mediasell GmbH Sahibi ve Genel Müdürü Gökhan Gürbüz:
“Almanya’da Türkçe televizyon yayıncılığı Türkiye’deki ana kanalların yayınlarını 90’lı yılların ortasından itibaren Hotbird ve Eutelsat uyduları üzerinden Avrupa’daki Türklere ulaştırması ile başladı. 2000’li yıllardan sonra ise Türksat’ın devreye girmesi ile yayın sayısı arttı. Özellikle ana kanalların birçoğu yayınlarında Avrupa penceresi açtılar. Avrupa’dan reklamlar giriyordu. Zamanla birkaç saat programlar girdi. Bazıları Almanya’dan yayın lisansları aldılar. Bu televizyonların birçoğu Avrupalı Türklere ek bir gelir ve para kaynağı olarak baktılar. Almanya’da devletin bakışı ise Türkçe yayınların paralel bir kültür yarattığı ve bunun da uyumun önünde bir engel oluşturduğu şeklinde. Türklerde üçüncü ve dördüncü nesilde Türkçeye ilgi azalsa bile hatta kendilerini Türkçe değil Almanca ifade etseler bile hâlâ Türkçe televizyonları tercih ediyorlar. Filmler, dizi filmler, futbol hatta çizgi filmler dahi Türkçe izleniyor. Bu da Almanya’yı çok rahatsız ediyor. Sıcak bakmıyor. Ellerinden gelse yayınları kesebilirler.
Reklam pastasından da Türk televizyonları pay alamıyor. Almanya’da televizyon yayın izlenme süresi günlük ortalama 5 saat 10 dakika. Halkın yüzde 95,1’i televizyon izliyor. Toplam 442 lisanslı kanal var. Bu kanallar 14 milyar avroluk bir ciro oluşturuyor . 421’i devlet 21’i ise özel kanal. 2019 yılına göre 14 milyarlık gelirin 4,4 milyar avrosu televizyon kanallarının net reklam geliri. Bunun yüzde 2-3’ünü yani 150 milyon avro ila 200 milyon avrosunu Türkçe yayın yapan kanalların alması gerekiyor. Öte yandan gazetelerin yıllık yüzde 7 reklam kaybı gözlenirken internet yayıncılığının reklam gelirlerinde yıllık yüzde 7 artış gözleniyor.
Alman nüfusu 82 milyon civarında. Bunun yüzde 25’i, yani 21 milyonu yabancı kökenli. Bu 21 milyonun yarısı yabancı pasaportlu , diğer yarısı ise yabancı kökeni olan Alman vatandaşları. Türkiye kökenlilerde de durum aynı. Toplam 3 milyon Türkiye kökenli nüfusun 1,5 milyonu Alman vatandaşlığına geçmiş. Bu veriler Alman resmi kuruluşlarında mevcuttur.
Almanya’da AGF ( Arbeits Gemeinschaft Fernsehforschung) TV ölçümlerine karar veriyor , AGF Alman devlet ve özel televizyon kanallarının oluşturduğu merkezi Frankfurt’ta olan bir kuruluş. Ölçümlerin teknik altyapısını ise GFK( Geselleschaft für Konsumforschung) yapıyor. Almanya’da 5 bin 400 panelle ölçüm yapılıyor. Bunun 200’ü AB vatandaşlarının yaşadığı evleri ölçüyor 5 bin 200’ü ise Almanların yaşadığı evleri. Üstelik bu verilerle bütün toplumu yansıttıklarını düşünüyorlar. Gerçekte Türkleri de Rusları da, Arapları da ölçüme katmıyorlar. Bu kesimden izleyici de medya bütçelerinden pay almıyor. Hatta Alman vatandaşlığına geçmiş Türkler de panellerde yer almıyor. Soyadı Almanca olan denekleri seçiyorlar. 11 bin kişide sadece 58 yabancı isim var, onlar da Almanlarla evlenenler. Oysa gerçekten araştırmak isteseler sayısız istatistik var. AGF’e mail attım, sordum ‘elimizde veri yok’ yanıtı geldi.
“IPTV İLLEGAL BİÇİMDE PİYASAYI ELE GEÇİRDİ“
Diğer taraftan son 3 yılda ‘iptv’ diye bir şey çıktı. Önceden çanak anten kuruyordunuz. Sonradan Vodafone, Telekom gibi kuruluşlar Türkçe tv paketleri çıkarttılar. Birden iptv çıktı ki illegal bir şey bu. Serverlerden evinize bir link yüklüyor. Siz 5 bin kanal bile izleyebiliyorsunuz. Hackliyorlar, kırıyorlar ve tüm piyasayı ele geçirdiler. Bunun suç olduğu bilindiği halde halkın yüzde 80’i kaçak iptv izliyor. Çünkü iptv server sahipleri televizyonlara telif ödemiyor. Bu da Avrupa’ya yönelik yayın yapan Türkçe tv kanallarının zaten yüksek olmayan reklam gelirlerinin düşmesine yol açtı.
