Değerli okuyucularım, elimde olmayan iki haftalık gecikmeyle yine sizlerle birlikteyim. Kaldığımız yerden sohbetlerimize devam edeceğiz.
Sanat yapmak isteyenlere naçizane bir hatırlatma söylemek istiyorum. Sanatçının gözlemi ve algısı yüksek olmalı, hepimiz hatırlarız ilkokuldaki Türkçe dersimizde bakmak-görmek üzerine dersimiz vardı. Öğretmenim bana yanımda oturan arkadaşımın, ona bakmadan giydiği hırkanın rengini sordu. Her gün yanyana oturduğum, aynı sokağa birlikte sabah akşam yürüdüğüm arkadaşımın hırka rengini bilemedim. Ama dersimi almıştım. Evet, baktığımızı görmemiz ve algılamamız gerekiyor. Bir besteci, bülbülün sesinden, bir ressam bulutun renginden, bir yazar doğadan, insanlardan esin alarak sanatını yapar ve ilerletir. Ama bir senarist bütün sanatlara esin olan kaynakları bilip algılayıp senarist olabilir.
Sahne; yer, zaman, olay, içerik açısından birbirine bağlı kesintisiz bir eylem içeren bölümdür. Aynı mekan da bulunan insanlar, araya başka mekan ve zaman girene kadar, o ortama girip çıkan kişiler ve o ortamda geçen diyaloglar bir SAHNEyi oluşturur. Birbiriyle ilişkili sahnelerin tamamına da SEKANS denir
Filmler, sahne ve sekanslardan oluşurlar. Temel öyküden yola çıkarak öyküyü geliştirdikten sonra, onu sahne ve sekanslar halinde işlemeye hazırız demektir.
Sahne; zaman, mekan, olay, tema/motif, içerik, kavram ya da karakter gibi araçlarla birleştirilmiş, tek ve kesintisiz bir dramatik eylem içeren bir birimdir. Genellikle birbirleriyle ilgili bir çekimler dizisinden oluşur. Ancak tek bir çekimden de oluşabilir. Örneğin Şenlik Ateşi filminin giriş sahnesi, Pulitzer ödülünü kazanan bir gazetecinin ödül töreninin yapıldığı binaya girişinden kürsüye kadar gelip ödülü kazanmasını sağlayan haberi anlatışına dek uzanan süreyi kapsayan tek bir çekimden oluşur.
Sahneler, olay akışını çok sayıda çekime bölseler bile, genellikle tek bir zaman dilimini ya da tek olaylık bir süreci kapsarlar. Örneğin Thelma ve Louise’de, iki kadın kahramanın bara gelişleri ile başlayan ve oradan ayrılmalarıyla noktalanan sahne, çok sayıda çekimden oluşur ve sahnenin temelini oluşturan olay çizgisi, arkadaşlık teklifinden tecavüz girişimine ve oradan da cinayete uzanan süreci kapsar.
Sekans ise, birbiriyle ilişkili olan sahnelerin bir araya gelmesiyle oluşur. Sekansı oluşturan sahneler, farklı olayları ele almakla birlikte, sekans kendi içinde yine de bir bütünlüğe sahiptir. Sekans genellikle bir süreklilik içermez. Olaylar farklı zaman ve mekanlarda geçer. Ama son kertede ayrı ayrı olay çizgileri arasında bir bütünlük söz konusudur.
Sahnenin işlevi, senaryonun bütünü içerisinde ondan yerine getirmesini umduğumuz görevdir.
Öncelikle sahnenin amacı/görevi belirlenmelidir. Sahneyle ne yapılmak isteniyor? Sahne hangi görevi yerine getirecek? Seyirci bu sahneden neyi algılamalı, ne tür anlamlar çıkarmalı? Kısacası, “Bu sahne neden var?” sorusunun belirgin ve açık bir yanıtı olmalıdır. İşlevi yoksa ya da başka bir sahnenin işlevini tekrarlıyorsa, çıkarılmasında fayda vardır.
Sahneler, genellikle öyküyü geliştirmek, ilerletmek zorundadırlar. Bunu örneğin bir problem sunarak veya çözerek ya da bazı olaylara yer vererek yaparlar. Bazı sahneler ise sadece yan olayları/alt öyküleri açıklarlar.
