Gazetemiz yazarı, Şair Ayşe Korkmaz’ın ilk şiir kitabı “Sıralı Sevmek” geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Liderhaber.com, haber portalı da Ayşe Korkmaz ile “SIRALI SEVMEK” ve şiirini konuştu. Liderhaber’in gerçekleştirdiği söyleşide okurken ilk kez şiir kitabı çıkarmış deneyimli bir yazarın heyecanına ortak olacaksınız..
İşte o söyleşi:
Ayşe Korkmaz kimdir?
1968 Konya doğumluyum. 1991 yılında Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü’nden mezun oldum. Konya, Sivas ve İzmit’te Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı pek çok okulda matematik öğretmeni olarak çalıştım. 2016’da emekliye ayrıldım. Yetişkin iki çocuk annesiyim. Derince’de yaşıyorum. Öğretmenliğe halen özel derslerle devam ediyorum. Bunun yanı sıra şiir, öykü ve inceleme yazıları yazıyorum. 2008’de Romantik Kitap’tan çıkmış Bir Düşe Bağlanmak adlı bir öykü kitabım var. Şiir kitabımsa Sıralı Sevmek adıyla Aydili Sanat Yayınlarından Mart 2020’de yayımlandı.
Şiire kaç yılında başladınız? İlk yazdığınız şiiri hatırlıyor musunuz?
Bundan çok emin olmasam da, ortaokul yıllarında başladığımı düşünüyorum. İlk yazdığım şiiri hatırlamıyorum. Zaten o yıllarda yazdıklarımın çoğu eski defterlerimde kaybolup gitti. Sakladıklarımın arasında en eski olduğunu düşündüğüm, ne zaman yazdığımı tam olarak kestirememekle birlikte, “Bir Yer Vardı” adlı şiir. Liseye başladığım yıl yazmış olma ihtimalim çok büyük. Bunu zaten anısı olduğunu için kitabıma ilk şiir olarak aldım.
Şiir sizce nedir? İnsanlar neden şiir yazarlar?
Carl Sandburg, şiiri “Karada yaşayan ve havada uçmak isteyen bir deniz hayvanının günlüğü…” şeklinde tanımlar. Bu tanımdan yola çıkarak, daha çok şiiri değil, şairi konuşmak gerekir. Şair normal bir insanın şiir bulaşmış halidir. Bunu kaptığınız bir virüs ya da kanınızda dolaşıp sizi bağımlı hale getiren bir madde olarak düşünebilirsiniz. Bir kez bulaştıktan sonra ondan kurtulma şansınız ya da onu bırakma olasılığınız yoktur. Çünkü şiir, şair için bir çeşit kendini ifade etme şeklidir.
İyi bir şair olmanın bir ölçüsü var mıdır? Varsa nedir?
İyi bir şair olmanın ölçüsü olduğunu düşünmüyorum. Seslerle ne kadar iyi oynayabilirseniz o kadar iyi yazarsınız. Kaldı ki ben, kendimi iyi bir şair olarak adlandıramam. Çocukluğumdan beri yazıyor olmama rağmen az sayıda iyi şiirim var. Çünkü zaman içerisinde düz yazıyı şiirden daha çok sevdim. Kurgu yapmaya, yaptığım kurguda karakterlerin arkasına saklanmaya bayıldım. Ve bu durum, dönem dönem, şiirden vazgeçmeme neden oldu.
Üzerinde yaşadığımız dünya, şiir yazmak için neler sunuyor şairlere?
Herkese farklı duygular şiir yazdırır. Kimine aşk, kimine acı, kimine yalnızlık, kimine dışlanmışlık… Ama herkesin yazma amacı aynıdır. Kendini daha iyi ifade edebilmek… Küreselleşme ile birlikte insanlar arasında büyük uçurumlar oluştu. Bu, birbirimize bakmamızı, birbirimizi anlamamızı zorlaştıran bir durum… Ve belki de şiirin gelişimi açısından oldukça iyi bir fırsat. Aşkı, acıyı, yalnızlığı, birbirimizin gözüne bakarak ifade etmeyi unuttuğumuz her şeyi, şiirlerle anlatabiliriz.