Türk kanallarının Avrupa yayınlarında reklam gelirleri düşünce estetik merkezlerinin, inşaat, gayrimenkul kuruluşlarının, hastanelerin reklamlarına girildi. Çok uzun süren bu reklamlar nedeniyle Avrupalı Türkler, Türkiye’nin Avrupa kanallarını izlemekten bıktı ve iptv’leri tercih ettiler.
“BİZ DE KENDİMİZİ ÖLÇERİZ”
Bununla birlikte Türk izleyicinin ölçümlerde yer alması ve dolayısıyla Türk televizyon kanallarının pasta payından yararlanması için hukuki olarak uğraşılırsa sonuç alınabilir. Bunun dışında TİAK ile kanal temsilcileri ile toplantı yaptık. ‘Bizi kimse ölçmüyorsa biz kendimizi ölçelim’ dedik. Almanyada yaklaşık 500 haneye bu sistemi koymayı planlıyoruz. Bir iki yıla sonuçları alacağız. Evlerin çoğunda internet olduğu için sonuçları almak hem daha kolay hem de hızlı olacaktır, verileri de uluslararası tanınırlığı olan şirketler üzerinde reklam ajanslarına ulaştırabileceğiz.
“TÜRK-ALMAN ORTAK KANALI KURULSUN”
‘Paramız yok. Kimse bize reklam vermiyor, pay alamıyoruz’ diye ağlamak yerine haklarımızı araştırıp, almak zorundayız. Haklarımız mevcut. Bize de gidip almak düşüyor, mücadele gerekiyor. Çözümlerden biri de Türk-Alman ortaklığında bir devlet kanalı olabilir. İçinde bizim insanımız da olmalıdır. Buradaki gündem yeterince işlenmiyor. Avrupalı Türk’ün yaşadığı sorunlar daha çok yer bulmalı. Almanyadaki Türkçe basın sadece Türkiye gündemine göre haber ya da program yapmamalı.
HER PAZAR FARKLI TARTIŞMA
Öte yandan ATGB tarafından gerçekleştirilen ve 11 Nisan tarihine dek sürecek sempozyum kapsamında, her pazar farklı başlıklar altındaki tartışma programları Zoom üzerinden sosyal medyada yayınlanıyor.
ATGB ekibinin yanı sıra basın, siyaset, medya, sanat, kültür ve bilim dünyasından isimlerin sempozyumda ele alınacak diğer başlıklar ise şöyle:
– Almanya’daki yayınlar finans kaynaklarını nasıl çözüyor? Türkler ne yapıyor? Vakıflar, reklam, abone sistemi vs…
– Avrupa’daki Türkçe medyaya frekans tahsisi neden yapılmıyor?
– Türkler hedef kitle olarak ne derece kabul ediliyor?
– Teknoloji , yapısal değişim ve Türkçe medyanın geleceği? Yeni medya modelleri…
– Sosyal medyadaki videolu habercilik / yayıncılık ne durumda?
– İnternet gazeteciliği, bloglar ve sosyal medyanın Türkçe medyaya etkisi?
– Almanya’daki Türkçe medyanın İstanbul eksenli yayıncılıktan kopuşu, Avrupa merkezli
yayıncılığa yönelişi.
– Gazetecilikte sektörel dergilerin önemi.
– Türk hükümetlerinin/devletinin Avrupa’daki Türkçe medyaya bakışı.
– Alman devlet radyo ve televizyonlarının ülkedeki Türkçelilere yönelik medya politikaları.
– Türkiye kökenli gazetecilerin Alman medyasının şekillendirilmesine etkisi
– Yerel Türkçe gazeteler, Türkçe medyanın gerçek kurtarıcıları mı?
– Avrupa’daki sürgün gazetecilerin durumu.
ATGB’den yapılan bir açıklamada, sempozyumun ardından ortaya çıkan Avrupa’daki Türkçe medyanın durumuna ilişkin tablonun belge niteliğinde bir rapora dönüştürülmesinin hedeflendiği belirtildi.
Sempozyum hakkında ayrıntılı bilgi www.atgb-press.eu web sitesinden alınabilir.
KAYNAK: atgb