Kalemi ile kadınların sesi olan bir yazar konuğumuz var bugün; Betül ERDOĞAN. Sporcu disiplinini yazılarında da hissedebildiğimiz, haksızlıklara asi bir ses olmayı kendine amaç edinmiş gerçek bir Cumhuriyet Kızı.
Yeni kitabının hazırlıklarını tamamlamaya çalıştığı yoğun döneminde sorularımıza yanıt verdiği için kendisine teşekkür ediyor siz sevgili okurlarımızı Betül Hanımın cevapları ile baş başa bırakıyorum.
Sevgilerimle, Arzu DİNÇER
Oktay abime…
Bir mektup
Tek bir sayfa mektup yazacağım sana
Üstünde bulutlar olan
Rüzgarla yağmura dönen
Bir gün
Bir sayfada
Tek bir sayfada kalmalı
Benden kalacaksa sana
Bir kalp atış satırları
Bir şiir de olmalı
O mektup içinde
Benden kalacaksa sana
Bir noktayla tamamlanmalı
Betül Erdoğan
05.10.2017
Soruları yanıtlamadan önce kısaca kendinizi ve kaleminizi bizlere hatırlatabilir misiniz?
Ben, Tavşanlı doğumluyum. Benim babam rahmetli çok iyi bir şairdi. Çocukluğumda babamı şiirlerini yazarken gördüğümde; “bir gün ben de yazar olacağım!” derdim hep. Ancak bu isteğimi emekli olduktan sonra yerine getirebildim.
Spor eğitmenliği yaparken aldığım notları emekli olunca değerlendirdim ve yazmaya başladım. Önceleri bir yerel gazete de köşe yazıları yazmaya, sonra blok sayfamda daha sonra da öyküler yazmaya başladım. Yazdıklarım evrensel boyutlu yapıtlar.
N E ZAMAN?
Yazmaya ilk ne zaman karar verdiniz, yayınlamayı düşündüğünüz (hazırladığınız) son kitabınız ne zaman yayınlanacak /yayınlandı?
Betül Erdoğan: Yazmaya, çok uzun yıllar önce yani spor eğitmenliği yaparken karar verdim. Üyelerimin bana anlattığı çocuk gelinler ile ilgili hayat öykülerini dinlediğimde notlar alıyor, “bir gün mutlaka bunları yazacak ve kitap olarak bastıracağım!” diyordum.
Emekli olduktan sonra, ilk kitabım çocuk gelinler ile ilgili olan “Halkasız Köleler” i yazdım.
Bir yıl sonra da, “Anılara Saygı Günü” isimli kitabımı yazıp çocukluk anılarımı anlattım.
Üçüncü kitabım ise; rahmetli babamın şiirleriyle benim şiirlerimi bir araya getiren, “Şiirleri İçmek Aynı Kadehten” isimli kitabım çıktı.
Dördüncü kitabım, bir yaşanmış aşk öyküsü olan “Elbet Bir Gün Buluşacağız” isimle romanım.
Yazmaya başladığım 5. Kitabım (roman) ise yarılandı bu yılsonunda inşallah o da basılıp okurlarıyla buluşacak.
Ne?
Kitaplarınızı bize özetleyebileceğiniz cümleler ne olur?
Betül Erdoğan: Kitaplarımda, toplumsal olayları konu ediniyorum.
Nerede?
Edebiyat dünyasında kendinizi nerede tanımlarsınız?
Betül Erdoğan: Edebiyat dünyasında kendimi, çıkan dört kitabım olduğu için 4. Basamakta tanımlıyorum. Önümde uzun çok uzun bir merdiven var ve ben her yıl bir kitabım ile bir basamak daha yukarıya çıkmak istiyorum.
Nasıl?
Yazar ve okurlar arasında kurulan köprü sizce nasıl olmalı?
Betül Erdoğan: Yazar ve okur arasında ilişkide samimiyet, samimiyetle birlikte eleştiri de olmalı.
Neden?
Okurlar sizin kitaplarınızı neden okumalı?
Betül Erdoğan: Yukarıda da dediğim gibi ben toplumsal olayları yazıyorum, Abartıya kaçmıyorum sade bir dille anlatıyorum bunun için okurlarım benim yazdıklarımı sıkılmadan okuyor.
Betül Erdoğan’a ek soru: Kitaplarınıza ruhu nasıl üflüyorsunuz? Okuyucularınızdan aldığınız geri dönüşlerde o ruhu hissettiklerini duymak sizi nasıl etkiliyor?
Betül Erdoğan: Yazarken, kendimi yazdığım o karakterin yerine koyuyorum. 4. Kitabım “Elbet Bir Gün Buluşacağız” ı yazarken aylarca ben “Suzan” oldum. Okuyanlar, “yoksa sen kendi hayatını mı yazdın?” dediler bana. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki, kitap bittiğinde bile uzun süre kendimi “Suzan” olarak gördüm.
Okuyucularımın yazdıklarımı samimi bulması ve bunu bana aktarmaları beni mutlu ediyor.
