Arzu DİNÇER
Merhaba bugün soru sormayı çok seven, yanıtlarını ararken de hikâyeler yakalayıp, yakaladığı hikâyeleri hayatın yükünü okurlar için güldürerek hafifleten bir yazarımız var 5N1KitapYazarı köşemizde.
Ekşi sözlükte şöyle bir yorum dikkatimi çekti; “Yüzünüzde tebessüm, içinizde hafif tatlı bir hüzünle, seksenli yılların yabancı, doksanlı yılların yerli şarkılarını dinlerken aldığınız tadı aldığınız kitapların yazarı”
Eray Emre Evren’i 5N1KitapYazarı soruları ile biraz tanımak için okumaya ve okutmaya devam ediyoruz, Haydi rastgele J
Sevgilerimle,
Arzu DİNÇER
15.10.2017
Soruları yanıtlamadan önce kısaca kendinizi ve kaleminizi bizlere hatırlatabilir misiniz?
Eray Emre Evren: 1978 Yılında İstanbul’da doğdum. Anadolu Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü ve Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler ABD Pazarlama MBA tamamladım. 15 yıla yakın bir süredir Bankacılık sektöründe çalışıyorum. Evliyim.
Kurguya verdiğim önem yazılarımda büyük bir payı oluşturuyor. Serbest ve konuşma diliyle yazmaya gayret ediyorum. Karakterler arasında dialoglar, karakterilerin de özellikleri dikkate alınarak konuşma dilinde geçiyor. Sıklıkla mizah ve gerçek olaylara hicivlerde bulunmayı seviyorum.
NE ZAMAN?
Yazmaya ilk ne zaman karar verdiniz, yayınlamayı düşündüğünüz (hazırladığınız) son kitabınız ne zaman yayınlanacak /yayınlandı?
Eray Emre Evren: Orta okul ve lise çağlarında sıklıkla yazardım. Kara kalem çizime yatkın olduğumdan hikayelerimi çizgi romanlarla ortaya çıkardım. Tabi o dönemlerde kimseyle paylaşmaya cesaret edemediğimden bir çoğu tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitti. İlk kitabım “şurdan bi’ Şehremini alır mısın?”ı yazmaya karar verdiğimde 2013 yılıydı. Doğup büyüdüğüm semtte, çocukken her gün top oynadığımız bir arazide gördüğüm inşaat çalışması beni çok duygulandırmıştı. “bu semt için tarihe not bırakacağım bir şeyler yapmam gerekiyor” fikriyle kitap yazma isteğim oluştu. 2015 ocak ayında da yayınlandı. İlk 3 ayda 3 baskı yaptığında böylesine bir ilgiyi beklemediğimi itiraf etmeliyim. Bu da beni sonraki çalışmalarım için motive etti.
Üzerinde 2,5 yıldır çalıştığım bir romanım var. Son okumaları ve düzeltmeleri yaparak yakın zamanda yayınevine teslim etmeyi planlıyorum. Başta da belirttiğim gibi, kurguya çok önem verdiğimden en ufak bir dikkatsizliğin akışı olumsuz etkilemesinden çekiniyorum. Bu sebeple bir an önce yayınlanmasındansa hatasız oluşturulması benim için her şeyden önemli. Yayınlanmasındaki süreç yayınevinin plan programına göre de değişecektir ancak yeni yılın ilk ayında çıkacağını sanıyorum.
NE?
Kitaplarınızı bize özetleyebileceğiniz cümleler ne olur?
Eray Emre Evren: Sıcak ve içten diyebilirim. Ağdalı edebiyat bulamazsınız benim kitaplarımda. Yazarken o an içimden geldiği gibi yazarım. Yazdığım bir olayı ya da mekanı tasvir ederken, dialoğu yazarken o anı yaşayarak yazarım. Bu da okuyucuya içten ve kendisinden çok şey bulacağı satırlar sunar.
NEREDE?
Edebiyat dünyasında kendinizi nerede tanımlarsınız?
Eray Emre Evren: Yolun çok başındayım bir defa… Edebiyat dünyasında nerede olduğumu tanımlamaktan ziyade herhangi bir yerinde olmak dahi mutluluk verici. Şimdilik bu hazzı yaşıyorum. Belki ileride kendimi bir yerlere konumlandırırım.
NASIL?
Yazar ve okurlar arasında kurulan köprü sizce nasıl olmalı?
