GÜRSEL KÖKSAL
Frankfurt’ta “çağdaşlaşma, aydınlanma ve İstanbul” konulu bir “ders” veren ünlü bilim adamı Prof. Dr. Doğan Kuban, İstanbul’un “büyüklüğü”nü bir “hastalık” olarak tanımladı. Kısa bir süre önce yayınlanan “İstanbul ülkeyi çökertecek!” başlıklı yazısındaki uyarılarını Türk Mühendis Mimarlar Birliği’nin (TMMB) Frankfurt’ta düzenlediği konferansta da tekrarlayan Prof. Kuban, İstanbul’un dengesiz ve plansız devasa büyümesinin Türkiye’nin gelişimine engel olduğuna dikkat çekerek, “Bu kent elbette çekim merkezi olacaktır. Ama ekonomik olarak ülkeyi çökertmesine izin vermemek gerek. Artık o sınıra ulaştık” dedi.
25 yıl önce Frankfurt’ta kurulan TMMB, Türkiye’de bilim, sanat ve kültür dünyasının saygın isimlerini davet ederek, düzenlediği konferanslarla sadece üyelerine değil, Frankfurt ve çevresinde yaşayan Türk toplumuna çok değerli düşünsel katkılarda bulunmaya devam ediyor. TMMB, yaklaşık bir süre önce Türkiye’nin dünya çapındaki sanatçılarından, tüm dünyada saygı görürken, Türkiye’de heykelleri yıkılan Heykeltraş Mehmet Aksoy’u “heykel sanatının Türkiye’deki yerini ve kendi heykellerinin öyküsünü anlatmak üzere” Frankfurt’ta ağırlamıştı. Bu kez de Frankfurt’un Türkçe konuşanlarını Türkiye’nin dünya çapındaki bir bilim adamıyla, mimar, sanat tarihçisi, yazar Prof. Dr. Doğan Kuban’la buluşturdu.
90 YAŞINDA FRANKFURT’TA
Toplantıyla ilgili çağrısında konuğunu “Ülkemizin tam anlamıyla efsane yerli
akademisyenlerden, aydın insan, Cumhuriyet çocuğu Doğan Kuban’ın ismi, çağdaşlık, ulusal mimariyle birlikte anılır. Alanında ilk olma özelliği taşıyan onlarca makale yazmış, 50’den fazla kitap, pek çok tarihi eserin yeniden hayat bulmasında çalışmış, binlerce öğrenci yetiştirmiş Prof. Dr. Kuban, 90’ıncı yaşında ilk kez Frankfurt’ta Çağdaşlık, Aydınlanma, İstanbul üzerine bir konferans verecek“ sözleriyle tanıtan TMMB’nin „Salbau Gutleut“ salonunda düzenlediği konferansı 100’e yakın „Frankfurtlu“ izledi.
Başkan Demir Ceylan’ın, dinleyicileri TMMB’in çalışmaları ve hedefleri konusunda kısaca bilgilendirdiği selamlama konuşmasının ardından, kısa da olsa Prof. Kuban’ı tanıtacak bir sunum konusunda küçük bir kargaşa yaşandı. İnternette aceleyle bulunmuş bir yazının cep telefonundan okunmasının iyi bir çözüm olmadığı kısa sürede ortaya çıkınca, bütün bunları olgunlukla karşılayan bilge konuk bizzat devreye girdi.
İyi de yaptı, böylece Türkiye’nin yetiştirdiği bu değerli insanın özyaşam öyküsünü de kendi ağzından, o dönemlere ilişkin özgün yorumları eşliğinde dinleme şansı doğmuş oldu.