KALBİ TAM 12’DEN VURAN ÖYKÜLER…
Cahili de, aydını da… Yoksulu da zengini de… Kadını da erkeği de…br /Her hayat bir öyküdür! Önemli olan “insan”ı görmeyi bilmektir.br /Bazen en yakınımızda ne öyküler yaşanır da haberimiz bile olmaz!br /Donuk, hüzünlü bakışların, sönmüş yüreklerin, yorgun bedenlerin ardında ne öyküler gizlidir aslında…br /Bekir Yıldız’ın bir zamanlar büyük tartışmalara neden olan eserini okumuşsunuzdur:br /Halkalı Köle…br /Yıldız bu kitabında “bir kadın tarafından ezilen erkeğin öyküsünü” anlatmıştı.br /Betül Erdoğan ise “Halkasız Köleler”de sırf dul kaldıkları için yaşamları cehenneme çevrilen kadınları anlatıyor… Her biri bir roman olabilecek otuz dört öykü…br /Kısa ama derin, tıpkı Anadolu kadını gibi gereksiz konuşmayan, kısa öyküler bunlar. Her birinde değişik bir yerinize iğne batırılıyor adeta…br /***br /Abartılı tasvirlere kaçmamış Betül Erdoğan; yerle, zamanla sınırlandırmamış öykülerini…br /Detayla uğraşmamış. Kadını anlatmış doğrudan… Saçma sapan gelenekleri, dayatmaları dökmüş ortaya!br /Böylece ortaya “evrensel” boyutlu bir yapıt çıkmış…
Mustafa Mutlu – Aydınlık – 26 Ocak 2015
“Benim için en büyük özlem memleket özlemidir.
Bu özlem, kor ateş gibi yakar durur yüreğimi. Memleket denince, bir başka heyecana kapılırım; bir başka bakar gözlerim. Memleket özlemi, tıpkı anneme duyduğum hasret gibidir. Memleketin, akasya ve iğde çiçekleri kokan havasını, güneşini, tozlu sokaklarını hatırladıkça göz pınarlarım dolar. Çünkü memleket aşktır, sevgidir, özlemdir ve hasrettir yüreğimde.
Memleket denince, adeta şiir kesilir suskun dudaklarım. Teker teker yazarım mısralarını, her bir harfine hayat katarak. Su gibi dökülür duygularım yüreğimden. Yazdığım satırlarda saklarım memleket sevdamı.
Tıpkı bir annenin evladının üzerine titrediği gibi, kimseler incitmesin diye hassasiyetle titrerim üzerine
Zil çalınca, uyku mahmurluğunun da etkisiyle şaşkın bir hâlde yatağımdan doğruldum…
Gecenin bu saatinde kapımı çalan kimdi acaba? Sol ayağımı sürüyerek zorlukla kapıya doğru yöneldim…
“Kim o?” dedim usulca…
“Benim!” dedi bir erkek sesi. O an hayretler içinde kaldım. İnsanın birkaç saniye içinde ne kadar çok şey düşünebildiğinin farkına vardım kim olabilirdi bu sesin sahibi?
“Kimsiniz?” dedim tekrardan, ‘‘Kimsiniz?” Bir şarkı tutturmuştu inceden inceye kapının ardındaki adam:
“Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak!”
“Bu şarkı?” diye düşündüm… “Kırk altı yıl olmuş muydu acaba? Evet olmuştu. Şu anda kapalı kapının ardındaki sevdiğim erkeğin sesinde can bulan bu şarkıyı kendi sesinden duymayalı tam kırk altı yıl olmuştu.
Betül Erdoğan’ın kaleminden, sizi içine çekip alacak enfes bir aşk öyküsü…
Babasının şiirlerini elinizdeki kitapta kendi şiirleriyle birlikte yayınlayan Betül Erdoğan, bu çalışma hakkında şunları söylüyor. “1975 yılı kışında bir akşam vakti başladı bu kitabın serüveni. Birinci sigarası ve anason kokusunun ciltlerce kitabın üzerine sindiği bir odada; dolmakalemle, plastik kaplı bir okul defterinin siyah kareli gri sayfalarına yazıldı ilk mısralar. Sevgili babamın 1941 yılından 1975 yılına kadar yazılan tüm şiirleri kendisi tarafından 28 Ocak 1975 yılında az önce bahsettiğim odada ve defterde bir araya getirilmeye başlandı. Bu iş onun ne kadar zamanını aldı bilmiyorum. Ancak bu defterin sonunda yazıya benim tarafımdan aktarılan şiiri 6 Temmuz 1975 tarihini taşıyor. Bu şiirin ardından deftere yeni bir ekleme yapılmadığı da göz önüne alınırsa yazdığı tüm şiirlerin toplanması işinin yaklaşık altı ay kadar vakit aldığını görüyoruz. Babamın el yazısıyla kayda alınan bu defter bizler için sadece bir şiir kitabı olmaktan öte ailemizin geçmişini, dedelerimizin doğup yaşadığımız bu vatana gelişlerini ve babamın kendi hayat hikâyesini de öğrendiğimiz küçük bir risâle değerinde.”
ŞİİRLERİ İÇMEK AYNI KADEHTEN
Unutmadım senden kalan ne varsa
Unutmamak tesellidir yalnızlığıma
Şiirleri bir kadehte şarap niyetine içip
Körkütük sarhoş olmak var ya
En güzel tarafı inatla seni özlemem baba.
Betül Erdoğan