Dünya Hepatit Günü’ne özel açıklamalarda bulunan Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği (TKAD) Yönetim Kurulu adına Prof. Dr. Ramazan İdilman, hepatit B enfeksiyonundan aşı ile korunulabildiğini belirtti ve sinsi ilerleyen hepatit C enfeksiyonuna dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Ramazan İdilman, şu açıklamalarda bulundu: “Kan yoluyla bulaşan hepatit C virüsü (HCV); tedavi edilmezse siroza, karaciğer kanserine yol açabiliyor ve ölümcül olabiliyor. Dünyada 71 milyon kişide kronik hepatit C hastalığı olduğu ön görülüyor. Ülkemizde ise yaklaşık 250 bin – 550 bin erişkin kişinin HCV ile enfekte olduğu ve HCV ile enfekte olanların büyük çoğunluğunun bu durumun farkında olmadığı düşünülüyor.
Kronik hepatit C virüsü enfeksiyonu, genellikle kişilerin kan bağışı esnasında test edilene veya rutin bir tıbbi muayene sırasında bulunan anormal bir kan testi sonucu çıkana kadar fark edilmiyor. Karaciğeri etkileyen bir enfeksiyon türü olan hepatit C ile yaşayanların yaklaşık yüzde 80’inde, hiçbir belirti ortaya çıkmadığı için sinsi bir hastalık olarak kabul ediliyor. Hepatit C hastası olup olmadığınızı bilmenin tek yolu test yaptırmak olduğu için erken teşhis hayat kurtarabiliyor.”
“Kayıp hastaların tedaviye erişimi önemli”
Konunun önemine değinerek Dünya Hepatit Günü’nde açıklamalarda bulunan TKAD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İdilman, “Kayıp hepatitli kalmasın!” diyerek risk gruplarındaki kişilerin teşhis için kan tahlili yaptırmalarını önerdi. Prof. Dr. İdilman, “Hepatit C, genellikle belirtisiz ilerleyen bir hastalık olduğu için teşhis koyulması zorlaşabiliyor. Maalesef ülkemizde hala “kayıp hasta” yani hepatit C virüsünü taşıdığından habersiz olan pek çok kişi bulunuyor. Semptom olarak en sık rastlanan halsizlik ve yorgunluk ise sadece karaciğer hastalığına özgü şikayetler olmadığı için hastanın hekime başvurması gecikiyor. Oysa erken teşhis ile tedavi edilirse, hepatit C’ye bağlı hastalığın ilerlemesini durdurarak hastaların hayatını kurtarabiliyoruz” dedi.
“Risk grubunda yer alanların kan testi yaptırmaları son derece önemli”
Sağlık Bakanlığı ile birlikte hazırlanan Türkiye Viral Hepatit Önleme ve Kontrol Programı ile halk sağlığı açısından önemli bir adım atıldığına dikkat çeken Prof. Dr. İdilman, “Bu ulusal program kapsamında sağlık çalışanları, 1996 yılı öncesinde kan ve kan ürünleri alanlar, sık kan ve kan ürünleri transfüzyonu olanlar, damar içi madde kullananlar, mahkumlar ve göçmenler HCV açısından yüksek riskli gruplar olarak tanımlanıyor. Özellikle HCV, damar içi madde kullanan kişiler arasında hızla yayılmaktadır. Bu konuda yapılacak uygulamalar pek çok hastalığın kontrolüne katkı sağlayacaktır” dedi.
Prof. Dr. İdilman, “1996 yılı öncesinde kan ve kan ürünleri ya da organ nakli almış; immünsüpresif hastalar; steril olmayan ortamda manikür, pedikür, dövme, “piercing” uygulamaları ve diş tedavisi yaptırmış; toplu sünnet olmuş ve ortak ustura/jilet kullanmış kişiler büyük risk taşıyor. Hastalığın erken evrede tanınabilmesi için bu kişilerin hekimlerine gitmesi önem taşıyor” ifadelerine yer verdi. (BSHA)