Sahnelerin temel işlevleri arasında şunları sayabiliriz: Mekan oluşturmak, atmosfer yaratmak, tema ya da tez sunmak, karakter ya da ilişkiler hakkında açıklama yapmak, bir olay çizgisini başlatmak, ilerletmek ya da sonlandırmak. Zaman ve mekan geçişleri için ise genellikle kısa ara sahneler kullanılır. Bazen de gerilimi düşürmek ve izleyiciyi rahatlatmak için dinlenme sahneleri konulur.
Bazı sahnelerin işlevi, hızlı bir kurguya yaslanarak, gerçekte çok uzun süreleri kapsayan olayları kısa görüntülerle özetlemektir. Örneğin Rocky’nin büyük boks maçına hazırlıklarının müzik eşliğinde özetlendiği sahneler.
Bazı sahneler ise sadece ilginç bir aksiyon içerirler, ama öykünün ilerlemesine bir katkıları yoktur. Bunları da dinlenme sahneleri olarak görmek mümkündür. Genellikle komikliklerin sergilendiği bu sahnelerin bir işlevi de, izleyicideki özdeşleşme duygusunu arttırmaktır.
Sahnelerin sürekliliği, filmin akışı ve ritmi açısından son derece önemlidir.
İyi filmlerdeki sahnelerin gelişim çizgisi içinde, filmin genel etkisine katkıda bulunacak bir akış ve ritim vardır. Sahne sürekliliğini, akış ve ritim yaratacak biçimde düzenlemenin bir yolu, film doruk noktaya yaklaştıkça sahne yoğunluğunu arttırmaktır. Örneğin filmin ilk bölümleri ağır tempolu sahneler içerir. Sonlarına doğru ise daha hareketli ve heyecanlı sahneler çoğunluktadır. Bazı filmlerse, izlemiş olduklarımızı ya da bize anlatılmak isteneni içeren anlamlı ve yumuşak sonlarla biterler. Film, yapısal bütünlüğü zedelenmemek koşuluyla, bazı çeşitlemelere gereksinim duyar. Örneğin hep aynı yoğunlukta olan sahnelerin art arda gelişi zamanla ilginin düşmesine neden olur. Tekdüzelik sıkıcılığa neden olur. Bu nedenle gerilimli sahnelerle rahat sahnelerin iyi bir dengesini kurmak gerekir. Kriz/bunalım anlarıyla çatışma ve doruk nokta gibi önemli ve gerilimli anlar arasına daha sakin ve rahatlatıcı sahneler yerleştirilmelidir. Örneğin olayların baş döndürücü bir yüksekliğe ulaşacağı sahnelerden önce, karakterlerin kendilerini tanıttıkları ya da bir atmosferin oluşturulmaya çalışıldığı, izleyiciye nefes aldıran sahneler konulabilir.
Sahnelerin İç Yapısı, Tıpkı filmin bütünü için söz konusu olduğu gibi, sahnelerin de kendi içyapıları vardır. Bu nedenle yazar sahnenin işlevini belirlerken, sahneyi nasıl yapılandıracağına da karar vermelidir. Her sahnenin kendine ait bir başlangıcı, gelişimi ve sonu vardır. Sahnenin içyapısına ilişkin temel bir yaklaşım, sahnenin amacını belirlemektir. Bir sahnenin amacına ilişkin en etkin yaklaşım yöntemi ise, ana karakterlerin amaçlarını belirlemektir. Çünkü kahraman genellikle sahnenin aksiyonunun failidir. Karakterin amacı aktif fiil formuyla belirlenir: “…-mak/-mek” gibi. Sahnedeki her karakter kendi amacına göre hareket eder. Sahnelerin çoğunluğunda en azından bir karakterin bir amacı vardır: Önceki sahnelerde başlatmış olduğu herhangi bir aksiyonu geliştirmek. Karakterlerin amaçlarını belirlemek sahnenin yapılandırılmasında yazara yardımcı olacaktır.