TÜRKÇE KONUŞAN HALKLAR
Konferansla ilgili diğer ayrıntılara girmeden önce, bu anlattıkları ışığı altında onun hikayesinin ana hatlarını yeniden aktarmakta yarar var:
Bir subay çocuğu olan Doğan Kuban, 1926’da Paris’te doğdu. Çocukluğu ve üniversite öncesi öğrenim dönemde babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun birçok kentini, kasabasını gördü, yaşadı. 1949’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Yüksek Mimar olarak mezun oldu. Kendi deyimiyle Türkiye o zaman “yeniydi” ve “çok küçüktü”. 1993 yılında emekli oluncaya kadar İTÜ’de asistanlıktan, Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’na kadar çeşitli görevler üstlendi. Bu arada başta ABD olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde üniversitelerde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptı, konferanslar verdi. Türkiye’ye dönmekten vazgeçip, büyük üniversitelerin öğretim kadrolarında yer alma önerilerini, neden reddettiğini açıklarken, “Türk milliyetçisi olduğum için” dedi. Ardından da aslında Çerkez olduğunu hatırlatarak, burada vurguladığı milliyetçiliğin nasıl anlaşılması konusunda da dinleyicilerine yardımcı olmayı da ihmal etmedi. Prof. Kuban, Türkiye’deki birçok tarihi eserin onarımında danışmanlık yaptı, Türk, İslam, Anadolu mimarisi, sanatı üzerine çok sayıda kitap, makale yazdı. “Türklerin Orta Asya’dan Balkanlara 2000 yıllık kültür ve sanatını, bu coğrafyada Türkçe konuşan halkların dağınık yaşamını” anlatan “Türkçe Konuşanlar” (Turkic Speaking Peoples) kitabı gibi önemli eserlerin editörlüğünü üstlendi.
ÇAĞDAŞLIK ÖDÜLÜNÜ ALDI
Son olarak Türkiye’nin “Çağdaşlık Ödülü“ olarak bilinen ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nce verilen „Cumhuriyet Ödülü“nü, „Cumhuriyetin temel değerlerini ve laikliği, onurlu duruşu ile savunan ve uygulayan, mimarlık, şehircilik ve çağdaş sanatta yeni çözümler üreten örnek bilim insanı olduğu için“ alan Prof. Kuban, 90 yaşını geride bıraktı ama halen yazılarıyla „Türkiye’deki cehaletle mücadele etmeye“ devam ediyor.
Prof. Kuban’ın Frankfurt’taki konferansı, sohbet havasında bir ders gibi geçti. Toplantının planlanandan daha da uzun sürmesinden hiç rahatsız olmayan ve yorgunluğunu belli etmeyen Prof. Kuban, bu arada dinleyicilerin Türkiye’deki güncel gelişmelerden taşıdıkları soruları da yanıtsız bırakmadı.
Örneğin Türkiye’deki güncel “Osmanlı merakı”yla ilgili bir soru üzerine, bu merakı “hikaye” olarak değerlendirdi, “Osmanlı merakı, Osmanlı’yı bilende olur” diyerek, bu konuda büyük bir bilgisizliğin egemen olduğuna işaret etti.
Günümüz Türkiyesi’ndeki büyük mimari girişimlerle ilgili olarak da “plansız, hesapsız projeler yapan adamlarla ne konuşayım?” yanıtını verdi. Türkiye’deki inşaat sektöründeki gelişmelerin ilerleme olarak görülmemesi uyarısında bulunurken de “Evet, inşaat teknolojisi ilerledi. Büyük inşaatlar yapılıyor. Ama o büyük binaları yapmak için gerekli olan vinçleri ise üretemiyorlar. O vinçler dışarıdan geliyor” dedi.