Eray Emre Evren: Günümüzde çok sayıda “uyaran” la karşı karşı karşıyayız. Teknolojinin de ilerlemesiyle günlük olay ve haberlerden uzak kalmamız neredeyse imkansız. Bir şekilde bulup zihnimize işliyor. “ben izlemem” dediğiniz dizinin konusunu yakınınızdaki iş arkadaşlarınız tartışırken duyuyorsunuz. Ya da sosyal medya hesaplarında karikatür okuyacağım diye gezinirken takip ettiğiniz birinin siyasal paylaşımı dikkatinizi zorlayıp dün olan bir haberi size ulaştırıyor. Biraz da bunun kaynağı olarak insanlar farkında olmadan okuduklarını elemeye başladılar. Daha sade, net, direk mesajı veren, içten, samimi yazıları tercih ediyorlar. Bir çok gazetenin köşe yazarları da bunun farkında olsa gerek yazı formatlarını “hap bilgiler” dediğimiz, kısa mesajlarla paylaşıyorlar. Ben buna “bol ENTER lı yazılar” diyorum.
Hal buyken okura direkt ve net bir şekilde ulaşmanın günümüzde her zamankinden çok daha fazla önemli olduğu kanaatindeyim. Bunun yanında yazan mutlaka zekasını kullanmalı, okuyucuyu aptal yerine koymamalı. Zeka ve sadelik birleşip de okuyucuya sunulursa, okur zaten o köprüden geçmeye en başından hazır.
NEDEN?
Okurlar sizin kitaplarınızı neden okumalı?
Eray Emre Evren: Bazı eserler vardır zihniniz yorgunsa, aynı sayfayı defalarca okusanız da bir türlü anlayamazsınız. Aslında çok da başarılı bir eserdir ancak kafanızın içi dolu olduğu için bir türlü konsantre olamazsınız. İşte benim kitaplarım o yorgun zihne iyi gelecek, bolca sürprizli, okurun kendisinden çok fazla şey bulacağı, sıcak kitaplar. O sebeple, beni okuyunuz efendim
1Kitap
Zillere basıp kaçmaya hazır mısın?
İstanbul’ un en eski semtlerinden biri… Kesişen hayatlar… Unutulmuş tarihi eserler… Semtle bütünleşmiş eski esnaflar, simge dükkânlar, lezzetler…
Şehremini’de sıradan bir gün. Birbirinden bağımsız yedi hikâye. Her hikâyede adres soran gizemli iki genç… Taşların yerine oturduğu eşsiz bir son.
Şehremini’de kaybolmaya hazır mısınız?
Okur Yorumları:
Bir semt hikayesi…
Yazarıyla aynı sokaklarda geçirdiğim çocukluğum tekrar gözümde canlandı. Kalemine sağlık…
80’li yıllarda Sur İçinde büyüyen herkesin okuması gerekli
30’lu yaşlarınızdaysanız çocukluğunuzdan çok şey bulacağınız sıcak bir semt kitabı. 7 farklı hikayesi sonunda öyle harika bir kurguyla birleşiyor ki, yazarın devam kitaplarını bekliyorum.
şahane bir semt hikayesi…
Bir gecede 198 sayfayı birden okutturan müthiş bir şehir hikayesi… Uzun zamandır, bu kadar sürükleyici, bağlantıların bu kadar keyifli ve zekice olduğu bir kitap okumamıştım.. Umarım yazarımız devamını getirir… Herkese tavsiye ediyorum, kesinlikle bir solukta okuyacağınız müthiş bir kitap…
“Her şey, belediye otobüsünün ön kapısından uzanıp ‘Nişantaşı’ndan geçer mi?’ diye sormasıyla başladı. Normalde Miranda Kerr, Alessandra Ambrosio, Adriana Lima gibi meleklerle podyumda yürümesi gerekirken benimle burada, Cevizlibağ otobüs durağında bulunuyor olması kıyamet alameti değil de neydi? Uçları omuzlarına indikçe kıvrılan koyu kumral saçları, üzerinde kum saati beline kadar inen uçuk pembe gömleği, altında diz kapaklarına hasret beyaz pileli eteği, ayaklarında bilek kemiklerini açıkta bırakan kısa pembe çorabı ve yanar döner, kendinden yaylı spor ayakkabısıyla, Cevizlibağ ona hiç yakışmıyordu. Kendisi de öyle düşünmüş olacak ki şoförün onayıyla atlayıverdi körüklüye.”
Eray Emre Evren sorulara kafayı takmış durumda… Bazen doğru kişilere bazen de yanlış kişilere sorular soruyor. En son dolmuş şoförüne sorduğu “Şurdan Bi’ Şehremini Alır Mısın?” sorusu kitap oldu, üstüne bir de en çok satanlar arasına girdi. Şimdi kime sorduğunu bilmesek de okuyucuyu gülmekten kıracak bir soru ve eserle hepimizi başbaşa bırakıyor. “Ey Aşk Nerdesin?”
-Umut Kısa-
Okuyucu Yorumu:
Zekice bir mizah
Çok güldüm. Keşke daha uzun olsaydı. Tek eleştirim bu yönde olabilir. Hikaye daha uzun olsaydı, ilave karakterlerle çok daha güzel olurdu. Tadımlık bir kitap olmuş. Kafa boşaltmaya birebir. Yolculuk yapacaksanız çok iyi bir yol arkadaşı olur 🙂