Sahnelerin çoğunluğu, problem-gelişim-doruk sürecini izleyen bir dramatik yapı içerir. Çoğu kez sahneler kendi doruk noktalarından sonra tamamlanırlar. Bazen de ya yeni bir sorun yaratarak biter ya da bizi yeni bir gelişimin içine iterler.
Sahnelerde Merak Unsurunun Kullanımı, Sahne ve sekans yapısını oluşturmanın tekniklerinden bir tanesi merak ögesine başvurmadır. Bu arada merak ögesinin anlatının temel ilkelerinden biri olduğu da hatırlanmalıdır. Seyirci, heyecanlı bir gelişme ya da örneğin öç alma duygusunun içine sürüklendiğinde merak ögesi de işlemeye başlar. Seyircinin umutla beklemesi de önemlidir. Öte yandan bir olayın yarattığı korku, olayın kendisinden daha önemlidir. Merak, genellikle ipucu-gecikme-gerçekleşme sürecini izler. Seyirciye önce bir şeyle ilgili bir ipucu verilir. Sonra olay geciktirilir. Olay öylece havada asılı kalır ve heyecan artar. Daha sonra olayın gerçekleşme evresine geçilir. Fakat olayın gerçekleşme biçimi de beklenenden farklı ve şaşırtıcı olur genellikle.
Sahnenin Atmosferi, Her sahne kendine özgü bir atmosfere sahiptir. Bu, filmin genel atmosferine katkıda bulunur. Ciddi filmler, gerilimli atmosferi kurabilmek için arada rahatlatıcı komik sahnelere de yer verirler. Samimi bir havada yapılan diyaloglu sahneler, gerilim dolu anlatımın akışında bir değişikliğe neden olur. Rahat ve gerilim dolu anların sırayla verilmesi, filmin akışının geliştirilmesine katkıda bulunur.
Sahnelerin bakış açıları vardır. Yazar burada hangi karakterin ne ölçüde sahnede etkin olacağına karar vermek durumundadır: Sahnede hangi karakterin varlığı ve bakış açısı belirleyici olmalıdır? Karakter, sahnedeki pek çok kişi gibi nesnel olarak mı işlenmelidir? Kamera öznel mi, yarı-öznel mi, nesnel mi olmalıdır?
Yazar, seyircinin sahneye ne kadar yakın ya da uzak olacağına da karar vermelidir: Kamera, seyirciye kendisini aksiyonun içinde olduğunu hissettirecek şekilde sahnenin tam ortasında mı olmalıdır? Yoksa farklı bir bakış açısı elde etmek için sahneden uzak bir yere mi yerleşmelidir? Bakış açısı, bir sahnenin planlanmasında göz önünde tutulması gereken önemli bir ögedir. Bir sahne çoğunlukla değişik bakış açılarının karışımından meydana gelir ve bakış açıları yazarın tasarımına göre değişiklikler gösterir.
Bakış açısındaki değişimler sürpriz ve merak duygusu yaratabilir.
Örnek: Çekim 1 (Bel plan, önden) Çekmece kurcalayan bir adam.
Çekim 2 (Boy plan, arkadan, hızlı kaydırma ile yaklaşılır) Çekmeceyi kurcalayan adam
Sahne Geçişleri, Sahne geçişlerinin önemle üstünde durulması gerekir. Sahneleri birleştiren birer köprü olarak da düşünebileceğimiz geçişler, sahnenin akıcılığına ve etkisine katkıda bulunarak filmin üslup kazanmasına yardım eder. Bu köprüler genellikle zaman ve mekanda yapılan geçişlerle ilgilidir. Standart yaklaşımlardan biri, bir karakter bir yere gideceğini söyledikten sonra, o yere ve karaktere kesme yapmaktır. Geçişler için kullanılan standart araçlar, kesme, zincirleme, kararma ve açılmadır. Özel efektler, bindirmeler ya da optik silmeler geçiş için kullanılan diğer yöntemler arasında sayılabilir. İlginç geçişler için, görüntüler, diyaloglar, ses, müzik ve anlatımın mantığı kullanılır. Haftaya buluşmak üzere kendinize iyi bakın. Sevgiyle kalın.