CUMHURİYETİ OSMANLI’NIN ASKERLERİ KURDU
Türkiye’nin çağdaşlaşma ve aydınlanma sürecini anlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun Abbasi döneminin ve Batı’daki rönesansın izleyicisi olmadığı için bilim, kültür ve sanat, felsefe, teknoloji alanlarında geri kaldığını savunan Prof. Kuban, günümüz Türkiyesi’ni halen dünyanın diğer İslam ülkelerinden ayıran özgünlüklerinin ise cumhuriyetin kuruluşuyla yaşanan çağdaşlık açılımlarının sonucu olduğunu belirtti. Türkiye Cumhuriyeti’nin “tarihte ismi ‘Türk’ olan ilk devlet olduğunu hatırlatan Kuban, bu devletin Osmanlı İmparatorluğu’nun batılı anlamda eğitim almış kadroları olan askerler tarafından kurulduğunu vurguladı. “Osmanlı askerleri”nce çok uluslu imparatorluğun yerine kurulan ve ortak dili Türkçe olan yeni devletin çağdaşlık atılımlarının 1938’den itibaren durmaya başladığını belirtti. Ülkenin 50’li yıllardan sonra Batı güdümlü İslamcılığın egemenliği altına girdiğini belirtti.
KORUMA DA BİR UYGARLIK ÖLÇÜSÜ
Osmanlı İmpartorluğu’nun yarattığı en büyük uygarlığın konut alanında olduğu belirten Kuban, özellikle istanbul’da 16’ncı yüzyıldan itibaren gelişen aşhap ev mimarisininin Japonya ve Çin’dekinden de çok daha gelişkin ve güzel olduğunu, ancak buna sahip çıkılmadığını ve yok edildiğini belirtti. “Koruma’nın da bir uygarlık ölçüsü “ olduğunu vurgulayan ünlü tarihçi, “Eğer bu çok muhteşem uygarlık korunsaydı, bugün İstanbul dünyanın ‘Kabe’si olacaktı. Dünyada eş olmayan bir şeyi yok ettik” dedi. Kuban, “Hristiyan dünyasının ilk başkenti ve Müslümanların Hristiyanlardan ele geçirdiği ilk başkent olması” gibi tarihsel özellikleri nedeniyle simgesel bir ağırlığı olan İstanbul’un bu nedenle büyük bir turizm geliri şansını da yitirdiğini kaydetti.
1970’lerde kendisinden “İstanbul’u koruma planı” hazırlaması istendiğinde kentin nüfusunun 2 milyon ve yerleşim alanının 20 bin hektar olduğunu kaydeden Kuban, günümüzde nüfusun 20 milyona, alanın ise 600 bin hektara dayandığını belirterek, bu durumu gelişmişlik olarak değil, “hastalık” olarak tanımladı.
MEGAPOLİS GELİŞİMİ ENGELLİYOR
İstanbul’u, Paris, Londra, New York gibi Batı dünyasının büyük kentleriyle değil, yoksul ülkelerin “kalabalık, pahalı, pis, gürültülü, plansız büyüyen” büyük şehirleriyle aynı kategoride gören Kuban, “İstanbul ulaştığı megapolis boyutlarıyla, ülkenin dengeli gelişimini engelliyor. Artık uygarlık tanımı dışında kalmış bir yer oldu. Bu kent elbette çekim merkezi olacaktır. Ama ekonomik olarak ülkeyi çökertmesine izin vermemek gerek. Artık o sınıra ulaştık. İstanbul ülkeyi çökertecek” diye konuştu.
Bu “megapolis olgusu”nun bir “fakirlik hastalığı” olduğunu vurgulayan ünlü bilim adamı, büyük nüfus artışı ve kente göç sonucu ortaya çıkan bu hastalığın sonucunun “ahlaksız ve dengesiz bir toplum” olacağına işaret ederek, kısa bir süre kaleme aldığı ve internete binlerce kişinin okuyup, paylaştığı “İstanbul ülkeyi çökertecek” başlıklı yazısında dile getirdiği çağrıyı tekrarladı: “Anadolu’ya yeniden yerleşmemiz gerek.”
Prof. Kuban, Avrupa’daki Türk mühendis ve mimarları Türkiye’den genç akademisyenlere burs verme gibi yollarla destek olmaya davet etti. Ünlü bilim adamı, toplantının ardından TMMB Yönetim Kurulu’nun önerisini kabul ederek birliğin “Onursal Üye”si oldu. (13.11.2016)