En sevdiğiniz, en çok etkilendiğiniz şairler ve sizi en etkileyen şiir hangisi?
En sevdiğim şairin tartışmasız olarak Attila İlhan olduğunu söyleyebilirim. Özellikle de “Ben Sana Mecburum” şiiri. Onun dışında sevdiğim başka şairler de var tabi. Hepsinin ismini saymak mümkün değil. Bunlara eski kuşaktan Orhan Veli, Turgut Uyar ve Cemal Süreya’yı, yeni kuşaktan da Akif Kurtuluş ve Murathan Mungan’ı örnek verebilirim.
Şiir yazmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Şiir yazmak isteyenlere tavsiyem, çok şiir okumaları olabilir. Ama tek bir şaire takılıp kalmak yerine, yazılmış bütün iyi şiirleri seçerek okumak daha yararlı olacaktır. Ancak bu şekilde kendi şiir dillerini oluşturabilirler.
Şiirleriniz nerelerde yayımlanıyor?
Eski şiirlerim Eylül, Çerağ, Sığınak, Ihlamur dergilerde ve Ay Yüreğinde Köz Fanzin’de yayımlandı. Son yıllarda şiirden çok öykü ve inceleme yazdığım için dergilere çok fazla şiir göndermiyorum.
Kendi yazdıklarınızdan en sevdiğiniz şiirinizi bizimle paylaşır mısınız?
İnsanların eserleri, çocukları gibi olduğu için, yazdıklarımı çok da birbirlerinden ayıramıyorum. Hedera adlı şiirim oğlumun da en sevdiği şiirlerden biri. İsterseniz onu paylaşayım.
hedera
gidiyorum
beni ben yapan bütün duygularım
süzülüyor köklerimden
kendimi toprağa bırakıyorum
ah hedera kolların var ya
yırtıcı bir kuşun pençeleri
sar soğuk bedenimi tutkuyla
sevgisizlikten üşüyorum
engin denizler düşlüyorum
gözlerinin mavi rengine inat
gülüşün düşümü delip geçiyor
kanlar içinde kalıyorum
dünya kayıyor ayaklarımdan
karşı koyamıyorum rüzgâra
kolların diyorum hedera
parçalanıyorum kollarında
ayşe korkmaz
Anlatmak istediğiniz bir anınız var mı şiire dair?
Anı yerine, az önce paylaştığım Hedera adlı şiirden bahsetmek istiyorum. Bu şiiri öykü kitabıma aldığım Hedera adlı öyküde kullanmak üzere yazmıştım. Gövdesi keman yapımında kullanılan Acer adındaki ağacın Hedera adlı zehirli sarmaşığa aşkını anlatır. Aslında bu karşılıksız bir aşktır. Ağaç ölümüne sever. Zehirli sarmaşıksa sever görünür. Ona son gücüyle tutunup yavaş yavaş özsuyunu emer. Ağacı içten içe kurutarak ölüme mahkûm eder. Aslında aşk, böyle bir duygudur özünde. Kimi Acer gibi sevdiği uğruna hayatından olur, kimi zehirli sarmaşık gibi sevdiğini tüketir. Yani aşk kalıcı bir duygu değildir. Kalıcı olan şey, aşkın hayatta bıraktığı yansımalardır.
Kitabınızla ilgili bilgi verir misiniz?
Sıralı Sevmek adlı şiir kitabım daha önce de belirttiğim gibi, geçen ay Aydili Sanat Yayınlarından çıktı. Bugüne dek yazdığım tüm şiirlerden yapılmış bir seçki niteliğinde. Şiirlerimde tarih yok ama kitabı elinize aldığınızda hangisinin eski hangisinin yeni olduğunu anlayabilirsiniz. Çünkü içindeki şiirler, bir günlüğün sayfaları gibi, tarih sırasına göre akar. Umarım bu kitap sayesinde, birilerinin yüreğine dokunmayı başarabilirim. Sevgilerimi sunuyorum.